Avatar
Nihat Genç

Tarihi başarı

featured

Nihat Genç yazdı…

31 Mart seçimlerinde AKP hiç olmayacak hiç inanılmayacak büyük bir hezimete uğradı!

Yoksulluk canına tak demiş emeklilerimiz ve itilip kakılan gençlerimiz sandıklarda AKP’ye büyük bir tokat attı!

İftihar ederek emeklilerimizin ellerinden, gençlerin gözlerinden öperek yazımıza başlayalım!

Siyasi sahne değişmiştir çünkü korku yer değiştirmiştir!

AKP’yi indirmek mümkün değil duygusu, çıkışsızlık, çaresizlik, umutsuzluk tarihe gömülmüştür!

Halkla yoksullukla dalga geçip saraylarda yaşayanlar nihayet dersini almıştır!

Nihayet, halkımız, mağrur olma padişahım senden büyük Allah var, halk var, demiştir!

Yazarlığımızın ilk gününden beri iddia ettiğimiz şuydu, laik-şeriat tartışması ve beka sorunu manşette kaldığı müddetçe İslamcı ve sağcı partileri iktidardan indirmek mümkün değildir!

Ve siyasi tarihimizde ilk defa seçimlere ‘ekonomi’yle ‘yoksullukla’ girdik ve tepe taklak yıkıldılar!

Ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Tayyip Erdoğan’a popülist siyaset yapma şansı vermeyişini de hesaba katmak lazım!

Ve ama asıl İsrail’le alttan alta ticaret İslamcıların AKP’ye güvenini sorgulatmış ve Yeniden Refah’la yüzde dörtlük-beşlik bir puan ve sandığa gitmeyen İslamcı seçmen AKP iktidarına sonun başlangıcını hazırlamıştır!

AKP’ye tarihinin en kara seçimini yaşatan 31 Mart seçimleri oyları, çok açık şekilde tepki oylarıdır!

Ve irili ufaklı partiler yüzde 1’in altında kalarak tarihten silinmiştir!

Bu seçimler bize ekonomik yoklukların inanç iman din üzerine kurulmuş partileri ve burnu havada zalimleri anında tuzla buz edebileceğini göstermiştir!

Kibir yıkılmıştır!

Sonuç, şu anda Türkiye’de iki parti kalmıştır: AKP ve CHP!

CHP gelecek seçime kadar yokluklar karşısında çok müthiş bir sosyal belediyecilik yapabilirse hakikaten Türkiye’de siyasetin aksını siyasetin aklını kökünden değiştirebilir!

CHP’nin bu büyük şansı kullanabilme ihmali imkanı olabilir mi?

Tahminimiz önümüzdeki günlerde özellikle yargıda AKP’yle CHP arasında çok sert bir dört sene geçecek, para sayma görüntüleri ve kurultayda daire karşılığı satın alınan delegeler gibi meseleler üzerinden, bir kafes dövüşü yaşanacak ve birbirlerini parçalayacaklar!

An itibariyle Türkiye’de iki tane parti kalmıştır, ikisi de müteahhitlerin ve holdinglerin partisi, ikisi de açılımcı, ikisi de sömürgeci madencilerin partisi, ikisinin de pusulası uluslararası şirketler, ikisi de etnik ve mezhep ve tarikatçı siyasetin yuvası!

İkisi de açılım için anayasanın temel maddelerinin değiştirilmesinde hem fikirdir!

Biri giderken başka renkte aynısı diğeri geliyor, Tayyip gidiyor yenisi geliyor, eski dinbazlar gidiyor yeni fırıldaklar geliyor!

Yağma ve talanın başını çeken holdinglere ve müteahhitlere ve etnik bölücü partiye göbekten bağlı yenisi geliyor!

Ancak demokrasi-sandıklar nihayet dövülen aşağılanan kitleler lehine dehasını göstermiştir!

Halk dehasını göstermiştir!

Deha dayatma tanımaz!

Deha kuralları kendi koyar!

