Gürbüz Evren yazdı…
İsrail’i vuran İran, yaklaşık 300 dron ve balistik füze kullandığı 14 Nisan 2024’deki saldırıdan daha etkili bir operasyon yaptı.
Hamas’ın lideri Heniye Tahran’da, Hizbullah’ın lideri Nasrallah Beyrut’ta öldürülmüşken, İran İsrail’e mutlaka bir yanıt vermek zorundaydı.
Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, buna sıcak bakmasa da şahinlerin baskısına dayanamadı.
Tabi ki son kararı dini lider Hamaney verdi.
İran’ın, Arapça ‘Zafere Ulaştıran’ anlamındaki, kendi üretimi ‘Fettah’ adlı süpersonik füzelerle düzenlediği saldırı etkili oldu.
Bunu İsrail yönetiminin, vurulan yerlerin sosyal medyada paylaşılmaması için halka yaptığı çağrı ve uyarıdan anlıyoruz.
İran’ın hedefi, süpersonik füzelerinin, İsrail hava savunma sistemlerini aşarak hedefleri vurabileceğini göstermekti.
İsrail’e ulaşabilen füzeler, bu ülkenin hava savunma sistemlerinin katmanlarını aşmayı başardı.
Ama asıl önemli ayrıntı ise saldırının zamanlamasıydı.
İsrail’in Güney Lübnan’a kara harekâtı başlattığında İran’ın saldırması, sahada direnişe hazırlanan Hizbullah güçlerine moral motivasyon sağlama ve yalnız değilsiniz mesajı verme amaçlıydı.
Zaten vekil güçlerin İran’dan beklentisi de buydu.
İran, 14 Nisan 2024’teki operasyondan önce haberdar ettiği Amerika Birleşik Devletleri’ni bu kez bilgilendirmedi.
Ama dikkatlerden kaçan çok önemli bir adım attı.
Operasyondan 21 saat önce Moskova ve Pekin’deki elçileri aracılığıyla Rusya ile Çin’i harekattan haberdar etti.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan bu iki ülkenin desteği İran için hayati önem taşıyor.
İran’ın ayrıca İsrail’in yapacağı hava saldırılarına karşı, uzayda sayısız casus uydusu olan Çin’in uydu istihbaratı akışına, Rusya’nın S 400 Hava Savunma sistemine ve fazlasına ihtiyacı var.
Hatırlayalım, İran ile Çin arasında 27 Mart 2021’de 25 yıllık bir stratejik anlaşma imzalanmıştı.
Anlaşmanın ekonomi alanındaki maddeleri kamuoyuna sızmıştı, ama askeri iş birliğine ilişkin maddelerin içeriği bilinmiyor.
Peki İsrail, İran’a ne zaman ve nasıl bir yanıt verecek?
İsrail Güvenlik Kabinesi, İran’a sert bir yanıt verileceğini, ancak vurulacak stratejik hedeflerin ABD ile koordinasyon halinde belirleneceğini bildirdi.
Olası hedeflerin ise Hamedan Hava Üssü, Khatam Al-Anbiya Hava Üssü, Khatam-ul-Anbiya Üssü, Mehrabad Üssü, Dezful Üssü, Buşehr Hava Üssü, İsfahan Hava Üssü, Zahaden Üssü, Abadan petrol rafinerisi, Ahvaz, Maron, Aghajari, Gacsharan, Azedegan, Kranja petrol sahaları olduğunu tahmin etmek zor değil.
Ancak ABD, dünya petrol tedarik zincirini bozacağı gerekçesiyle petrol alanlarına saldırının çok sınırlı olmasını istiyor.
ABD ayrıca, istihbarat raporlarından hareketle İran’ın nükleer silah yapımını tamamladığından şüpheleniyor.
Bu nedenle, söz konusu silahları barındırma ihtimali nedeniyle nükleer tesislerin vurulmasına da karşı.
Ama şunu da unutmayalım, gözü dönmüş Netanyahu, dini lider Hamaney başta olmak üzere İran’ın tüm üst düzey yöneticileri ve bakanlarını da hedef alabilir.
İsrail’in Güney Lübnan’a girmesi, çatışmayı başka alanlara da yayacağını gösteriyor.
Lübnan sınırında yaşayan yaklaşık 62 bin 700 İsrailli, 11 ay önce Hizbullah’ın roket saldırıları nedeniyle bölgeden tahliye edilerek, güneydeki otellere yerleştirilmişti.
İsrail’in Güney Lübnan’a kara harekatının önemli nedenlerinden biri de bu insanları evlerine döndürebilmek.
Hizbullah’ı bölgeden atmadan bunun başarılması mümkün değil.
İsrail’in kara harekâtına hazırlandığını, Hizbullah mensuplarının çağrı cihazları ve telsizleri patlatıldığında anlamıştık.
Örgütün haberleşme ağına vurulan bu darbe, Hizbullah güçlerinin sahadaki iletişimini büyük oranda kesti.
