Avatar
Gürbüz Evren

Datça-Mesudiye yangınında bilinmeyenler

featured

Gürbüz Evren yazdı

Geçtiğimiz 13 Temmuz’da Datça’nın Mesudiye köyünde (şimdi mahalle) çıkan orman yangınına ilişkin birçok haber izlediniz, yazı okudunuz, yorum dinlediniz. Konu hakkında yazmak için bir süre beklemeyi tercih ettim, çünkü yangın günlerinde herkesin ağzına geleni söylemesi nedeniyle yaşanan bilgi kirliliği arasında kaybolmak istemedim.

Öncelikle belirteyim, yangın konusunda kulaktan dolma bilgilerle yazmayacağım, çünkü faciayı bizzat yaşadım. Köyün yüksek tepelerinde başlayan yangın evime ulaşıncaya kadar söndürülür diye düşünürken, bir anda alevlerin 150-200 metre yakınıma geldiğini görünce tehlikenin büyüklüğünün farkına vardım.

Çam ağaçlarının nasıl hızla tutuştuğuna, kozalakların el bombası gibi patlayıp çok uzaklara savrulduğuna, düştükleri yerlerde yeni yangınlar başlattıklarına şahit oldum. Elektrikler kesildiği için hidroforların çalışmaması nedeniyle su depolarını kullanamamanın verdiği çaresizliği yaşadım.

Evime doğru ilerleyen alevler köyün gençlerinin müdahalesiyle söndürülürken, bu kez başka bir tepede büyüyen yangının yaklaşmasıyla ne yapacağımı şaşırdım.

Yangından haberdar olan 14 yaşındaki oğlum Egehan’ın, Ankara’dan köyün yerlisi arkadaşlarını arayıp, “Babama yardım edin” demesiyle gelen Ozan ve Ada’nın depodan kovayla aldığım suyu yine kovalarla evin çevresine dökerek bölgeyi ıslak tutma çabalarını gözlerim yaşararak izledim.

Şimdi gelelim yangınla ilgili bilinmeyenleri ya da özellikle hatalı olarak aktarılanları yazmaya.

Yangın haberi duyulduğu andan itibaren, kamuoyunda uzun yıllardır yerleşmiş önyargılar yayılmaya başladı. “Otel yapacaklar ya onun için yaktılar Mesudiye’yi” diyenlerin sayısı çığ gibi arttı. Durumumu merak edip arayanlar da daha geçmiş olsun demeden, “5 Yıldızlı oteller yapmak için yaktılar oraları” diye söze girdiler. Anlayıp dinlemeden, araştırıp izlemeden yapılan bu yorumlar, aslında önyargılarımızdan asla kurtulamayacağımızı kanıtlamaktadır.

Yangının, bölgede elektrik dağıtım şirketi AYDEM’in orman içindeki trafosundan çıktığı anlaşıldı. Aslında bunu daha ilk dakikadan itibaren biliyorduk, ama kimseye anlatamadık. Nihayet medyanın tanınmış isimleri bu gerçeği yazınca, “Otel yapmak için yaktılar” yorumları da unutuldu.

Elektriğin E’sini bilmediğini kanıtlamaya çalışan AYDEM sayesinde sıklıkla yaşadığımız elektrik kesintileri, voltaj düşüklükleri nedeniyle elektrikli ev aletlerimiz, elektronik araçlarımız bozuldu, yiyeceklerimiz çöpe gitti, ampullerimiz patladı, karanlıkta oturmak normal hale geldi. Ama halkın yaşadığı tüm bu zararları görmeyen şirket, “Döviz kurlarındaki yükselişe bağlı artan maliyetler nedeniyle mevcut sözleşmenizi feshediyor, yeni sözleşmeyi imzalamanızı….” Diye başlayan mesajları Datça’daki abonelerine gönderirken hiç ama hiç sıkılmadı.

Yangına bugüne dek görülmemiş bir müdahale olduğunun da altını çizelim. Onlarca helikopter ve uçak, hiç ara vermeksizin Hayıtbükü, Ovabükü başta olmak üzere diğer koylara inerek, su alıp yangına müdahale etti.

Çalışmalarda Burdur, Nazilli, Denizli, Ankara başta olmak üzere farklı bölgelerden gelen orman ekiplerinin gayretleri de takdire şayandı.

Gece saatlerinde ise gece görüşü olmayan helikopterler ve uçakların çekilmesi ve hızını sürekli artıran rüzgarında çıkmasıyla yangın başka alanlara yayıldı.

Mesudiye’ye gelen muhalefet milletvekillerinin, gece saatlerinde bağlandıkları televizyon kanallarında ağızlarına geleni söylemelerini hayret ederek dinledim. Hemen yanı başımda konuşan vekiller, “Gördüğünüz üzere arkamdaki ormanlar devletin bakışları altına yanıyor. Hiçbir müdahale yok. Yıllardır yetkileri uyardık, ama bizi dinlemediler” türünden açıklamalar yaptılar.

