Avatar
Yavuz Alogan

Geçiş döneminde Türkiye

featured

Yavuz Alogan yazdı…

27 Mart 1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi’nin Ankara ve İstanbul’u alması büyük şaşkınlık yarattı. İki hafta sonra Erbakan grup toplantısında “Adil düzen”in kurulacağını ilan etti.

Herkesi irkilten bir soru attı ortaya. Adil düzene geçiş “kanlı mı tatlı mı, sert mi yumuşak mı” olacaktı?

28 Şubat laik Cumhuriyet’e sahip çıkarak Adil düzene geçişi önledi. Fakat ABD’nin taş koyması ve siyasî toplumun demokrasi budalalığı yüzünden generallerin 18 maddelik demokratik devrim programı boşluğa düştü. İktidar sahnesi Erdoğan-Gül ikilisine dışarıdan hazırlanmıştı.

7 Haziran-1 Kasım 2015 arasında yaşanan kısa ama aşırı derecede kanlı dönemi (bombalı saldırılar ve hendek savaşında toplam 862 ölü) bir yana bırakırsak, AKP’nin başlattığı geçiş dönemi genellikle “tatlı” oldu. Öndersiz, örgütsüz ve talepsiz Cumhuriyet Mitingleri (2007) ve Haziran Ayaklanması (2013) Saray’ın tadını biraz kaçırdıysa da, ülke ekonomisi Özal’ın bile hayal edemeyeceği bir hızla uluslararası sermayeye teslim edildi. Siyasî toplumun bütün unsurlarıyla birlikte sergilediği inanılmaz basiretsizlik ve çapsızlık sayesinde Saray rejimi kuruldu ve defalarca ihlâl edilen Anayasa nihayet askıya alındı. Türkiye tarihinde ilk kez anayasasız bir döneme girdi, havada “sıfırdan” anayasa taslakları uçuşmaya başladı.

Sıcak para ekonomisini sürdürmek mümkün olsaydı Saray şeriat devletine geçişi sorunsuz götürebilir, istediği anayasayı yaparak   hilafeti bile getirebilir, en azından 2053 hedefleri için gerekli üstyapıyı hazırlayabilirdi.

Ama olmadı…

Bir yanda en vahşi yabancı şeriat güçlerini manivela gibi kullanma girişimi (dışarıda nüfuz alanı elde etmek, içeride milleti ümmetle kuşatmak için); öte yanda, ABD ve Rusya’yı birbirine karşı oynayarak vazgeçilmez ortak ya da “stratejik müttefik” olarak kalma çabası diplomasi alanını dibine kadar tüketti.  

ABD’deki CBS programını izlerken ben şahsen utandım. “Bana ekmek vermediniz, ben de gidip karşıki fırından pide aldım” düzeyinde bir diplomasi… Sekterlik, açgözlülük ve fırsatçılık Türkiye’yi güvenilmez bir ülke, Saray’ı da “topal ördek” durumuna getirdi.

Saray’ın uzun zamandır ekonomiyi yönetmediğini, varlıkları yağmalayıp yandaşlarına ve yabancılara peşkeş çekmekle yetindiğini, ülkedeki krizlere müdahale edebilecek Devlet aygıtlarını yozlaştırdığını anladık. Her türlü rezalet, yolsuzluk, kepazelik açığa çıkmaya başladı. AKP ufalanma belirtileri gösterirken, TÜGVA örneğinde olduğu gibi, içeriden bilgi sızmaya başladı, siyasî iktidarın FETÖ benzeri illegal aygıtlar ürettiği anlaşıldı.

Şimdi geriye sarıyoruz…

Bu kez ekonomisi talan edilmiş, anayasası olmayan, yargısı eğitimi sağlığı medyası ve bütün kurumları zengin tarikat ve cemaatlere teslim edilmiş, ordusu esir alınıp dağıtılmış bir ülkede yeni bir geçiş dönemine giriyoruz.

Peki kanlı mı olacak, yoksa tatlı mı olacak?

Ben kanlı olacağını pek sanmıyorum.

Bence Saray iç savaş çıkarma potansiyelini kullanmayacak. Bu türden yozlaşmış Saray diktatörlükleri canlarını ve servetlerini kurtarma ve yargılanmama güvencesi karşılığında iktidarı teslim ederler. Mevcut siyasî partilerin söylemine baktığımızda, Saray’a bu türden güvence vermeye, hatta geçiş sürecinde onunla işbirliği yapmaya hazır olduklarını anlıyoruz.

