Avatar
Ali Rıza Özdemir

VeryansınTv okurlarına cevaplar -1

featured

Veryansintv.com yayına girdiği ilk günden beri burada yazıyorum. Sizler de gösterdiğiniz ilgi ve yaptığınız yorumlarınızla bana güç verdiniz. Bugün yazılarıma yaptığınız kimi yorumlara kısa cevaplar vereceğim. Boşa yorum yaptığınızı sanmayın, hepsini tek tek okuyorum. Bundan sonra da okumaya ve zaman zaman cevap vermeye devam edeceğim. Yeter ki medeni insanlar gibi karşılıklı fikir alışverişinde bulunmasını ve konuşmasını bilelim. Gerisi kolay.

***

Cyrano De Bergerac şöyle demiş:

1 Aralık 2019 20:56

“Sayın yazar ve şahsınızda VeryansınTV’nin sayın yöneticileri;

Bu gazetenin “haftada bir gün Aleviliği konu alan bir köşe yazısı yazmalıyız” gibi bir yayın politikası mı var? Şahsınıza tahsis edilmiş bir Alevilik köşesi mi var? Anlamıyorum neden haftada bir gün Aleviliğe dair bir yazı ile karşımıza çıkıyorsunuz? Gündem bu değil. Bu gazeteyi okuyan hiç kimsenin Alevilikle bir problemi olduğunu da sanmıyorum. Tam tersine, burada yazan ve burayı okuyan insanların tümünün, hayata “mezhepler perspektifinden” bakmayan insanlar olduğuna da eminim. O zaman bu gayretkeşliğin sebebi ne? Birisi bize açıklayabilir mi?”

Şahsen ben de sizin gibi verysansıntv okurlarının Alevilikle ilgili bir problemi olduğunu düşünmüyorum. Alevilik ülkemizin bir gerçeği; bu gerçeği topluma doğru şekilde anlatmak hepimizin üzerine düşen ortak bir ödev… Keşke bizim gibi onlarca yazar Aleviliği, Türk toplumuna doğru şekilde anlatsa da, Türk toplumundaki fay hatları onarılsa… Çünkü biz konuyu ulusal birliğimiz açısından ele alıp anlatmazsak başkaları yanlış şekilde anlatır. Nitekim öyle de oluyor. Tıpkı Sünni cemaat ve tarikatlar üzerinde olduğu gibi Aleviler üzerinde de emperyalist projeler var. Bunları deşifre edip Türk toplumunu aydınlatmak görevimiz. Benim yazılarımda mezhepçilik olduğunu düşünüyorsanız lütfen eleştirilerinizi doğru bir dille ve detaylı bir şekilde bana iletin. Üzerinde mutlaka düşüneceğim.

***

Edip kassas şöyle demiş:

1 Aralık 2019 23:01

“Alevilik inancı ve Türklük (yazınızın daha kapsamlı anlatan özellikle inanış şekli ile ilgili) tavsiye edeceğiniz bir kitap var mı? Her seferinde takıldığım konu peygamberlik mertebesinde Hz. Muhammed ile Hz. Ali’yi eş konumda görmek mi vardır? Bir soru da: Şamanizm’i İslamiyet’i karıştıran bir oluşum mudur?”

Alevilik ile ilgili olarak benim Aleviliğin Yazılmayan Tarihi kitabı birçok konuya temas ediyor. Ayrıca Nihat Çetinkaya’nın Kızılbaş Türkler kitabı oldukça yararlı bir çalışma.

Aleviler Hz. Muhammed ile Hz. Ali’yi eşit tutmaz. Hz. Muhammed peygamberdir ama Hz. Ali peygamber değildir. Hz. Ali, Peygamberin meşru halifesi, kardeşi, vasisi, mirasçısıdır. Şimdiye değin Hz. Ali’ye peygamber diyen bir Alevi ulusu çıkmamıştır. Hz. Muhammed nübüvvet, Hz. Ali ise velayet mülkünün sultanıdır.

