Demirel’in ünlü “Siyasette 24 saat çok uzun süredir” sözü hemen her fırsatta sınanıyor ve doğrulanıyor. Her sözünün başında “Türk milliyetçilerini, seçeneksiz bırakmama, Atatürk yoksunluğuna izin vermeme” savını dile getiren Sinan Oğan düş kırıklığıyla veda etti siyasete.
Kameralar karşısında sergilediği görüntü iç parçalayıcıydı. Buna ilişkin akılcı ve bilimsel çözümleme yapıldı.
Bağlantıdan erişilebilir :
Sinan Oğan’ın Vücut Dili Ne Anlatıyor? | Dr. Semih Dikkatli – Erdem Atay
Kısaca tanımlamak gerekirse umut bağlanan Sinan Oğan birkaç dakikaya sığdırdığı basın toplantısında yaşamının en zor anlarını yaşadı. İnanmadığı, vicdanının da onaylamadığı ama belli ki bunu yapmaya zorlandığı birkaç dakika!
Söylentiler çeşitli!
Daha çok Azerbaycan, petrol ve Aliyev anahtar sözcükleriyle anılan söylentiler. Gerçekliğini şu an için belirlemek olanaksız olsa da “söylentisi gerçekleşmesinden kötü” sözüne uyan bir durumla karşı karşıya olduğumuz kuşkusuz.
Patates ve soğanın yapamadığını S.Oğan’dan bekleyenler için ayrıca yıkıcı oldu o birkaç dakikada yaşananlar.
Sözü S.Oğan’dan iktidara getirmek olmazsa olmaz.
Bugün Türkiye’nin önde gelen, can alıcı sorunu nedir diye sorsalar şöyle yanıtlarım!
Elbette ekonomiyi, HÜDAPAR’ı, YRP’yi ya da akla gelebilecek her alandaki beceriksizlikleri ve kusurlu uygulamaları göz ardı etmeden, “iktidara zorunlu bir iktidarın varlığı”.
Böylesi bir zorunluluk siyasetin dengesini bozan, onu olması gereken yörüngeden çıkartan birincil etkendir.
İktidara zorunluluk, iktidara yerini koruması için her türlü söyleme ve eyleme başvurması için hak tanımaktadır.
Karşıt parti adına el duyuruları bastırmak, bu el duyurularına olmayan işbirliklerine ilişkin motifler eklemek ve hatta buna ilişkin devinimli görseller üretip kamuoyuyla paylaşmak ilk akla gelenler. Bu ve benzeri bel altı vuruşların sayılamayacak kadar çok olduğu söylenebilir.
Tüm bunların yaşandığı ortamda ilk turda yeterli oyu alamamış adayın ikinci turdaki desteğini almak için (en azından adayın destek açıklaması bağlamında) türlü girişimlerin yaşama geçirilmesi, deyim yerindeyse adayın rehin alınması olağandışı bir gelişme olarak görülmemeli.
Neden ne olursa olsun, S.Oğan’ın bu beklenmedik dönüşü göstermiş olmasını eleştiriden bağışık tutamayız. Eğreti duruşu, yapmacık davranışı kendisine oy verenleri peşinden sürüklemek şöyle dursun tam tersi sonucu doğurmaya daha yakındır. Buna karşılık, kendi istencini yansıtmadığı açık olan açıklamasıyla siyasetin yanı sıra saygınlığına da veda etmiştir. Kuşkusuz bir koltuk ya da konum elde etmiş olabilir. Ancak, elde ettiği hiç bir şey yitirdiklerinin zerresini bile geri almasına yetmeyecektir. Türk siyaseti o andan başlayarak yeni bir yaşayan ölüye sahip olmuştur. Olumsuzluk anıtı olarak yerini almıştır tarihin karanlık sayfasında.
Özetle, Türkiye 20 yılı geride bırakan AKP iktidarı döneminde hiç deneyimlemediği kadar yozlaşma ve çürümeyle tanışmıştır. Bu durum, iktidara zorunlu iktidar olgusunu önümüze koymuştur. Bu ise, seçime günler kala başta S.Oğan olmak üzere insanım diyenin yüzünü kızartan, utanca boğan gelişmelerin yaşanması sonucunu doğurmuştur.