AKP’nin yeni zenginler sınıfı ve medya maymunları, şekilde görüldüğü gibi, önce evreler hâlinde, vakti geldiğinde bir gece içinde sadakatlerini değiştirecekler ve yeni iktidara kapılanacaklardır. Saray’ın silahlı milis gücü (SADAT vs) ya da kefen giymiş pompalı tosuncukları bir gecede tasfiye edilir. Yozlaşmış, yönetemeyen, arpalıkları tükenmiş bir iktidarı savunmak için bu unsurların sağa sola ateş edebileceklerini sanmıyorum. Hatta bunları giderayak bizzat Saray bile tasfiye edebilir.

Belki Saray’ın devrilmesini hızlandırmak için kontrollü karışıklık çıkarabilir; bir iki silahlı gösteri, suikast vs yapabilirler. Ana muhalefetin ağzından halkı biraz korkutmak da lazım, öyle değil mi?

Fakat 1977-80 döneminde olduğu gibi kontrgerilla faaliyetleri, katliamlar, sistematik suikastlar olmaz. Gerek yok çünkü. O dönemde özelleştirmeye karşı politize olmuş güçlü sendikalar, idealist ve silahlı sağ ve sol gruplar vardı. 24 Ocak kararlarını kusursuz biçimde uygulayacak ve ülkeyi Yeşil Kuşak içinde yeniden tanımlayacak bir askerî diktatörlük gerekiyordu.

Günümüzde böyle bir durum yok. Sokaklar sessiz, halk örgütsüz. Siyasî partileri güzelce “dizayn” ettiler, dönüştürdüler, siyasî toplumu tam da istedikleri kıvama getirdiler. Naylondan yapılmış, “pinokyo” karakterli lidercikleri dışa bağımlı siyasî partilerin başına geçirdiler. Karışıklık çıkararak kendi oyunlarını niye bozsunlar? CIA’nın ülkeyi yıllarca sıkıyönetim altında yönetmeye razı olacak tek bir vatan haini çapsız general bulacağını da sanmıyorum.

Peki nasıl bir geçiş süreci olacak?

Yeni iktidar muazzam bir “enkaz devraldık” edebiyatı eşliğinde Saray’ın yarattığı iktisadi yapının üzerine oturacak, ekonomiyi IMF’ye, dış politikayı ABD ve AB’ye teslim edecek, parlamenter sistemde küçük bir restorasyon yapacak, “çok dilli, çok kültürlü, etnik ve dinî hassasiyetler”le bezenmiş bir demokratik-tik budalalık ortamı yaratarak yeni bir Anayasa hazırlayacak, “Avrupa yerel yönetimler özerklik şartı”nı abartılı biçimde uygulayarak idarî taksimatı sağlayacak ve bütün bunları Atatürk’ün adını ağzından düşürmeden yapacak.

Böylece, sistem partileriyle genişletilmiş bir FETÖ-PKK/HDP Cumhuriyeti kurulacak. Bu o kadar demokratik-tik bir cumhuriyet olacak ki tarih bilincinden yoksun bazı geri zekâlı solcular “devrim oldu” diye sevinecekler.

Elbette bütün bunlar “ceteris paribus,” yani mevcut koşullar sabit kaldığında böyle olacak. Fakat “mutatis mutandis,” yani bazı koşullar değiştiğinde, ne olacağını bilemeyiz.

Bu yüzden siz suikast ve iç savaş kaygılarını bırakın da Türkiye’de son yirmi yıl içinde neden bir “millî muhalefet”in oluşmadığını, Cumhuriyet Mitingleri ve Haziran ayaklanması kitlelerine neden sahip çıkılmadığını, Millî Anayasa hareketlerinin neden gelişemediğini, hangi şarlatanların hangi yöntemlerle tam bağımsızlıkçı, kamucu, halkçı mücadeleyi böldüklerini ve ulusalcı bir cephenin kurulmasını engellediklerini düşünün! Eminim, geleceğe ışık tutan ve mücadele azmi veren çok verimli ve gerçekçi sonuçlara ulaşacaksınız. Zira tarih devam ediyor… [email protected]

Geçiş döneminde Türkiye

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

13 Yorum

  1. 17 Ekim 2021, 14:27

    Yazi iyi bir analiz yapmis. Yorumlarda,Haziran direnisine Soros cu diyen, Saray in bekciligine soyunmus vatan Atatürkcüleri yine sahnede kendilerini pazarlama pesindeler.

  2. 16 Ekim 2021, 21:01

    Gezi parki renkli devrim denemesi ve daha sonra 2016 askeri darbe tesebbusu ile Turkiye’yi ele geciremeyen Soros kureselcilerinin elindeki son guvendikleri koz, sizin tabirinizle FETO-PKK/HDP Cumhuriyetini, gercek anlamiyla kureselci oligarsi rejimini, Imam’in oglu gibi kuklalarla sozum ona demokratik yolla basa getirebilmektir. AKPnin yerine bu tur kureselci bir diktatoryanin gelmesi Turkiye’ye gideni mumla arayacagimiz bir ulkeye cevirecektir. Ilginctir Turkiye’nin onundeki en buyuk tehlike bircoklarin kabus gibi korktugu seriat rejimi yada, AKP rejimi degildir.”Insan haklari”, “kardeslik”, “baris” gibi kureselci ici bos sloganlarla basa gelmek isteyen gardrop Ataturkcusu YCHP yada IYI parti gibi kukla partilerin bu yolda elverisli bicimde kullanildiklari kureselci bir rejimdir. Ulusalcilarin ve Ataturkcu aydinlarin uyanma vakti gelmistir ve gecmektedir.