Alevilik ile Şamanizm (daha doğrusu Gök Tanrı inancı) arasında bir takım benzerlikler vardır ama ülkemizde bu konu abartılı şekilde ele alınmakta ve iş şirazesinden çıkarılmaktadır. Konuyla ilgili bir çalışmam baskıya hazır. Ancak baskıya vermek için korona günlerinin geçmesini bekliyorum.

***

Turk şöyle demiş:

2 Aralık 2019 14:39

“Esas olan Türklüktür mezhepleri ne olursa olsun Hz. Muhammed (S.A.V.) yaşıyorken mezhepler yoktu. Bu mezhep isini neden gündemde tutuyorsunuz. Bu gibi yazılar insanları kutuplaştırıyor.”

Doğru cümlelerle başlayan bu yorum, yanlış şekilde bitiyor. Mezhep işini biz gündemde tutmuyoruz. Zaten bin yıldır devam eden bir kutuplaşmaya, en azından Türk toplumunda, merhem olmaya çalışıyoruz. Alevi toplumunda yaşanan olayları milli menfaatlerimiz temelinde Türk kamuoyuna anlatıyoruz. Olay bundan ibarettir.

***

Serdar Varol oldukça uzun bir yorum yapmış, zaman ve emek vermiş, sağ olsun. Önemli bulduğum yerlere temas etmekle yetineceğim.

Alevi, tarih boyunca Hz. Ali’nin soyundan gelen insanlara yani seyit ve şeriflere verilen bir isimdi. Ülkemizde ve çevre bölgelerde Babai, Bektaşi ve Kızılbaş olarak bilinen topluluklar, aslında On İki İmam Şialığına (Caferiliğe) mensuptur. Ancak 19. yüzyıldan sonra Alevi olarak anılmaya başlandılar. Aleviliğin yazılı kaynaklarında bu toplulukların Caferi ve Şia olduğuna dair sayısız kayıt vardır. Bununla birlikte bugün medreseler etrafında kurumsallaşan Şiilik/Caferilik’ten önemli farklarla ayrılır. (Küçük bir bölümünü odatv’de yazmıştım, oraya bakabilirsiniz.)

Aleviliğin eski Türk inançları ile şerhi, ülkemizde abartılı ele alınan konulardan biridir. Bunun da nedeni, 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başlarında misyonerlerin Aleviler üzerindeki çalışmalarıdır. Çünkü misyonerler Alevileri, eski Anadolu halklarını bir bakiyesi olarak tanıtıyordu. Dönemin Türkçüleri de buna karşılık eski Türk inançları ile Aleviliği şerh etmeye çalıştılar. Bu gelenek, abartılarak günümüze kadar taşındı. Kim ne derse desin, hem Aleviliğe hem de eski Türk inançlarına vakıf biri olarak bu yaklaşımı son derece abartılı ve sakat buluyorum. Araplaşmak ile İslam olmayı ayırt edemediğimiz sürece, Medrese Sünniliğini İslam olarak kabul ettiğimiz sürece, kültür ile vahiy arasındaki farkı bilemediğimiz sürece bu kısır döngü tekrar edecektir.

Aleviliğe tepeden bakma meselesine gelince, bilim kimseye tepeden bakmaz. Hele ki, sosyal bilimler. Bu hastalık, modern bilimin Avrupa merkezli yükselişinin doğurduğu bir hastalıktır. Kendini merkeze koyarak, dünyanın geri kalanını buna göre açıklamak “bilimde yerellik” tartışmaları adı altında günümüze kadar gelmiştir. Her kültürel ve dini grup kendisini merkeze koyar ve dünyanın geri kalanını buna göre tanımlar. Sosyal bilimler de bunu görmek ve buna göre çalışmak zorundadır. Konuyla ilgili Gulbekyan Komisyonunun “Sosyal Bilimleri Açın” başlıklı raporunu okumanızı salık veririm.

Ben Kürtçe ve Zazaca konuşan aşiretleri açıklarken sadece Osmanlı kayıtlarına bakmadım. Aşiretlerin kendi aktarımlarına da dikkat kesildim. Kültürel özelliklerine de baktım. Bunu defalarca ifade ettim: Kişi kendini ne hissediyorsa odur. İsterse Oğuz Kağan’ın öz oğlu olsun kendini Türk hissetmeyen Türk değildir. Kürtçeyi sonradan öğrenen Türkmen boylarına mensup kişiler kendini ne hissediyorsa odur, ancak bu tarihi gerçekleri araştırmamıza engel değildir. Konuya böyle bakıyorum.

