Avatar
Nihat Genç

Taha Akyol denilen komplocu

featured

Nihat Genç yazdı…

Bu ülkede iktidar değişse de liberal, İslamcı, holdingci ve açılımcı düzen değişmez!

Çünkü yeni papayı seçme hakkına sahip kardinaller (İslamcı ve liberal) holding medyası düzeninde aynen yerlerinde duruyor!

İktidarı muhalefeti sıcak paracı, açılımcı, AB’ci, Kemal Dervişçi, gözü kapalı NATO’cu ve İslamcı ve tarikatçıdır!

Değişen, isimler ve tabela olur!

İşte Yeni CHP’yi çılgınca dünkü FETÖ’cüler dünkü AKP’liler posterci Atatürkçülerle birlikte alkışlıyor!

Yeni CHP köklerini inkar ettiği için çok mutlular!

Yeni CHP Seyid Rızacılar ve Şeyh Saidcilerle içi içe olduğu için zevkten dört köşeler!

Kimdir bunlar, dünkü Özalcılar, dünkü FETÖ’cüler, dünkü liberaller, dünkü İslamcılar, dünkü Ekmeleddinciler, dünkü Altılı Masacılar, dünkü Cumhuriyet düşmanları, dünkü AKP’liler, bugün hepsi İmameci olmuş!

Sömürgeci holding düzeni ülkemizde elli yılda çok güçlü ve çok renkli sağlı sollu bir kullanışlı yazar düzeni kurmuş birbirlerine yedeklenmiştir!

FETÖ şeytan ilan edilip kovulana kadar akıllarına kralı-reisi eleştirmek hiç gelmemişti!

Biri gider biri gelir, seçimlerle bir nefes alalım diyen seçmen de her defasında avcunu yalar!

Çünkü sandıkların holding düzenini değiştirme gücü yoktur!

İşte ulu statükonun gücü hepsini İmamenin ipine tesbih taneleri gibi dizdi!

12 Eylül olur kullandığı milliyetçileri, Balyoz olur, kullandığı NATO subaylarını içeri atar, ama hep Cumhuriyet düşmanları ve İslamcıların önünü açar, kuklalardan kahramanlar üretir ve başınızı döndürür, dekor değişip sahne döner ama oyuncular aynıdır!

Çünkü milletçe paranoya sahibiyiz! Bir ülkemiz olduğunu sanıyoruz! Bir ülkemiz olduğu sadece haritada doğru!

Bir yarım asırdır bir milli istihbaratımız olduğunu sandık! Bir yarım asırdır milli bir ordumuz olduğunu varsaydık! Bir yarım asır milli siyasi kurumlarımızı biz yönetiyoruz sandık!

Biz sadece öyle sandık! Ortak paranoyamız devam ediyor kitleler hala bir Cumhuriyetleri ve devletleri olduğunu sanıyor ve yeni kurtarıcılarına sarılıyor!

Türkiye 1950’li yıllarda NATO’ya elini verdi ve NATO bağırsaklarına beynine kadar sızdı ve ele geçirdi!

Bizi dövüyor, işkence yapıyor, dayatıyor ve her istediğini yaptırtıyor, aydınlarımızı öldürtüyor, partiler kuruyor, tezgahlar kumpaslarla bizi köle gibi kullanıyor, topraklarımızı sömürüyor ve her dönem halkı çaresiz ve sıcak parasına ve bir kuru ekmeğe muhtaç bırakıyor ve orduda hukukta siyasette cumhuriyetçi kim varsa tasfiye ediyor, şimdi yeniden anayasayı değiştirip sadece lafzı kalan Cumhuriyet’in lafını da kaldırıp yüce yargıda yargılanmamak için tam rahat edecekler!

Nasıl? Yazarlarınızı holdinglerinizi istihbaratınızı ve muslukları ele geçirerek!

Bir seçim sonrası yine döndük başa, hadi yine soralım, sandıktaki milli irade, isimler/tabela mı yoksa soygun düzeni mi değişsin istiyor!

Soygun düzenini değiştiremiyorsa ve değiştireceğine dair bir programı söylemi hiç yoksa milli irade diye bir şey yok!

Cumhuriyetçi Vatansever bir yazar olarak soygun düzeninin bu düzenle değiştirilemeyeceğini anlatmaktan yorulmayacağım!

Bu yüzden hedefimizde iktidarın yedeği olarak hazırlanmış, kullanışlı, kukla, papağan, şakşakçı, tekrarcı, algıcı, manipülatör, bu bomboş sahtekarları, dünden haberi olmayan, yeni yetişen gençlere ifşa etmekten geri durmayacağız, kurdukları manipülatif dille baş etmek mümkün görünmese de!

Şu cümleler Taha Akyol’un son yazısından, buyrun:

‘Evvela, dünyayı doğru okumak zorundayız. Siyasi konuşmalarda, iktidarın kontrolündeki medya yayınlarında, TRT dizilerinde telkin edilen “dış güçler” algısının gerçek olmadığı anlaşılmalıdır. 6 Şubat depremi hakikaten asrın felaketiydi. Hangi “dış güç” bundan istifade etmeye kalktı? Niye “ekonomimize saldırı” düzenlemediler?

Aksine, en büyük yardım, “Haçlı ittifakı” denilen AB’den geliyor!’

Taha Akyol’u bu ülkede en iyi Nihat Genç tanır, takibimdedir, kısa yazı istiyorsanız gerisini okumayın, beş para etmez kullanışlı elemandır, vücuda sızmış civa gibidir, kanser eder!

Ama Taha Akyol’u tanırsanız komplonun ve entelektüel sefaletimizin köklerini ve sağcı muhafazakar kitlenin elli uzun yılda beynini kimler nasıl yıkadı birazcık ucundan anlarsınız!

