Ceyhun Balcı yazdı…
Gereksizce çok konuşmak geçmişte konuşanın bulunduğu yere ilişkin bir sorundu. Bilişim çağında küresel soruna dönüştü.
Bu önemli sorun son zamanlarda içimizi yakan olaylarda da kendisini gösterdi.
Günümüzde zevzeklik yapmak için çevrenize kalabalık toplamanıza gerek yok. Sosyal medya hesabınızın olması yeterli.
İletişim bir tık kadar kolaylaştı. Çoğu zaman çağın getirdiği olanak olarak güzellediğimiz bu durum işin toplumsal zevzekliğe varmasıyla üzerinde düşünmemizi gerektirir oldu.
Kabul edelim ki, sosyal medya günümüzde yurttaş gazeteciliği kavramıyla tanıştırdı hepimizi. Yer ve zaman sınırlaması olmaksızın yaşama geçirilen bu yeni gazetecilik türünün yararları hiç kuşkusuz saymakla bitmez.
Ya sakıncaları!
İğneyi kendime batırarak başlamak en iyisi.
Ameliyathaneden, acilden, yoğun bakımdan ya da aklınıza gelebilecek hemen her tıp ortamından görselli paylaşımlara hiç de seyrek olmayan sıklıkta rastlıyorum. Oralarda görevli hekimlerin ve sağlık çalışanlarının bile bin bir önlemle ve özenle girdiği yerlerden söz ediyorum. Gizliliği, saklılığı olan ortamlar olduklarını vurgulamakta yarar var. Hem orada bulunanlara saygı hem de toplumda farklı izlenimlerin oluşmasının önüne geçilmesi bakımından da ulu orta görsellenmemesi gereken yerler.
Toplumun hemen her kesiminin sosyal medya özensizliğine kendi ortamımdan örnekler sıralamış oldum.
Son TUSAŞ saldırısı daha sona erdirilmemişken görüntüler düştü sosyal medyaya. Her terör saldırısı bir şekilde başarı arayışı içindedir. Belki de biricik amaçtır bu. Başarı olmasa bile kimi ayrıntılar başarının kanıtı olarak kullanılır bu eylemleri düzenleyenlerce ve yönlendirenlerce.
İşi toplumsal zevzeklik noktasına vardırmış sosyal medya paylaşımcılığı saldırıyı canlı yayına taşıyarak bu eylemden “onur ve gurur?” duyacaklara kolaylık sağladığının farkına varmış mıdır diye soralım.
Saldırganların Türkiye’nin gözbebeği sayılan bir kuruma nasıl kolaylıkla girebildikleri kuşkusuz soruşturulacaktır? Eşinin gönderdiği bir buket çiçeği başmühendisinin görev yerine ulaştırmayan anlayışın silahlı kimselerin kurumun kalbine erişmesine engel olamamış olmaları da ayrıca düşündürücüdür.
Diğer yandan, böylesine önemli bir kurumun güvenlik kamera görüntülerinin dakikalar içinde sosyal medyada dolaşıma sokulabilmiş olması sorgulanmayı ve üzerinde düşünmeyi fazlasıyla gerektirmektedir.
Bu görüntülerin yurttaş gazeteciliği bilincinde eksiklik olan ve sosyal medya okuryazarlığı tartışmalı kimselerce paylaşıldığı açık. Ama, bu görüntülerin üzerine mal bulmuş Mağripli gibi atlayıp paylaşan fırsatçı basının hiç mi suçu yok diye sormuş olmayı unutmayalım.
Teknoloji üretme konusundaki eksikliğimizi sıkça tartışıyoruz.
Buna karşılık teknoloji kullanma merakımızın Osmanlı’dan bu yana bastırılamamış olduğunu da saptamamız gerekiyor.
Oysa teknoloji kullanımı başlı başına bilinçli olmayı gerektirmektedir.
Okuryazarlık günümüzde sözlük anlamının ötesine geçti.
Sosyal medya okuryazarlığı sayamayacağımız kadar çoğalmış olan okuryazarlık türlerinden birisi olarak karşımıza çıkmış durumda.
İletişim kolaylığından ve teknolojiden yararlanmak elbette çağın gereği.
Çağın gereğinden yararlanmanın yazılı ve yazısız kuralları olduğu unutulmamalı!
Toplumun tümüne bu bilinci ve okuryazarlığı kazandırmak elbette zaman alacak bir iştir.
Ama, TUSAŞ ve benzeri stratejik kurumlarda çalışanlara yönelik eğitim, öğretim vermek olasıdır.
Teknolojik olanaklar, iki tarafı keskin bıçağa benzetilebilir.
Doğru, yerinde ve bilinçli kullanıldığında baş döndürücü fırsatlar ve kolaylıklar sunan teknolojinin kullanımında özenlilik ve özdenetim olmazsa olmaz gereklilik.
Toplumsal zevzekliğe bir an önce son vermek daha fazla ertelenemeyecek amaçlarımızdan olmalıdır!