Nuh tufanı Sümer kayıtlarında olabilir, olması da doğaldır. Çünkü İslam kendi tarihini Hz. Adem ile (hatta Elest Bezmi) ile başlatır. Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlere indirilen din aynıdır. Bu nedenle insanlığın sahip olduğu ilk din, tek tanrılı dindi ve diğer dinler bundan koptular, dejenere oldular. Bu Kur’an merkezli bir açıklama. Katılıp katılmamak size kalmış.

Dini ne yazık ki, Emevilerin inşa ettiği temelde ele alıyorsunuz. Onların uydurduğu yalanlar üzerinden okuyorsunuz. Emevilerin uydurmaları Yaşar Nuri’den önce de söz konusu edilmiştir. Ehlibeyt hakkında hadisler ve iftiralar uydurulduğu, Ehlibeyt’in faziletlerinin uydurma hadislerle diğerleri arasında pay edildiği gibi birçok husus Aleviliğin tarihi metinlerinde sıklıkla tekrar edilmiştir. Konu uzun. Yazsam yeni bir kitap olur. Sonra Mustafa Önsel dostumuz, “Kitap gibi yazıyorsun” der. En iyisi Serdar Varol’a cevabımızı burada bitirmek.

Yaptığınız yorumlara cevaplarımıza devam edeceğiz.

VeryansınTv okurlarına cevaplar -1

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

18 Yorum

  1. Ali Riza Bey,
    Yazilarinizi ilgiyle okuyorum.
    Daha lisede ogrenciyken Osmanli Devletinin Safevilerle olan mucadelesi ve kazanilan savaslara yaklasimim hep su sekildeydi :” Ya savasmayipta birlik olsaydik? Bugun PKK diye bir sorunumuz olurmuydu? Akdenizi Basrayi elinde tutan bir guc durdurulabilirmiydi? “
    Bunlar sadece benim aklima gelen olasiliklar.
    Sizden ricam Turk milletininin birbiriyle savasarak neler kaybettigini iceren bir yazi yazmaniz.
    Tesekkurler

  2. Türkolog rumuzlu adem, “lisansüstü seviyede üniversite geçmişi olmayan insanlar akademik çalışmalardan fayda sağlayamıyor” diyorsun ve hemen en düşük bir puanla üniversiteye girdiğini belli ediyorsun. Senin bölüm maalesef öyle bir bölüm ve hiç bir şey üretmediğinizi, ortaya bir etimoloji sözlüğü dahi koyamadığınızı, boşluğu Türk düşmanı Nişanyan’lara bıraktığınızı biliyoruz.