Bu adamlar cumhuriyet düşmanlığı için yetiştirilmiştir, sayıları yüzlercedir ve dozları ve renkleri çeşitli halen irili ufaklı medyanın her yerindedir!

Bu adamlar gider yeni yavruları gelir!

Bu kıskaçtan kurtulma imkanı yoktur, bu adamlar gider, aynı laflarla beyin yıkayan yine istihbarat yetiştirmesi dozajı rengi farklı bir ton sizdenmiş gibi görünen posterciler gelir!

Kökenlerine inerseniz hepsinin istisnasız göbekten bağlı olduğu bir siyaset ayağı vardır, mutlaka holding ayakları vardır ve mutlaka kökleşmiş bir istihbarat ayakları vardır!

İstisnasız hep kuru yavan ve tekrar yazılar yazar ve beyin yıkamada ellerine kimse su dökemez!

İstisnasız hepsi duygusuz poker suratlıdır ve hiçbirinin acı ve keder veren tek satır yazabilme kabiliyeti olmamıştır!

Mizah duyguları hiç yoktur ve ego, narsizm ve bilmişlikleri, insan sınırlarını patlatmış karikatür kahramanlarına dönüştürmüştür!

Sloganlara karşıyız deyip slogan gibi beylik-kalıp cümlelerle konuşmaktan hiç utanmazlar!

Siyaset iki kutuplu siyah-beyaz değil gri alanlar da vardır, gibi, harcıalem lafları milyon kez kullanmışlar, ancak, kendileri hep en derin en karanlık taraftadır!

Toprağın bağrındaki hançerdir ve çer çöp moloz kadar değerleri olmayan alınıp satılabilen mallardır bunlar!

Bilmiş birkaç anekdot ve yazar ismi vererek cahil okuyucu üzerinde muazzam bir manipülede ustalaşmışlardır, boşuna uğraşmayın bu manipülatif dilin çok ekmeğini yemişlerdir değişmeleri mümkün değildir!

Empati duygusu ve vicdanı olmayan yazar olamaz!

Ve bu abiler holding ve istihbarat korumasında bir ömür sürmüşlerdir, birileri onları çok uzak mesafeden soğuk ve tepeden ve buyurgan ve çok bilmiş yemiş yutmuş allame havalarında konuşturur!

Yani arkaları sağlama alınmış güvende ne sallasak yerler düşüncesiyle dünü bugünü olayları olguları işlerine geldiği gibi çarpıtarak konuşurlar!

Düşünün, milyon kez ‘evrensel hukuk’ deyip sonunda hukuku cami hocası olamayacak donunu kokladıkları FETÖ’cülere teslim ettiklerinde utanacaklarına hayatlarının en büyük bayramı kabul edip göbek atmışlardı!

O milyon kez her cümle her konuşmalarına mutlaka soktukları ‘evrensel hukuk’ mesela İslamcıların yolsuzluklarında Ergenekon operasyonlarında nereye kayboldu!

Türk ordusu ve hukukunu AKP’yle birlikte yıkmaktan zafer ve fetih duygusu ve sarhoşluk duymuşlardır!

Hala Cumhuriyet’i yıktıkları için kendilerini AKP’nin ilk günleri ne güzeldi deyip kahramanca övünürler!

Ve şu anda tesbihin imamesi hazır, güya Atatürkçüsü, liberali, İslamcısı, FETÖ’cüsü, alayı, yine aynı tesbihe dizilmek için sıra olmuşlar!

Argümanları, kıyasları, akıl yürütmeleri, kullandıkları harcıalem soyut kavramları, saçmalıklarla doludur!

Tek güvendikleri okuyucunun hafızasızlığı ve değneksiz köydür!

Hukuk Felsefesi bilmeden kes-yapıştır hukuk yazan, siyaset felsefesi bilmeden kes-yapıştır siyaset yazan, mesela Taha Akyol bu ülkede kendini piyasa eden bu bomboş adamların önde gidenidir!

Milyon kez hukukun üstünlüğü diye diye FETÖ’ye ve İslamcılara anahtar teslim hukuku teslim ettiler!

Ve elli yıl sonra geriye dönüp bu adamlar kimlere hizmet etmiş, neye hizmet etmiş diye sorduğunuzda; enayi yerine koyulduğunuzu ve kaybolan koca bir elli yıl ve yıkılmış bir Cumhuriyet ve parayla satın alınmış yüzlerce gazeteci yazar ve memleketin sahibi gibi dokunulmazlık edinmiş holdingleri görürsünüz!

Elli uzun yıl Kemal Derviş’i ve aynı anda Fethullah Gülen’i ‘mehdi’ gibi gören nice yazılarına şahit olduk!

Şu terkibin güzelliğine bakar mısınız: Kemal Derviş ve FETÖ!

İkisini de ‘mehdi’ gibi karşıladılar!

Ve bu iki mehdiyi de akılcı, rasyonel, hukuk, özgürlük, dünyayla bütünleşmek, gibi kavramlar ışığında okuyucuya ve kitlelere yedirdiler!

İncelenmeyi eleştirilmeyi ciddiye alınmayı hak eden tek bir kitabı yoktur! Saçma sapan dizin oluşturan birkaç kavram seti vardır, harcanan vakte yazık, işte alın size, yukarıdaki ilk cümlesi:

‘Evvela dünyayı doğru okumak zorundayız’ diye başlıyor!

Laftaki bilmişlik, felsefe ve kürsüden vaaz veren yüksekliğe bakar mısınız?

Ne kadar düzgün aklı başında ‘rasyonel’(?) bir cümle gibi görünüyor ve bu cümleyi hiç yüzü kızarmadan 2024 yılında bugün söyleyebiliyor!

Bu satırları yazan Taha Akyol 2010’lu yıllarda Davutoğlu’nun Suriye Savaşı’na en büyük desteği veren yazardı!