Deha ben padişahım tanımaz!

Kardeşlerim, dersimize iyi çalışalım, bütün dünyada ve demokrasilerde sağcı ve dinci partilerin çok şanslı olmasının sebebi, bu dehadır!

Siyasette din iman ve inancın kullanılıp zaferler kazanmasının sebebi asıl dehanın insan beyni olmasıdır!

Henüz kırk yıl öncesine kadar tüm dünyada sendikal ve işçi partileri başı çekiyordu ancak 1980’li yıllardan itibaren liberaller (uluslararası şirketler-neo-conlar) dini ve etnik yapıları ve diktatörleri kullanarak sol ve sosyalist partileri tarihe gömdü!

Sebepleri uluslararası güçler ve savaş makinesidir!

Savaş makinesinin asıl gücü dini ve tarikatları ve kiliseyi kullanma becerisidir!

Din, iman, inanç tuzağından beynimizi ve siyaseti kurtarmak çok zordur!

Bugünkü siyasi zaferin ne anlama geldiğini ve sağcı ve İslamcı yapılara mütemadiyen yenilgimizin sebeplerini anlamak zorundayız!

Solcuların tarih boyu arkalarına çok büyük kitleler almasına rağmen niçin yenildiklerini de anlamış oluruz!

Birisi Tanrı diğeri mülk (konfor, güven) fikrinin, deha beynimize doğuştan çakılı olmasıdır!

İmmanuel Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi’ni yazdığı günden beri dünyamız farklı düşünmektedir!

Kant, Tanrı fikrini beynimizin otomatik ürettiğini söyler, siz, evreni düşündüğünüzde beyniniz otomatik cevap verir, peki bu evreni kim yarattı, der!

Tanrı’yı zihnin oluşturduğu bir kavram olarak görür!

Yani dinci tarikatçı sizin kapınıza geldiğinde çok da zahmete girmeden sizi inanç iman fikrine çok yatkın bulur!

Çünkü insan beyni doğuştan dünya-evren ve Tanrı’yla kendi bedenini ilişkilendiren bütünleştiren bir akıl yürütmeye sahiptir!

Bu şu demektir, her insan inanç iman fikrine meyilli doğar!

Bu insanın beyninden Tanrı fikrini sökmek çıkartmak mümkün değildir!

Yani insanlar İslamcı ve sağcı siyasetçiler çok başarılı propaganda teknikleri yaptıkları için sağcı ve İslamcı partilere yanaşmazlar; deha dediğimiz beynimizin doğuştan programına çok yatkın şeyler söyledikleri için bizi ikna ederler!

Yani beynimiz görünmez bir kilise görünmez bir camiidir, dünyaya neden geldik sorusuna anında duayla yakarışla huşuyla ibadetle ya da iman ederek ya da Tanrı fikrine doğru akıl yürüterek cevap verir!

Dinlerin ve tarikatların siyasette şansı çok fazladır, çünkü, çağlar geçse de bilim gelişse de birçok icat ve yenilikler olsa da beynimiz Orta Çağ’daki insanla aynı muhakemeyi yapıp aynı sonuca giden beynidir!

Yani Tanrı fikriyle dalga geçenlerin siyaset yapma şansı vardır ama kitleselleşme şansı yoktur!

Çünkü doğumdan önce ne vardı ölümden sonra ne olacak sorularına beynimizde bir cevap yoktur ve sağcı İslamcı ve tarikat yapıları, işte bu boşluğu insan beyninin zaaflarını kullanıp kendi çıkarları için manipüle ederler!

Buradan çıkalım ve beynimizin bir başka bölgesine girelim!

Ve bir vatanım bir toprağım var, bir evim, çocuklarım, karnımı doyuracak bir küçük evim-arazim var, yani güven-istikrar-konfor, fikri de insanoğlunun çok köklü bir duygusudur!