  3. Sagolun var olun Sayın Yazar sevgi ve saygılarımızla

  4. Aşagıda Latif isimli yorumcu şöyle demiş:
    ‘Eğer bu mantık doğruysa, o zaman en genel Atatürk’çüler bir yerde, Sünni Atatürk’çüler başka bir yerde, Alevi Atatürk’çüler bambaşka bir yerde vs vs yazı yazmalı, ve burada yazı yazanlar da olaylara temelde tabi oldukları perspektiften bakmalı.’
    Sayın Latif bey, benim anlatmaya çalıştığım tezatta tam işte burada. Alevi, Sünni, Şii, Hanefi, Yezidi Atatürkçülük diye bir şey yok ve zaten olamaz çünkü Atatürk ilkeleri böyle bir tanımdam imtinayla kaçınmış. Tek tip bir Atatürkçülük vardır ve olmalıdır. Atatürkçülük onun ilkelerini savunmak ve uygulayabilmektir. Türkiyede bügün, liboş’undan, küreselcisine, Chatham House’lara gidip icazet alanlardan, Kürtlere özgürlük ve özerklik isteyenlerine kadar hepsi sözde Atatürkçü. Atatürkçülüğü istediğiniz her etnik ve mezhepçi kalıba sokarsanız o zaman bugün sokaklarda Mustafa Kemal maskeleri takan, yada CHP gibi bir partide Atatürkçü geçinip, Kürt açılımını ve Nato’yu savunan kimselerden farkımız kalmaz. Daha kötüsü Atatürkçülüğün ve Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı temel taşı olan Ulus-Devlet kavramını temelden çökertiriz.
    Ben Atatürkçüyüm diyen bir kişinin bu özelliğini din ve mezhep ile sarmalaması ve kendisine Alevi yada Sünni Atatürkçü demesi zaten onun Atatürkçülüğü anlamadığının delilidir. Cerkez,Tatar, Laz, Boşnak Atatürkçüsü diye bir kavram var mı? Yada bunu kabul edebiliyormusunuz? Kabul ediyorsanız o halde Türk Milleti diye bir kavrama gerek yok. Atatürk’ün Türk kavramı kimsenin etnisitesine, dinine ve mezhebine bakmayan bir kavramdır. O sebeple ‘Ne mutlu Türküm diyene’ demiştir. Dikkat buyurun ‘Ne mutlu Türk olana’ dememiş. Öyle dese idi etnik bir kimliği öne çıkarmış olurdu. O zamanda aslı Çerkez, Arnavut, Tatar,Boşnak, Kürt vesaire olan herkesin ‘Ne mutlu Boşnak. Çerkez, Kürt olana’ deme hakkı doğardı. Verdiği mesaj çok nettir. Bu topraklar üzerinde yaşayan ve aynı tarihi ve dili paylaşan herkes Türktür. Türklük etnisite ve din/mezhep üstü bir kimliktir ve Ulus-Devletin değişmez ve tartışılmaz harcıdır. Eğer Türk’ü ve Atatürkçülüğü sulandırıp üzerine mezhepsel ve etnik bir yafta yapıştırırsanız, ne Atatürkçülük kalır nede Türklük kavramı.
    O halde tekrar belirtmek üzere, Sünni, Alevi, Boşnak,Çerkez,Kürt,Laz Atatürkçülüğü yoktur, tek bir Atatürkçülük vardır, o da kendisine önce ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diyebilen Atatürkçülüktür. Amerikalı ve İngiliz yada Alman ve Fransız sorulduğu vakit Amerikalıyım, Fransızım, İngilizim, Almanım der ve kesinlikle Korsikalı Fransızım yada Protestan, siyahi veya beyaz Amerikalıyım, demez çünkü bu bir ulusalcılık meselesidir ve dimağlara böyle işlenmiştir. Aslınız nedir diye sorulursa o zaman İtalyan asıllı yada siyahi Amerikalıyım (African American) denebilir. Ulus kavramı keskin hatlarla etnisite, din, mezhep gibi unsurlardan arındırılmıştır ve zaten bu ulus devletlerin olmazsa olmaz şartıdır. O halde kendinizi öncelikle ve özellikle bir Sünni yada Alevi Türk ve sünni yada Alevi Atatürkçüyüm diye tanımlarsanız hem Türk, hem Atatürkçülük, hemde Ulus-Devlet kavramlarını alt üst etmiş olursunuz. Bu sebeple dış emperyal ve düşman mihrakların Türkiyeyi ve diğer Ortadoğu/Balkan ülkelerini bölmek için öne çıkardıkları unsurlar hep etnisite ve mezhepçilik olmuştur.

  5. Okuduğum kadarıyla Ali Rıza beyin yazıları Aleviliği Kürtçülüğün,Atatürk düşmanlığının ve uluslarası emperyalizmin yedeğine almak isteyenlere karşı Alevi gerçeğinin mücadelesidir. Bunlar düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Burada Sünni islama ait bilimsel yazılar da çıkabilir. Laiklik gereği hıristiyanlar da ister bir köşe demek absürd bir gerekçedir. Laiklik devletle ilgili bir kavramdır. Kişilerin laiklik yanlısı olması devlet düzeninde laikliğin uygulanmasına taraftar olmayı ifade eder. Yoksa dine, mezheplere ait bir şey konuşmayalım demek değildir..

