Avatar
Hasan Atilla Uğur

Demek ki neymiş?

featured

Hasan Atilla Uğur yazdı…

Çocukluğumuz ve gençliğimizin ilk yıllarında, yani ilk ve orta okulda öğrenci iken sıkça duyduğumuz bir söz vardı; “DEMEK Kİ NEYMİŞ”.  Atatürk Cumhuriyetinin öğretmenleri bir konuyu anlattıktan sonra kafamızda iyice pekişsin diye hep bunu söylerlerdi. Gerçekten öğretim metotları içinde en etkili olanların başında geliyordu. Bilmediğimiz veya tam olarak kabullenemediğimiz bazı konu ve hayat doğrularını ancak ikinci kez anlatılınca ve arkasından da bu soru sorulunca artık hiç unutmamacasına anlayıveriyorduk.

Geçen hafta emperyalist ABD’nin ve AB’nin verdiği gazla kabadayılığa soyunan Ukrayna ne olduğunu anlayamadan Rus Ordusunu karşısında görüverdi. ABD, Nato ve sahtekâr Avrupa yanlısı Ukrayna yöneticileri hayata tutunma çabasında olan Ukrayna halkının büyük bir felaket yaşamasına sebep oldu. “Hadi koçum yanındayız” gazı veren ABD başta olmak üzere Avrupa ve Nato bolca kınama yaptı. Biden “Oraya ABD askeri göndermeyeceğiz” dedi. Nato “Şu kadar uçak hazır” filan diye bağırdı. Ama hepsi fos çıktı. Ukrayna kendi kaderi ile baş başa kaldı.

DEMEK Kİ NEYMİŞ; “Kendine değil emperyalistlerin sözlerine güvenmek TEPE TAKLAK gitmek demekmiş”.

Hemen hemen aynı olaylar 2002 de Irak’ta, 2008 de Gürcistan’da, 2014 de ise KIRIM’da yaşandı. Daha birçok örnek bütün dünyanın hafızasında hâlâ. ABD veya Avrupa 2’nci dünya harbi sonrasında hangi ülkenin arkasında dursa, hangi ülkeye demokrasi getirmeye kalksa o ülke yıkım, kan ve gözyaşı doluyor.

Aynı gözlemi Rusya için yapalım. Çarlık zamanı ve Sovyet Rusya zamanı farketmez. Ruslar ne zaman kanı bitlense yani güç kazansa aynı diğer emperyalistler gibi baskıcı ve yıkıcı planlarını devreye sokuyor. Cem Gürdeniz’in de dediği gibi Rusya bir güvenlik devleti, batı ise ticaret ve sermaye devletleri. Rusya yüzyıllardır jeopolitik durumuna göre hareket ediyor. Karaya hapsedilme ve kuşatılma sendromunu Napolyon ve Hitler’den beri yaşıyor.  Yer aldığı coğrafyaya göre politikasını, nüfusunu, ekonomisini daha doğrusu bekasını ayarlamanın peşinde.

DEMEK Kİ NEYMİŞ; “Batı veya doğu olsun bir emperyalist devlete güvenerek politika yapmak yıkım ve felaket getirirmiş. 1923-1938 yılları arasındaki Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi batılı veya doğulu hiçbir güçlü devletin kanatları altına girmeden, başı dik ve onurlu bir şekilde sadece kendisine güvenerek, çalışıp üreterek, bir ve beraber olmayı temin ederek bilim ve akıl eksenli politikaya sahip olmak ayakta kalmanın tek şartı imiş. Tarih tekerrürden ibarettir denir ya, daha açıkçası tarih geçmişte yapılan hatalardan ders çıkartmayıp hatalara devam etmek imiş. İbn-i Haldun’un ünlü eseri MUKADDİME’de söylediği gibi “Coğrafya Kader” imiş. Unutmayalım.

