Avatar
Yavuz Alogan

Kadet sınıfı

featured

Subay olmak üzere askerlik eğitimi gören öğrenci topluluğuna batı dillerinde “kadet” (cadet) denir. Subay adayı askerî orta okula girişinden kurmay mektebini bitirene kadar kadet sayılır.

İmparatorluk ve ulus-devlet ordularında kadet sınıfına mensup  öğrenciler  bir tür devlet şövalyesi olarak yetişirler; askerî ritüellerin katı  disiplinle uygulandığı özel bir ortamda toplumun içindeki farklı ideolojik, siyasî ve dinî akımlardan uzak tutularak eğitilirler.

Bu askerî eğitim sistemi 18. yüzyılın sonunda başladı ve Napolyon’un zorunlu askerlik hizmetine dayanan Fransız ordusunu kurmasıyla (1805) yerleşti.  Zorla silah altına alınan feodal unsurlardan oluşan eratın yerini yurtseverlik bilincine sahip özgür yurttaşlar, aristokratlardan oluşan subay kadrolarının yerini ise kadet sınıfından gelen subaylar aldı. Bütün büyük devrimlerde eski düzenin kadet sınıfından gelen subaylar, mesela Ekim Devrimi’nde Albay Walden ve General Tuhaçevskiy, Çin Devrimi’nde  General Çu Teh ve Mareşal Lin Biao,  önemli rol oynamışlardır.

ASKERİYE VE SİYASİ TOPLUM

Bizde modern askerî eğitim Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarında başladı. İttihat ve Terakki geleneğinden gelerek Cumhuriyet’in kuruluşuna önderlik eden subaylar imparatorluğun kadet sınıfından çıktı. Onlar hem iyi eğitim görmüş, hem kendini yetiştirmiş, hem de üç kıtada savaşarak tecrübe kazanmış askerlerdi.

Türk Ordusu’nun NATO standartlarına göre yeniden örgütlenmesine, 12 Mart ve 12 Eylül’de Ordu içinde yapılan tasfiyelere rağmen, Cumhuriyet hükümetleri ordunun eğitim kurumlarına dokunmadı.

Ordu toplumun minyatür bir örneği değildir. Toplumdaki bütün farklı görüş ve eğilimlerin ordu içinde faal olması doğal karşılanmaz. Askerlik, söz gelimi hekimlik, avukatlık ya da mühendislik gibi sadece teknik yordamlarla, hukuki sınırlarla belirlenen bir meslek dalı değildir. Askeriyenin, özellikle kadet sınıfının siyasî toplumdaki bölünmeleri yansıtması; silahlı unsurların siyasetin, dinî tarikatların etkisine açık olması, ağır iktisadi ve politik kriz ortamlarında iç savaşa ya da savaş durumunda ülke savunmasının çökmesine yol açar.

Bütün bunlar askerin politik görüşlerinin, dini inançlarının olmayacağı, askerlik dışı kültüre kapalı olduğu anlamına gelmez. Ancak askerlik kurumunun, eğitim standartları ve dayattığı davranış modelleriyle birlikte, askerin kendi görüş ve inançlarını yaymasına, birbirinden ayrışan rakip gruplar hâlinde örgütlenmesine imkân vermeyecek bir yapıda olması gerekir.

FETÖ’NÜN İSTEDİĞİ

Bir bütün olarak FETÖ ihaneti ve 15 Temmuz darbe girişimi kadet sınıfını eğiten kurumların ele geçirilmesiyle başladı. Olayları biliyoruz; tarikat kadrolarının önünü açmak için askerî öğrencilere nasıl zulmedildiğini, çürük raporlarıyla nasıl tasfiye edildiklerini, askeriyenin tayin terfi kurumlarının nasıl denetlendiğini vs iyice öğrendik.

Ancak bütün bunların nasıl mümkün olabildiğini anlayabilmiş değiliz. Anlama çabası gösterirken ayrıntılara boğulup temel sorunu gözden kaçırmamak gerekir. Temel sorun, bir bütün olarak askerlik kurumunun işleyişinde bir zaaf olduğunu göstermektedir. Laik eğitim gören bir subay adayının ve bazı subayların tarikat evini ve bağlantılarını nasıl olup da cazip bulabildiği açıklanmaya muhtaç bir sorundur.

Kendi adamlarının önünü açmak için askerlere çürük raporu veren askerî hekimlerin Genel Kurmay revirinde görevli oldukları saptanmış,  2008-2014 yıllarında  yaklaşık 4 bin öğrencinin FETÖ çetesi tarafından çürük raporuyla  ordudan tasfiye edildiği tahmin ediliyormuş. Altı yıl boyunca kimse bu rezaleti görmemiş, duymamış, muhtemel sonuçlarını değerlendirmemiş. Öyle mi?