  6. Saygı değer yazar
    lütfen olumsuz eleştiriler sizi yıldırmasın.
    Genelde Türk düşmanı dinci, bölücü, kürtçü, ermenikürtçü (tipik Fetöcüler/AKPkk’lılar, hdPKK’lılar) kisvesinde CIA ajanı tipli ne kadar iğrenç tip varsa yazdıklarınızdan tabiki rahatsız oluyorlar!
    Kısacası; Siz çok değerli bir Türk/men Alevi aydınısınız, kaleminiz hür, yolunuz ıșık olsun.

  7. Bazı yorumlarda Alevilik konusunda bilimsel kaynak arayışı içinde olunduğunu gördüm. Aslında bu konuda yapılmış çok sayıda akademik çalışma var. Ama ne yazık ki lisansüstü seviyede üniversite geçmişi olmayan insanlar akademik çalışmalardan fayda sağlayamıyor. Ülkemizde akademisyenlerin popüler kitap yazma kültürü olmadığı için de ortalık bu tür meselelere ideolojik ve sığ yaklaşanlara kalıyor.
    Alevilik söz konusu olduğunda meselenin siyasi ve kültürel iki ayrı boyutu olduğunu bilmekte fayda var. Siyasi boyuttan kastım ”Ali taraftarlığı”dır. Kültürel boyut içinse özellikle oryantalistlerin Gnostisizm dediği şeyin bilinmesi gerekir.
    Not: Bu yorumu ciddiye alabilecek kişilerin Gnostisizm hakkında Türkçe internet sitelerinde yazılan son derece yetersiz bilgilere bakarak meseleyi anlamaya çalışmamasını öneririm.

  8. 16 Mayıs 2020, 21:44

    Sn. Yazar Ali Rıza bey, Sizin yazınızı ilk defa okuyorum. Ama Veryansında yazdığınız için yanlış bir konuda yazmayacağınızdan emindim. Hatta Daha dün bir iş yerinde raflarda kitaplar gördüm. Satıyormusunuz dedim hayır okuyorum cevabını alınca Alevi olduğu için Sizin kitaplarınızı önerdim. Neyse Alevilik üzerine iki ay öncesine kadar sadece dinlemiş ve İslamiyette Emevi dönemleriylede ilgili kitap okumuş ve bazı görüşmeler de bulunduğumdan Biraz bilgi sahibi olduğumu düşünüyorum. Ancak Şunuda belirteyim. Kuran Tefsirini 4-5 kere okudum Bir özet çıkardım. İki ay önce ANKARA da” İSLAM İNANÇLARINDA HZ. ALİ” Kitabını aldım. Yazarı :Ahmet Yaşar Ocak. yazıları çok küçük olduğundan güçlükle okuyabildim. Zannederim OkUnmasın diye o kadar küçük yazmış olmalı. Çünkü Benim bile çok yönlerini eleştireceğim bir eser . Bir sempozyumda konuşmacıların Makalelerini almış kitaplaştırmış. Ben Şüphelendim ve Kişilere ulaşarak makalelerinin aslını talep etmeye çalışrım. Birisine ulaşamadım. Birisi Bende yok Ahmet hocadan iste dedi. Diğeri rahmetli olmuş diğerlerini aramadım. Zaten okurken çoku çok yoruldum. Fakat : İbadet yaşamlarını merak ettim en sonuna koymuş Okudum. Ama Benim gözlerimle gördüğüm ibadet şeklinden bahsetmiyor ve Ortalıkta karalamak için tarif edilen ibadet şeklinin üzerinde durmuştu. Kuşkularım daha fazla arttı ve tabiki olumsuz not verdim. Böylemi olmalı böylesine AKADEMİK ÇALIŞMALAR.