Bu tür konuşmalar ülkenin başka yörelerinde yaşayan ve sahada gerçekleri bilmeyenleri fazlasıyla etkiledi, ama durmaksızın yangınla mücadele eden, yapılan özverili müdahaleyi gören üstelik büyük çoğunluğu muhalefet partilerinden olan Mesudiyeliler tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Çoğu insan ya sabır diyerek, yangınla mücadele işine geri döndü.

“Müdahale edilmiyor, devlet yangını sadece izliyor” demek, en azından canını dişine takarak alevlere direnen helikopter ve uçak pilotlarına, farklı bölgelerden gelmiş orman ekiplerine, yerli halka hakarettir. Onlarını emeklerini inkâr etmektir. Unutulmasın ki bu insanlar da yapılan haberleri, yorumları ve konuşmaları izliyorlar. Onların motivasyonunu bozacak konuşmalardan uzak durmayı bilmek gerekiyor.

Gözümün önünde bir helikopter sanırım yaşadığı sorun nedeniyle Ovabükü civarına iniş yapmak zorunda kaldı. Uzun süre yerde kalan helikopter daha sonra havalanıp işine bıraktığı yerden devam etti. Bu tür fedakarlıkları yok sayıp, yangın üzerinden ağzına geleni söylemek en azından bu pilota hakarettir.

Sosyal medya paylaşımlarımdan benim de yangının içinde olduğumu gören bazı televizyon kanalları, arayıp canlı yayına bağlanmamı istedi. Yayın öncesi gördüklerimi anlattığım televizyon programcısı ya da haber müdürü arkadaşların, “Gürbüz Bey biraz eleştirisel konuşsanız iyi olur. Yangına müdahale edilmedi, ekipler, araçlar yetersiz, yerli halk ve tatilciler perişan, imara, turizme açılacak yerleri yakıyorlar gibi analizler izleyici kitlemizin dikkatini çeker” türünden taleplerini duyunca yayınlara katılmadım. Gördüğümü, yaşadığımı söylemek, anlatmak yerine gerçekleri saptırmak en azından bana yakışmazdı.

Hemen her şey ve her konuda itiraz ederek muhalefet yapma anlayışının bizi bir yere götürmediğini o gece bir kez daha anladım. Yangın vb. felaketler üzerinden hem de sıcağı sıcağına, anlamadan, görmeden, işin aslını öğrenmeden muhalefet etmek, maalesef ülkemiz siyasetinde amansız bir hastalık haline geldi.

Yangına ilişkin dikkatlerden kaçan önemli bir ayrıntı daha var. Orman yangını, Mesudiye tepelerinde Radar yolu olarak tanımlanan alanda başladı. Datça Yarımadası’nın en yüksek noktası olan Kocadağ’da (1051 metre) Türk Hava Kuvvetleri’ne ait Türkiye’nin en önemlilerinden biri olan Hava Radar Üssü bulunuyor. Üssün yakınında ise Füze Rampası olarak bilinen başka bir askeri nokta var. Füze rampası ve radar üssü de dağın eteklerinden itibaren ormanla çevrelenmiş durumda.

İşte bu yangın askeri alanları da tehdit etmeye başlamıştı. Aslında 29 helikopter ve 11 uçağın yoğun çabalarının temel nedenlerinden biri de yangının hava radar üssü ve füze rampasına ulaşmasını engellemekti. Neyse ki alevler füze rampası ve hava radar üssüne birkaç yüz metre kala durdurulabildi. Yangının bu iki önemli askeri noktaya ulaşması durumunda olabilecekleri, yaşanacak felaketi düşünmek bile istemiyorum.

Bu yangın bazı gerçekleri de su yüzüne çıkardı. Birçok yerde müdahale ekiplerinin kullanacağı orman yollarının olmadığı görüldü. Diğer kentlerden getirilen paletli ağır kepçelerle yollar açılmaya başlandı, ama tamamlanamadı. Çünkü yolun bazı alanlarda şahıs arazilerinden geçmesi gerekiyordu. Ben arazimden geçecek bölüme izin verdim, ama müsaade etmeyenler olunca iş yarım kaldı.

Bir başka konu ise yangına müdahaleyi ara vermeden sürdürecek gece görüşüne sahip daha çok helikopter ve uçağa duyulan ihtiyaçtır. Bu sorun da çözülmelidir.

Turizm mevsiminde Datça ile Betçe tarafındaki köyleri bağlayan yolun kazılmış, ama yapılmamış olması nedeniyle yaşanan devasa sorunu (2 kez aracımın lastiği patladı, sıçrayan taşlardan kaporta zarar gördü) ve içme suyu sıkıntısını, yerli halk ve tatilcilerin çektiği çileyi ayrıca yazacağım.

Datça-Mesudiye yangınında bilinmeyenler

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 31 Temmuz 2022, 14:24

    Sadece Hak’tan yana olup doğruları yazdığınız, önerilerde bulunduğunuz için sağ olun var olun Sayın Gürbüz Evren sizlerde yara almadan böyle bir yangını atlattığınız için tekrar geçmiş olsun

  2. 28 Temmuz 2022, 21:03

    Bilgilendirmeniz icin tesekurler sayin Evren.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!