Sormak lazım, niye kendisi dünyayı doğru okuyamamış!

Ve ‘dünyayı doğru okumak lazım’ derken, soğuk, kararlı, bilgece üslubundan zerrece tereddüt duymuyor, adamdaki kalkmış buruna bak!

Oysa bu sözü söyleyebilmek için insanda yüz olmalı!

Ne kadar yüksek bir tepeden üstelik kırbaç gibi sallıyor!

Suriye’de milyonlarca Müslümanı Müslümana kırdıran bir Cumhuriyetçi siyasetçi olsaydı, herhalde Hitler, Stalin yakıştırmalarıyla üstünde tepinmeye devam ederler ya da nihayet Silivri’ye tıkmak için gerçek bir bahane belge bulmuş olurlardı!

Yurtta Sulh Cihanda Sulh, diyen Atatürk’ü diktatör ilan etmelerinin sebebi de buydu!

Bu güruhun yazarları Suriye savaşını kimi ümmet Osmanlı diye kimi ‘dünyaya açılmak’ zulme zalime diktatörlüğe karşı olmak diye yorumladı!

Suriye savaşının sonuçları milyonlarca Müslüman Müslümana kırdırıldı ve on milyonlar göç etti!

Milyonlarca Müslümanın kanını içtiler ve hiç utanmadılar!

Tek satır, hiç, şurada hata yaptık, demediler, hiç, yanlıştı, demediler, hiç pişmanlık duymadılar ve kimse de yakalarına yapışmadı çünkü Suriye savaşının büyük insanlık suçunda iktidarla ortaktılar!

Hesap sorulmadığı için kaldıkları yerden sallamaya devam ediyorlar ve bugün ‘dünyayı doğru okumak lazım’ diye cümle kuracak yüzü bulabilecek yer mekan mahfil hala kendilerine bulabiliyorlar, kim tarafından, Suriye Fatih’i Davutoğlu tarafından!

Ve aynı cümlede ‘Haçlı İttifakı’ lafını kullananları aşağılıyor!

Yukarıdaki cümlesinde alay ettiği ‘haçlı ittifakı’ Suriye Savaşı’nda yanına IŞİD’i de alarak saldırıya geçmedi mi?

İyi de Taha Akyol Bey, Afganistan’ı Irak’ı Suriye’yi kim parçaladı, Cezayir’de iç savaşı kim çıkardı, Mısır’ı altını üstüne kim getirdi, Türk ordusuna kumpasları kim kurdu?

Hadi dediğin gibi olsun, ‘haçlı ittifakına’ inanmayalım, peki bizi döven parçalayan bombalayan şehit eden kimlerdir?

Haçlı ittifakı lafıyla alay ederek bizleri patolojik, hasta, dangalak, kafayı sıyırmış, gösterip güya aşağılıyor?

Demek ki Orta-Doğu toprakları tarihinin en kanlı savaşlarını yaşarken coğrafya lime lime parçalanırken Taha Akyol bey görmemiş hiç duymamış!

Ve kendisi FETÖ’ye en büyük desteği veren yazardı, sormak lazım, niye kendisi dünyayı doğru okuyamamış!

FETÖ Haçlı ittifakı katılıma fetva vermek için o kadar ileri gitti ki kelimeyi şehadeti dahi değiştirmişti!

Kelimeyi şehadeti değiştiren haşa Atatürk olsaydı, herhalde Anıtkabir’i havaya uçururdunuz!

Kendisi, Özal’a Demirel’e Tansu’ya ve holding medyasıyla siyasete kan kusturan Aydın Doğan’a ve sonra AKP’ye en büyük desteği veren yazardı, sormak lazım, niye kendisi dünyayı doğru okuyamamış!

Elli uzun yıl aldanmış, kitleleri kandırmış ve desteklediği övdüğü siyasiler tarafından ülke ve Orta-Doğu harabeye çevrilmiş ama bizimki hala ‘dünyayı doğru okumak lazım’ diye vaaz verip aklınca çocuk kandırmaya devam ediyor!

Sorun da burada sağcı muhafazakar yapılarda bu yalan yanlış bilgilerle inşa edilmiş algıyı yiyecek hafızasız kıt zekalı çocukların sayısı çok fazla, aynı okuyucu türü, şimdi muhalefet tarafında!

Kendisi neo-libarellere ve yeni dünya düzenine en büyük desteği veren yazardı, niye kendisi dünyayı doğru okuyamamış!

Atatürk ve Tek Parti dönemi üzerinde tepinip Cumhuriyet’i gargaraya getirip bulanıklaştırıp değersizleştiren nice kitabı yazısı vardır!

Aklınca Cumhuriyeti karalamak gargaraya getirmek ve gözden düşürmek için bir ömür harcamıştır!

Cumhuriyeti güya gömüyor ama ‘demokrasiyi’ de aklınca ideal kavram olarak göklere çıkartıp beyin yıkıyor!

Demokrasi gibi emmeye gömmeye çok bereketli çok esnek lastik gibi bir kavramı soyutlayıp alt metinde aklınca Cumhuriyet’e alternatif ve sinsice Cumhuriyet düşmanlığına mühimmat yapabilen bir hokkabazlık! Hokus pokus gitti Cumhuriyet yaşasın geldi demokrasi!

Cumhuriyet denince nefretle kudurup nevri dönen liberal ve İslamcı kitleler herhalde ne dediğini anlıyor olmalılar!

Cumhuriyet olmadan ‘demokrasi’ olabilir mi, işte İslamcılar iktidarda, olabildi mi?

Önce bir milli bir istiklalin olacak, sonra milli bir iktisadın olacak, işte, milli istiklali olmadan ya FETÖ’yü ya AKP’yi zenginleştirirsin ya da İsrail’le el altından ticarete mecbur kalırsın! İşte milli iktisadın olmadan her dönem sıcak para yuların boyunduruğun olur!