  9. Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım, demiş bu vatana can verenlerden bizim Yunus. Ali Rıza beyin Alevilik üzerine sık sık yazı yazmasına, veya konulara Alevilik perspektifi ile bakmasına eleştiri getiren arkadaşlara şunu ifade etmek isterim. Aynı mantığı kullanarak mesela biri çıkıp şöyle bir eleştiri getirse, veryansintv’nin yazarlarından X hanım veya bey, yazılarında hep Atatürk’çülükten bahsediyor, ya da meselelere hep Atatürk’çü perspektiften bakıyor. Şimdi herkes hemen şunu diyebilir. Burası zaten böyle bir yer, sorun nerede. Sorun şurada. Eğer bu mantık doğruysa, o zaman en genel Atatürk’çüler bir yerde, Sünni Atatürk’çüler başka bir yerde, Alevi Atatürk’çüler bambaşka bir yerde vs vs yazı yazmalı, ve burada yazı yazanlar da olaylara temelde tabi oldukları perspektiften bakmalı. Sünni Atatürk’çülerin bulunduğu yerde, mesela Alevilikden çok fazla bahsedilmemeli, benzer şekilde Alevi Atatürk’çülerin bulunduğu yerde, mesela Sünnilikten çok fazla bahsedilmemeli. Bu bana çok doğru bir yaklaşım gibi gelmiyor. Gelin tanış olalım demek, tanış olmayı gerektiren farklıklarımızı kabul etmek demektir. Farklı olmayan noktamız ise adalet, güzel ahlak, ilim ve vatan sevgisi.

  10. Şeriatçılar ve Kürtçüler ABD’nin korumasında Ulusalcılara(Atatürkçülere) karşı Ergenekon/Balyoz kumpaslarında Kutsal birlik(Akilli adamlar) yaptılar. Sosyalist Alevi Türklerin küçük birkısmı da bu kumpasa PKK/hdp saflarında katıldı. Türkiyede Laikliğin zayıflaması Alevi mezhebine baskıyı artırıyor,bu doğru. Ama PKK/HDP’in AleviKürtleri kullanarak Kürdistan davasına çektiği bazı AleviTürkler gaflet içindeler. Çünkü ABD korumasında Sosyalist bir Kürdistan olamayacağı için bu Kürdistanda yaşayacak bir AleviTürk Türkiyeden farklı olarak hem etnik hem mezhep azınlık olacak ki bu yokoluş demektir.
    Ali Rıza Özdemir’in yazıları SünniTürkler için de AleviTürkleri çin de çok yararlı oluyor..

  11. Ciddi bir araştırma yapılırsa, şu sonuçlara ulaşılıyor, paylaşmak isterim.
    1-Aleviliğe saldırının tarihsel yüzü;
    William.C.Buillit “Asıl Büyük Dünya ” kitabında şu ifadeyi kullanıyor;
    “.. (ALTIN ÇAĞINI )ikiyüzyıl yaşamış olan muhteşem imparatorluk( Doğu Roma=bizans) asyalı savaşkanlar tarafından işgaliyle göçtü gitti”
    -Kim bu asyalı savaşkanlar? Tabii ki biz TÜRKLER.
    -Osmanlı ordu disiplini neyle sağlanıyordu?
    BEKTAŞİLİK’le.O çağda avrupanın en güçlü ve en disiplinli tek ordusu.Bunu Bektaşi öğretilerine borçludur.O nedenle BEKTAŞILIK kötülenirse eğer eğitimli bireyde yetişemez.
    2-Saldırının İslami yönü;
    4 halifenin sıfatları Peygamberimizde CEM olmuş halidir.Ebu Bekirin Sadakati, Osmanın İlim yönü, Ömerin Adaleti ancak Alinin Cesareti,Fütühatı ve Sirayeti ile kişide CEM olabilmesi, İRADE ve AHLAK eğitimi ile İSLAM ŞUURU oluşturmaktır.Bu hem içsel( enfüsi) hemde beşeri hayatta ( afaki) ikisinin bir bireyde birleşmesiyle TEVHİT dini İSLAM olacak. EL-CAMİ sıfatı buraya işaret eder.
    O yüzde Peygamberimiz ” ben islam şehri isem Ali kapısı” demiştir. Alinin bu ÂLÎ sıfatı ile bir müslüman tevhid ehli olabiliyor. ÂLÎ-EVİ şart kısacası. Ayrılıkçı çarpıtma burada.Hem inancın özü eritiliyor hemde bilgi eksik bırakılıyor ki kamil insan yetişemesin.
    3-Saldırının uluslar arası siyasi yönü
    Böl-gütçüler ve böl-buyurcular Suudilere ” Ne şiilik nede sünnilik gerçek islamı Vahhabiler yaşıyor” diyor.Böylece tüm mezhepler küçültülsün, itibarı kırılsın , aralarında bir uzlaşı asla olmasın ki Osmanlı gibi birleşmiş bir islam gücü karşılarına çıkmasın.komşularımızla sıfır diyalog noktasında olmak bunun bir kanıtıdır.
    Orta çağ karanlığı denilen zamanlardada hırıstiyan dini ortodoks, katolik ve protestan parçalanmaları , incilin çeşitlilik kazanması yani hıristiyanlık eritildi.
    Ne söylenirse söylensin, böl-gütçüler ve böl-buyurcuların kendilerine yaşam alanı oluşturma girişimleridir.