Bu hadise ortaya çıktığından beri Türk yazılı ve görsel medyasını dikkatle takip ediyorum. Özellikle yorumcuların gözleri kapalı şekilde bir kısmının ABD ve Nato diğer kısmının ise Rusya’yı haklı gösteren konuşmaları öne çıkıyor. Tarihin ve gerçeğin penceresinden bakılmadığını görüyorum. Emperyalistin kırmızısı ya da beyazı olmaz. Biz, şucu veya bucu olamayız, olmamalıyız. Kendi tarihimiz, birikimimiz ve jeopolitiğimiz ne gerektiriyor ise onu yapmalıyız. Bu çatışma ortamında diplomasinin yani dış politikanın hayati önemde olduğunu bilip planlı şekilde hareket edeceğiz, etmeliyiz. Örnek arıyorsak merhum dışişleri bakanları Tevfik Rüştü ARAS, Fatin Rüştü ZORLU ve Turan GÜNEŞ zamanında izlenen yollara bakalım. Yıllardır MONTRÖ sözleşmesini ele alarak ne kadar hayati önemde olduğunu, bırakın onu tartışmaya açmayı, tersine sımsıkı sarılmamız gerektiğini birçok televizyon programında, Babala Tv de ve yazılarımda anlatmış kişilerden biriyim.

Hem Babala Tv ‘Mevzular’ hem de Veryansın Tv’de bu konunun uzun süredir işlendiğini, kamuoyunun aydınlatılmaya çalışıldığını görebilirsiniz. Ayrıca geçen yıl hayatlarını Türk Milletine, vatanına adamış ve yıllarca Deniz Kuvvetlerinde büyük hizmetler vermiş emekli Türk Amirallerinin özellikle Montrö’nün önemini belirten basın duyuruları sonrasında kıyamet koptu. Bu şerefli insanlar bir gecede sosyal medyada hepimizce bilinen trollerce linç edildi. Onların gazı ile bir anda darbeci ilan edildiler ve haklarında işlemler yapıldı, bir haftayı aşkın süre göz altında tutuldular. Bu konu ile ilgili görüşümü o tarihte Veryansın Tv’de yazdığım yazıda belirtmiştim. Merak edenler okuyabilirler.

O dönemde emekli amirallerimize olmadık sözlü hücumları yapanlara bugün bakıyorum yetkilisi yetkisizi, iktidarı muhalefeti istisnasız bir şekilde MONTRÖ’nün ne kadar önemli ve değerli olduğundan söz ediyorlar. Amirallere “darbe heveslisi” diyenler de amirallere “zevzek” diyenler de aynı noktada buluşmuş durumda.

DEMEK Kİ NEYMİŞ; “Montrö sözleşmesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin SİGORTASI” imiş.

Lozan’dan sonra yıllarca sabırla ve durmadan çalışarak, dünya diplomasi tarihine ülkemizin adını altın harflerle yazdıran ve yıllardır elimizin çok güçlü olamasını sağlayan Montrö Sözleşmesinin mimarı Mustafa Kemal Atatürk ve emeği geçen arkadaşlarını rahmet ve minnet ile anıyorum.

DEMEK Kİ NEYMİŞ; “Devletlerin hiçbir güce dayanmadan ve güvenmeden sadece kendi gücün ile ettikleri kazanımlar o devletin ve milletin uzun yıllar hayat sigortası oluyormuş”

Saygılarımla.

Demek ki neymiş?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

7 Yorum

  1. Sıradan bir savaç için ödenecek bedel, herhangi bir antlaşmanın bozulması halinde misliyle artacaktır. Ancak olası bir savaşta kimin ne yapacağı belli olmaz.

    Üreteceksin, geliştireceksin. Bu işin kesin çözümü bu.

  2. 28 Şubat 2022, 08:55

    Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının okuması gereken, hatta her devlet yöneticisinin, toplumda etkisi olan her aydının kafasına kazıması gereken, Atatürk’ün 6 Mart 1922 konuşmasından özetle:

    “Oysa güç ve kuvvet, Türkiye’de ve Türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır. Bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür.”

  3. hala sözleşmeleri sigorta diye yutturmaya çalışan sözüm ona komutanlar var güç kardeşim güç

  4. 27 Şubat 2022, 13:25

    Montrö’yü savunanlara zevzek diyen şahıs:Biraz olsun utanıyormusun
    acaba?

  5. Demek ki neymiş Perinçekmiş he he he

  6. sözleşmeler ve antlaşmalar bir dengeyi ifade ederler. Bu denge bozulunca savaş çıkar ve kimse o sözleşme veya antlaşmayı takmaz komutanım. Eğer güçlü isen antlaşma olmadan da SİGORTAYI attırmazsın, saygıyla..

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!