Avatar
Volkan Özdemir

Yaprak dökümü: Ticaret savaşları

featured

Eylül ayına girdik. İklim değişikliğinden ötürü mevsimler kaymış olsa da bugün itibariyle yazı resmen bitirdik ve sonbahara geçtik. Aslında bahar kelimesine neden ilk ve son ekleriyle farklı mevsimleri niteleyen bir anlam yüklendiğini hep sorgulamışımdır. Yazın sıcak günlerinden sonra başlayan yaprak dökümünü daha güzel ifade ettiğini düşündüğüm ‘güz’ sözcüğünü şahsen tercih ederim. Bahar bahardır; ardılı yaz, onun sonrası ve kışın öncesi de güz…

Üstelik bu güzün başka bir özelliği de var çünkü yaprak dökümü sadece doğada değil, ekonomilerde de yaşanıyor!

Değişimi betimleyen en somut olgu hiç kuşkusuz ki ticaret savaşları. Yeni dünya düzeni denilen ve artık köhneyen o düzende beyinlerimize sokulan ‘doğrular’ bir bir dökülüyor. Mesela biri şuydu: Ticaretten herkes kazanır ve ticaret uluslararası alanda alabildiğine serbest olmalıdır. Paradigma mutlak ve mukayeseli üstünlükler üzerine ilerledi. Bu öğretinin neşet edip yaygınlaştırıldığı yer tabi ki Anglo-Sakson dünyasıydı. Son dönemin öncülüğü ise ABD’de ve tabi ki orada yerleşik küreselci sermayedeydi. Hem ticaret serbest olmasa diğer ülkelerin pazarları nasıl ele geçirilebilirdi? Evrensel doğru tekti, bunun aksini savunanlar ‘eski’ kafalıydı. Üstelik bu da yetmez, ticarette korumacılıktan bahsedenlere cüzamlı muamelesi yapılırdı. Yanlış anlaşılmasın bahsettiğim zamanlar çok değil, hepi topu birkaç sene önceydi.

Ancak külahlar terse döndü. Uluslararası liberal ticaretin şampiyonu ABD, artık ilave gümrük duvarlarıyla yani korumacılıkla anılır oldu. Uluslararası ticarette serbestliğin savunuculuğu ise hala Komünist Parti yönetimindeki Çin’e kaldı! Çelişkili görünüyor ama değil. Sadece şartlar değişince çıkarlar da değişti. İdeolojik takıntının ana güç odakları için pek bir anlam ifade etmediği, anlamak isteyenlere yine/yeni/yeniden kanıtlandı. Bu altüst oluş size şaşırtıcı gelebilir ama aslında sebebi gayet anlaşılır: Belirli gelişimi yakalayıp üretimde güçlü olan ülkelerin diğerlerinin pazarını ele geçirmek için serbest ticareti, gelişimini tamamlamayan ya da zayıflamaya başlayan ülkelerin iç pazarı müdafaa için korumacılığı öne almaları makuldür.

ABD ÜSTÜNLÜĞÜNÜ ÇİN’E KAPTIRDI

ABD kendi başlattığı küreselleşme sürecinde finansa ağırlık verirken, yıllar içerisinde üretim üstünlüğünü yine kendi yolundan başarıyla giden ve fırsatları avantaja çeviren Çin’e kaptırdı, altyapı ve sanayisi görece zayıfladı. Bu Vaşington’daki bazı odaklar için kabul edilemezdi çünkü nihayetinde finans sanal, üretim reeldi. Statüko aleyhe işliyorsa bir şey yapılmalı, oyunun kuralları değiştirilmeliydi. Yıllarca dünyaya dayattığı ‘yeni dünya düzenini’ bitirecek bir ‘çılgın’ gerekiyordu ve o çılgın ilk önce ana rakip Çin’i hedef almalıydı. Birden Trump diye biri ortaya çıkıverdi: Tanındı, seçildi ve seçim kampanyasında söylediğini yapıp, her yerde iktisadi durgunluğu göze almak pahasına, dünyanın üretim atölyesi ve en büyük ihracatçısı Çin’i hedef almaya başladı. Nasıl mı? Tabi ki ticaret savaşıyla!