  12. Ali Rıza agabey burasi o kadar önemli ki tesekkür ediyorum Allah sizden razi olsun…
    “Nuh tufanı Sümer kayıtlarında olabilir, olması da doğaldır. Çünkü İslam kendi tarihini Hz. Adem ile (hatta Elest Bezmi) ile başlatır. Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlere indirilen din aynıdır. Bu nedenle insanlığın sahip olduğu ilk din, tek tanrılı dindi ve diğer dinler bundan koptular, dejenere oldular. Bu Kur’an merkezli bir açıklama. Katılıp katılmamak size kalmış.”

  13. Yazar kusura bakmasın ama bende Cyrano gibi düşünmekteyim. Burada kimsenin Alevilikle bir takıntısı yok. Türkiye’nin gündemine dair çok daha önemli ve acil konular varken, her yazıda Alevilik ile ilgili yazmak, okuyucuda Veryansın sanki bir Alevi köşesi kurmuş gibi bir intiba veriyor ve açıkcası ters tepkiye neden olabiliyor. Bizim anladığımız Veryansın ulusalcı prensipleri ile çağdaş ve laik bir görüşü temsil ediyor ve etmelidir. Herhangi bir mezhep anlayışına köşe açmak, birlikteliği zedeler çünkü hizipçiliğe neden olur. Eğer Alevilik ile ilgili bir köşeye imkan veriliyorsa, ve bu demokratik eşitlikler ilkesi ile savunula geliyorsa, o halde yarın öbürsü gün başka birileride neden sünni, yezidi, şii, hristiyan vesaire bir köşe yok demek hakkına sahip olur. O bakımdan Atatürk mezhepsel konulara hep mesafeli durmuş, altı ok ilkelerinin yanına hiç bir zaman mezhebleri ve inançları iliştirmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti laiktir ve öyle kalmalıdır. Herkes inancında özgürdür ve özgür olmalıdır. Alevi toplumunun sorunlarını ifade etmesi en doğal hakkıdır ve bunların bir iki yazı dizisinde Veryansın olarak yayınlanmasının hiç bir sakıncası olamaz. Ancak ulusalcı olarak bildiğimiz Veryansın Tvnin sürekli olarak (her hafta) Alevilik konusunda yazı yayınlaması, sanki özel bir Alevilik köşesi kurmuş olduğu intibasını vermektedir. Bu durumun Mustafa Kemal Atatürk’ün Ulusalcılık ilkelerindeki devlet ve inanç ayırımına tezat bir durum teşkil ettiği görüşündeyim. Ulus devletin temeli din işlerini dünyevi işlerden ayrı tutmasında yatar. Türkiye mezhepler konusunda (tüm Ortadoğunda olduğu gibi) hassas bir ülkedir ve istismarlara son derece açıktır. Bu konuda ulusalcılar olarak aşırı hassasiyet göstermek bizler için temel prensiplerden biridir. Umarım bu düşüncelerim Veryansın tarafından yayınlanır. Saygılarımla.