Sormak lazım, batı dışı toprakların en büyük istiklal savaşı ve dünya devrimlerinin en hafifi en kansızı Cumhuriyetin inşasına büyümesine anlaşılmasına peşin-peşin kafadan karşı çıkıp neden hiç şans tanımadınız!

Niçin bütün varlığınız Cumhuriyet devrimleriyle dalga geçmeye odaklandı?

Şapkaya karşı çıkan sarıklı hocalardan din mazlumları din evliyaları din kahramanları yaratıp şapka devrimi üzerinden Tek Parti dönemini dünyanın en büyük felaketi holokost gibi bugünkü Gazze soykırımı gibi affedilmez bağışlanmaz insanlık suçları olarak gösterdiniz! Şapka sarık üzerinden dramlar melodramlar trajediler yarattınız!

Cumhuriyet’e nasıl ve nereden saldıracaklarını şaşırdılar, önce halka uzak tepeden inmeci dediler, sonra ideolojisini sakat buldular, yetmedi Atatürk ve arkadaşlarıyla ihtilaflarını bahane edip Cumhuriyet bir yalandıya getirdiler!

Sonra, milliyetçiliğini ve bağımsızlığını ve milli kamu teşebbüslerini bin ayrı yerden lime lime ettiler, sonuç, bütün milli iktisadi kamu teşebbüslerinin satılıp bağlanmış köpeği oldukları holding patronlarının nüfuzuna geçirdiler!

Kamu teşebbüsleri akıllarınca ekonomiye yüktü, küflüydü, hantal bürokrasiye gömülmüştü, rantabl değildi, istihdamı çok fazlaydı, bu çağda devlet eliyle teşebbüs olacak şey miydi, devlet hafiflemeli denilip alayını üç-beş kuruş gibi sembolik rakamlara sattırdılar ve patronları o milli fabrikaları yıkıp arsasına oturdular!

Ve sonra gördük ki Atatürk’e nankörce saldıranların alkışladıkları övdükleri baş tacı ettikleri isimler: Fetö, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan, Kemal Derviş, Ekmeleddin ve şimdi İmame!

Cumhuriyet evrensel bir rejimin adıdır, siyaset tarihi ve siyaset felsefesini açıp okursunuz, ancak, Taha Akyol, Atatürk arkadaşlarına güya kötülük-yanlış (?) yapmış mış imalarıyla Cumhuriyetin değerleri ve kazanımlarını bir çırpıda İslamcılar ve liberaller lehine yok sayıp tarihten düşürüp geriye de elinde bir tek ‘demokrasi’ kalmış!

Sonuç, milli egemenlik yok, milli egemenlikle inşa edilmiş milli kurumlar, meclis, bağımsız mahkemeler yok, ne kaldı ellerinde: demokrasi!

Cumhuriyet yerine monte etmeye çalıştığı ‘demokrasi’ de sakın gülmeyin, sıcak para ve uluslararası şirketlere güven vermede kullanıyor, ah ne ala!

Sonuç, Türkiye’nin elinde tek şansı kalmış: uluslararası yatırımcılar! Bağımsız yargıyı da halkın refahı için değil uluslararası yatırımcılara güven vermek için isteyen bir demokrasi türü!

Milli egemenliği milli ekonomiyi hiç ciddiye almayan demokrasinin bu türünü icat eden de kendileri, ki, demokrasiyi etnik dayatmalara kapı açmak için kullandıklarını da cin gibi biliyorlar!

Ve Kazım Karabekir, Rauf Orbay, gibi, milli kahramanları Cumhuriyet karşıtı ve aleyhine konuşturup lafı PKK’lılar gibi zaten Cumhuriyet’in kuruluşu ‘hatalıydı’ ‘sakattı’ya getiren kendileri!

Ve milli egemenlikle kazanılmış vatan topraklarını açılımla masaya getirtip ona buna peşkeş çekme hakkını kendilerinde gördüler! Karşılarına Azerbaycanlı Neriman Nerimanov’un Karabağ’ı verelim diyenlere  ‘vatan senin .ötün mü istediğine verirsin!’ diyecek kimse çıkmadı!

Bugün başta Kılıçdaroğlu ve yeni CHP’lilerin ağzındaki Birinci meclise döneceğiz, ne demek, Türkiye Cumhuriyetini inşa eden İkinci Meclisi ve anayasasını kabul etmiyoruz, inkar ediyoruz, demek!

Çünkü birinci meclis çok etnik ve mezhep ve din adamlarıyla çok özgürlükçü bir meclismiş tezini işleyen hem iktidar hem muhalefet!

Dün Kılıçdaroğlu açılımcı tezlerine tıpış tıpış yani argosu .ike .ike oy vereceksiniz’e nasıl mecbur ettiyse, dört sene geçer, aynı güruh aynı açılımcı tezlere yine tıpış tıpış bu kullanışlı yazarlar sayesinde sizi yine mahküm ederler!

Milli istiklalimiz ve egemenliğimizi ve anayasamızı inşa eden II. Meclis ise tek tipçi tek kimlikli yurttaş yetiştirerek dünyanın en ağır suçunu işlemiş(?) diktatörlüğün ta kendisi imiş miş!

Cumhuriyet kavramının tarihi ve evrensel itibarını okuyucunun nezdinde yıpratmak için, o, ona bunu dedi, bakın bu kitapta bunu dedi, diye tarih felsefesi hiç bilmeyen şarlatan İslamcı tarihçilerin metodunu ve dilini kullanmaktan hiç yorulmadılar!

Kemalizmi krimanilize etmek için elli uzun yıl aralıksız yazdılar ve milli istiklalimizin anayasasını hukukunu diktatörlükle suçlamak için  ‘jakopen’ etiketi yapıştırıp konuştular!

