Zirveler eşiğindeki Türkiye

featured

İsmet Hergünşen yazdı…

Kuzey Atlantik İttifakı Örgütü (NATO)’nün oluşturulmasının birincil kurumsal sonucu olarak Atlantikçilik adı verilen ve Kuzey Amerika ile Avrupa arasındaki iş birliğinin önemine vurgu yapan düşünce tarzı, 14 Haziran 2021 NATO Liderler Zirvesi Sonuç Bildirgesine bir kez daha yansıtılmıştır.

Sovyet tehdine karşı ortak bir savunma antlaşması olarak ortaya çıkan NATO’nun son bildirgesinde, Rusya bir kez daha hasım olarak tescil edilmiş ve Çin kaynaklı olası risklere karşı dikkatli olunmasının önemi de ilk kez kuvvetli bir şekilde vurgulanmıştır.

ABD geri döndü” hissiyatı içerisinde olan Joe Biden’ın “NATO İttifakımız her zamankinden daha güçlü. Bugün, Rus saldırganlığı, Çin’den gelen stratejik zorluklar, kötü niyetli siber faaliyetler, terörizm ve iklim değişikliği dahil olmak üzere toplu savunmamızı tartışmak için 29 müttefikimize katılıyorum.” tiviti ABD’nin tek küresel güç olarak görünme arzusunu pekiştirdiği yönündedir.

G-7 ve NATO zirvelerinden şimdilik görünen o dur ki; ne Rusya’nın ve ne de Çin’in kısa vadede ABD’nin yerine geçebileceğidir.

Ancak burada esas konu, küresel güç olan ABD’nin bu hakimiyetini ne kadar süre devam ettirebileceğidir?

G-7 ve NATO liderler zirvesinden istediğini elde eden Biden’ın Putin ile yapacağı görüşme, 2030 yılına kadar gidilecek süreçte dünyanın nasıl bir düzene evrileceğinin ve Türkiye’nin bundan ne kadar etkileneceğinin ipuçlarını vermesi açısından önemli olacaktır.

Öte yandan Haziran ayı sonunda yapılacak olan AB Liderler zirvesinden alınacak kararlar da; G-7, NATO ve Biden-Putin görüşmelerinden çıkan sonuçları tescil etmekten öteye geçemeyecektir.

Burada üzerinde durulması gereken; AB-Türkiye ilişkilerinde gelinen noktanın ne olacağıdır?

Peki bu zirvelerden sonra NATO’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip olan Türkiye, nasıl bir politika izlemelidir?

1952 yılından itibaren Batı Dünyası ile ilişkilerini NATO çerçevesinde şekillendirmeye çalışan Türkiye, sonrasındaki dönemde hem Avrupa hem de ABD ilişkilerine yeni ve sağlam boyutlar kazandırmak arzusu içine girmiştir.

Bir taraftan küreselleşme hareketleri içinde yer almaya çalışırken, ticari ilişkilerinde ülke sayısını arttırma yoluna gidebilmiş, aynı zamanda Avrupa Birliği entegrasyonu içinde yer alma iradesini de ortaya koyabilmiştir.

Çevre denizlerindeki hak ve menfaatleri ile Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya coğrafyasındaki gelişmeler dünyanın en hassas ve duyarlı bölgesinde olan Türkiye’nin rollerine ve etkinliklerine yenilik ve hareketlilik getirmiştir.

Söz konusu bölgelerde gri alanlar devam ettiği müddetçe de Türkiye etkinliğini ve belirleyici rolünü devam ettirme zorunluluğundadır.

Avrasya kuşağında merkezi bir konuma gelmiş ve ilk önceliği ulusal güvenliği olan Türkiye’nin NATO’da bulunması demek ne Rusya’ya karşı hasmane bir tutum içine girmesini gerektirir ne de Batı Dünyasının politikalarına hizmet etmesini dikte eder.

Soğuk Savaş sırasında No Action Talk Only (Eylemde Bulunmaz Sadece Konuşur) gibi söyleme maruz kalan NATO’nun 2030 Stratejik Konsepti de; yeni bir çağ için birliktelik mi yaratacak? Ya da yeni belirsizlik ve istikrarsızlıkların kapısını mı aralayacak?

Onca zirve gerçekleştirilirken, günümüzde gerçek olansa;  BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan kararlar çerçevesinde dünyanın şekillendirilmeye çalışılmasıdır.

Gerisi sadece göz boyamadır.

 

 

 

Zirveler eşiğindeki Türkiye

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 15 Haziran 2021, 13:33

    NATO, rothchildlerin ordusudur ve BM bunların devletidir. Bunların bir zaafı vardı ve oda dünyanın tek parası, ve buda bitcoin ile çözülür. NATO’nun 2030 vizyonu rothchildlerin yeni dünyasını inşa etmek planıdır. bu planda İslam ülkeleri, Rusya, türk cumhuriyetler ve tabi Türkiye tehdit sayılır ve hatta tehdit olmasa bile bu aileye mahrem sayılmazlar. Türkiye ve İslam dünyası ve Türk devletler bu dünya devleti kurulmasından en büyük hasar görenler olacaklar. Bitcoin, NATO, Yahudi ekonomik modeli, ve Batı pazarı ve Batı menşeli para fonları, bunlara alternatif kurmalısınız ve bunlar için tüm potansiyel türk ülkelerin birleşmesindedir. Bu birleşmeyi tehlikeye sokan mezhepçilik ve şeriatçılıktır. İslam dinini mezhepten şeriatçılıktan ve imamlardan arındırılmalıyız. Edebilecek bir sürü işler ve düşünceler bu konularda var ama bunlar plana ve yol haritasına çevirmeliyiz. Çünkü gelecek yıllar dünya için çok karanlık, şeytan dünya hükümetini kuruyor ve İran Çin ABD İsrail Fransa İngiltere bu devletin temeli olacaklar. Edebileceğiniz kadar altın rezerv edin ve yabancılara tarımsal toprak satmayın

  2. 15 Haziran 2021, 13:22

    Bu sekillendirme nasil olacaktir. ABD ve AB samimi ise demokrasi ve hukuk anlayisinin percinlenmesi, Rusya’nin rahatsiz edici davranislarinin bertaraf edilmesi ve Cin’e karsi tutumun nasil olacaginin belirlenmesini icsellestirecek. . Kisa vadede baska bir stratejinin mumkun olamayacagi asikar. Patirti ve gurultu devam edecek, ABD ben burdayim politikasini surdurecek, AB askeri guc hususunda ABD’ye dayanarak dans etmeye devam edecek. Turkiye ise bu arada kalmisligi demokrasi ve hukuka bagliligini guclendirerek iktidar ve muhalefeti ile istisare edilmis bir dis politika ile guclendirerek bariscil politikasini surdurecek.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!