104 emekli amiralin ‘Montrö‘ duyurusu üzerine, ‘Devletin güvenliğine veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma’ suçunun işlendiği iddiasıyla, 103 emekli amiral ile 1 emekli general hakkında 3 yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın yargılamasına başlandı.
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada iki emekli amiralin avukatlığını da yapan İstanbul Barosu eski başkanlarından Ümit Kocasakal, yargılamayı Veryansın TV’ye değerlendirdi.
İddianamenin içeriğine değinen Kocasakal, bu davanın Türkiye düşmanlarını sevindirdiğini söyledi.
Kocasakal, esas hukuksuzluğun Yargıtay gibi kurumların yaptığı açıklamalar olduğuna dikkat çekerek mahkeme üzerinde baskı kurulmasının anayasaya aykırı olduğunu belirtti.
Kocasakal’ın açıklamasından öne çıkanlar:
‘SUÇ UNSURU YOK’
“Bu amirallerin açıklaması fikir özgürlüğü kapsamındandır buna itiraz yok. İfade özgürlüğü tartışması ancak suç olan bir fiil olduğu zaman gündeme gelir. Bu açıklamaya ‘fikir özgürlüğü’ dediğiniz anda aslında bu suçun maddi unsuru var bu suç gerçekleşmiş ancak hukuka uygunluk sebebi olarak oraya geçmeye gerek yok… Çünkü suçun dört unsuru vardır. Önce suçu tanımlayan bir kanun olacak sonra işlenen fiil bu maddeye uyuyor olacak ondan sonra hukuka aykırılık unsurunu ortadan kaldıracak bir fikir özgürlüğü olacak. Buraya kadar gelmeye gerek yok zaten suç oluşturan bir fiil yok.
Sonuçta birtakım insanların toplu veya dağınık kaygılarını söylemek için hiç kimseden izin alması gerekmiyor, açsınlar anayasayı okusunlar.”
‘İDDİANAME BİR BUÇUK SAYFA’
“İddianame dediğiniz şey ‘dedikoduname’ değildir ciddi bir şeydir. Bu iddianamenin 181 sayfa olması kimseyi yanıltmasın. Bu iddianamenin neti 1 buçuk sayfa.
26 sayfa isim soy ad. Açıklamanın kendisi beş sayfa. Kamuoyuna yansıyan ilk tepkiler, bunun da üzerinde duracağım ne zamandan beri bir iddianamede kamuoyuna yansıyan tepkilerden bahsediliyor. Kim onlar biliyor musunuz? Cumhurbaşkanı, siyasi parti başkaları vesaire. Artık iddianameleri kamuoyuna yansıyan tepkiler mi yazıyor. Biz hâlâ savcılar yazıyor sanıyoruz öyle olmalı. Birtakım siyasilerde yarattığı tepkiye göre mi suç olacak ya da olmayacak? Bunu çok vahim buluyorum.
Darbeler vs beş sayfa. Birtakım insanlar darbe ticareti yapıyor. 12 Eylül’e yüreğin yetiyorsa 13 Eylül’de karşı çıkacaksın. 28 Şubat’a da 1 Mart’ta karşı çıkacaksın. 15 sene sonra kalkıp ‘darbeler’ diye ucuz kahramanlığı kimse yememeli. 11 sayfa suç duyuruları. Orada da maşallah yurdun dört bir yanından bu suç duyurusunu yapan yurttaşlarımız tam bir hukukçu edasıyla o fiili aynı şekilde nitelemişler, ‘suç için anlaşma’.
40 sayfa whatsapp yazışmaları, 87 sayfa ifadeler, 10 sayfa hukuki niteleme ve deliller, 6 sayfası konuyla ilgili olmayan bir Yargıtay kararı bir sayfası TESUD açıklaması, bir sayfası talep geriye ne kaldı bir buçuk sayfa.”
