Avatar
Gürbüz Evren

Çocukluğumda tanıdığım Neşet Ertaş’ın bana verdiği öğütler

Gürbüz Evren yazdı...

featured

Ölüm yıl dönümünde Neşet Ertaş’ı anmadan geçmek olmaz. Neşet Ertaş’ı ilk tanıdığımda 6 yaşımdaydım. Ankara’da, Cebeci semtindeki Perşembe pazarının yanında, Dumlupınar Caddesi’nde oturduğumuz apartmanın altındaki dükkânlardan biri de Bayburtlu halk sanatçısı Recep Kırıcı’ya ait olan Kırıcı Saz Yapımevi’ydi.

Halk müziğinin ünlü isimleri, TRT’nin tanınmış sesleri buraya gelir ve sazlarını, bağlamalarını, curalarını, Recep Kırıcı’nın büyük oğlu Kenan ustaya yaptırırlardı.

Mahallenin çocuğu olarak, bu dükkânın önünden hiç ayrılmaz, kimi zaman da saz, bağlama yapımında Kenan ustanın verdiği ufak tefek işleri yapardım. Ama hep elime saz almayı, öğrenmeyi, çalmayı isterdim.

Buraya gelen ünlü sanatçılar arasında bana en çok yakınlık gösteren iki isim vardı: Özay Gönlüm ve Neşet Ertaş. Özay Gönlüm’ün elindeki o meşhur 3’lü sazın yapımına, Kenan ustanın elinden çıkışına başından sonuna kadar şahitlik etmiştim.

Birçok ünlü ismi, sazını, bağlamasını akort ederken, Türkü söylerken birebir dinleme şansını bulduğum bu dükkânda, bağlama çalma merakım, en çok Neşet Ertaş’ın dikkatini çekmişti.

Hiç unutmuyorum, ilkokul ikinci sınıfa başladığım gündü. Eylül sıcağı vardı. Okul dönüşü, saz yapımevinin önünde Neşet Ertaş’ı gördüm. Bugün bile kulağımda olan o güzel Kırşehir, Çiçekdağı aksanıyla, “Yanıma gel Karaoğlan” dedi.

Koşarak gittim. “Madem bugün okulun ilk günü, gel sana biraz da ben öğretmenlik yapayım” dedi (Neşet Ertaş, çocukluğunda hep öğretmen olmayı istediğini, ancak yaşam koşullarının zorluğundan dolayı bunu yapamadığını üzülerek anlatırdı).

Yeni yaptırdığı bağlamayı bana uzattı ve “İlk kez sen tutacaksın, tellerine sen vuracaksın” dedi ve “Aklına geldiği gibi vur tellere, sanki biliyormuşsun gibi çal” diye de ekledi.

Bağlamada bozuk düzen nasıl olur, akort nasıl yapılır, bağlama nasıl tutulur, bam teli nasıl boş bırakılır ve daha birçok şeyi Neşet Ertaş’tan öğrendim. Ama saz çalmayı hakkıyla öğrenemedim.

Ankara’nın en iyi saz ustası Kenan Kırıcı ağabeyimin, “Bundan sazcı olmaz, boşuna uğraşma” demesine rağmen ilgisini eksik etmezdi. O zamanlar dikkat eksikliği vardı bende. Saz elimde, aklım başka yerlerde olunca, beceriksizlik ortaya çıkıyordu. Karıncayı bile incitmeyen Neşet Ertaş bunu çoktan görmüştü.

Cebeci Ortaokuluna başladığım yıldı. Müzik dersinden ikmale kalmış ve çok utanmıştım. Aslında müzik dersindeki notlarım kötü değildi, ama yeni mezun müzik hocası genç kız, saygılı olmadığımı öne sürerek ikmale bırakmıştı beni. Parmak kaldırırken kafamı saklıyormuşum, o piyano çalarken ben türkü söylüyormuşum. Ergen bir öğrenci olarak abartmış sayılır mıyım bilemedim.

Karnemi gösterdiğim Neşet Ertaş, “Üzülme, ben kafamdan geçenleri saza söyletiyorum, sen de kafandan geçenleri kaleme söyleteceksin Karaoğlan” dedi.

Sonra da” Ne zaman istersen al eline sazı, aklına geldiği gibi vur tellere. Aman dikkat et, o sırada yanında kimse olmasın. Belli ki senin işin, düşünmek, yazmak olacak” dedi.

O günden sonra da bakkaldan aldırdığı, artan paraya da Ankara gazozu içtiğim bir deftere, bugün dillerde olan birçok türküsünün sözlerini ilk kez bana yazdırdı. Hem de “Yaz kâtip” diyerek.

Sonra Almanya’ya gitti ve uzun süre göremedim. Paris’te öğrenci olduğum yıllarda, bir kez, Dortmund kentinde ziyaret ettim Neşet Ertaş’ı.

Türkiye’de ise Ankara Altınpark’taki konseri öncesi ziyaret edip elini öptüm. İmzaladığım kitaplarımı hediye ettim. Hoşuna gideceğini bildiğim için de “3-5 parça dışında sazı yine çalamıyorum, ama güzel türkü söylüyorum. Kafamdakileri de kaleme söyletiyorum” dedim.

Beni en çok üzen ise çalıştığım Kanal B televizyonunda, adına Ergenekon denilen soruşturma kapsamında yapılan aramada, polislere çok yalvarmama rağmen odamdaki Neşet Ertaş CD’lerine ‘Delil’ adı altında el konulmak istenmesi oldu.

Neşet Hocam. Dediğini yapıyor, “Kafamdakileri kalemime söyletiyorum”, dinleyenler fena değil dediği için de türküler söylüyorum. Kırıcı Saz Evinin önünde, yanına oturtup bana sarıldığın, üzerimde ilkokul önlüğü olan siyah beyaz fotoğrafı ve ilk kez sözlerini bana yazdırdığın türkülerinin olduğu defteri de saklıyorum.

Bir de “Hep efendi ve saygılı ol. Çok ama boş konuşanlardan olma. Seni küçümseyenlerin aslında kendilerini küçümsediklerini unutma. Sevdiğine gönül gözüyle bak. Yoksulluk gönlünde değil cebinde olsun” öğütlerini de hiç unutmuyorum.

Not: Bu yazı ilk kez 26 Eylül 2012 tarihinde yayınlanmıştır.

[email protected]

 

Çocukluğumda tanıdığım Neşet Ertaş’ın bana verdiği öğütler

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. Ne mutlu size…

  2. çok duygulandım okurken bir insan bu kadar mı güzel insan olur, sevgiyle, hürmetle Neşet Ertaş’a nur içinde uyusun.

  3. Canına Rahmet…

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!