Cem Gürdeniz
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. Lawrence’tan Colani’ye Suriye Trajedisi-3

Lawrence’tan Colani’ye Suriye Trajedisi-3

featured

Cem Gürdeniz yazdı…

Günümüzde ABD’nin liderliğini yaptığı müesses batı dünyası jeopolitik çatışma dönemini 11 Eylül 2001 sonrası tek taraflı başlatmıştı. 1945-1990 arasında Avrasya kıtasında oluşan ABD-Sovyet dengesinin Sovyetlerin tek kurşun atmadan geri çekilmesi ile ortadan kalkması ABD’nin büyük bir merkezkaç kuvvetle tüm dünyaya hâkim olması ihtirasını artırdı. İsrail de ABD’nin soğuk savaştan bu kadar kolay şekilde burnu kanamadan çıkmasından nemalanmak istedi. Etrafındaki tehdit kuşağını ABD sayesinde yok etmeyi hedefledi. ABD, 90’ların başında, 1973’te Vietnam geri çekilmesi, OPEC krizi ve iç ekonomik kriz ile başlayan süreçteki gerilemesinin durduğunu ve hegemonik dünya sahnesine 1945 şartlarından çok daha iyi koşullarda geri döneceği anlayışına kapılmıştı. Çin yanındaydı, Sovyetler parçalanmıştı. Bu şartlar altında ortaya çıkan yeni konjonktür, Amerikan jeopolitiğinin zirve yaptığını gösteriyordu.  Bu durum Rusya’nın 2008 Gürcistan ve 2014 yılında Kırım müdahalesi ile son buldu. ABD 2019 yılında Büyük Güçler Rekabet Dönemini başlatmak zorunda kaldı. Böylece jeopolitik bilek güreşi 29 yıl sonra geri gelmişti. Ancak 2019 yılına kadar da ciddi boyutlarda mıntıka temizliği yapılmıştı. Avrupa tamamen kendine bağlanmıştı. Rus deniz gücü Adriyatik ve Baltık’tan uzaklaştırılmış ya da etkisi azaltılmıştı. Irak, Libya parçalanmış, Suriye’de iç savaş devam ediyordu.  Ancak 2019’da yükselen Çin vardı ve ayrıca kendini toparlamış ve eski etki alanında yeniden var olmaya çalışan Rusya ile İran hegemonik dengeye büyük meydan okuma içindeydi. İran desteğindeki Lübnan Hizbullah’ı ile Yemen’de İran desteğindeki Husiler hem ABD hem de İsrail çıkarlarına doğrudan tehdit oluşturuyorlardı. Lübnan’a İran’ın gönderdiği silahlar Suriye üzerinden intikal ettiriliyordu. İsrail için tercihen hem Suriye hem de İran etkisiz hale getirilmeliydi. 7 Ekim 2023 Hamas saldırıları aynı 11 Eylül 2001 saldırıları kimyasında İsrail ve ABD’ye uzun soluklu bir stratejinin uygulanması için gerekçe sağladı.  8 Aralık 2024 günü Suriye rejimi düştü ve İsrail için son 76 yılın en büyük fırsat kapısı açıldı. Ancak bu kapı tüm bölge ülkeleri için büyük bir belirsizliğin de kapısını açtı. Bugün Suriye’nin cihatçı köktendinci teröristlerin kalesine dönüşme ve kendi içlerinde savaşma potansiyeli gerçekte Yakın ve Orta Doğu’yu korkutuyor. Suriye halkı zaten son 21 yıldır ağır ambargolar altında inlerken, 2015 ABD’nin petrol bölgelerini işgal etmesiyle enerjiden de yoksun kaldı. Şimdi aynı acıları cihatçı ve köktendinci bir rejim altında çekmeye devam edecek. 

