Avatar
Ceyhun Balcı

Akbelen dersi

featured

Dr. Ceyhun Balcı yazdı…

Türkiye’nin hemen her köşesinde yaşanan çevre ve doğa yıkımlarına Akbelen eklendi. Akbelen’dekinin başka pek çoğundan farkı önce yöresel sonra da ulusal ölçekte ses getiren tepkiye yol açması oldu.

Kurdun kuzuyu yeme kararlılığına benzer şekilde Akbelen yıkımı yol almayı sürdürdü.

Çevre temelli karşı çıkışlar uzunca süredir belirli kesimlerin tekelinde oldu. Böyle olunca da kitlesel destekten yoksun kaldılar. Oysa, çevreyi, doğayı, canlıyı ve canlılığı korumak vatanseverliğin önde gelen gereğiydi. Cumhuriyete, ülkenin birliğine ve dirliğine sahip çıkmanın da!

Canlıya ve canlılığa duyarlılık çağdaş ve akılcı yaşamın olmazsa olmazıdır.

Kimilerinin sıkça öne sürdüğü “eşrefi mahlûk” kavramı bir yandan insana üstünlük hakkı tanırken diğer yandan da insanın doğaya ve diğer türlere özensizliğine açık çağrı çıkartmaktadır. Akla ve bilgiye dayanan anlayış insanı diğer canlılardan üstün görmez. İnsan da diğerleri gibi canlılık ortamının sıradan üyelerinden birisidir. Dolayısı ile insan kendi uyarına ve çıkarına uygun şekilde doğaya ve canlılığa zarar veremez.

Akılcılık temelinde yükselen Cumhuriyet 1925’te çıkarttığı yasayla gerekçesiz ağaç kesimine yaptırımı yasalaştırmıştır.

Doğanın ve canlılığın akla, vicdana ve insafa sığmayacak şekilde yıkıma uğratılması Cumhuriyet karşıtlığıdır. Bu yıkıma karşı durmak da Cumhuriyetçiliğin ve vatanseverliğin olağan gereğidir.

Çevreciliği sahipleniş Cumhuriyetçilerin önde gelen görevlerinden olmanın yanı sıra çevreciliği olumsuz grupların egemenliğinden kurtarma doğrultusunda önemli adım olacaktır. Böyle davranmak Cumhuriyetçiler için sıradan bir seçim olmaktan çok kaçınılmaz görevdir.

Gelelim Akbelen’de yaşananlara ve görsellerde ölümsüzleşenlere…

Sayısız görselden söz edilebilir bu kapsamda.

Bir tanesi vardı ki üzerinde durulmayı fazlasıyla hak etmektedir.

Kolluk güçlerinin halka davranışı bakımından önemli ve tarihsel bir kare olmuştur.

Bu toplumun içinden çıkan, içinden çıktığı toplumun bir parçası olduğu varsayılan jandarmanın bu davranışı ibretliktir.

Yakın tarihte yaşanan 15 Temmuz darbe kalkışmasında kimi askerlerin sapkın komutanlarının buyrukları gereğince kendi halkına ateş açtığını, ölüm kustuğunu unutmuş değiliz.

Bu tarihsel görselin de 15 Temmuz’dakilerle özdeşleşmiş olması acıklı olduğu kadar doğa ve çevre yıkımını sürdürme konusunda yürütmenin kararlılığını yansıtması bakımından anlamlıdır.

Kamu görevi gereği olay yerinde bulunan gazetecinin yüzüne biber gazı sıkmanın 15 Temmuz’da halkın üzerine rastgele ateş açmaktan farkı nedir?

Suçluların telaşı mıdır yoksa bu görsele yansıyan şiddetin boyutundan anlamamız gereken?

Belli ki, Akbelen’de topluma yöneltilen şiddet doğaya ve çevreye karşı işlenen suçla doğru orantılıdır.

Akbelen’de ve başkaca doğa ve çevre yıkımı yaratılan yerlerde gözlerimizin önüne serilen derse eşdeğer olgu şöyle özetlenebilir mi?

Bir ağacın dalı için köşk yürütenlerden, kesilen iğde ağacı için gözyaşı dökenlerden, canlılığın her türüne sonsuz saygı besleyenlerden para için doğaya ve çevreye gözlerini kırpmadan kıyanlara…

Cumhuriyetin 100. yılında geldiğimiz noktayı da bundan daha iyi anlatacak örnek bulunur mu?

Akbelen dersi

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Yazarın, Jandarma’nın, Akbelen ormanını savunan insanlara karşı sergilediği davranışın aynını ya da benzerini Polis de yerleşim yerlerinde halka karşı yapar, yaptı ve yapacaktır! Kolluk güçleri, halkın yanında değiller, bugünkü koşullarda olamazlar da.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!