Suçluların yakalanması elbette önemlidir. Fakat sonucu etkilemiyor.  Sonuç, ordunun emir komuta yapısının bozulması, kadet sınıfını eğiten kurumların kapatılması, kalanların sivil idareye bağlanması ve terfi tayin uygulamalarının iktidarın siyasi ve ideolojik kriterlerine göre yapıldığı bir sistemin kurulmuş olmasıdır. FETÖ’nün istediği bundan farklı mıydı?

SORUMLULUK ALANI

Sorumluluk alanı çok geniştir. Oruç Reis Fırkateyni’nin üzerine çıkıp Türk Ordusu’na karşı asimetrik psikolojik savaş yürütüldüğünü ilan eden fakat bu savaşı kimin yürüttüğünü söyleyemeyen, FETÖ çetesini kendi içinde tasfiye edemeyen, Ergenekon ve Balyoz tertipleriyle en yurtsever ve yetenekli subayların teslim alınmasına seyirci kalan komuta kademesi sorumludur. İhaneti fark edip yakınmakla yetinen subay kadrosu; ortaya çıkan sonucu sorgulamaktan kaçınarak hiçbir şey olmamış gibi davranan, gerçekleri vatan millet edebiyatıyla karartan siyasîler de sorumludur.

Askerîyenin eğitim kurumlarında ve kurumsal geleneğinde siyasî kaygılarla yapılan değişikliklerin sonuçları uzun dönemde ortaya çıkacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın 2017 yılında Millî Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Komutanlığı’nın 855 muvazzaf subay adayının mezuniyet töreninde söylediği şu sözler bence siyasî iktidarın askerlik anlayışını ortaya koyuyor: “Üniversite mezunları arasından alınan öğrencilerimize dört yılda verilen askerî eğitimin daha fazlası bir yıl içinde verilerek hepsi de vazifeye hazır hâle getirilmişlerdir” (Milliyet, 24.11.17). Dört ayda polis yetiştiren zihniyet bir yılda subay yetiştireceğini sanıyor. Itrî’nin müziğiyle uygun adım yürünemeyeceğini bile anlayamadılar.

Yeni bir kurucu irade yeni bir anayasayla toplumsal mutabakat sağlayıncaya kadar ve buna bağlı olarak askeriyede NATO dışında millî ve kapsamlı bir reform yapılıncaya kadar, ülkemizin çok büyük tehlikelere maruz kalacağını unutmayalım.

 ***

Bu yazı değerli amiralimiz Soner Polat’ın cenaze törenini izlerken aklımdan geçen düşüncelerden oluştu. Türkiye için ne büyük bir kayıp, ne büyük bir utanç! Milletin yerine ümmeti geçirme ihtirasıyla en değerli askerleri ziyan ettiler, görev yapmalarını engellediler. Bu vesileyle merhumun ailesine, silah arkadaşlarına, Aydınlıkçılara ve bütün Türkiye’ye bir kez daha başsağlığı diliyorum. [email protected]

Kadet sınıfı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

7 Yorum

  1. dahasını da söyleyelim şövalyelik atlı olmak demektir basitçe, sınıfsal bir terimdir köken itibarıyla. ve şövalyeliğin nasıl bir maskaralık olduğunu savaşta tek kolunu yitirmiş cervantes don kişotta anlatmıştır. üzerine destansı filmler yapılan tapınak şövalyeleri falanın da haçlı seferlerinde nasıl katliamlar yaptığı bilinir. savaş aynen blasco ibanezin mahşerin dört atlısında, tolstoyun savaş ve barışında gösterdiği şeydir.. şanlı türk generalleri solu acımasızca ezerken dinci korkusundan hapishanede namaza başladılar.. kısaca diyorum ki atatürk ve kurtuluş savaşı ilerici mirasımızın parçasıdır. fakat gelecek şeksiz şüphesiz sosyalizmindir.

  2. rus devriminde ve sonrasında her askeri birlikte sorumlu siyasi komiserler/bolşevik parti kadroları bulunurdu. tüm önemli harekatlara komutan ve komiser birlikte karar verirdi. sayın aloganın bakış açısı aydınlıkçılıkla malul olmuş… sınıf mücadelesi, devrim, devletin bir sınıfın elinden alınıp emekçilerin diktatörlüğüne dönüşmesi teori ve pratiğini unutmuş (gibi yapıyor?). yani askerlik ve subaylık türk ordusunun da cumhuriyetin ilk yıllarının sonrasında gösterdiği gibi şanlı bir şövalyelik değildir. 27 mayıs ve 12 mart 12 eylül gibi sınıfsal özleri farklı olaylar vardır.

