Torbacılar, sessiz kalanlar, analar ve çocukları

featured

O torbacı birçok hayatın kaybolmasına aracılık ediyor? Ama ne yazık ki ciddi kalabalıklar ‘benim çocuğum yok ki’ rahatlığında!

Atahan Yılmaz

Ülke siyasetinde HDP’nin konumu herkesin binbir surat takındığı bir alan haline geldi.

Hükümet bu partinin kapatılması ile ilgili tek bir hamle yapmadığı gibi zaman zaman partinin legal bir parti olduğunu söylüyor. Ancak geçmişte yürüttüğü ve fiyasko olacağı baştan belli olan sözde çözüm sürecine rağmen sürekli olarak HDP’nin terör ile iltisaklı halini siyasi malzeme olarak kullanmaktan da geri durmuyor.

Bu sayede HDP hazine yardımı alıyor! Meclis koridorlarında Öcalan sloganları atabiliyor!

Hoş, TRT ekranları da Öcalan’ın mektubunu okuyor ya…

Bu noktada yapılması gereken, eylemleri ve odak olması sabit durumun, hukuksal zeminde karşılık bulması ve HDP’nin kapatılması!

Ancak AKP döneminde bunun yapılacağını beklemek görünen o ki iyimserlikten fazlası olur.

Bu konuda sözde muhalefetimiz ise HDP ile çok yakın ilişkisini saklamıyor ve bu konuda kendisine yöneltilen eleştiriler için de sürekli olarak tek bir argümanın arkasına saklanıyor:

-HDP legal bir parti! Eğer bunun dışında konumlanmış olsaydı kapatılırdı?

Hak,hukuk, adalet!?

Böyle yürümedi mi Kılıçdaroğlu?

Hala böyle bağırılmıyor mu?

Peki ülkede hukuk anlamında aksamalar varsa!

HDP’nin açık kalmasını uygulanmayan hukuku referans göstererek savunmak tutarlılık anlamında hangi seviyeye denk gelir?

Bu tutarsız söylem yazık ki bize yıllarca Atatürkçü pozlarında rol kesen akademisyenler, yazarlar için bile tutunulacak bir dal olmuş…

HDP’nin durumunun terör ile iltisakına bile gelmeden siyasi partiler yasasının bir çok maddesine aykırı eylemleri olduğunu görebilirsiniz.

Kısaca üzerinden geçersek…

Siyasi partiler yasası :

MADDE 81 – Siyasi partiler:

  1. a) Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli veya dini kültür veya mezhep veya ırk veya dil farklılığına dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler.
  2. b) Türk dilinden veya kültüründen başka dil ve kültürleri korumak, geliştirmek veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette bulunamazlar
  3. c) Tüzük ve programlarının yazımı ve yayınlanmasında, kongrelerinde, açık veya kapalı salon toplantılarında, mitinglerinde, propagandalarında Türkçe’den başka dil kullanamazlar; Türkçe’den başka dillerde yazılmış pankartlar, levhalar, plâklar, ses ve görüntü bantları, broşür ve beyannameler kullanamaz ve dağıtamazlar; bu eylem ve işlemlerin başkaları tarafından da yapılmasına kayıtsız kalamazlar. Ancak, tüzük ve programlarının kanunla yasaklanmış diller dışındaki yabancı bir dile çevrilmesi mümkündür.

Bu maddelere aykırılıklar bir tarafa, kapatılma ile sonuçlanması gereken terör bağlantılarını da kendi beyanlarıyla açıkça söylemekten çekinmiyorlar!

Ve evet, hukuk bu konuda çalışmıyor yazık ki.

Böyle bir durumda ne yapılması gerektiğini gösterebilmek için minik bir soru ile devam edelim:

Mahallenize dadanan bir torbacı var. Gençlere uyuşturucu satıyor.

Uyuşturucu alışverişi zaman zaman gözünüzle gördüğünüz bir şekilde yapılıyor. Ve hatta bu kişi size “bende mal var isterseniz temin ederim” bile demiş…

Mahalleden polise sürekli ihbar gidiyor.

Ancak bu adamı polis bir türlü yakalayamıyor/yakalamıyor…

Torbacı için gördüklerinize ve kendi ağzından duyduklarınıza rağmen “ama giydiği hüküm yok” mu diyeceksiniz?

Yoksa savcıya/karakola gidip gördüklerinizi anlatıp bu torbacının yakalanmasını mı talep edeceksiniz?

Peki bir adım öteye geçelim…

Bu torbacı ile çocuğunuzun arkadaşlık etmesine hakkında işlem yapılmadığı için sesinizi çıkarmaz mısınız?

Sorunun cevabı aşikar değil mi?