ULUSLARARASI TİCARET YERİNİ KORUMACILIĞA BIRAKIYOR

ABD, 1 Mart 2018’de ilan ettiği kararla birlikte aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkeye çelik ithalatında yüzde 25, alüminyum ithalatında yüzde 10 gümrük vergisi uyguladı. Aynı yılın 6 Temmuz’unda Çin’den ithal edilen 34 milyar dolar değerindeki 800’den fazla ürüne ek yüzde 25 gümrük tarifesi uygulama kararı aldı. Çin de aynı değerde ABD ürününe aynı oranda gümrük vergisi koyarak ABD’ye misilleme yaptı. Çin’in parasını değersizleştirip ticarette avantaj sağlamasına karşılık 24 Eylül’de ABD, Çin’den satın aldığı ve toplam değeri 200 milyar doları bulan yaklaşık 6 bin ürün üzerinde gümrük vergilerini artıracağını açıkladı. Bu sefer de Çin 60 milyar dolar tutarındaki ABD ürününü hedef aldı. ABD ile Çin arasında rekabet kızışınca 90 günlük ateşkes kararı alındı. Ancak bunun geçici olduğu, taktikten öteye gitmeyeceği çünkü cinin şişeden çıktığı ortadaydı. Nitekim Trump ilk fırsatta kapsamı genişletti. En son geçen haftalarda Çin’den yeni misilleme gelince bu sefer de tüm Çin malı ürünlere 5 puan daha ek gümrük vergisi koydu.

Uluslararası ticarette serbestlik yerini korumacılığa bırakıyor. Dünyanın geri kalanı da bu modaya uyuyor. Ticaret savaşları küresel resesyonun patikalarını döşüyor. Dahası işin henüz başlarındayız. ABD Çin gibi AB’ye de verdiği yıllık yüz milyarlarca dolarlık açığı azaltmak istiyor. Alman endüstrisinin canını sıkacak karar ise ABD’nin AB’den yaptığı otomotiv ithalatında ek vergi koyması olacak. Ticaret savaşları dalga dalga yayılıp ekonomileri zora sokacak.

İyiyi kötüyü, aşkı nefreti bırakalım ve bir noktayı anlamaya çalışalım: Bahar ve yaz mazide kaldı. Trump eski düzeni yıkmaya ge(tiri)ldi! Düzenin güz misali önce yapraklarını dökecek. Güzün sonrası da kış yani ekonomik krizlerin her yeri kasıp kavurması olacak. Ardılı kaostan yeni bir düzen doğacak. Aklını kullananlar bu gerçeğe göre şimdiden alternatif üretmeye başladı bile.

HÂLÂ ANLAMADIN MI GÜZEL KARDEŞİM?

Biz mi? Bizde sözüm ona ‘seçkinler’ hiçbir zaman üye olamayacağımız AB ile Gümrük Birliği marifetiyle ticaretimizin yarısını yapmakla övünüp duruyorlar. Durgunluğa giren ve istikbal vaat etmeyen AB’ye Gümrük Birliği aracılığıyla sanayimizi bağlamayı başarı olarak pazarlıyorlar! Bu da yetmezmiş gibi nitelik değil niceliksel bilgilerle tartışmayı saptırıyorlar: Yok neymiş? AB’ye açığımız diğer ülkelere göre daha azmış da bunun için Gümrük Birliği ne kadar güzelmiş! Doğru da mesele o değil, sen daha anlamadın mı güzel kardeşim? Eski düzen yıkılıyor! Her ülke kendi başının çaresine bakıp ona göre yeni bir ticaret politikası izlemek zorunda kalıyor. İngiltere’nin bile Brexit ile ortak pazardan çıkıp dünyanın farklı aktörleriyle tercihli ticaret yapmaya hazırlandığı bir dünyada senin üçüncü ülkelerle anlaşma yapmanı engelleyen prangalara ilelebet hapsolmanın ne âlemi var?

İşin özü şu: Serbest ticaretin norm olduğu o bahar günleri geride kaldı, mevsim değişti, yaprak dökümü başladı. Beynini kullanan değişimi öngörüyor ve buna göre pozisyon alıyor. Bizse bu kafayla gidersek elalemin bahar yaşadığı günlerde kaybettiğimiz gibi önümüzdeki dönemde de kaybedeceğiz. Aynı şarkıyı mırıldanıp duracağız.

Hem neydi o şarkının sözleri: “Güz gülleri gibiyiz, hiç bahar yaşamadık…”

 

Yaprak dökümü: Ticaret savaşları

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!