  3. güzel bir yazı.katılıyorum

  4. 4 Ekim 2019, 13:13

    Çok güzel yazmışsınız ağzınıza sağlık.
    FETÖ’yle ve diğer lâik Cumhuriyet düşmanlarının ordumuza yaptıklarının toz dumanında boğulup, onlara bu fırsatı veren zaafiyeti sorgulamayı ise bir tabu haline getirmemeliyiz.
    Bu noktada, sizin sorduğunuz “Altı yıl boyunca kimse bu rezaleti görmemiş, duymamış, muhtemel sonuçlarını değerlendirmemiş. Öyle mi?” sorusu yanıtlanmak zorundadır.
    tayyibin “hocam” dediği, zamanın genel kurmay başkanı Hilmi Özkök, Harp Akademileri Komutanlığı’nın 2004-2005 eğitim ve öğretim yılı açılışı konuşmasında şunları söylüyordu;
    “Yaşamakta olduğumuz değişimle birlikte gelişmiş ülkelerde, asker-devlet adamı, asker-bilimadamı ve asker-diplomat profilleri ön plana çıkmaktadır. Bu hususlar, personelimize kazandırılması gereken entelektüel bir fikri temelle yakından ilgilidir. Bu maksatla öğrenci subaylara, gerçek anlamda akademik çalışmalar yaptırılmalıdır.”
    Dört bir yanı ateş çemberiyle çevrili ülkemizin “müstakbel kurmay subayları” için konan hedefleri görüyor musunuz?
    “Pilav üstü az kuru” gibi askerlik, geri kalanı, bilim adamlığı, devlet adamlığı, diplomatlık…
    Bu konuşmanın temel bir doktrin değişikliğinin dışa vurumu ve çok önemli bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorum.
    O günden sonra harp akademileri, adeta her sıradan subayın vakti geldiğinde kolayca kapısından içeri girebileceği bir öğretim kurumu haline getirildi. Asker olmadan kurmay olmuş “kurmay yüzbaşılar” görüyoruz. Bu nasıl olabilir?
    Bir subayın askerliği öğrenmesi, yüzbaşı rütbesini bulur zaten. Eskiden ancak yüzbaşı rütbesinde harp akademileri giriş sınavına katılmaya hak kazanır, bitirmeleri de binbaşı rütbesini bulurdu.
    Haydi kurmayları geçelim, televizyonda veya sosyal medyada sık sık rastlıyoruz;
    Emekli subayların yarısı avukat, yarısı doktor(phd).. Bu nasıl iş anlamak mümkün değil.
    Mesleğiniz olan askerlikte Nirvana’ya mı ulaştınız da, hepiniz kendinize ikinci birer meslek edindiniz?

    Sonuç olarak, benim kanaatimce, o günden sonra maalesef askeri okullarımız birer koleje dönüştürüldü. Subaylarımız da, bilim adamlığı, devlet adamlığı, avukatlık, doktora ve diplomatlıktan kafalarını kaldırıp, ordumuzu ele geçirenlere karşı “asker olmanın gerektirdiği” uyanıklığı ve duyarlılığı gösteremediler.

  5. 4 Ekim 2019, 10:02

    Askeri okullar yerine İmam Hırsız okulları géçti.Okçulukta var ya hak deyip bedelli askerleri mehter marşıyla devriye atar sıtıratecik ortağıyla

  6. 4 Ekim 2019, 09:24

    Netekim .. 60 yıllık NATO ayakçılığımızın sonucunda (1950 – 2010 ) .. Genelkurmayımız, kurmay kadromuz, KAĞITTAN KAPLAN bir yapıya gelmiş. Kendisine yapılan kumpasları, ketenpereleri, üçkağâtları önleyememiştir. Bu sonuç: NATO denilen yapıyla, Savunma, Vatan müdafaası yapılamayacağını gösterir. Nato Kafa ; Nato Mermer ” atasözümüz.. bir kez daha doğru çıkmıştır.

  7. Darbenin ertesinde 3-5 gün sonra okullar kapatılınca düşündüm abd ye selam çakıyorlar ve darbe gerçekleşti! Merak etmeyin ben emrinizdeyim demekti bu ! Sadece başrol oyuncuları değişikti! Gerisi tiyatro !

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!