Avatar
Ceyhun Balcı

Türk Tabipleri Birliği üzerine

featured

Veryansıntv’deki TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yla ilgili yazıyı okuyunca belleğime çivilenmiş olaylardan birisi canlandı.

thumbnail
İlişkili Haber

TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı firari FETÖ’cünün yayınına çıktı!

Yazıya konu FETÖ bağı pek çok okuru şaşırtabilir. Şaşırtmasın!

Solcu olup da FETÖ’yle bir şekilde bağı olan, hiç değilse yakınlık kuranlar hatırı sayılır çokluktadır. Hele, içinde bulunduğumuz dönemde bu yakınlığın hiç olmadığı kadar yoğunlaştığı açıktır.

Gelelim canlanan anıma!

Tarih 1 Kasım 2014.

Yer Ankara.

O sırada İzmir Tabip Odası TTB Büyük Kongre Delegesiyim. Görevim TTB olağan ya da olağanüstü genel kurullarına İzmir Tabip Odası adına katılmak.

Ekim ayında TTB’den gelen yazıyla 1 Kasım’daki Olağanüstü TTB Büyük Genel Kurulu’na (65. Genel Kurul) çağırıldık. Oysa 6 ay önce seçimli genel kurul yapılmıştı. TTB’ye egemen olan anlayışı yakından tanıdığımız için “bu işte bir bit yeniği var” diye mırıldandık. Diğer yandan da, görev görevdir deyip Ankara’nın yolunu tuttuk. Serin bir Ankara gününde genel kurul başladı. Olağanüstü genel kurulun gerekçesi ve dolayısı ile gündemi üye aidatlarında değişiklik yapılmasıydı.

Çok geçmeden görünürde bu ama gerçekte başka nedenle Ankara’ya getirildiğimizi anladık.

Meğer 1 Kasım “Dünya Kobani Günü”ymüş. Ünlü yazar Noam Chomsky ve Nobel Barış ödüllü Adolfo Perez Esquivel’in de aralarında bulunduğu çok sayıda tanınmış kişinin 1 Kasım’ı Dünya Kobani Günü olarak belirlediklerini böylelikle öğrendik.

Asıl gündem maddesiyle ilgili görüşmeler ve tartışmalar sürerken gizli gündemin önümüze gelmesi gecikmedi. Dünya Kobani Günü nedeniyle Ankara’da da bir yürüyüş düzenlenmiş. Genel Kurul’a sunulan bir önergeyle genel kurulun bu yürüyüşe desteği ve temsilci düzeyinde de olsa katılım istemi dile getirilmekteydi.

Toplanma nedeni bir yana bırakılarak bu derin konu üzerinde konuşulmaya başladı. Elbette şiddetli tartışmalar da yaşandı. Ülkenin dört bir yanından hekimliği ilgilendiren bir konuda olağanüstü genel kurula çağırılan onlarca hekim dağları aşan kendi sorunlarını bir yana bırakıp Kobani’ye destek verip vermemeyi tartıştı. Oy çokluğuyla istenen karar çıkartıldı. Bu kararı çıkartanlar için utkuya ama TTB tarihi için kara lekeye eşdeğer bir sayfa eklenmiş oldu böylelikle.

Kobani bu kuruluşa çeyrek yüzyılı aşkın süredir egemen olan anlayışa ilişkin şifrelerden yalnızca birisidir. Bu ve benzeri pek çok şifre vardır. Hepsini yazmak bu yazının sınırlarını fazlasıyla aşacağı için bir başka örnek vererek bu konuyu sonlandırmış olalım.

TTB genel kurullarında yapılan konuşmaların başka dillere eşzamanlı çevrilmesi önerisine bile tanıklık etmişliğim oldu. O başka dillerin ya da dilin hangisi olduğunu kestirmeniz hiç güç olmasa gerek.

Sekiz yıl önceki bu olayı anımsamış olmam kimilerini şaşırtabilir. O günkü yöneticilerle bugünküler bir mi diye soranlar çıkabilir.

On yıl süreyle beş dönem boyunca İzmir Tabip Odası’nda çeşitli görevlere seçildim. Dolayısı ile TTB’yi ve ona egemen olan anlayışı yakından görme ve tanıma fırsatı yakalamış oldum. Bu tanıklığa dayalı olarak hekim meslek kuruluşu TTB’nin adı çok da duyulmamış grupçukların denetimi altında olduğunu ikilemsiz söyleyebilirim.

Farklı adlara ve söylemlere sahip bu grupçukları Türkiye düşmanlığı ve etnik bölücülük paydasının bir araya getirdiğini altını çizerek eklemekte yarar görürüm.

Geçtiğimiz günlerde tıp bayramı kutlandı. Bu bayrama ilişkin gündem bir hafta öncesinden Cumhurbaşkanı’nın kamudan ayrılan hekimler için söylediği “Giderlerse gitsinler!” sözüyle erkenden oluşmuş oldu.

Bu arada, TTB’nin bu kez de öncekilerde olduğu gibi etkisiz ve edilgen bir duruş içinde olduğu görüldü.