SURİYE, KENAR KUŞAK JEOPOLİTİĞİ VE İSRAİL GÜVENLİĞİ

Suriye’de sadece rejim değişikliği değil aynı zamanda ülkenin ayrı bölgelere ayrılması esas alınacaktır. Parçalanmış bir Suriye, aynen parçalanmış Irak ya da Libya gibi ABD jeopolitiğine çok daha verimli hizmet edebilir. Bugün 1946 sonrası 78 yıllık devlet geleneği olan Suriye’de rejim, cihatçı çetelerin insafına emanet edilmiştir. ABD hegemonyası için amaca erişmek için her yol mübahtır. Ancak ekilen zehirli tohumların yarın ne olacağı asla düşünülmez. Düşünülen tek şey bu kazanımın kenar kuşak ve İsrail jeopolitiğine ne kazandırdığıdır. Şüphesiz Suriye’deki rejimin ABD ve İsrail vekiline dönüşmesi ve gelecekteki belirsizliğin İsrail’in 8 Aralık 2024 sonrası ülkeye yaptığı yüzlerce sortilik ağır bombardıman ve işgal ile Suriye Silahlı Kuvvetlerinin tamamen imha edilmesinden sonra asgariye indirilmesi, İsrail için hayal edilemeyecek derecede değerli bir sonuçtur. Bu yönü ile Suriye üzerinden Lübnan Hizbullah’ına getirilen cephane envanterinin belirli bir bölümü yok edilmiş olabilir. Ayrıca İran’dan önce Irak’a oradan da Suriye’ye intikal ettirilen silah ve cephanenin ulaşım hatları üzerindeki köprüler, viyadükler, tüneller, bağlantı noktaları ve yollar imha edilmiş olabilir. Suriye alt yapısının yıllarca kullanılamayacak olması ve İran ile bağlantısının kesilmesi ABD ve İsrail’in gelecekte İran’a askeri bir müdahalede bulunması durumunda ciddi avantaj sunacaktır. Zira Suriye hava sahasını kısıntısız kullanabilecek, Fırat doğusundaki Kürt askeri alt yapısından istifade edebilecektir. ABD için kenar kuşak jeopolitiğinde en büyük kazanım şüphesiz kenar kuşağın Ortadoğu bacağındaki en önemli askeri unsuru olan İsrail’in güneyinden sonra kuzeyinde de stratejik otonomiye sahip olmasının artık tamamlanmış olmasıdır. İsrail ve ABD’yi bölgede dengeleyecek kuvvet kalmamıştır. İran savunmaya geçecektir. Gerçekte gerileyen, her alanda itibar ve moral üstünlüğünü kaybeden iki güç Suriye başarısından sonra artık sınır tanımayacaktır. Örneğin Rusya’nın Tartus ve Hmeymim üslerinin korunmasının mevcut koşullarda çok zor olacağını söyleyebiliriz. Ukrayna Savaşı bitmeden ve Türk Boğazları Askeri trafiğe açılmadan Rusya’nın Suriye’deki üslerine açık tehdit oluştuğu bir durumda savunması son derece güç olacaktır. ABD gibi bir jeopolitik gücünü denizden alan bir devletin bugünkü koşullarda Rusya’nın Akdeniz’de üs olanağını devam ettirmesine sıcak bakacağını söylemek de gerçekçi olmaz. O nedenle yakın bir gelecekte Rusya’nın Suriye devleti ile yaptığı 49 yıllık kira sözleşmesinin iptal edilmesi gündeme gelebilir. 