  14. 16 Mayıs 2020, 15:57

    Sayın Ali Rıza Özdemir, öncelikle yazılarınız için, sonra da yazılarınıza yapılan yorumlara verdiğiniz yanıtlar için çok teşekkür ederim. Şöyle bir sorum olacak. Bildiğim kadarıyla Alevi olmak için, kişinin anne ve babasının Alevi olması gerekiyor. Ki yazınızda; Alevi, tarih boyunca Hz. Ali’nin soyundan gelen insanlara yani seyit ve şeriflere verilen bir isimdi, diyorsunuz. Eğer Alevilik diğer her sahih mezhep gibi kabul edilip, hepsinin Allah indinde eşit öneme sahip olduğu düşünülürse, bu bir sorun teşkil etmez. Ama Aleviliğin diğer mezheplere göre daha sahih, doğru, Allah indinde daha makbul olduğu öne sürülürse, bu durumda benim gibi anne veya babası Alevi olmayanlar ne yapacak. Soyumuzun Allah’a olan imanımızın derecesini etkilememesi gerektiğini düşünüyorum. Bildiğim kadarıyla, ki çok az şey biliyorum bu konuda, konu gelip Hz. Ali’nin ilk halife olup olmamasına dayanıyor temelde. Elbette diğer temel konular da var, 12 imam gibi. Naçizane kişisel görüşüm şu yönde. Bir iman meselesi olmamakla birlikte, dört halifenin dördü de her türlü sevgi saygıya layıktır, sahih sözleri ve davranışları her müslüman için rehberdir. 12 imam konusu Aleviliğin de Şiiliğin de temel bir iman şartıdır bildiğim kadarıyla. Yani 12 imam inancına sahip olmayan Alevi olamaz. Peki 12 imam inancına sahip olmayan bir kişi iman sahibi olabilir mi? Burada imanın şartları konusu ile bir çelişki söz konusu olur mu? Eğer 12 imama iman etmek bir derece de olsa Allah’a imanın da bir şartı ise, bu durum diğer Sünni mezheplerle Aleviliğin aynı derecede sahih ve kabul edilebilir olma durumu ile çelişmez mi? Allah’a imanın çok temel bir konu olması hasebiyle 12 imam konusunun bir iman şartı olarak açıkça Kur’an da da geçmesi fikrindeyim. Biraz uzattım, kusura bakmayın. Aslında konu çok derin ve böylesi kısa mesajlarla tartışmak oldukça zor. Saygılarımla.

  15. Hocam nolur olumsuz eleştiriler sizi yıldırmasın. Atlantikçi Yeni-Haçlı Türk düşmanı dinci kisvesinde CIA ajanı ne kadar iğrenç tip varsa sizin yazdıklarınızdan rahatsız oluyordur. Türkmen Alevi aydınısınız Allahınıza kurban olayım yazmaktan vazgeçmeyin. Selam ve sevgilerimle…

  16. Elinize sağlık, 45 yaşından sonra alevilik nedir diye üç beş kitap almıştım… Alevi polis bir arkadaş abi bende okuya bilir miyim deyince toplum olarak bu hususta ne kadar cahil bırakıldığımızı anlamıştım. Dindar olsam sanırım Alevi olurdum…

  17. 16 Mayıs 2020, 14:34

    Ali Rıza Özdemir Hocaya katılıyorum. Alevilik ile Şaman inancını birbirlerine komşu ve köken yapmak, M.Fuat Köprülü geleneğidir. Doğrudur yanlıştır ayrı bir konu, ama, bu etkileşim, hem Türklük hem de Alevilik karşıtlığı da yaratmıştır. Hz. Muhammed öldüğü anda İslamiyet artık p dönemin ticaret anlayışına göre metalaşmıştır

  18. 16 Mayıs 2020, 13:56

    sn yazar, bende bundan kısa bır sure once ımamoglunun yaptıgı densızlık uzerıne yazdıgınız kose yazınız uzerıne
    ‘bu yazı ımamoglunun yedıgı haltın uzerıne yazılmıs bır yazı oldugu bellı oluyor. ama ımamoglunu destekleyen tarafa bır cıft lafınız olmalı sanırım.
    ‘. dedım. bu ımamoglu tarafında olanlar ıcın bır yorumda bulunacakmısınız. saygılar . bu arada Cyrano De Bergerac rumuzlu kısye aynen katılıyorum.
    acaba dıyorum yenı bir cıbanbası yaratılmak mı ıstenıyor. ychp zaten alevı partısı olma yolunda hızla ılerlıyor.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!