Bütün dünyayı değiştiren ve tarihlerin gelmiş geçmiş en geçerli siyasi kurumlarını (anayasa-bağımsız mahkemeler-milli irade-seçim) inşa eden Fransız İhtilali de Taha Akyol’un gözünde dünyanın en büyük canavarı: jakopenlerin işidir!

Oysa gettoda tecrit yaşayıp insan yerine koyulmayan Yahudilere yurttaşlık haklarını veren de Cumhuriyet’tir, padişahların-kralların/kilisenin kölesi olmuş hiçbir hakkı olmayan tebasına kişisel haklarını özgürlüklerini veren de jakopenlerdir!

Fetö ve AKP’nin savcıları, tarikatları, imtiyazlıları, holdingleri, kendi adamlarının yolsuzluklarını sorgulayabildi mi, hayır!

Hukuk felsefesi antik çağlardan beri tam da bunu tartışır, kendini üstün imtiyazlı gören ilahi emirciler dinciler kilise kendi iktidarlarına dava açamazlar!

Tam tersi tarihlerde ilk defa ayrım gayrım ve imtiyaz ve padişah demeden herkesi yargılayan bağımsız mahkemeleri inşa eden jakopenler düşmanlaştırdığınız Cumhuriyeti insanlıkla tanıştıran ilk büyük devrimcilerdir!

Seçme, seçilme, sandık, halkın iradesi, milli meclis ve denetim kurumları ve bağımsız medya gibi demokrasinin en hayati kurumlarını inşa eden de jakobenlerdir!

Ama siz göbekten bağlandığınız uluslararası şirketlerin milli iradeyi, denetimi, meclisi, imtiyaz ve nüfuzlarıyla devreden çıkartan holding ve neo-liberal başka bir tür demokrasiyi övüyorsunuz!

Sömürgeci holdingleri koruyan halksız meclissiz iradesiz bir demokrasiyi!

Bu yüzden Taha Akyol’un literatüründe Cumhuriyet rejiminin en büyük düşmanı imtiyazlılar, derebeyler, toprak ağaları, nüfuz sahipleri, medya manipülatörü holding yayıncılığı, mübarek şeyhler, Fetöler, Menziller, hiçbir zaman eleştirilmemiştir! Ve yasalar hiçbirine işlememiştir ve bundan tek satır şikayeti olmamıştır!

Aksine Taha Akyollar’ın gözünde Demokrat Parti’nin iktidarıyla toprak ağaları, şeyhler, mübarekler, demokrasi devriminin muhteşem kahramanlarıdır!

Aklını jakopenle bozan sadece Taha Akyol değildir, tarikatlar, İslamcılar, kralcılar, kilise, holdingler, uluslararası şirketler jakobenlerden nefret eder! Çünkü jakopen, imtiyaza karşıdır, çünkü jakopen için kral, kilise, mübarek değil herkes ve yurttaş vardır!

Hukuk karşısında herkes gibi eşit olmak imtiyazlıların (holdinglerin tarikatların) ağrına gider, mahkemede sıradan insan gibi yargılanmayı hiç istemezler! Kendilerini feodal çağlardaki gibi yasaların üstünde görürler! Dokunulmazdırlar! Mübarektirler!

İstiyorlar ki holdinglerin tarikatların uluslararası şirketlerin önüne kimse geçmesin hukuk zorluk engel çıkartmasın! Yaylalarımızı ormanlarımızı işgal ve yağmasını kimse soruşturmasın!

Sömürgeci şirketlerin ve tarikatların yağmasına karşı Taha Akyol’un tek bir yazısı acaba neden yoktur ve Taha Akyol gibilerin icat ettiği demokrasinin gücü direnci esamesi niye yoktur!

Sömürgeci şirketlerin ve tarikatların yağmasına karşı tek bir cümlesi yoktur ama bağımsız hukuk bağımsız mahkemeler lafını bolca kullanır, niçin, halk için köylü için işçi için işsizler için hiç değil sadece uluslararası şirketlere güven vermek için!

Yani demokrasi dedikleri sıcak paraya ve tarikatlara ve etnik yapılara yol döşemek için vardır, halk için milli irade için yoktur!

Yukarıya alıntıladığımız ‘dış güçler safsatadır’ cümlesine bir bakın! Bu cümlenin aynısını/tekrarını beyin yıkamak için kırk yıl uzun yıl on bin kez kaleme almıştır!

İyi de dış güçler safsata ise PKK’yı kim kurdu? PKK kırk yıldır Türkiye’nin enerjisini evlatlarını ekonomisini yiyip bitirdi!

Bir insan bu denli saçma bir lafı kırk uzun yıl aralıksız usanmadan niye söyler?

Bir insan bu denli tutarsızlığa niye düşer!

Taha Akyol’un elli yıl kesintisiz en çok kullandığı diğer çok kullanışlı kavramı: ‘komplo’  lafıdır!

Komploya inanmayın diye kafa ütüleyen bir beş bin yazısı kesin vardır!

‘Komplocu zihniyet’ diye aşağılar!

Yani bu ülke niye kalkınmıyor, cevap: komplocu olduğu için!

Bu ülkede bilim neden rağbet görmüyor, cevap: komplocu olduğumuz için!

Bu ülkede ekonomi rasyonel(?) temellere niye oturmuyor, cevap: komplocu olduğumuz için!

Taha Akyol işte böyle beyin yıkadı, okuyucuları da komplocu görünmemek için kendini heder etti!

Ne yani Fetö’nün operasyonları komplo değil miydi?

Madımak, Maraş, katliamları ve Doğan Öz’ün Abdi İpekçi’nin Muammer Aksoy’un Uğur Mumcu’nun Hrant Dink’in nicesinin cinayetleri komplo değil miydi?