ABD VE İSRAİL’İN KUKLA KÜRT DEVLET HEDEFİ

Irak ve Suriye Kürtlerinin birleşerek kukla Kürdistan kurması ve Suriye üzerinden denize çıkması ABD ve İsrail jeopolitiğinin en önemli hedeflerinden birisidir. Bu hedef 104 yıl önceki Sevr Anlaşmasının 62-64 Maddeleri ile ABD Başkanı Woodrow Wilson’ın 106 yıl önceki ünlü 14 noktalık ilkelerinden 12. Maddede dolaylı olarak geçmektedir. İsrail Başbakanı Netanyahu, Kürtlerin bağımsızlık arzusunu açıkça tanıyan ve deklare eden tek liderdir. Netenyahu 2017’de ABD Kongre üyeleri ile konuşurken, “İsrail, Kürtlerin bağımsızlık umutlarını desteklemeli” demişti. Daha sonra da başka bir konuşmasında şunları söylemişti: ‘’Artık koşullar olgunlaşmış ve zamanı gelmiştir. İsrail-Kürt ittifakı İsrail için stratejik bir güvenlik ve diplomasi aracı olacaktır. İsrail ile derinleşen bir ittifak, her iki taraf için de önemli bir avantaj olur. Gelişmeler İsrail’in güvenliği açısından önemlidir.” İsrail’in yeni Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar ise göreve başlarken yaptığı konuşmada özetle şunları söylemişti: Kürtler dört ülkeye bölünmüştür. Kürt halkı siyasi bağımsızlığı olmayan en büyük milletlerden biridir. Onlar bizim doğal müttefikimizdir. Siyasi bağımsızlığa kavuşmaları gerekir. Kürtler, İran ve Türkiye’nin baskı ve saldırganlığının kurbanıdır. Irak’ta özerkliğe sahiptir. Suriye’de ise fiilen özerktir. Kürtlerle bağlarımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Bunun hem siyasi hem de güvenlik boyutları var.” 

Türkiye 1991’deki Birinci Körfez Savaşı ve 2003 ABD’nin Irak işgal operasyonundan sonra üst üste büyük hatalar yaptı. Irak kuzeyinde uçuşa yasak bölge ilanı ve Çekiç Güç harekâtına destek olması örneklerdir.  2003 Amerikan işgali ile Irak Kürt bölgesinin özerk yapısının tanınması sonrasında başkent Erbil’e özellikle 2008 sonrası binlerce Türk iş adamı ve firmanın akın ederek güneyimizde gelecekte Türkiye için stratejik riskler ve tehditler oluşturacak bir yapının alt yapı ve ekonomik gelişmesine destek verildi. Diğer bir deyişle güneyimizde bir Kürt devletçiğinin kurulmasına izin verdik. Korkarım ki son gelişmelerden sonra arkasına ABD ve İsrail güçlerini alan Suriye Kürtlerinin de Irak benzeri bir sonuca gitmeleri beklenmelidir. Bugün PYD, Fırat doğunda hem su kaynaklarına hem de petrole sahiptir. Suriye’de ABD tarafından silah ve para yardımıyla beslenen ve sayıları on binlerle ifade edilen silahlı güç YPG bugün Türkiye ile çatışma halindedir. Türkiye’nin 2016 yılından özellikle FETÖ Darbe girişimden sonra bölgede başlattığı Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları olmasaydı Suriye’de Fırat batısındaki Kürtlerin denize çıkmaları ve Fırat doğusundaki Kürtlerle birleşmesi kaçınılmaz olabilirdi. Türkiye için Suriye’deki rejim değişikliğinden sonra oluşacak en kötü senaryo şüphesiz Fırat doğusundan ilerleyen Kürtlerin Golan bölgesine erişerek İsrail ile birleşmesidir. Halen Kürt korumasında olan Suriye hidrokarbon kaynakları da böylece İsrail ile buluşabilecektir. Bu durum petrolde dışa bağımlı İsrail için büyük kazanım olacaktır. Gelecekte Fırat’ın doğusundaki zorlama Kürt bölgesi Irak Kürt Bölgesi ile birleşirse bu kez de Irak petrolü İsrail’e erişim imkânı bulabilecektir. Diğer yandan bölgedeki Kürtlerin gelecekte ABD ve AB güvencesinde PKK ve Türkiye’deki ayrılıkçı Kürtlerle birleşerek Türkiye’den de parça koparması ABD jeopolitiğinin nihai arzusudur. Böylece 21 yüzyılda her geçen gün yokluğu artacak olan en önemli iki stratejik kaynak olan su (Fırat ve Dicle Havzası) ve gıdanın (GAP Ziraat Bölgesi) kontrolünde etkili olabilecektir. 