Diğer yandan, seçim süreci boyunca diploma, anayasaya uygunluk, seçim adaleti ve güvenilirliği gibi yaşamsal başlıklar da hak ettiği ilgiyi görmemiştir. Bu olumsuzluk da “iktidar zorunluluğu”nun bir sonucu olarak not edilmelidir.
Türkiye bu kısır döngüden çıkmalıdır.
28 Mayıs seçimi bu bakımdan son ve önemli fırsattır…
Cehennemin kapilarini kapatmak uzere yola cikmis bir ittifakin c.baskani adayinin ilk turda secilemeyince son iki adaydan birine yanasmasini, taraftarlarini satti yada ulkusune ihanet etti diye dusunmek cok yanlistir.. orada bulunarak ilkelerini kabul ettirme ve hala cehennemin kapilarini kapatma sansi olacaktir..eger secilrse kilicdaroglu, aynisini ozdag yapacaktir.. yani kim kazanirsa kazansin Ata ittifaki ilkelerini kabul ettirecektir, akillica bir yol izliyorlar..
Tamamen katılıyorum
olarak asıl suçluyu bulmak istiyorsanız, partisinden Atatürkçüleri tasfiye eden, pandemi döneminde uzun süreli tam kapanmayı savunarak küreselcilere biat eden, Tunceli yerine Dersim kelimesini telaffuz eden, Karabağ Savaşında “ne yazık ki Türkiye Azerbaycan’a yardım etti” diyenleri,Ukrayna’ya daha çok yardım edeceğiz ,Rusya’ya yaptırım uygulayacağız diyenleri , F35 programına geri döneceğiz diyenleri kendisine danışman yapan, sandığa gitmeyen yüzde 8.5’luk kitleyi kazanmak için hiç bir gayret göstermeyen, anayasa referandumunda usulsüzlük iddiasında bulunan Ümit Özdağ’ı duymazdan gelen, parmak boyasını ısrarla gündeme getiren Sinan Oğan ve Ümit Özdağ’a destek vermeyen, HDP’ye etnik bölücülük ve terör konularında net tavır koymayan, Atatürkçülüğü sadece modernlik olarak algılayıp altı oku görmezden gelen, önüne gelenle helalleşmeye çalışan, iktidara gelince Seyit Rıza heykelini yıkacağım diyemeyen, milli kültür ve milli eğitim konularında tek laf etmeyen, kültür emperyalizminin toplumda yarattığı yozlaşmayı görmezden gelerek her konuya bireysel özgürlük çerçevesinden bakan, Z kuşağı vurgusu yapıp kuşaklar arasındaki bağı koparmanın tehlikeli bir şey olduğunu fark edemeyen, bu yaş grubundaki gençlerin sadece büyük şehirlerde yaşadığını zanneden, İHA’lara oyuncak muamelesi yapan, “Anadolu Gemisi’nin bir bombalık işi var” diye zırvalayan yandaşlarına destur çekemeyen, Muharrem İnce’nin linç edilmesine ses çıkarmayan, seçilemeyeceği belli olduğu halde aday olan şahsı bulun. Şunu da bilin ki oy beklediğiniz insanlara tepeden bakan bir tavırla hakaret ederek seçimi kazanamazsınız.
Sayın Sinan Oğan’ın beklenmedik bir dönüş yaptığını ileri sürmeniz de tamamen sübjektif bir yorum. Çünkü, Sinan Oğan, başından beri bir tarafa yakın durduğunu ifade etmedi. “Cehennemin kapılarını kapatacağız” sözünü de yine bir tarafa yönelik olarak hiç bir zaman söylemedi. Eğer siz göz kırpmasından “beni seviyor” anlamını çıkardıysanız o sizin saflığınız. HDP’nin sahne dışına çıkarılması ve Suriye’nin kuzeyindeki oluşumun devletleşmesinin önüne çomak sokulması ile cehennemin kapıları kapanmış oldu.” Bu ise, seçime günler kala başta S.Oğan olmak üzere insanım diyenin yüzünü kızartan, utanca boğan gelişmelerin yaşanması sonucunu doğurmuştur.” cümleniz de tek taraflılığın ifadesi. Muharrem İnce’ye akıl almaz iftiralarla saldıran, hastalanmasına sebep olan linç meraklısı güruh adına da utanırsınız umarım. Her şerde bir hayır vardır. Bu vesile ile Türkiye’de aydın geçinen bazı kesimlerin de ne kadar baskıcı, zorba, anti demokratik tavırlı oldukları ortaya çıktı. Özgürlükten dem vuruyor ancak kendileri gibi düşünmeyeni yenmeye değil yok etmeye çalışıyorlar.
