Kurucu iradenin sessiz evlatları

Hasan Atilla Uğur yazdı

Ortalık hallaç pamuğu misali darmadağın. Dünya yeniden şekillenirken, bütün devletler harıl harıl hayatta ve ayakta kalabilmenin planlarını yapıp uygularken, biz iç çekişmelerde enerjimizi tüketiyoruz. Güzelim Cumhuriyetin kurumlarını yok ediyoruz. Ulus Devlet yapımızı komaya sokacak kadar hasta etmekten çekinmiyoruz. Doğu Akdeniz, Ege, İdlib, Irak kuzeyi ve her çeşit terör riski bekamızı tehdit ederken, ABD Fırat’ın doğusunda gözümüzün önünde bir terör devletini kurmuş iken biz içeride bir araya gelememenin büyük sıkıntısını yaşamak zorunda kalıyoruz. 

Asıl soru Türkiye’nin “ne yaparak ve nasıl” bu beka meselesine dayanan oyunu bozup bozamayacağıdır. Klasik ve gelenek haline gelmiş bir tavır ile, söverek, kınayarak alınabilecek bir mesafe olmadığını biliyoruz. Peki, ne ve nasıl yapacağız?

İç cephemiz hiç olmadığı kadar parçalanmış durumda. Ekonomik çöküntü ve Pandeminin getirdiği büyük sıkıntılar ile hırpalanmakta olan insanlarımız yarınını güvende göremiyor. Üstüne üstlük siyasi sahadaki en üst seviyede kullanılmakta olan ve dozunu gittikçe arttıran kirli, hakaret dolu ve tehditkâr dil, sokaktaki insana domino etkisi ile yansıyarak çok daha fazla kırılgan yapıyor.

Gerçekçi ve tarafsız bir gözle baktığımızda hem iktidarın hem de muhalefetin iç cephenin paramparça olmasını önleyebilecek durumda olmadığını açık ve net olarak görüyoruz. Her yerde yapılan ve birçok tv kanalında sürekli bir şekilde halka pompalanan anketlere dikkat edelim. İttifakların ve diğer partilerin alabilecekleri oy oranlarını geçelim. Asıl odaklanılması gereken husus, bu anket sonuçlarında çok dikkati çeken ve beş aşağı on yukarı doğru olarak verilen “KARARSIZ” ların oranıdır. Anketleri doğru okuyabilirsek karasız seçmen oranının aslında çok daha yüksek olduğunu hemen anlayabiliriz. Birçok vatandaş çaresizlik içinde ve “kötünün iyisi” anlayışı ile şu veya bu partiye veya ittifaka oy verebileceğini söylüyor. 

 İşte iç cepheyi toparlayacak, umut ve güveni tekrar ve daha sağlam duruma getirebilecek olan kitle bu kararsız kitledir. Elbette sandığa gitmeyen seçmenleri de bu kategoride görmek lazım. Umutsuzluk içinde olduğu için oy vermeye gitmeyen kişi eğer bir ışık, bir kurtuluş umudu görürse koşa koşa sandığa gidecektir. 

 “Köprüden önce son çıkış” diyebileceğimiz bu süreçte ve seçime de ama 2022 ama 2023 olsun çok az bir süre kaldığı göz önüne alındığında “Bagajı temiz, Vatansever, Cumhuriyet değerlerini olmaz ise olmaz olarak benimsemiş ve daha da önemlisi aynı Cumhuriyet kurucusu Atalarımız gibi, cesaret ve kararlılıkla elini taşın altına koyacak kadroların bir araya gelerek, Anayasa ve yasaların vatandaşa tanıdığı hakları kullanarak kamuoyunun önüne çıkması şarttır. Bu liyakat ve ruha sahip binlerce kadın ve erkek insanımız vardır. Sessizlik içinde olan, sadece zaman zaman kendilerine imkân verildiği mecralarda yazılar yazan veya az sayıdaki televizyon programlarına çıkıp görüşlerini söylemeye çalışan bu kadroların şu ana kadar verdikleri mücadelenin ne yazık ki son derece cılız kaldığını itiraf etmek zorundayız. Sosyal medyada açıklanmaya çalışılan görüşlerin de mevcut sistem içinde çok etkili olmadığını da görüyoruz. 

Özellikle z veya y kuşağı olarak adlandırılan ve bu ülkenin geleceği olan evlatlarımızın beklentilerini karşılamak birinci öncelik olmalıdır.

Uzun sözün kısası, iç cephenin güçlü hale getirilmesi için “KUVAYI MİLLİYE” ruhu ile hareket edebilecek, Cumhuriyeti bütün kurumları ile çok daha sağlıklı ve faal şekilde ayağa kaldırabilecek, daha da önemlisi karasız ve umutsuz hisseden insanımıza “EVET BUDUR” dedirtebilecek bir kadronun derhal, acilen bir araya gelip kamuoyunun önüne çıkmaları hayati önemdedir. Yüz yıl önce dedelerimiz, atalarımız bunu başardı ise onların çocukları da başarabilir. Gerisi lafı güzaftır, hikayedir, boşa kürek çekmektir.