Hüseyin Vodinalı yazdı…
2022’de ilk brifingleri verdiğinde takibe almıştım.
Dazlak kafalı, son derece mütevazı bir asker tiplemesiydi.
Rusya Federasyonu Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer Savunma Kuvvetleri başkanı Igor Kirillov’dan söz ediyorum.
Kirillov ve başdanışmanı, bu sabah Moskova’daki evinin önündeki skutıra yerleştirilen bir bomba ile öldürüldü.
Bunu yapan Özbek vatandaşı bir kişi yakalandı ve 100 bin dolar karşılığında Ukrayna adına bu suikasti düzenlediğini itiraf etti.
Peki Kirillov’u aslında kim, neden öldürmüştü?
Bu sorunun cevabını verebilmek için biraz geriye gitmemiz gerekir.
Kirillov, 2022’deki özel operasyon ile birlikte ABD, Ukrayna ve biyolojik silah araştırma laboratuvarları arasındaki karmaşık ve karanlık bağları ortaya çıkaran araştırmaları nedeniyle stratejik bir hedef haline gelmişti.
Sürekli açıklamalar yapıyor ve Ukrayna genelindeki 30’a yakın biyolojik silah laboratuvarından ele geçirilen belgeleri yayınlıyordu.
Igor Kirillov Ukrayna topraklarında biyolojik silah araştırma laboratuvarlarının “Bilimsel araştırma” kisvesi altında faaliyet gösterdiğini ve Soros Vakfı, Büyük İlaç şirketlerince finanse edildiğini ifşalıyordu.
Rus General, Obama, Clinton ve Biden isimlerinin de Rusya’yı hedef alan biyolojik silahlar geliştirmekle suçladığı bu laboratuvarlarla bağlantılarını şemalarıyla ortaya koyuyordu.
Bu laboratuvarlarda ölümcül virüslerin geliştirildiğini, bunların kuşlar aracılığıyla dünyaya yayılmak istendiğini ve Ukraynalı akıl hastaları ve askerlerin denek olarak kullanıldığını açıklıyordu.
Rusya, Kirillov ve ekibince toplanan binlerce sayfalık delillerle BM Güvenlik Konseyi’ne de başvurmuş ama elbette bir sonuç alamamıştı.
Kirillov, açıklamalarında bu biyolaboratuvarların oluşturduğu büyük risk konusunda dünyayı uyardı.
ABD ve hempalarının amaçlarının, Rus halkını, sığırlarını ve ekinlerini aynı anda hedef alan genetiği değiştirilmiş biyolojik patojenlerden oluşan bir “evrensel paket” yaratmak olduğunu belirtti.
Bu tür silahların geliştirilmesi, Rus gıda üretimini yok ederek ve nüfusu azaltarak epik boyutlarda bir felakete yol açabilirdi.
Hatta iddiaya göre, Rusya bu faaliyetlerin farkına vardığı için, bu tehlikeli araştırma merkezlerini ortadan kaldırmak amacıyla askeri bir operasyon başlatmaya karar almıştı.
O derece hayati ve dahi ölümcül bir mevzuydu bu yani.
ABD’nin Kiev Büyükelçiliği, Rus Harekatı’nın hemen öncesinde Ukrayna’daki laboratuarlar hakkındaki bilgileri internet sitesinden apar topar kaldırmıştı.
Mart 2022’de Rusya Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Nikolay Patruşev, “Rusya, ABD’nin Ukrayna’daki askeri biyolojik faaliyetlerine ilişkin kanıt toplama sürecini tamamlıyor” demiş ve şunları söylemişti:
“Yakında tüm dünya Amerika Birleşik Devletleri’nin gerçek yüzünü görecek. Bütün dünya, Amerika’nın, insanlar üzerinde insanlık dışı deneylerin yapıldığı Üçüncü Reich (Hitler/Nazi Almanyası) geleneklerinin nadide bir halefi haline geldiğini görecek.”
ÇALIŞMALAR ÇOK ÖNCEDEN BAŞLAMIŞ
ABD Savunma Bakanlığı, Sovyetler Birliği’nin dağılması üzerine Ukrayna’da işe koyulmuş. ABD Federal Tehdit Azaltma Ajansı (DTRA), Ukrayna laboratuvarlarındaki Sovyet araştırmalarının yok edilmesine yardımcı olmak bahanesiyle devreye girmiş.
ABD’nin biyoloji laboratuvarları, eski Sovyetler Birliği, Ortadoğu, Güneydoğu Asya ve Afrika’da 2.1 milyar dolarlık bir Ortak Biyolojik İşbirliği Programı (CBEP) dahilinde, ABD Savunma Bakanlığı’nın Federal Tehdidi Azaltma Ajansı (DTRA) tarafından finanse ediliyor.