ÇOK KUTUPLU DÜNYA SURİYE KAYBINDAN ETKİLENİR Mİ?

Suriye’de rejim değişikliği ve Suriye’nin direnç ekseninden kopması çok kutuplu dünya için önemli bir kayıptır. Ancak oyun değiştirici değildir. Hegemonya değişim kararının Batı Pasifik’te verileceğini hatırlatalım. ABD, Çin ile bir savaşı göze alamaz ise kenar kuşakta yaşanan Suriye veya Ukrayna benzeri savaşlar ve rejim değişiklikleri büyük bir savaşın içindeki muharebeler olarak kalacaktır. Asıl olan en büyük hesaplaşmadır. Unutmamak gerekir ki hiçbir muharebe, savaşın sonucundan daha önemli değildir. Rusya, Ukrayna ile Suriye arasında bir seçim yapmış ve jeopolitik önceliğini Ukrayna’ya vermiştir. ABD’nin amacı Rusya’yı tüm denizlerden tecrit etmek ve kenar kuşak üzerinde çıkacak her fırsatta yıpratarak, meşgul ederek Çin, İran ve Hindistan ile güç konsolidasyonuna gitmesini önlemektir. Suriye’de yaşananlar sırasında Romanya’da hukuki Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını iptal ettirmek; Gürcistan’da parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini neredeyse 2 aya yakın zamandır halk hareketine dönüştürecek seviyede dışardan getirilen binlerce protestocu ile kışkırtmak tesadüflerle izah edilemez. ABD, bu tip çalı ateşleri ile Rusya’da büyük bir yangın çıkarmak ve gelecekte Çin ile yaşanacak büyük hesaplaşmaya Rusya’nın topal ördek olarak destek veremeyecek duruma gelmesini sağlamaya çalışmaktadır. Zira Çin yenilirse ardından Rusya’nın parçalanması için yol açılacaktır. Diğer yandan batının Suriye başarısı Ukrayna cephesinde her geçen gün ilerleyen Rusya’nın 20 Kasım’da fırlattığı Oreshnik balistik füzesinin batıda yarattığı stratejik şok ile Kazan’daki BRICS Zirvesinin son derece müspet sonuçlarının batı başkentlerinde yarattığı moralsizliği gidermeye katkı sağlayacaktır. Bu başarı aynı zamanda çok kutuplu dünya düzenine geçmek isteyen küresel güney ile BRICS üye ve adaylarına da göz dağı vermeye yarayacaktır. Başta Körfez ülkelerine yıkılan heykeller üzerinden ciddi mesaj verildiğini değerlendiriyorum. ABD, bulduğu ucuz kanı, niteliğine bakmadan çok iyi pazarlayarak kullanabiliyor. Suriye’de büyük bir terörist ordusu bulundurmakla kalmadı, aynı zamanda medya alanı üzerinde önemli bir kontrol sağlayarak dünya kamuoyunu kendi çıkarları doğrultusunda etkileyebildi. Colanı buna en güzel örnektir. BM terör listesinde olan, başına ödül koyulan bir terörist şimdi blazerli devlet adamı olarak lanse ediliyorsa oksimoron bir durum söz konusudur. ABD sanayisi ve askeri gücü bugün ciddi zafiyet içindedir ancak 10 sente bastığı dolarlar sayesinde siyasi müdahale etme ve kumpas kurma, ters bayrak operasyonu icra etme yeteneğini korumaktadır. Ancak gücünü üretimden almayan ve sadece ucuz kana bağımlı bir devlet bu süreci devam ettiremez. Henüz savaşlar deniz ortamına yansımadı. Çin ile deniz ortamında başlayacak büyük hesaplaşma başta gemi inşa yeteneği olmak üzere ABD’nin üretim gücünün düşüklüğü nedeni ile çok zor geçecektir. ABD’nin Asya Pasifik’te Suriye’deki gibi basit ve ucuz şeklide bir zafer elde etmesi imkansıza yakındır. Bu gerçek önümüzdeki olayları şekillendirecektir. 