Türk ordusunun 1960’dan başlayarak CIA darbeleriyle tasfiyesi komplo değil miydi?

Bu kadar seri ve artık siyasetimiz için on yılda bir tempo ritm kazanmış komployu kasıtla görmemek sakın komploculuğun dik alası olmasın!

Komplocu zihniyet deyip aşağılayarak başımızı bir an kaldırmaya fırsat vermeyen komploları unutturmaya aklınca temize çekmeye çalışıyor!

Türkiye’de siyasi ve sosyal dengeleri kökünden değiştiren bu komploları hiç görmemek ve bunlar komplodur diyenleri aşağılamak sakın ola komplocuların besleyip önünü açtığı kullanışlı elemanların-yazarların işi olmasın!

Taha Akyol’un holdinglerin medyayı ele geçirip siyaseti kucaklarına alıp banka hırsızlıkları ve soygunlarına dair tek bir cümlesi  tek satır neden olmadı?

Aksine, yazdığı holding adına yakını olduğu partilere baskı yapmak iş dümen çevirmekle görevlendirildi; içinde büyüdüğü MHP’den kovulma ve ülkücü camianın nefretini kazanma sebebi de Aydın Doğan adına aracı olduğu ricacılığı yüzündendir!

Ve Taha Akyol’un en sevdiği en kullanışlı kavramı, en çok kullandığı biricik kavram, istisnasız her yazısında arzı endam eden: ‘rasyonel’ kavramıdır!

Rasyonellik onun Tanrısıdır!

Yani Taha Akyol için rasyonel kelimesi kült bir kavramdır, handiyse yeri göğü evreni düğümlenmiş siyasi sorunları her şeyi çözen ve açıklayan bir kavram, kepeğe yağlanmaya karşı!

Canhıraş herkesi ve bütün insanlığı rasyonel olmaya davet eder!

Nedir ‘rasyonel’?

Eşyanın bilgisine akılla ulaşmak!

Kısaca aklını kullanmak!

Rasyonel kelimesini liberaller sosyalistler milliler ve benim annem ve berber, bakkal, vs. herkes kullanabilir, çorbanın tuzu gibi, yani ana bir kavram değildir, harcıalem kullanımı dil alışkanlığı pek fazladır!

Rasyonel kavramının felsefi kökeni zihindir, ancak, bugün deney ve bilimi de sosyal dilde kullanılırken içine alır, yani rasyonel kelimesiyle bilime de akıla da gönderme yapılır!

Velhasıl rasyonelim diyen bir insan modern çağdaş bir kafa taşıyorum sorunları da akılla bilimle çözüyorum demek istiyordur!

Daha detaya girersek, dinin emirleri ilahidir ve rasyonel değildir, rasyonel kavramı, insan duyuları aklı ve tecrübesiyle, ilahi değil, insan kaynaklıdır!

Şimdi Taha Akyol’a biraz rasyonel(?) yaklaşalım!

Akıl dediğimizi harekete geçiren zihindir! Zihin, hatıra hafıza bilgi duyduklarımız öğrendiklerimiz işittiklerimiz ve görüntü deposudur!

Yani, rasyonel olmak derken zihnimizde birçok bilgi var ve biz bu bilgileri muhakememizde kullanır bir sonuca varırız!

Mesela rasyonel bir insan bu ülkede FETÖ deneyimini gördü ve yaşadı, PKK deneyimini gördü ve yaşadı, tarikatçı yağmacıları ve İslamcı talancıları ve kendini herkesten üstün gören mübarekleri ve holdinglerin fütursuz gücünü gördü ve yaşadı! Ve Özal’ı ve Kemal Derviş’i ve Ekmeleddin’i vb. gördü ve yaşadı!

O halde, rasyonel bir insan, bu tecrübeleri-deneyimleri hesaba katarak bir akıl yürütmeli!

Ama Taha Akyol rasyonel kavramıyla tam tersini söylüyor, rasyonel olalım derken, FETÖ’yü sömürgeci şirketleri tarikatları vahşi İslamcılığın siyasetini ve felaketlerini hiç görmeyelim, çünkü görürsek: ‘komplocu zihnin’ ürünü diyor!

Yani bizi rasyonaliteye davet ederken aslında bize dün gördüklerinizi unutun, hafızayı sıfırlayın, kör olun demek istiyor!

Peki ne uğruna kör olup dünü unutalım, şunun için, kalkınmak için Batıya entegrasyon şarttır, kalkınmak için uluslararası şirketlerin yatırımları şarttır, bağımsızlık, milli iktisat lafları hamasidir, o halde,  sıcak parayı çekebilmek için kesinlikle rasyonel olmalısınız!

Taha Akyol yakın siyasi tarihinin bunca trajik deneyimini hiç hatırlamayalım diyor, hatırlarsanız haçlı ittifakı gibi paranoya sahibi olursunuz, siz rasyonel olun ve Kemal Dervişler’i bu yüzden mehdi gibi göklere çıkartın ve Ekmeleddin gibileri destekleyin!

Unutmayalım, Ekmeleddin soyu da Milli İstiklal savaşımızın en büyük düşmanı Mustafa Sabri’nin yetiştirmesi! Bu ihaneti Türkiye’ye Cumhurbaşkanı yapıyorlardı, bunun danışmanı ve destekçisi Atatürkçülerin bugün yine havalarından geçilmiyor!

Yeni CHP’yi Cumhuriyet’i unuttuğu için bu yüzden çok seviyor, çünkü yeni CHP Tek Parti dönemiyle ilişkisini kesmiş, Cumhuriyet kazanımlarını hiç diline dolamıyor, seyit rızayla şeyh saidle kol kola, oh ne ala? Geriye ne kaldı, uluslararası şirketlere yani sıcak paraya güven ortamı yaratmak!

