Avatar
Cengiz Özakıncı

Ayasofya ve Atatürk

featured

1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülen Ayasofya kilisesi, 24.11.1934’te Atatürk tarafından imzalanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi’ye müze yapıldı.

Kamuoyu Ayasofya’nın müzeye çevrileceğini, bu kararnameden 80 gün önce 04.09.1934 günü Zaman, Vakit, Cumhuriyet gibi İstanbul gazetelerinden öğrenmişti. Atatürk’ün bir süredir İstabul’da bulunduğu günlerde, gazetecilere Ayasofya’nın müzeye çevrilip bir bölümünde Bizans eserleri, diğer bölümünde Osmanlı eserleri sergileneceğini bildirilmiş; başta Velid Ebbuzziya’nın Zamangazetesi olmak üzere İstanbul gazeteleri bu açıklamayı okuyucularına Ayasofya Camii’nin “yalnızca bir kısmı”nın müze yapılacağı biçminde yansıtmışlardı. İngiliz The Times gazetesi de 04.09.1934 günlü İstanbul gazetelerinden aldığı bu haberi 05.09.1934’te Londra’da böyle aktarmıştı.  

 /></p><p><em><strong><span style=Zaman, 04.09.1934.

 /></p><p><em><strong><span style=Vakit, 04.09.1934.

 /></p><p><em><strong><span style=The Times, 05.09.1934.

İstanbul gazetelerinin bu yanlış yayını, Ankara’da, Atatürk’ün gazetesi Hakimiyeti Milliye’nin 08.09.1934 günlü sayısında yapılan bir duyuruyla düzeltildi:

-“(…) İstanbul gazeteleri Ayasofya’nın bir müze haline getirileceğini bildiriyor, fakat bunlardan bir kısmı tarihi binanın yalnız bir kısmının bu işe tahsis edileceğini söylüyordu. Burada bu mesele ile alakadar olan selahiyettar kimseler nezdinde yaptığımız tahkikat neticesinde öğrendiğimize göre Ayasofya kamilen müze yapılacaktır. Maarif vekili Abidin Bey, son İstanbul seyahatinde bu meseleyle alakadar olmuş ve tetkikler yapmıştır. (…) Aldığımız diğer haberlere göre umumi harpte bir kışla vazifesi gören ve ondan sonra da uzun zamah kapalı kalan Sultanahmet camisinin de umumi bir kütüphane haline getirilmesi tasavvur edilmektedir.(…)”

 /></p><p><em><strong><span style=Hakimiyeti Milliye, 08.09.1934. 

Ankara’dan yapılan bu açıklama üzerine İstanbul gazetelerinden Cumhuriyet 09.09.1934 günlü sayısında: “Ayasofya’nın tamamının Bizans eserlerine ve eski asara mahsus müze haline ve Sultanahmet camisinin de bir kütüphane haline ifrağı kararlaştırılmıştır.” haberiyle önceki yanlışını düzeltecekti. 

 /></p><p><strong>Cumhuriyet, 09.09.1934.</strong></p><p>Yanlış yayınını düzeltmeyen tek gazete, Cumhuriyet karşıtlığıyla tanınan ve Ayasofya’nın müzeye dönüştürüleceği haberini verdikten bir gün sonra 05.09.1934’te <em>“Bulgar Kralı Ferdinant İstanbul’a girip Ayasofya Camii’nde Bizans İmparatorluğu’nu ilana hazırlanırken buna neden muvaffak olamadı?” </em>başlıklı bir yazı dizisi yayımlamaya başlayan <strong>Velid Ebuzziya</strong>‘nın<strong>Zaman</strong>gazetesiydi. Bu gazete 09.09.1934 günlü haberinde Ayasofya konulu yanlış haberini düzeltmiyor: <em>“Sultanahmet camiinin kütüphane ittihaz edileceği hakkındaki haberler üzerine malumatını rica ettiğim Maarif Vekili Abidin Bey, bu mesele hakkında verilmiş bir karar olmadığını söylemiştir.”</em>diyordu.  </p><p><img decoding=Zaman, 09.09.1934

Atatürk’ün gazetesi Hakimiyeti Milliye, 09.09.1934 günlü sayısında “Ayasofya Müzesi” başlıklı ve  Burhan Asaf imzalı yazıda, Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi kararının gerekçelerini -Zaman gazetesinin yazı dizisine yanıt verircesine- özetle şöyle açıklıyordu:

 – “(…) Hıristiyan garp (Batı) tarafından, son zamanlara kadar, ancak Piere l’Hermite (Haçlı savaşı) devrinde yakışık alacak bir taassup (bağnazlık) demagojisine mevzu ittihaz edildi. Ayasofya’nın hilalin altında ibadetgah olmasını çekemeyen zihniyet ile Kudüs’te Kamame Kilisesi’nin metre murabbaları (metrekareleri) uğruna bizzat Hıristiyanları birbirlerine boğazatan zihniyet birdir: Hıristiyan taassubu (bağnazlığı), papaz taassubu! 