BATI DESTEKLİ BORU HATTI VE TİCARET YOLU SAVAŞLARI

Suriye’de devam eden iç savaşın en büyük nedenlerinden birisi, iki boru hattı projesiyle iç içeydi.  İran’ın Irak üzerinden Suriye’ye ve Avrupa’ya ihracat için Akdeniz’e uzanan İran-Irak-Suriye Boru Hattı (Dostluk Boru Hattı) ilk proje idi. İkinci Proje Katar‘dan Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye (veya Irak) üzerinden geçen Katar-Türkiye Boru Hattı projesi idi.  Esad hükümeti 2009’da bu projeyi redderek, İran’ın projesini tercih etti. Bu durum Körfez ülkeleri ve Türkiye’nin isyancı grupları desteklemesiyle bölgesel muhalefeti teşvik etti. Yeni durumda Katar -Suriye- Türkiye hattı gündeme gelebilir. Ancak pahalı ABD LNG gazına alıştırılan piyasaların ucuz Katar gazına dönmesine ABD’nin bakışı ne olur? onu zaman gösterecektir. Uluslararası Ticaret Koridorları bakımından da yepyeni konjonktürle karşı karşıya kalınacaktır. Suriye’de iç istikrar sağlanamaz ve değişik etnik ve mezhep grupları arsında savaş devam ederse Suriye’nin Uluslararası ticaret koridorlarına entegrasyonu gecikebilir. Suriye’nin çöküşü veya siyasi istikrarsızlaşması, ABD ve İsrail’in en önemli projesi olan Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nun (IMEC) uygulanabilirliğini ve işlevselliğini önemli ölçüde etkileyebilir. Özellikle güvenli kara geçiş yolları veya çatışma bölgelerine yakınlık gerektiren projeler devam eden istikrarsızlık nedeni ile yatırımları caydırabilir ve koridor için gerekli altyapının geliştirilmesini zorlaştırabilir. Suriye’de devam eden istikrarsızlık özellikle Kürt ayrılıkçılarla Türkiye arasında yaşanacak gerilimler bölgesel riskleri daha da artırabilir, iş birliğini karmaşık hale getirebilir. Suriye’nin çökmüş devlet kurumları ve başta cihatçı çeteler olmak üzere çeşitli hizipler arasındaki parçalanmış statüsü Suriye’nin geçiş noktası veya koridora katkıda bulunacak ortaklık olasılığını azaltıyor. Suriye’deki iç karışıklık istikrara dönene kadar batının çok önem verdiği IMEC’te aksamalara yol açabilir. İstikrarlı bir Suriye, Akdeniz limanlarına veya kara yollarına erişimi artırabilirdi. Suriye’nin çöküşü, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) gibi alternatif girişimleri teşvik edebilecektir. Diğer yandan İsrail ve ABD’nin Mısır’a sonsuza kadar güvenemeyeceği nedeniyle 1960’ta ortaya atılan Süveyş Kanalına alternatif, Akabe Körfezini Gazze kıyısına bağlayan Ben Gurion Kanal Projesi, Gazze müdahalesinden sonra tekrar gündeme getirilmişti. Suriye’nin düşmesi ile bu projeye de hız verilecektir. 

GELECEK?