Böyledir bu ülkede hayat, Atatürkçü olduğunu gerile gerile söyleyen yazara Hiram Abbas yetiştirmesi Ünal İnanç eliyle Hiram Abbas aklaması kitap yazdırır ve 2012’de FETÖ tarafından hapse atar ve o sırada FETÖ kanalı Samanyolu’nda spor yorumculuğu yapan bir laz müteahhitin köpekliğini yaptırtırlar adama, aynı derin şebeke!

….

Taha Akyol bir CIA aparatı olan anti-komünist milli mücadeleciler içinde yetişti, bugünkü köşe arkadaşı İslamcı Ahmet Taşgetiren gibi, ve zamanla kimi milli kimi islami yapılara yerleştiler! Yazdığı köşesinde komşu yazarları içinde FETÖ’cüsü var, IŞİD cephesine silah taşımış İslamcısı var, Nato’ya gençlik yetiştirip kuran ağbileri var; bu fikir yelpazesi zenginliğine şapka çıkartılır!

Ve sahibi ve baş yazarı Mitçi yani istihbarat karargahı olan Hergün gazetesinde yazarlığa başladı, sonra Nazlı Ilıcak’ın yanına Tercüman’a oradan Aydın Doğan’a geçti ve FETÖ’cü savcıları övmekle görevlendirildi!

MHP’nin kumpas Balyoz davalarına sonuna kadar sessiz kalması da bu yüzdendir, aynı camianın önde gelen hareket ve fikir adamları, Nuri Gürgür, Ayvaz Gökdemir ve Nevzat Kösoğlu ve Enver Altaylı gibilerin milliyetçi hareketi FETÖ’nün yuvası haline getirmesidir, ki, aynı yıllarda MHP’nin meclis başkanı Meral Akşener de çok manidar suskun kalmıştır!

CIA’ya sonra Alman istihbaratına çalışan Enver Altaylı en yakın arkadaşıdır, hem CIA ve Alman istihbaratı uzun yıllar sonra para ve kadın işlerinde Enver Altaylı’yı güvenilir bulmadı, şu anda içerde! Taha Akyol içerdeki arkadaşına arka çıkmak ve hakimlere baskı için hayatında ilk defa Enver Altaylı’nın kadim dostu olduğunu ifşa etmek zorunda kaldı!

Başta Hiram Abbas, Mehmet Eymür vs. gibi istihbaratçılar hayatları boyunca aşırı sağcı ve aşırı İslamcı yapılar içinden gladyöye suikastçı bulup yetiştirmek için çalışmıştır, işleri buydu, onlarca faili meçhul aydın cinayeti!

Aynı istihbaratı besleyen Türkiye’nin en namlı holdingleridir! İkinci işleri Atatürkçü, aşırı sağcı ve İslamcı yapılar içinden kimlerle iş tutup kimleri yükselteceklerine kimleri karalayıp kimlerin işini bitireceklerini, holding medyasına kimlerin yerleştirileceğine kararlar verip bugünkü sağlı sollu medya düzenini inşa etmişlerdir!

Düşünün suikastçı devşiriyor ve mafyaya hem de anlı şanlı holdinglerle iç içe bir hayat yaşıyorlar!

Ruzi Nazar, Graham Fuller, Hiram Abbas, Mehmet Eymürler’in asıl görevi ise, aşırı sağcı ve aşırı İslamcı grupları ‘dizayn’ etmekti, işte burada fikir adamlarına ihtiyaç çoktu!

Mesela MHP’nin içine Abdülhakim Arvasi gibi cumhuriyet düşmanlarını ve Gökalp ve Atatürk’ün milliyetçilikleriyle hiç alakası olmayan 1930’ların sonunda nazilerden alınma ırkçı milliyetçiliği yamadılar! Ve sonra, İslamcılığın popüler inşacısı Cumhuriyet düşmanı Necip Fazıl’ı aynı milli yapılara monte etmişlerdir! Ve hepsini Cumhuriyet yıkımında ordunun ve hukukun tasfiyesinde kullanmışlardır!

Olur ya içinizde Anadolu’nun saf temiz ülkücü ve Müslüman çocuklarını Cumhuriyet düşmanlığında ve FETÖ ve İsrail’in önünü açmak için kim kullandı diye bir sorunuz olursa diye kayda geçsin diye yazıyorum!

Milliyetçi ve İslamcı ve mafyatik yapılardan holding desteğiyle suikastçı devşirmek sizlerin kitaplardan okuduğu benim bir hayat olarak gözümle gördüğüm kulaklarımla duyduğum o karanlıktaki bizlerin trajik hikayesidir!

60 ihtilalinde hem ihtilali yapan Türkeş safında hem de aynı anda Menderes safında! Hem Abdülhakim Arvasi gibi Osmanlıcı hem Nihal Atsız gibi ırkçı yan yana!

Hem Türkeş’i övecek hem de Menderes melodramları yazıp sağcı seçmen devşireceksin, hem Atsız’a hem Abdülhakim Arvasi ve Necip Fazıl’a sahip çıkacak, Türkçü ve İslamcı bütün ideolojik alanları Cumhuriyet düşmanlığında harekete geçireceksin!

Diğer yandan Atatürkçü kisve altındaki ahmaklar da Türkeş’le yan yana ihtilal yapmış Madanoğlu’nu kahramanlaştıracak ve ihtilalin anayasasını yazıp üniversitelerde başköşelere oturtuldukları için CIA darbesini sonuçları güzel diye alkış tutup aklayacak, biri sağcıymış biri solcu, biri Atatürkçüymüş biri tarikatçı, aynı karanlık eller, şimdi hepsinin toplamı İmame’ye tesbih tanesi olacak kıvama çoktan geldiler!

İmame’nin arkasındaki renkli tesbih taneleri 60 uzun yılın hazırlığıdır!