Peki konu siyaset olunca?

Neden duruşlar değişiyor?

O torbacı birçok hayatın kaybolmasına aracılık ediyor? Ama ne yazık ki ciddi kalabalıklar “benim çocuğum yok ki” rahatlığında!

-Kapatma sorumluluğu AKP’nin, kapatsaydı o zaman!

Sen talep ettin mi canım kardeşim?  Bu parti neden hala açık, sesini yükselttin mi?

Yoksa ”E o kapatmıyorsa siyaseten ortaklık normal, hatta onu savunurum” mu dedin?

AKP’nin bu yaklaşımındaki yanlışlar bizi başka yanlışları destekler hale mi getiriyor?

Ne farkımız kalıyor? İki yanlıştan bir doğru çıkıyor mu?

Siyasi tavrımızın da hayatımızdan yansıyan ilkeleri olması gerekiyor.

Tavırlarımıza şekil veren etkenlerin, nasıl bu kadar bariz bir durumun göz ardı edilmesini sağlayabildiği ile ilgili uzun uzun yazılabilir elbet.

AKP’nin bunca zamandır yaptığı tüm yanlışları ve buna bağlı bunalmışlıkları alt alta ekleyebilirsiniz.

Ancak önemli olan, her türlü çevresel etkiye RAĞMEN doğru konumlanma ve bireysel olarak bile olsa tepki gösterilmesi gereken yerde bu tepkiyi verebilmek değil mi?

***

ANALAR VE ÇOCUKLARI

Diyarbakır’da bir süredir bazı anne babalar, çocuklarını kaçırıp dağda eşkıyaya teslim edenlerden hesap soruyor…

HDP binası önünde günlerdir eylem yapıyorlar!

Ülkenin bir bölümü kafasını kuma gömmüş!

Çözüm süreci sırasında ensemizde boza pişirmeye çalışanlar, barış istiyoruz diyenler, analar ağlamasın diyenlerden “TIK” yok!

Her geçen gün kapıda bekleyen aile sayısı artıyor.

HDP’nin çok yüksek oy oranları aldığı Diyarbakır’da ürkek, mağdur aileler olası tüm mahalle baskısına rağmen kafalarını uzatmaya çalışıyor.

Evlatlarını istiyor!

“TIK” yok!

Çıksanıza, cesaretlendirsenize onları?

Yenilerine yol açsanıza?

Neyi konuşacağız? Bu insanları görmeniz için ne olması lazım?

Dökülen boyalardan geriye, “aydın” görünümlü tüyü yolunmuş baykuşlar kaldı!

***

İZMİR

9 Eylül öncesine özellikle mi alındı bilinmez…

KHK’lıları zabıta olarak işe alacağı beyanatı ile hatırladığımız Tunç Soyer Karaburun’da düzenlenen “Bilim” Kongresinde, seçimlerden hemen sonra PKK marşı ile açtırdığı toplantıdan hatırladığımız Selçuk Mızraklı’yı ağırlamış.

“Her yer AMED her yer direniş” sloganları ve Atatürk posterleri altında, Mızraklı’yı ayakta karşılayanlar, sarılıp koklaşanlar…

Soyer aslında tam da geçenlerde “Türkiye’ye sol lazım” çıkışını yapan Fuller’in istediği tarzda bir “sol”!

Yakında kendisinden çok daha ilginç çıkışlar göreceğimizi tahmin ediyorum.

İzmir’de yıllardır, CHP’den aday gösterilse Abdullah Gül’ün bile seçilebileceği bir seçmen davranış biçimi gözlüyoruz.

AKP’nin seçimde kazanabilecek tek alternatif olma özelliği, CHP seçmenini olan biteni hiç umursamayan bir kapalı kutu haline getirdi.

Gündoğdu meydanında Andımız okuyan 1 milyon İzmirli HDP ile kucaklaşmayı görmezden gelen bir kitle haline geldi yazık ki.

Daha önceki başkan Kocaoğlu’da kötü yönetiminin yanında HDP’li belediyelerle içli dışlı olmuş, Türkçe olimpiyatlarında boy göstermişti.

Başa dönersek Mustafa Kemal, kurduğu partinin Seyit Rıza’nın partisi ile böyle bir yakınlaşmaya girmesine nasıl tepki verirdi sanırım Kubilay olayından az çok tahmin edebiliriz.

Ancak ne yazık ki bugün için önemli olan Mustafa Kemal’in vereceğini düşündüğümüz tepki değil, onun izinden gittiği iddiasındakilerin bu konuya gösterdikleri kayıtsızlıktır!

 

Torbacılar, sessiz kalanlar, analar ve çocukları

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!