Varlık nedeni hekimleri ve hekimliği bir yana bırakıp kuruluşunda Tıbbiyeli ruhunun katkısı kuşkusuz olan Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğini ve dirliğini hiçe sayanlarla kol kola girebilen yönetim anlayışı bırakınız toplumunkini üyelerinin güvenini bile kazanamaz.

Son günlerin bir başka önemli gelişmesi bu saptamamızı doğrular niteliktedir.

Çok değil birkaç ay önce kurulan 3 hekim sendikası kısa süre içinde 50-60 binli üye sayılarına ulaşmış durumdadır. Bu durumun Türkçeye çevirisi hekimlerin yasayla kurulmuş meslek kuruluşuna güvenlerinin olmadığı, inançlarının kaybolduğudur.

Silahlı terör örgütü uzantılarıyla kol kola girebilenlerin, FETÖ eğilimlilerle yan yana gelmelerinde şaşırılacak bir durum yoktur.

Hemen her dönemde yöneticiler değişmekte, dolayısı ile yeni adlar göreve gelmektedir. Ancak, adlar değişse de eğilimler ve gizli gündemler şaşmaz şekilde varlığını sürdürmektedir.

Buraya kadar yakınma yazısı yazmış oldum.

Çözüm ne diye soracak olanlara da karşılık vererek bağlayalım yazıyı.

Türk Tabipleri Birliği illerdeki tabip odalarının çatı kuruluşudur. Tabip odalarında oluşan eğilim TTB’ye yansımaktadır. Tabip odalarına özel hekimlik alanında etkinlik gösteren hekimlerin üyeliği zorunluyken kamuda çalışanlar için böyle bir zorunluluk yoktur. Dolayısı ile TTB sırf bu düzenlemeyle hekim kitlesinin katılımından uzak bir yapıdır.

Üye olanların da ancak % 20-30’u seçimlere katılmakta tabip odaları yöneticileriyle TTB yönetimini belirleyen delegeleri seçmektedir. Katılımsız seçimlerle belirlenen kişi ve grupçuklar göreve getirilmiş olmaktadır.

Çözüm açıktır.

  • Tabip odalarına inadına üye olmak!
  • İnadına seçimlere ve başka çalışmalara katılmak!
  • İnadına etnik bölücü ve Türkiye düşmanı eğilimleri görevden uzaklaştırmak.

Çok zor değil böyle davranmak.

Ama, hekimlerin 30 yıldır TTB’ye egemen olan anlayış tarafından bezdirildiği ve kendi meslek kuruluşlarından bilinçli şekilde uzaklaştırıldığı da yadsınmaz gerçek.

Bu sorunun çözümü Türkiye’nin başındaki bir derdi eksilteceği gibi hekimlerin, hekimliğin ve sağlık ortamının önemli kazanım sağlaması anlamına gelecek.

Türk Tabipleri Birliği üzerine

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 23 Mart 2022, 13:57

    TTB’nin “pandemi” sürecindeki tutumu da dikkate değer. İlaç firmalarının kar peşinde koştuğunu, koruyucu hekimlik yerine tüm insanlığa bol bol tetkik yaptırmayı ve ilaç kullanmayı kabul ettirdiklerini, onlarca ilacın piyasaya sürüldükten yıllar sonra yan etkileri sebebi ile piyasadan toplatıldığını, WHO’nun IMF gibi küresel elitler tarafından kurdurulduğunu unutarak mRNA aşısını Pfizer-Biontech’ten bile daha hararetle savunarak aşının hiç bir yan etkisinin olmadığını ve hatta hamilelere uygulanırsa daha da faydalı olacağını televizyon ekranlarında günlerce anlattılar. Corona aşılarının yan etkileri artık yayınlanıyor. Bu arkadaşların oturup incelemelerinde fayda var. Olaylara küresel ilaç ve kimya şirketlerinin bakış açısı ile değil milli bir bakış açısı ile bakarak “karşı tarafı” da dinlemeleri gerekiyordu. Zira bilimsellik, tarafsızlık ve hakkaniyet bunu gerektirir. Bu başarılabilseydi parkta sağlık için yürüyenlere insanlık düşmanı muamelesi yapılmasına gerek kalmazdı. Bir meslek örgütünün asli görevlerinden biri de bu olmalıdır.

  2. 18 Mart 2022, 10:46

    Çok doğru.. yıllar önce sırf söylediğiniz gerekçelerle ,TTB seçimlerinde oy kullandım, tabi ki malum kesimden birileri kazandı… seçim sonrası da Türkçe olmayan malum dilde şarkılar söylenip halaylar çekildi, kabul edebileceğim bir şey değil ama … özel sektörde olduğum için mecbur üyeyim, aidatlarını ödemek bile zoruma gidiyor… onun yerine özelde çalışan hekimler bir sendikaya üye olabilse, Ttb üyeliğinin zorunluluğu devreden çıksa, çok mutlu olurum

  3. Yazınız için ve anınızı paylaşarak gerçekleri görmemize dikkat çektiğiniz için teşekkür ederim.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!