Avatar
Nihat Genç

Hukuku savunmayan ölür!

featured

Nihat Genç yazdı…

BİR

Efsanevi siyahi lider Martin Luther King’in ‘hukuku savunmayan ölür’ cümlesinin bir otuz yıl hayatımda bir anlamı ve karşılığı olmadı ta ki Fetö operasyonlarına kadar.

Sonra bu cümlenin hakikati beynime kazındı, çünkü, Fetö operasyonları ve sonrası, hukuku savunmayan herkes öldü!

Delilsiz belgesiz iftiraları iddialaştıran o yüzlerce Fetö Savcısı bugün nerede, hepsi öldüler, ya kaçtılar ya gizlendiler!

O yıllarda hukuku savunmayan Fetö dışı ve ama Fetö’ye susan güçler de siyasiler/medya da itibarını saygınlığını kaybetti, hepsi yavaş yavaş kalplerde vicdanda öldüler.

Örnek olsun diye, Burhan Kuzu ölmeden ölmüştü, Hüseyin Çelik denen bakan yaşasa ne yaşamasa ne? Bülent Arınç’ın varlığı kimseyi ilgilendirmiyor mu? Ya da örnek olsun diye Nazlı Ilıcak’ından Murat Belgesi’ne Habertürk’üne kadar, bir bakın, yaşıyorlar mı?

HUKUKU SAVUNMAYAN herkes öldü!

Aslında o yıllarda Habertürk ve CNN gibi yandaş kanallar Fetö’nün iftira itham ve iddialarının karşısına geçip Fetö’cü savcıları zorlasaydı, iddialarınız asılsız gülünç deseydi ve bir kamuoyu desteği oluştursaydı, bugün yüzlerce savcı vatan haini damgasıyla yurt dışına kaçmak zorunda kalmazdı.

Yani medya ve kamuoyu da Fetö’cü savcıların hukuksuzluklarına çanak tutarak aslında çanak tuttuklarını ve kendilerini öldürmüş oldular!

İKİ

Kurtuluş Savaşı dört yıl Fetö’nün hukuku ve ülkeyi operasyonlarla işgal süreci sekiz yıl sürdü ve o meşum karanlık dönemde en çok söylediğim laftı:

Efendi’nin hukuku olmaz!

Efendi’nin hukuku olursa DEVLET olmaz.

Ki, 15 Temmuz Gecesi efendinin hukukuyla yola çıkanlar ve işbirlikçileri gördü ki ortada bir DEVLET kalmadı.

Aynı cümleyi galiba daha çok kullanacağız:

Sarayın hukuku olmaz. Sarayın hukuku olursa devletin hukuku olmaz ve ortada devlet kalmaz!

ÜÇ

Amiraller bildirisine açılan dava sonrası savcının hazırladığı iddianameyi okuduk.

Bir ‘dejavu’ yaşıyoruz.

İhanet ve hukuksuzluğun onca acı tecrübesinden bir toplum hiç mi ders çıkarmaz!

İddianamede yine hukuki bir belge gerekçe dayanak hiç yok!

Yine zorlama, yine maksat, yine niyet, yine sindirmek korkutmak için ‘hukuk’ kullanılıyor!

Yine suç oluşturacak isnat edilecek yer/zaman/ifade/bağlantı/amaç/örgüt vb. iddianamede yok!

Çünkü emekli askerler her yurttaş gibi ifade özgürlüğünü kullanmış, bu kadar, bu bir anayasal haktır!

Zorladıkça (dingili) devleti ve hukuku yıkar, devlete ve hukuka olan güveni itibarı paramparça edersiniz!

DÖRT

Savcılık iddialarına dayanak bulamayınca, siyasi liderlerin sözlerini iddianameye taşımış, Akşener’in ‘zevzek’, Bahçeli’nin ‘apoletlerini sökün’ ve Babacan ve Davutoğlu’nun çirkin ithamlarını…

Yani, toprak bütünlüğüne bağlı, anayasaya bağlı ve hukuka bağlı ve Cumhuriyet’in kuruluş antlaşmalarına bağlı yüksek soylu subayların karşısında, görüyoruz ki, birbiriyle siyaseten hiç anlaşamayan Tayyip Erdoğan’la Akşener, Babacan’ı Davutoğlu’su Doğu Perinçek’i vb. hepsi aynı hizada mevzilenmiş.