Bu tekno terör eyleminin, Hizbullah mensuplarını, İsrail ordusu karşısında birbirlerinden kopuk, emirlerin ulaşmadığı dağınık güçler haline getireceği sanıldı.
Ayrıca Güney Saha komutanlarından 11’inin İsrail tarafından öldürülmesinin de Hizbullah’ın emir komuta zincirine büyük darbe vurduğu varsayıldı.
Ama düşünüldüğü gibi olmadı.
İsrail askerleri Lübnan’a girdikleri andan itibaren savaşmaya hazır, bölgeyi, araziyi çok iyi bilen ve gerilla taktiklerini uygulayan güçlerle karşılaştı.
İsrail ordusu ilk ciddi çatışmada resmi rakamlara göre ikisi yüzbaşı 8 asker kaybetti.
Hizbullah ise öldürülen İsrail askeri sayısının 50 ila 80 arasında olduğunu açıkladı.
İsrail de 70 Hizbullah mensubunu öldürdüğünü duyurdu.
Unutmayalım, Ortadoğu’daki çatışmalarda sayılar üzerinden de propaganda savaşı yürütülür.
İsrail ordusu ayrıca 20 civarında tank kaybetti.
İsrail Gazze’de tank kullanırken çok sorun yaşamamıştı.
Küçük, kapalı ve düz bir alan olan Gazze’de tanklar rahat ilerliyordu.
Bölgeyi 2 kez gezdiğim için söylüyorum dağlık, tepelik, engebeli ve ormanlık alanlardan oluşan Güney Lübnan’da İsrail tanklarının ne kadar operasyonel olacağı meçhul.
Hepsinden önemlisi Hizbullah’ın bölgedeki tünel sistemi İsrail askerleri için ayrı bir tehlike kaynağı olacak.
Çünkü bu tüneller, milislerin saklanması için değil, ummadıkları anda İsrail askerlerinin arasına çıkarak, onları gafil avlamak için tasarlanmış.
İsrail istihbaratının bu tünelleri uzun zamandır takip ettiği biliniyordu.
Yine de tünellerin havaya uçurulması, kontrol altına alınması kısa sürede yapılabilecek bir iş gibi gözükmüyor.
İsrail ordusunun, Güney Lübnan’da çok zorlanacağı ve hava operasyonlarıyla sonuç almaya çalışacağını da şimdiden not edelim.
İsrail için Güney Lübnan’ı işgal etmenin sembolik bir anlamı da var.
İsrail ile Lübnan sınır bölgesinde en eski sınır kapısı olan Kfarkela köyü yakınlarındaki El Fatima (Fatma) kapısı uzun yıllardır kapalı.
İsrail öncelikle bu bölgeden Lübnan’a girmeyi planladı.
Çünkü burası, İran’ın Ortadoğu’da oluşturduğu Şii Hilali’nin bittiği yer.
İsrail, sembolik de olsa işe, bu hilalin ucunu kırarak başladığı mesajını vermek istiyor.
Dar, küçük, kapalı ve düz bir bölge olan Gazze’yi Hamas’tan bir yıldır temizleyemeyen İsrail, Hizbullah’ı dağlık, tepelik, ormanlık ve tehlikeli Güney Lübnan’dan kaç yılda silebilir?
İsrail’in daha önceki Lübnan’ı işgal maceralarının Hizbullah karşısında başarısızlıkla bittiğini unutmayalım.
Hizbullah ve Hamas gibi örgütlerin lider kadrolarının öldürülmesi, bu örgütlerin bitirilmesi anlamına gelmediği gibi onları daha radikal ve yeni yöntemlere başvuran yapılara dönüştürecektir.
Yayılan bölgesel çatışmanın Türkiye’ye etkilerini, Malatya’daki NATO Kürecik Radar Üssünün rolünü ve bazı konularını ayrı bir yazıda ele alacağız.
Bitirirken yazının başlığındaki soruyu yanıtlayalım.
İsrail, Hizbullah’ı Güney Lübnan’dan sürme hedefine ulaşamaması durumunda B Planını devreye sokacak.
Güneydeki Şii sivilleri kuzeye sürüp, Hristiyan Marunilerin alanlarına doğru itecek.
Aynı şekilde Beyrut’taki Şii bölgelerini yaşanmaz hale getirerek, oradakileri de Hristiyan mahallelerine gitmek zorunda bırakacak.
Böylelikle 1975-1990 yılları arasındaki iç savaşın izleri hafızalarda canlıyken, bir arada yaşamayacak bu kesimler arasında tansiyon yükselecek.
Böylelikle Lübnan’da yeniden başlatmayı planladığı iç savaş sayesinde İsrail, Güney Lübnan’da istediği düzeni kuracak.
Hristiyan Marunilerin hamisi rolündeki Fransa, iç savaş planını anladığı için, ABD ve İsrail nezdinde bunu önleyecek girişimlere başladı.
Kısacası Lübnan yine çok karışacak.
Kürecik yazınızı sabırsız bekliyorum