‘ADİL YARGILAMAYA NASIL GÜVENELİM?’
“Bu soruşturma başlayınca kim sevindi. Yunanistan’da milli bayram ilan ettiler. Montrö’nün tartışmaya açılması kimi sevindirir, FETÖ mahfilleri eski günlerini hatırladılar. Babacan, Davutoğlu halen o eski kumpasların hayaliyle yaşıyorlar ama geçti o günler.
Olaydan hemen sonra Yargıtay, Danıştay açıklama yaptı. Yargıtay ne diyor, “Bu tür millet iradesine karşı olan şeylere bağımsız yargı gereğini yapacaktır”. Bir şeyin olması gereken şeyi olacağını söylemek ne anlama geliyor. Anayasanın 138. Maddesi hiçbir kimsenin mercinin hakimlere emir tavsiye veremeyeceği kararı Yargıtay’ı bağlamıyor mu?
Neye benzer bu biliyor musunuz? Savcılık bir suç işlendiğini iddia ediyor, biz savunma olarak da ‘hayır’ diyoruz. Aramızda bir müsabaka var. Hakem kim mahkeme. VAR odasında da Yargıtay var. VAR odasındaki hakem böyle bir bildiri yayımlarsa ben nasıl adil bir yargılama yapacağına inanacağım ve güveneceğim. Kabule göre dahi amirallerin bu açıklaması mı daha vahim Yargıtay’ın açıklaması mı? Herkes bunu düşünsün.
Vatan sevgisi ve ülke için endişelenmenin emekliliği yok.
Maddi iddianamedeki mantık hatasını açıklayayım bunun için hukukçu olmaya gerek yok.
Suç için ittifak dediği şey şöyle bir şeydir. Biz o suçu işlemek üzere bir anlaşma yapıyoruz. Aslında normal şartlarda bu cezalandırılmaz bir fiil, ceza hukukunda ‘hazırlık hareketi’ diyoruz. Ama burada kanun koyucu devlete karşı birtakım suçların vehametinden dolayı bunun hazırlık aşamasını dahi cezalandırıyor o ayrı mesele. Bu suç şöyle oluşur, biz ‘kırk kişi elli kişi’ neyse kendi işleyeceğimiz yani kendi imkan ve iktidarımız dahilinde bir suç için anlaşabilir. Başkasının işleyeceği bir suç için nasıl anlaşırız. İddianamede ‘bunlar emekli ama orduda görev yapan askerleri darbe yapmak için anlaşmışlar’ diyor. Bende diyorum ki ‘bu mantık hatası’. O adamların senin birtakım beyanlarında buraya doğru gidip gitmeyeceği hususunda senin bir imkân ve iktidarın yok. Ben bir başkasının işleyeceği suç için anlaşamam. Bu ülkede darbelerin nasıl olacağı belli. Taleple darbe mi yapılır?
Darbe niye kötüdür? Anayasa dışı olduğu için hukuksuz ve gar meşrudur. Siz aynı şekilde anayasa ve yasa dışı birtakım şeylerde bulunursanız orayla aynı şeyin içine girmiş olursunuz. Madem darbelere karşıyız, anayasayı çiğnemeyeceğiz.”
‘MÜDAHİL OLMALARI YARGILAMAYI ETKİLER’
“Milli Savunma Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’nın müdahil olması hukuken tartışılabilir. Darbe teşebbüsü için bile tartışılabilecek bir husus ama sadece iddiaya göre bir suç için anlaşmış olmaya bağlı olarak bu suçtan doğrudan zarar görme ihtimalinden bahsedemezsiniz. Müdahil olamazlar, mahkeme üzerinde bir tavsiye telkin olacak şeylerin yapılmaması, adil yargılanma hakkının sonuna kadar gözetilmesini istiyorum.”
amiraller onurumuzdur !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Anlaşılması güç bir konu bu denli güzel anlatılabilirdi.
Bu davadan bişey çıkmaz.