2005 ve 2014 yılları arasında, Ukrayna biyolojik laboratuvarları DTRA tarafından devralındı; ABD bunlardan sekizini Ukrayna’da inşa etti.
2016’dan itibaren Ukrayna, DTRA tarafından inşa edilen ve kontrolü altındaki laboratuvarlarda biyolojik silah araştırmaları yaptı.
Yine 2016’da Ukraynalı Nazilerin soyundan gelen ABD vatandaşı ve Nazi torunu Ulana Nadia Suprun, Ukrayna Sağlık Bakan Vekili olarak atandı.
Aynı yıl ciddi bir olay yaşandı. Harkov’daki biyolojik laboratuvarı koruyan Ukrayna askerleri arasında “domuz gribi” salgını çıktı. Askerlerden 20’si öldü, ancak olay örtbas edildi.
HUNTER BIDEN DA İŞİN İÇİNDE
Hunter Biden (Joe Biden’in oğlu) ve Christopher Heinz (Eski ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin üvey oğlu) tarafından kurulan bir yatırım grubu olan Rosemont Capital’in bir yan kuruluşu olan Rosemont Seneca Technology Partners (RSTP), Pentagon ile Ukrayna Sağlık Bakanlığı arasındaki ilişkileri yönetmişti.
Hunter’ın terkedilmiş dizüstü bilgisayarında bulunan e-postalar, biyolojik silah olarak kullanılabilecek pandemiye neden olan hastalıklar üzerinde araştırma konusunda uzmanlaşmış bir Savunma Bakanlığı yüklenicisi olan Metabiota için milyonlarca dolarlık fon sağlanmasına yardımcı olduğunu gösteriyordu.
Babası gibi pedofil ve ayrıca uyuşturucu bağımlısı Hunter ayrıca Metabiota’yı, Ukrayna’daki yüksek biyogüvenlik düzeyi laboratuvarları içeren bir “bilim projesi”ne fon sağlanması için Ukraynalı gaz firması Burisma ile de tanıştırmıştı.
Suikaste kurban giden Korgeneral İgor Kirillov o zaman, “Gelen materyaller, ABD devlet kurumları ile Ukrayna biyolojik faaliyetleri arasındaki etkileşim şemasını izlememize izin veriyor. Başta Hunter Biden tarafından yönetilen Rosemont Seneca yatırım fonu olmak üzere, mevcut ABD liderliğine yakın yapıların bu faaliyetlerinin finansmanına katılımı dikkat çekiyor” demişti.
Kirillov’un ölümü yalnızca Rusya için önemli bir kayıp değil, aynı zamanda küresel şirket çıkarlarının ve Batılı güçlerin pervasız hegemonya arayışlarında ne kadar gözü kara olduğunun da bir göstergesidir.
Rusya, Batı’nın biyolojik tehlikeler yaratmadaki rolünü ifşa etmeye devam ederken, küresel ana akım medya sessizliğini koruyor.
Plandemi ile birlikte ortaya çıkan, biyoteknolojinin silah olarak kullanıldığı küresel bir güç mücadelesi hakkındaki gerçekle yüzleşmekten kaçınıyor.
PUTİN ZOR DURUMDA
Rusya Federasyonu Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer Savunma Kuvvetleri başkanı Igor Kirillov’un sıradan bir apartman dairesinde oturması ve pisi pisine böyle bir suikaste kurban gitmesi Rusya kamuoyunda büyük tepkiye yol açtı.
Suriye hezimeti sonrası bu kez böylesine önemli bir ismin göz göre göre öldürülmesi ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in iradesi de sorgulanmaya başlandı.
Rus devleti ve siyaseti içindeki önemli bazı isimler ve ülke kamuoyu uzun bir süredir Putin’i Ukrayna’da Batı’ya karşı korkakça davrandığı için eleştiriyordu.
Wagner’in kurucusu Prigojin’in Rusya’da bu yüzden darbeye kalkışması hala hafızalarda tazeliğini koruyor.
ABD ve NATO müttefiklerinin Rusya’yı vurmasının vakayı adiye haline gelmesi, Kursk işgali v eson olarak Suriye’deki kaçarcasına hezimet görüntüleri Rusya’nın güçlü imajını zedeliyor.
İgor Kirillov’un ölümü de bu algıların üzerine tuz biber ekmişe benziyor.
Putin tüm bunlara rağmen hala pasifliğini korursa, Rusya’da Batı’nın istediğinin tam tersine bazı işler olabilir düşüncesi hakim oluyor.
Mengele bunlarin ve isbirlikcilerinin yaninda SIFIR kalir !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!