ABD liderliğindeki batı dünyası Suriye halkını 14 yıl boyunca acımasız yaptırım ve ambargolar, terörist istilaları ve Suriye’nin temel enerji kaynaklarının işgali ile ağır şekilde cezalandırdı. Suriye halkı kıtlığa mahkûm edildi. Yiyeceksiz, susuz, elektriksiz, yakıtsız ve geçim kaynaklarından mahrum bırakıldı. Neticede Suriye 13 yıldır kuşatmaya uğramış bir kale gibiydi ve 8 Aralık’ta düştü. Ancak en trajik olan, bir ulus devleti cihatçı çetelerin ve kafa kesen lejyonerlerin teslim almış olmasıdır. 1918’de Lawrence öncülüğünde başlayan Arap isyanında Şam’ı Türk validen teslim alan ünlü İngiliz General Allenby idi. Onun verdiği izin ile kaleye Haşimi Hanedanının forsu çekilmişti. Şimdi uygarlıktan ve kural temelli dünya düzeninden bahseden batı dünyası HTŞ’yi terör listesinden çıkarmayı ve başına milyonlarca dolar ödül koyulmuş olan Colani’yi seçkin bir devlet adamı konumuna getirmeyi planlıyor. Suriye halkı böyle bir devlet başkanını ve rejimi nasıl kabul edecek? Arap dünyasında en gelişmiş insan kalitesine sahip olan Suriye, aynı zamanda liman halklarına da sahiptir. Afganistan gibi davranması beklenemez. O nedenle Suriye’de temel sorun Colani ve örgütü HTŞ’nin meşruiyeti ve özgül ağırlığının ülkeyi bir arada tutup tutamayacağıdır. Şahsen tutamayacağını ve çok ciddi mezhepsel ve etnik karmaşanın çıkabileceğine inanıyorum. Aleviler, Dürziler, Sünniler, Şiiler, Türkmenler ve Kürtlerin böylesi bir parçalı devlette nasıl bir arada yaşayacağı; doğal kaynak zenginliklerinin nasıl paylaşılacağı ciddi sorunlardır. Halen ABD ve İsrail adına petrol bölgesinde bulunan Kürtler kendi iradeleri ile oradan çıkabilir mi? HTŞ içinde yer alan yabancı terör unsurları ne olacaktır?  Bu lejyonerler kendilerine en çok parayı veren başka örgütlere geçerse ne olacaktır?  Bu nedenle Suriye’den Libya, Irak veya Lübnan benzeri senaryolar çıkabilir. Şartlar ne olursa olsun Türkiye artık hem PYD, hem de özü cihatçı teröre dayalı HTŞ ile komşudur. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ideolojisinin en temel iki değeri olan laiklik ve ulus devlet kavramlarına baş düşman iki kanserle sınırdaş olmuştur. İki kanserin sahipleri ABD ve İsrail’dir. Cumhuriyet kurulduğunda dahi bu denli ciddi iki tehlike aynı alanda aynı anda oluşmamıştı. Devletin tepesindeki şahsiyetler geçtiğimiz günlerde sık sık İsrail ile savaşabileceğimizden söz ediyorlardı. Kastettikleri senaryo acaba bu muydu? O zaman neden Suriye’deki rejim değişikliğinden hükümet bu denli memnun. Ortada yine oksimoron bir durum yok mu? 

Diğer yandan Suriye Kürtlerinin arkalarında duran Amerikan CENTCOM Komutanı ve dolayısı ile ABD gücü sayesinde geri adım atmayacaklarını, ABD’nin sınırsız askeri desteği ile Türkiye’ye direneceğini değerlendiriyorum. Zira onlara bu kararı aldıracak olan Kürt liderliği değil, Amerikan liderliğidir. ABD, Fırat doğusunda Irak Kürtleri ile Suriye Kürtlerini birleştirerek bağımsız kukla bir devletin kurulması için gayretlerini yoğunlaştıracaktır. Bu vizyondan Trump iktidarının da vaz geçeceğini düşünmüyorum. Türkiye’ye zehirli elma şekeri verilerek jeopolitik ortam zamanla şekillendirilecektir. Zira bu vizyon aynı zamanda İsrail vizyonudur. İsrail ve ABD çıkarlarının birleştiği ve Ankara’nın direndiği bir durumda Türkiye’ye ekonomik, finansal ve hatta askeri hamlelerle büyük baskı uygulanacağı beklenmelidir. Neticede PYD bölgede ABD ve İsrail devletinin desteğiyle ağır silahları olan tam teçhizatlı ordu tutmaktadır. Bu orduyu Türkiye, 2009 sonrası rota değiştirmeyip Adana Mutabakatı paralelinde Suriye ile iş birliği içinde hareket etseydi daha etkin şekilde çevreleyebilirdi. Bugün bölgede tek başınadır. İktidarın iç siyasetteki oylarını konsolide etmek için her zaman kullandığı İsrail düşmanlığı samimi ise, Suriye’de İsrail’i caydırmak için en büyük risk ve tehditi oluşturan İran Hizbullah’ının etkisinin artık kalkmış olmasından nasıl memnuniyet duyulur? İktidarın ve destekçilerinin Şii – Sünni ayrımı nedeni ile mevcut durumu memnuniyetle karşılamaları anlaşılır gibi değildir. Diğer taraftan ABD ve İsrail desteğindeki PYD ordusu gelecekte Türkiye sınırlarına ve çıkarlarına zarar vermeye başlar ve Türkiye’ye ateş düşerse ve Ankara Brüksel’e ‘’ NATO Anlaşması 5. Maddesini işletin’’ derse alacağı cevabı tahmin edebiliyorum. 