Ki, Akşener’in partisi Fetö’cülerle dolu, ki, Davutoğlu ve Babacan siyaseten eyaletçi/federasyoncu/açılımcı yani ülkeyi böleceklerini deklare etmiş insanlar…

Ülkeyi bölmeyi ilan etmiş insanlar toprak bütünlüğüne ve anayasaya bağlı ve hukuka bağlı ve Cumhuriyet kazanım ve antlaşmalarına bağlı soylu subaylara karşı ileri geri mesnetsiz ve siyasi öfkeyle konuşuyor ve bunlar da savcının iddiasını güçlendirmek maksadıyla iddianameye giriyor!

Aslında savcı bilmeden siyasi fotoğrafı ortaya koymuş! Türk Ordusunu lağveden NATO ve Amerikancı güçler hızını hala alamamış!

Emekli etmişler, dağıtmışlar, kodese atmışlar, hırslarını alamamış, şimdi de şunu söylemek istiyorlar: Kökünüz kazınacak, zerreniz olmayacak. Esameniz okunmayacak. Hiçbirinizin bir cumhuriyetçi vatansever olarak yaşamanıza konuşmanıza asla izin vermeyeceğiz.

Ki, Türkiye’de bugün dizayn edilen siyasi kadrolar içinde ‘milli, yerli, vatansever, cumhuriyetçi’ adaylar ve görüşleri neden bulamıyoruz sorusunun da cevabı, iktidar-muhalif aynı ittifak içinde yani Türk siyasetini iktidarı muhalefeti dizayn eden aynı küresel ‘statüko’! Buradan şu sonuç çıkıyor, 15 Temmuz’da Fetö yenilmedi sadece gücünü başka partilere transfer etti!  

BEŞ

Soylu subaylarımızla Fetö operasyonları sürecinde çoğuyla da hapishane ve kapısında tanıştım.

Şaşırdığım şu oldu.

Türk siyaset ve akademi ve medyasındaki entelektüel kalibreden haberdar bir yazarım, gördüm ki, bu insanlar Türkiye’nin en bilgili donanımlı insanları.

Ve hatta içlerinde dünya çapında bilgi ve tecrübeye sahip beş-on isim var, ve hatta, yüzlercesi dış politikaya ve Türkiye’nin hafızasına sahip insanlar, ki, çoğunu ekranlardan da tanıyorsunuz.

Bu kadar yüksek bilgi ve birikim ve donanım sahibi insanları Pentagon emekli olduklarında dahi bırakmıyor ve Pentagon’a danışman, bir üst kurul, senatomsu bir şey yapıp ölünceye kadar tecrübelerinden rapor ve fikir ve danışmanlık hizmeti alıyor.

Biz ise devletin beyni ve hafızası olan bu insanları kodese gönderiyoruz!

Devletin beyni ve hafızası olan bu donanımlı insanları biz ise suçlamak karalamak iftira atmak için Fetö’yle yarışıyoruz, olacak şey değil!

Bunun adına, milli tohumların yaylaların madenlerin sahillerin milli yazarların milli sanayinin milli olan ne varsa yağmalanması talan edilmesi ya da ülkenin hazinelerini çöpe atmak ya da siyasetin biyoyakıt’ında kullanmak, denir.

Ve organizması hormonlaşmış ya da bozulmuş tarikatçı mezhepçi NATO’cu sıcak paracı güçlerle ülkenin akademisini medyasını siyasetini baştan sona istila eden SÜPER OT’lar yetiştirmek istiyorlar, ki, başardılar…

ALTI

İddianameyi yazan sayın savcı!

Yanlış yoldasınız!

Cumhuriyet’e ve toprak bütünlüğüne ve anayasaya bağlı soylu subaylarımızı güncel siyaset ve siyasilerin ve sarayın ve efendilerin gücü ve baskısıyla mahkûm edebilirsiniz, ama, bundan  ilk önce hukuk sonra devlet zarar görür, ve önemlisi.

İtibarı yıkılan yalnızca hukuk ve devlet olmaz!

Bizler dünden acı ve çok trajik dersler çıkarttık!

Gücümüz yazımız bileklerimiz sesimiz yettiğince soylu askerlerimizin ifade özgürlüğünü her şartta ve tezahürde savunacağız.

İçeri atılırız atılmayız bilemem ancak Silivri yıllarında olduğu gibi, aynı cezaevlerinin kapısında dış duvarında yatar, nöbet bekleriz, çünkü, hukuku savunmazsak sadece hukuku ihlal edenler değil sizler bizler hepimiz ölürüz! Çünkü hukuku savunmazsak devlet ölür, anayasamız milli egemenliğimiz Cumhuriyet’imiz ve bizi birarada tutan değerlerin-imkanların-yasaların hepsi ölür!

Yani kardeşlerim, cumhuriyet için, hukuk için, toprak bütünlüğümüz için, anayasanın çignenememesi için ve ifade özgürlüğü için, burada, yine bir DAHA NÖBETTEYİZ!