Tereyağından kıl çeker gibi ülkenizi, meclisinizi, madenlerinizi, kamu teşebbüslerinizi, hukukunuzu, diyanetinizi, okullarınızı, müfredatınızı, gökdelenlerinizi, otellerinizi, vs. uluslararası şirketlerle ortak holdinglerinizle işbirliği içinde elinizden aldılar!

Abdülhakim Arvasi, rasyonelite, Necip Fazıl, komplocu zihniyet, Atsız, Haçlı İttifakı aşağılaması, sıcak para, FETÖ, sömürgeci şirketler, holdingler, tarikatlar, şeyhler, her iki tarafa kitaplar yazdırtan suikastçı devşiren istihbaratçılar, 60 ihtilali, 12 Mart, aydın cinayetleri, Kemal Dervişler Ekmeleddinler Kılıçdaroğulları İmameler, çorbanız 60 yılda hazırlanmıştır, afiyet olsun!

Tayyip gibi İmame de sömürgeci şirketlere tek laf edemez, İsrail’e tek laf edemez, on milyon göçmene tek laf edemez, tarikatlara tek laf edemez, etnik yapılara tek laf edemez!

Tayyip gibi İmame de demokrasiyi sadece uluslararası şirketlere ve kendi yağmacı tayfasına güven vermek için dile getirir!

Ve Taha Akyol’u Uğur Dündar’ı Soner Yalçın’ı ve yüzlerce rengi, çeşidi, hangi görüşü savunursan savunsun, kayıtsız şartsız İmame’nin arkasındadır, Halk TV’si, Sözcüsü, Tele 1’i, KRT’si, Cumhuriyet Gazetesi!

Tereyağından kıl çeker gibi, tıpış tıpış!

Kısaca içlerinde para ve şöhreti yoksul halkımız ve vatan uğruna rededen kim varsa ya kovulmuş dışlanmış ya da kriminalize marjinilize edilip sadece para ve şöhretin çektiği kullanışlı sineklere yer açılmıştır, istihbaratla ortak çalışan holdingleriniz tarafından!

Bayramın son günü Çorum dağlarını vurduk, Çal Tepe’ye, Kırklar Tepesi’ne, sert rüzgarlı yaylalarda eren türbelerini ziyaret ettik, taşlarına dokunduk, dua ettik!

Yaz kış nöbet tutan gevenler dikenleriyle sevmemize okşamamıza yine yüz vermedi, dağ başlarında yalnız kurtlar gördük, yayla yollarında tepelerde otuz kırk km. bu yazıdaki gibi tek bir insan sesi duymadık, dağ yamaçları battaniye gibi saran yayvanların yanı başında oturup, yayvanlar bütün yorgunluğumuzu aldı!

Yayvanlar nasıl yayılmış nasıl kök salmış nasıl sarılmış çıplak tepelerin yamaçlarına!

Yayvanlar gibi yüzükoyun sarılmak dağlara!

Yol boyu kimse yok diye boğulurken…

Aniden kanımızın sıcaklığı arttı!

Geçmiş ve geleceği ve sadakati içimizde kökleştiren yayvanlar!

Bu topraklar kimin söyleyin yayvanlar!

Söyleyin, mirasımızı milli egemenliğimizi onurumuzu dik başımızı ıssız tepelerde kimseler görmese duymasa da tarihimizi kahramanlarımızı tapumuzun nöbetini bekleyen ey yayvanlar!

Ulu türbelere sarılmış, gevenler ve yayvanlar, içinizde hangi sır hangi bilgi saklıysa, işte ondan istiyorum, beynim zihnim yetmiyor, bedenimle köklerine ulaşmak karışmak için!

 

Taha Akyol denilen komplocu

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

9 Yorum

  1. 16 Nisan 2024, 00:29

    Sayın Genç gene bomba gibi bir makale döşenmiş. Güzeller güzeli Ülkemizin makus talihini ve tarihini özetlerken, taha nın kimliğinde tüm karanlık böceklerinin ihanetini, pisliğini tarihe kayıt etmiş. Eline, aklına, yüreğine sağlık Nihat Genç iyi ki varsın, sağol, varol.

  2. 👏👏👏👏👏

  3. 15 Nisan 2024, 17:23

    Çok güzel bir yazı. Yaşadıklarımızı sıkmadan özetlemiş, aklı ve kalbi olan ”yurttaş” için net bir reçete olmuş. Teşekkürler.

  4. Gladyonun tarihinin mükemmel özeti. Ülke dizayn edilirken, muhalefeti ve iktidarı ile kullanılan beyni yıkanan milyonlar. Yaratılan suni kahramanlar. Rahmetli Metin Aydoğan’ın bir kitabına ismini verdiği bitmeyen oyun….

  5. Biz barbarız, medeniyyet batıdadır dedirtecek kadar beynimizi yıkadıkları için bunlar ne derse inanıp tam teslim olan insanımıza önce aslında ne olmadığını öğretmek lazım.
    Eline sağlık, susmadan anlatacağız. Taa ki gönül kapıları açılıp anlamak isteyenler dinlemeye başlayana kadar. Diline sağlık usta.

  6. 15 Nisan 2024, 12:48

    Çok güzel bir yazı, duygularımıza tercüman bir yazı. Benim şahsen içimden geçirdiğim, düşünmeye çalıştığım, ama asla düzgün cümlelere büründürerek çıkartamadım düşünceleri Nihat Genç çok güzel dile getirmiş.

  7. 15 Nisan 2024, 11:56

    Kendisi, 70’lerin sağ kanattaki basın organı Her Gün gazetesinin ya başyazarı, ya da sahibiydi. Nihat Genç gayet iyi tanıtmış art niyetli Taha Akyol’u.

  8. Keşke yazının başında
    “Mide koruyucu almadan okumayınız!”
    uyarısı yapsaydın Nihat…
    İyi ki varsın…

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!