Makaleye İngiliz Ajanı Arkeolog namı diğer Arabistanlı Lawrence ile başlamıştım. Lawrence İngiltere’de Trafalgar Kahramanı Amiral Nelson, Waterloo Kahramanı Duke of Wellington, İkinci Dünya Savaşı Kahramanı Başbakan Churchill ile aynı seviyede kahraman kabul edilir. Ünlü St. Paul Katedralinde dördünün heykeli bulunur. İngiltere tarihinin en büyük nişanını Kraldan almıştır. Diğer büyük adamların yanında yer almasının temel nedeni bugün, Arapları Türk boyunduruğundan kurtarmak için 109 yıl önce giriştiği ayaklanmanın sahibi olmasıdır. Bugün Arapların bitmek bilmeyen kan ve göz yaşlarının temelini oluşturan Filistin, Irak, Suriye ve Lübnan trajedilerinin başlangıç fitilini ateşlemiş olmasıdır. Maalesef Arap Dünyası parçalanmış şekilde kalmaya devam ederse bu trajedi çok daha uzun yıllar sürecektir. T.E Lawrence Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal liderliğinde değişik kabileleri Türk Ordusuna karşı savaştırmak için iknaya çalışırken çok zorlanıyordu. Bir defasında Arap bir kabile liderine şöyle demişti: ‘’Araplar kabileler arasında savaştıkça, sizin gibi açgözlü, barbar ve zalim, küçük bir halk, olarak kalacaklardır.’’

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. 24 Aralık 2024, 02:51

    Son 12 yılda, Türkiye’nin ABD’ye rağmen bölgede gerçekleştirdiği şekillendirme operasyonları görmezden gelinerek yazılmış bir yazı. Yeni Suriye’de Devlet kadrolarını oluşturacak yapının Türkiye’ye minnet ve hayranlıkla Turkiye’de yetiştiği ve hemen yarın göreve başlayacak olmaları bile tek başına tüm emperyalist planları Altüst etmeye yeter.

    Cevapla
    • Siz olayları anlayana kadar Güney doğu bölgesi elimizden gidecek! Hükümetin bebek katiline af çıkarmaya çalışması, güneyimizde kukla bir kürdistan , israilin suriyedeki toprakları işgal etmesi. Bunlar Abdye rağmen değil, abdye hizmettir. Anlayın artık

      Cevapla
      • 4 Ocak 2025, 22:30

        Bir zamanlar Yunanistan Anadolu’da ilerliyordu. Sonra bi çaktım, feleği şaştı. İsrail daha istediğim kadar ilerlemedi. Daha çok askerle daha fazla ilerlemesini bekliyorum.

        Cevapla
      • 4 Ocak 2025, 22:42

        Çuval geçirmenin intikamının nasıl olacağını da söylemicem, Sürpriz olsun. Soğuk olacak ama, soğuktan titretecek.

        Cevapla
  2. 18 Aralık 2024, 11:40

    Teşekkür ederim. Benim CB adayım sizsiniz … Saygılar

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!