  3. Yine çok yerinde bir analiz..!
    Aslında kurtuluşun yolu belli; Cumhuriyetin kuruluş fabrika ayarları ve ilaveten bunun 21.yüzyıla eksik yönlerini tamamlayıcı güncellemeleri..! Elbette gerçekten idealist ve kararlı,donanımlı bir ekip ve ayağı yere basan gerçekçi plan..! 1978’li yıllarda kendini besliyebilen “yedi”ülkeden biri ve dünyanın 14.büyük ekonomisi olan bu ülke, çok hem de çok daha iyisini yapabilir..! Yeter ki boş işlerle uğraşmayalım..biz bir milletiz..etnik gözlüğü bırakıp refahı yakalayalım ve hukuk temelli bir ülkede bu refahı eşit paylaşalım..aç ve açıkta hiçbir insanımız kalmasın..yaşasın Çağdaş ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti.

  4. 16 Ekim 2021, 07:40

    demekki Allahın kulu yok memlekette.şunun, bunun,liderin menfaatin kulu çok o yüzden olmasın?

  5. hem cumhuriyet mitinglerinde hemen gezide BIZ vardık. artık veryansından başka güvenecek kimse yok.

  6. 15 Ekim 2021, 16:49

    Önder çıkmadığı için milli muhalefet yok. Atatürk’ten sonra bir önder çıkmadı bu tarafta. Öteki taraf ise 4-5 tane önder çıkardı kendisine(Demirel, Özal, Erbakan vb). Önder olmayınca bir çok şey güdük kalır. Kitleleri peşinden sürükleyecek bir önder çıkmadan ancak bu kadar olur. Kılıçdaroğlu partinin başkanıdır, önder değildir. Akşener de aynı şekilde. Bay İnce de önderlik niteliği olmayan biri. Önder yok, o yüzden elimizdekilerle idare etmek zorundayız.
    Ülkemizde anayasa oylanmaz, anayasayı kim sunduysa o oylanır.
    Halk Kenan Evren’i oylamıştı zamanında. Bizim ülkemizde hiç bir zaman anayasa oylaması olmadı, hep lider oylandı.
    Kılıçdaroğlu’nun sunacağı bir anayasa kabul edilmez zaten. Önderlik niteliği olmayan Kılıçdaroğlu’nun veya Akşener’in sunduğu anayasanın onaylanma olasılığı çok azdır. O yüzden o bahsettiğiniz bölücü anayasa zaten kabul görmez.
    Öndersiz muhalefetin iktidarı devralmasıyla geri vermesi bir olur zaten. Kısa sürede iktidardan düşerler. Asıl sorun ondan sonra başlar.

  7. Atatürk’ün yeniden varoluşa kattığı mayanın nasıl da tuttuğunu ibretle izliyoruz..Modernite Ve Değerler…Toplumlar bizim hızımızla yürümezler..Ama yürürler…

  8. 15 Ekim 2021, 16:28

    Eğer 20 yıllık AKP döneminde başta anayasayı ihlal suçu olmak üzere işlenen korkunç suçlar,yağmalanan hazinenin yargı önünde hesabı sorulamayacaksa bu ülkede ADALET tesis edilemeyecek demektir.O zaman böyle bir ülkede yaşamanın bir anlamı olmayacak.

  9. 15 Ekim 2021, 16:15

    Nesnel yaziniza tesekkurler, sagliklar.

  10. 15 Ekim 2021, 11:28

    Teşekkürler sayın Alogan. İşte bu kadar.. açık, net, anlaşılır. Gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koyup sevimsiz olmaktansa, gerçeklerin etrafında sayfalar dolusu dolaşanların aksine, mert ve yürekli… Benim anlamadığım, neden biz sıradan insanların bile kolayca idrâk ettiği bu gerçekleri açıkça yazacak bir Allahın kulu daha çıkmıyor?

  11. Derli toplu, çok nesnel bir değerlendirme. Her şeye rağmen yolumuz açık olsun…

  12. 15 Ekim 2021, 10:54

    Bir panorama bu kadar mı güzel anlatılır… körün bile gözüne gösterdiniz çıplak hakikati.

  13. 15 Ekim 2021, 09:44

    Her sözü tam olarak doğru kalemine sağlık

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!