YEDİ

Sayın savcı, bu ülkede sadece İslamcılar yaşarsa sadece sağcılar sadece solcular sadece Cumhuriyetçiler yaşarsa, sadece kendileri yaşayan bir rejimin adı: DİKTATÖRLÜKTÜR!

Bu topraklarda hep birlikte yaşamak için de tek yol Hukuk’tur!

Bu iddianameden benim anladığım bilinmez bir güç toprak bütünlüğüne ve Cumhuriyet’e bağlı tek bir ses kalmasın, lağv edilsin, sindirilsin, yok edilsin, sesleri solukları çıkmasın istiyor.

Yani, düşünün, milli kurtuluş savaşıyla kazandığımız milli egemenliğimizle perçilendiğimiz anayasal ve hukuki kazanımların gücüyle Cumhuriyet’e bağlı bizleri/yurttaşları bir gizemli güç konuşmasın savunmasın diye asılsız mesnetsiz iddialarla bertaraf etmeye/imha etmeye/mahkûm etmeye/kirletmeye çalışıyor!

Şunu diyorlar, milli bir tepki vermeyin, milli bir ses istemiyoruz, artık bu topraklarda Cumhuriyet ve kazanımları ve toprak bütünlüğüne bağlı yazarlarla fikirler siyasiler hiç istemiyoruz!

Biz de şunu diyoruz!

Hiç kimse ‘benden’ muhalifliğimi alamaz!

Hiç kimse benden siyasi itirazlarımı alamaz!

Hiç kimse benden yazıya kelimelere dönüşmüş isyanımı öfkemi heyecanımı ve coşkularımı alamaz!

Hiç kimse benden hukuk karşısında herkes eşittir diyen insanlık ideallerimi çalamaz, alamaz!

Biz, milli egemenliğimizin çocuklarıyız, efendi tanımadık, eyvallahsız yaşadık!

Büyük Türk Milleti’ni var eden değerleri/kazanımları elimizden almaya tarih boyu hiç kimsenin gücü yetmedi, yetmeyecek!

Ey Türk Milleti’nin büyük bağımsız Cumhuriyet’i, çok büyüksün, hala korkuyor hala panikteler! Hala hepsini yok edemedik telaşındalar! Hala işlerini güçlerini bırakmışlar alayı bir olmuş senin toprak bütünlüğüne senin milli güvenliğin ve bekan antlaşmalarına, ve senin bağımsız anayasana saldırıyorlar!

Yaşasın Türk Milleti’nin en büyük hazinesi, iradesi ve sesi ve bağımsızlığının sönmeyecek meşalesi: Cumhuriyet!

Hukuku savunmayan ölür!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

11 Yorum

  1. “Çürümenin alfabesi” başlıklı köşe yazısında

    İsmail Kılıçarslan sizden bahsetmiş Nihat Genç abi..Bir bakın isterseniz.

  2. 11 Aralık 2021, 08:19

    Biz bu onurlu subaylarımızın aileleriyle temas etmek, onlara destek vermek ve yardımcı olmak istiyoruz. Dünü unutmadık yarına (iddianamenin kabul edilmesine) hazırlıklı olmalıyız.

  3. Kaleminize sağlık Nihat Bey. Sonsuza kadar Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Türkiyem. Güzel ülkem şehit kanıyla kuruldu.

  4. 10 Aralık 2021, 09:15

    GÖNLÜNÜZE SAĞLIK, BEN DE BU YAZINIZIN ALTINA İMZAMI ATARIM. YAŞASIN CUMHURİYET. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

  5. Nihat bey yüreğinize sağlık. Türkiye Türklerindir!

  6. 9 Aralık 2021, 18:37

    Helal kardeşim , şu andan itibaren yaşadığımız müddetçe yanındayız…

  7. 9 Aralık 2021, 11:01

    Amirallerin montrö duyurusunun altına imza atarım.Benide onlarla yargılanma şerefine ulaştırmak için ne yapmam lazım.Adliye önünde imza masası olabilirmi.Fetö gitti bu kimin kumpası metö nünmü haramilerinmi

  8. Büyük ve asil Cumhuriyet’ imizin büyük yazarı hiç kimseye eyvallahı olmayan Sayın Nihat Genç, sonsuz teşekkürler…

  9. Bizim Atatürk aşımız var.

  10. olağanüstü bir yazı..Cumhuriyet bağımsızlığımızdır..
    ATAMIZA, VATANIMIZA VE CUMHURİYETİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ
    Sağolun, varolun Nihat GENÇ

  11. Dünya değişecekse, BİZ değiştireceğiz!

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!