Yani insanoğlu tarihin her çağında huzur içinde yaşadığı vatan toprağını kutsallaştırmıştır! Vatana sahip çıkmak en köklü refleksidir! Ölümü göze alır! Tanrı fikrini bedeniyle nasıl bütünleştirdiyse vatanıyla da bedenini kimliğini varlığını bütünleştirir!

Hiçbir siyaset Tanrı ve vatan gibi köklü duygulara karşı gelerek başarı gösteremez!

Zihnimizde biraz daha ilerlersek kardeşlik ve adalet fikrinin ve bölüşmenin ve kimseye zarar vermeden yaşamanın insanı hafif ve özgür kılan bir mutluluk-huzur verdiğini görürüz!

Yani değişmez yasasıdır insanlığın ve beynin, siyaset yapanlar insanların inancı ve toprağına dokunmayacak!

Toprak ve inanç duygusu çağlar değişse de dünya istediği kadar gelişse de değişmeyecek en asli en temel doğamızdır!

Bu yüzden sol örgütlerin sayıca çok olmasına rağmen…

Bütün diktatörlükler ve 1980 sonrası uluslararası şirketler (neo-liberaller) ‘bunlar Sovyetler gibi mülkünüze el koyacak’ deyip 200 yıla yakın tarihi olan milyonlarca aydınla beslenen sendikal ve sol hareketleri gözden düşürmüş, bitirmiştir, üstelik işçinin çalışanın halkın köylüne aleyhine, mülk-toprak elden gidiyor korkusuyla!

Bu yüzden uluslararası şirketler inancı kullanıp Orta-Doğu’da ve ülkemizde milli hükümetleri liderleri laik-şeriat tartışmasıyla ‘Bunlar dinsiz bunlar Allah’a karşı’ diyerek tarihten silmiştir!

Ve uluslararası şirketlerin oyuncağı kuklası İslamcı yapılar ve müteahhitler ve holding medyası bizleri inanç ve etnik tartışmalar içinde savaştırıp yerli işbirlikçileriyle ülkemizi yağmalamış ve kendi mali politikalarına ve bölücü siyasetlerine dayatmalarına bağlı kılmıştır!

Bugün itibariyle yerli işbirlikçilerden AKP’nin sonu göründü, şimdi, Cumhuriyet’i inkar ettirip Seyid Rıza gibi vatan hainlerini baş tacı yaptırdıkları ikinci işbirlikçi partinin önü açıldı, en azından yelkenleri doldu!

İkisi de uluslararası şirketlerin güçlerin uluslararası savaş makinesinin işbirlikçisidir!

Hiçbir insan evladı, ülkesi bölünsün, kaos, anarşi, güvensizlik, kardeş kavgası istemez!

Hiçbir insan evladı, milli istiklali, milli egemenliği ve toprak bütünlüğünü siyaset meydanında bir büyük savaşta topyekün mağlup olmadıkça pazarlık masasına taşınmasına rıza göstermez!

Ama işte taşıyorlar, ama işte siyaset meydanı, anayasamız ve toprak bütünlüğümüzle sorunu olan iki işbirlikçi partiye kaldı!

Uluslararası sömürgeci şirketlerin dayatmalarıyla dizayn edilmiş, oyuncağı olmuş, yağma ve talancı ve tarikatçı ve etnik bölücü iki parti!

Cumhuriyet’i ve toprak bütünlüğümüzü savunacak parti kalmadı!

Türk Milleti hızla toprağıyla ve inancıyla sorunu olmayan Cumhuriyet’e ve Anayasa’nın temel ilkelerine bağlı bir siyaseti devreye sokmak zorundadır!

Zaferler kısa vadede keyif verir uzun vadede elim kırılsın bunlar da aynısıymış kahrıyla hüsrana uğrar!

Su götürmez aşikar bir hakikat her iki parti de etnik ve tarikatçı ve müteahhit yapıların kuklasıdır!

Tepki oylarıyla biri gitmiş ama yerine yeni bir milli program, yağmacı tarikatlara ve sömürgeci şirketlere karşı duracak milli bir parti gelmemiştir!