Bir zamanlar, çar orduları harekete geçtiler mi, parola, Ayasofya’ya haç takılması idi. Balkan harbında gene öyle, mütarekede gene öyle! Ve bütün bu ihtirasların kaynağını, vicdanları serbest ilan ettiğini iddia eden Avrupa teşkil ediyordu. Hintli Mecusinin ineği ile Hintli Müslümanın abdest suyu yüzünden kopacak kanlı kavgaları, Hindistan hükümeti (Hindistan’daki İngiliz sömürge yönetimi) nasıl izale etmek şöyle dursun bilakis körüklemişse, Ayasofya dedikodusunu da, aradan beş kere yüz sene geçmiş olmasına rağmen, makaleleri, resimli mecmuaları ve ince propagandası ile laik, garp, taze tutmuştur. Bugün laik Türkiye Cumhuriyeti, bu dedikoduya nihayet veriyor. Ayasofya’yı Sultanahmet camii ile beraber müzeye yani bütün insanlar için muhterem bir mefhum haline gelmiş bir müesseseye tahvil ediyor. (…) Viyanaları yalıyan Türk fütühat dalgası, aleyhinde ne kadar yalan ve iftira uydurulmuş olursa olsun, hükmü altında bulundurduğu yerlerde insan eserlerine, sanat eserlerine, tarih eserlerine hürmet etmiştir ve onları gözü gibi muhafaza etmiştir. Peşte’de bir hamamın kubbesinden başka bir şey kalmadığı halde, Ayasofya gibi eserler bugün hala ayakta durmaktadır. Ve Ayasofya’nın mozayikleri, hilal bütün kubbelerin ve bütün minarelerin üzerinde iken meydana çıkarılmağa başlanmıştır. Ve bugün Ayasofya, gene hilalin altında ve muhafazasında olarak bir müzeye kalbedilmektedir. Ayasofya, teokrasi devrinde, Türk milletinin serbest iradesinin tecellisi neticesinde camie kalbedilmişti; 1453’te.. Ayasofya, kimseden pervası olmayan aynı Türk milletinin aynı serbest iradesinin tecellisi neticesinde, laik cumhuriyetin bir remzi (simgesi) olarak müzeye tahvil edilmektedir; 1934’te.. Bu iki tarihin Türk milleti için, biri diğeri kadar şereflidir. Bu, şuna işarettir ki, Türk milleti, nasıl istiklal deyince hem kendisinin hem de bütün diğer milletlerin kayıtsız şartsız istiklalini kastediyorsa, laiklik derken de, mezhep ihtilafları çerçevesinde dar bir vicdanlar mütarekesini değil, insanlık ölçüsünde hudutsuz bir vicdanlar sulhunu kasteylemektedir. (…) Ayasofya’yı cami yapan, Türk serdarı Fatih Mehmet idi. Onu müzeye kalbeden, bir başka Türk serdarı Gazi Mustafa Kemal’dir. “Cami Ayasofya”, haçlı seferlerini istikametsiz bırakan Türk askeri akınının remzi (simgesi) idi. “Müze Ayasofya”, güzergahını vicdan kavgalarının üzerinde seçen yeni Türk davasının yeni ilim akınına remiz (simge) olacaktır. Sinan’ın yarattığı Süleymaniyelerle, Sultan Selimler, İstanbul’da ve Edirne’de kargılarına yaslanmış granitten nöbetçiler gibi, Türk’ün iç-duyuşlarını tecessüm ettiren en güzel camilerimizdir. Fakat müzeye kalbedilen Ayasofya ile Sultanahmet, Türk’ün artık bir başka iç-duyuşuna, taassupsuz inanına ve mutlak olgunluğuna remiz olacaklardır. Laik Türkiye, nereye doğru gideceğini şaşırmış bir cihana, yeni bir laiklik ölçüsü vermekle kendine has olan kendine tabii olan hareketlerden birini daha işlemiştir. / Burhan Asaf” 

 /></p><p><em><strong><span style=Hakimiyeti Milliye, 09.09.1934.