Azerbaycan, Aliyev, petrol kuyuları iddialarınızın bir kanıtı var mı? Yoksa, bana amcamın torunu söyledi ona da kız arkadaşı söylemiş metodu mu? Yabancı büyükelçiler ile görüşenlerin bu görüşmelerinin kayıtları var. TR705 kodlu şahsın da durumu belgeli. Bu konulara pek girmiyorsunuz ama elinizde belge olmadan Sinan Oğan’ı infaz edebiliyorsunuz. Elinizde belge yoksa iddialarınız ya fantezidir ya dedikodu ya da karalama ve iftira. Azerbaycan ile ilişkilerimiz çok ama çok kıymetlidir. Siyasi rakiplerinizi karalamaya çalışırken can kardeşlerimizi rencide edebileceğinizi düşünmenizi tavsiye ederim.
Dr. semih Dikkatli’nin videosunu izledim ve çok üzüldüm. Hekimlik mesleği siyasi amaçlar için bu şekilde kullanılmamalıydı diye düşündüm. Çalıştığı kurumlarda vücut dili ve psikolojik profil konularındaki bilgileri kullanan bir insan olarak görüşlerine de katılmadığımı ifade etmek isterim. Bu tarzda konuşmaların insanları ne hale getirdiğini anlamak için video linkindeki izleyici yorumlarına bakmanızı tavsiye ederim. Ailesinin tehdit edildiğinden rehin alındığına kadar bir sürü peşin hüküm dile getirilmiş. Hepsi komplo uzmanı olmuş maşallah. AKP seçmeni için de CHP seçmeni için de kanıt gerekmiyor, inanmak yetiyor. İnsanları sırf seçimi kazanmak uğruna getirdiğiniz hale bakın. Siz de aynı yöntemi izlemişsiniz.
Nesnel gerçekler yerine kendi kafanızdakileri yazmışsınız. Sinan Oğan, rahmetli Sadi Somuncuoğlu’ndan sonra Türk Milliyetçilerini seçeneksiz bırakmama görevini yerine getirdi ve siyasete de veda falan etmedi. Türk Milliyetçileri devleti yönetme iradelerini dile getirdiler. Sinan Oğan’dan beklentisi olanların bu beklentilerinin patates ve soğandan beklenen etki ile hiç bir ilgisi yoktu. Yıllar sonra Türk Milliyetçiliği kavramı yeniden konuşulmaya başlandı. Sol ve İslamcı çevrelerin ortak dil kullanarak ırkçı, faşist katil olarak niteledikleri Türk Milliyetçilerinin aslında entelektüel birikime sahip, düzgün konuşan, jeopolitik ve jeo-strateji konusunda donanımlı insanlar olduğu en azından toplumun bir kesimi tarafından anlaşıldı. Geçici sığınmacılar, güvenlik ve göç konularının hem Cumhur hem de Millet İttifakı çevrelerinde yüksek sesle konuşulması sağlandı. Türk Milliyetçilerinin Atatürk ile bağının güçlü olduğu söylemlerde yer aldı. Türk Milliyetçilerini görmezden gelen hem yandaş hem de candaş medya Sinan Oğan’a ve Ümit Özdağ’a daha çok yer vermeye mecbur kaldı. HDP’nin siyaset hayatımızdaki anahtar rolü elinden alındı. Türk Milliyetçileri her iki tarafla da görüşmeler yapan, onlara haklılıklarını doğrulatan ve protokol imzalatan yegane siyasi güç haline geldi. Gençliğin bir kesimi Türk Milliyetçiliği kavramı ile tanıştı. Seçimin ikinci tura kalması sağlandı., Hasip Kaplan’ın “Kürtleri kızdırmayın” açıklamasını yapmak zorunda kalması sonucu HDP desteği ile yapılacak işlerin ne kadar çürük olduğu ortaya çıktı. Beklentiler bunlardı ve hepsi gerçekleşti.
👍👍👏👏
Teşekkürler
Cok dogru tesbitler..ozdag ve ogan, plana sadik kaldiklarini her firsatta dile getiriyorlar ve bu herseyi acikliyor zaten..