Oysa Türkiye’de geniş kitleler insanlık gibi insanoğlu gibi kardeşlikten bölüşümden ve Cumhuriyet’ten yana! Kardeşlik de insan beynini özgürleştirir ve huzur verir!

Halkın canı öylesine yandı ki tepki oyları bir büyük belayı defetmek için başka çare de yoktu bir çatıda toplanıp büyük kördüğümü ancak bu kadarcık kesebildiler!

Kördüğüm ve kilitlenmişlik devam ediyor!

Ve yokluk sefalet öyle bir raddeye geldi ki halkın lanet olsun defolup gitsin de ne olursa olsun, diye nevri döndü!

Ve aydınlar, bu tepki oylarının Cumhuriyet ve adalet ve milli istiklalimize ve milli kaynaklarımıza AKP’yle verilmiş büyük zararların tekrar devam etmemesi için uyanık ve devrede olmalı!

Milli bir programları olmalı ve seçimlerde onun kucağından bunun kucağına savrulan Cumhuriyet’e bir imkan kapısı açabilmeli!

İş başa düşmüştür!

Tayyip’in beslediği şakşakçı dalkavuklarla laz müteahhitten nemalananlar aynı kişiliksiz karaktersiz soytarılardır!

Hiç değilse bu sömürgeci, yağmacı, talancı düzen partileriyle asla iş bulamayacak asla et ve ekmek yiyemeyeceklerini asla topraklarını korumayacaklarını, anlayacak, bilinçli bir milli gençlik yetiştirmeli!

Bakın AKP iktidarı devasa devlet imkanları ve algı oluşturan devasa holding yayınlarına rağmen hüsran yaşadı!

Bakın AKP devasa servetlere sahip Binali Yıldırım, Melih Gökçek, Süleyman Soylu vb. gibileri nefret oluşturur diye seçim sathına hiç sokmadı!

Ama halk yine de yağmacı talancı hukuksuz bu şeytanları gördü!

Bölücü tezgâhçı yeni gelenlerin de holding medyası işe yaramayacak, laz müteahhitlerin fırıldaklarını da görmeleri ve kafalarına dank etmeleri, uzun sürmeyecek!

Her şeye rağmen kibrin küstahlığın sarayların malikanelerin hukuksuzluğun adaletsizliğin cezalandırıldığı bir seçim günü yaşamak, dünyalara bedel bir güzellikmiş; halka-halkımıza şükretme sırası bize geçti.

 

Tarihi başarı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Tarihi başarı (?)

    Neyin basarisi? Dereyi görmeden pacalari SIVAMAYALIM !!!!!
    Sonuclari ilisik evet bir secim kazanma var ama BASARI kelimesi benim icin cok erken !!!!

    Mecliste bir sey mi degisti?
    Belkide bu HIRSIZlar gitti yenileri geldi ? Garantisi varmi?!

    TBMM degisen hic bir sey olmadi ! CHP nin yaptigi namussuzluk tbmm de at kosturuyor, cogunluk olarak !!!!

    SIGINMACILAR konusu cözüldü mü?

    Ey Cumhuriyetciler, vatansever gecinen uyurgezerler tehlike gecti mi ki basari olsun? vs vs !

    Sadece takkeler degisti !
    Bekleyip görecegiz basarilari….

  2. Sayın Nihat Genç. Her satırınıza katılıyorum. Her sabah yeni bir başlangıçtır 1 nisanda yeni umutların başladığı bir gün oldu. Fakat sonraki süreçte hayal kırıklığı da yaşayabiliriz yine de doğruluğun güneşi er yada geç doğar. Cumhuriyetimize yakışır liderlere ve temiz siyasetçilere kavuşmak dileğiyle. YAŞASIN CUMHURİYET

  3. Alman filozofları hiç beğenmem, Kant’ da içinde. Benim filozofum Anadolu’ nun çocuklarıdır. Din ve yaratıcı (Tanrı değil) konusunda yazdıklarınız aydınlatıcı.
    Elinize sağlık.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!