Ne denli Ayasofya’nın tümüyle müzeye çevrilmesine karar verilmiş ve yanısıra Sultanahmet camiinin tümüyle kütüphaneye dönüştürülmesinden söz edilmişse de, bir süre sonra Sultanahmet tasarısından vazgeçilmiş ve Maarif Vekili Abidin Özmen, 12 Ocak 1935 günlü Kurun gazetesinde  yayımlanan açıklamasında: “Sultanahmet camisinin kütüphaneye dönüştürülmesi haberi asılsızdır, Bakanlıkça böyle bir şey düşünülmüş değildir.” demiştir.

 /></p><p><em><strong><span style= Kurun, 12.01.1935

Ayasofya 01.02.1935’te müze olarak açılacak ve Atatürk, 07.02.1935 günü yanındakilerle birlikte Ayasofya Müzesi’ni görecekti.  

Ayasofya’nın müze yapılmasına yönelik belki de ilk karşı çıkış, 17 yıl sonra görülecekti.Said Nursi yoldaşlarından Osman Yüksel Serdengeçti, 1947’de yayımlamaya başladığı “Serdengeçti” dergisinin Ağustos 1952 sayısında “Ayasofya” başlıklı yazısında, Ayasofya’yı müzeye dönüştürenlere saldıracak; bu yazısından dolayı dolayı yargılanan Serdengeçti, kısa sürede aklanacaktı.

 /></p><p><em><strong><span style=Serdengeçti dergisi, Ağustos 1952

 /></p><p><em><strong><span style=Osman Yüksel Serdengeçti’nin yargılanıp beraat eden Ayasofya yazısı.

Ayasofya’yı müzeden camiye döndürme çabaları, Kıbrıs’ta Türklerin katledilmeye başladığı 1964 ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı “Ermeni Soykırımı” suçlamasıyla gösteriler yapılmaya başlandığı 1965 yıllarında gözle görülür bir artış gösterdi. Kimi siyasi partiler, oy toplamak için Ayasofya’yı müzeden camiye dönüştürme propagandası yapmaya başladılar. Ayasofya’yı Müzeye dönüştüren kararnamenin altındaki imza sahtedir, dediler. Atatürk Ayasofya’nın yalnız bir kısmını müze yapıp geri kalanı cami olarak bırakmak istiyordu, ama o öldükten sonra tümünü müze yapıldı, dediler. Müze kararnamesi Resmi Gazete’de yayımlanmamış, bu nedenle geçersizdir, yok hükmündedir, dediler. Ziyad Ebuzziya’nın uydurduğu anıları hiç sınamadan gerçek bellediler. Bütün bu iddiaları youtube’da “Tarihin Bilinmeyen Yüzü” kanalındaki videolarımızla çürüttük. 

 /></p><p><em><strong><span style=Ayasofya müzesiyle ilgili 29.12.1934 günlü kararnamede K.Atatürk imzası.

Üzücü olan, karşıtların Atatürk’ün Ayasofya’yı neden dolayı müzeye dönüştürdüğünü anlamamış, 09.09.1934 günlü Hakimiyeti Milliye’de Burhan Asaf imzasıyla yayımlanan gerekçesini okumamış, bilmiyor olmalarıdır. Ola ki bir okuyan, bir anlayan olur, umuduyla 86 yıl sonra yeniden yayınladık.

Umutsuz değiliz. 

 

 

Ayasofya ve Atatürk

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. Kimse Ayasofya derdinde değil ..ülkede fetöcüler cirit atıyor yargı adalet bitik ..her yer kaos ..fetöcüler açıkça korunuyor işlemiş oldukları suçlar alenen kapatılıyor veya öteleniyor ..her yer berbat durumda ekonomi öyle..

  2. Cok ouzel bir yazı olmuş. Tesekkur ederiz.

  3. nereye doğru gideceğini şaşırmış bir cihan
    yeni bir laiklik ölçüsü vermekle kendine has olan kendine tabii olan hareketlerden birini daha işlemiş bir Türkiye
    insanlığın ortak vicdanına hitap eden müze kararı
    ve şimdiki karar
    takdir yüce türk milletinin

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!