Engin Balım yazdı…
Baştan söyleyeyim zor bir yazı olacak, 100 sayfayı aşan bilirkişi raporunu, sizleri sıkmadan, önemli bulduğum yerlerin altını çizerek sizlerle paylaşacağım.
Kırmızı Pazartesi romanını bilmeyen yoktur, herkes cinayetin olacağını önceden görür ama kimse kılını kıpırdatmaz! İşte sizlere, herkesin işleneceğini önceden bildiği bir cinayetin öyküsünü anlatacağım..
Cinayetin geleceğini, (6 senedir) Konak ve İzmir Büyükşehir Belediyesi görüyor, İZSU ve taşeron firma görüyor, Aydem kuruluşu olan Gediz elektrik firması ve yine onun taşeronu görüyor. Yerel basın defalarca haber yapıp uyarıyor. Olayın yaşandığı yerde, defalarca iş yerlerinin önünü su basan ve elektrik kablolarından dolayı çıkan dumanları, sürekli ihbar edip şikayette bulunan namuslu esnaflar biliyor. AMA tüm bu ikazlara rağmen, sorumluluk alıp harekete geçmesi gerekenler, topu ayaklarında dolandırıp, günü kurtaran basit hamleler dışında, ciddi bir çözüm yoluna gitmiyorlar…
Peki şimdi aklı ve vicdanı olan herkese soruyorum;
Millet olarak AKP-CHP kutuplaşmasından sıyrılıp, parti gözlüğü ile olaylara bakmaktan ne zaman vazgeçeceğiz?
Ölen iki yurttaş, bizim kızımız, bizim oğlumuz, bizim kardeşimiz, bizim eşimiz, bizim karımız, bizim annemiz veya babamız değil mi?
Kendi başımıza iş gelmediğinde, kolayca unutmaya devam mı edeceğiz?
Açık net söylüyorum, ÖZELLEŞTİRME öldürür! Partizanlık anlayışının dayattığı belediyecilik öldürür. Hizmete değil de ideolojiye oy vermeyi sürdürürseniz daha çok mağdur olacaksınız.
Bizi hep kandırdılar, KİT’ler çiftlik dediler, neoliberal yalanlarla, özel sektörü övdüler. Tekelleşmeyi özelleştirme ile kıracağız, rekabeti getireceğiz, böylelikle daha kaliteli yatırım, daha iyi hizmet alacaksınız masalını pompaladılar.
Atatürk ve arkadaşlarının temelini attığı kurumlar, tek tek yandaşlara peşkeş çekildi… Mesela EGE bölgesini bu cinayet sonrası konuşacak olursak, bütün iller AYDEM’in sahibi olduğu Gediz firmasında. Peki nerede rekabet, bu tekelleşmenin daniskası değil mi?
Hizmet veya yatırım var mı? Yazlıklarında olan tanıdıklarımla konuşuyorum, elektrik kesintilerinin son yıllarda acayip artmasından şikayetçiler…
Soruları art arda ortaya koyup sonrasında bilirkişi raporundaki önemli yerleri önünüze koyacağım. Üşenmeyip tek tek inceleyin; çünkü, yarın parkta koşan torununuz veya yeğeniniz yahut çocuğunuz, ilk yağmurda çarpılabilir!
Normalde İzmir AKP’li bir belediye olsa veya CHP ciddi bir muhalefet partisi olsa, şu an Türkiye’de yer yerinden oynardı. AMA AKP kendi yandaşı olan (AYDEM) Gediz elektrik şirketini kurtarmak isteyecek, CHP de belediyedeki candAŞ bürokratlarını… Böylelikle işi unutturup üstünü örtme yolunu seçecekler.
Size çok önemli bir soru;
ACABA sadece Konak’taki elektrik kabloları mı yerin 80 santimetre altında olması gereken güvenli yerde değil?! Yoksa tüm EGE genelindeki kablolar mı? Ya da Ankara, İstanbul gibi megakentlerdeki kabloları yapan şirketler, 80 santim kuralını birebir uyguladılar mı?
CHP’li belediyeler, milletvekilleri, EGE genelinde Gediz elektrik firmasını, Aydın’da, Muğla’da, İzmir genelinde, Çanakkale’de denetleyecekler mi?
Antalya, Ankara, İstanbul için bir çalışma, denetim başlatacaklar mı? Sanmıyorum ama belki yanılırım…
Kim bu İZSU’nun işlerini senelerdir alan taşeron ARGAN firması?
Kime yakın? Başka ihaleye giren yok mu? Niye işleri o alıyor? Bu firmanın kusuru da bilirkişi raporunda, yağmur ızgaraları monte edilirken kablolara zarar verdiği ve çalışma tarzlarının özenli olmadığı şeklinde eleştiriliyor.
Geliyoruz 6 senedir, ihbarda bulunan Konak’taki namuslu esnafın feryadı niye duyulmadı sorusuna… Belediye başkanları, bürokratlar neden gazetelerin haberleri sonrası halk ve bölge esnafı ile birlikte sıkıntıları yerinde dinleyip denetlemedi?
Ersin Eren Çavga adlı namuslu vatandaşımızın can güvenliği de hepimizin namus borcudur. Şu an bölge esnafına vergi baskısı veya belediyeden çeşitli baskılar olduğu yönünde de duyumlar alıyoruz. AMA maalesef AKP’yi CHP’ye, CHP’yi AKP’ye şikayet etsek fayda yok; çünkü bu cinayette ikisi de SANIK durumundalar. Suç ortaklığı apaçık ortada..
Bir diğer kabul edemediğim husus ise bu ülkede suça karışanlar;
Terörden, gasptan mafyacılıktan, dolandırıcılıktan, yolsuzluktan, vergi kaçırmaktan vs. gözaltına alınanlar, tutuklananlar, adliyeye sevk edilenler, daima polis kendilerini götürürken kameralar önünde, alkışlar ve destek sloganları eşliğinde, lüks ciplere, pahalı araçlara binerek ve yumrukları havada şekilde pozlar veriyorlar.
İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan masum da olabilir, bu başka bir şey. Ama gözaltına alınırkenki videosuna şaşırdım. İki insanımız ölmüş, bir grup İZSU personeli kendisini alkışlıyor, Erdoğan’ın yüzünde hafif bir tebessüm, elini havaya kaldırarak lüks cipe biniyor. Sanırsınız ki, Ergenekon/Balyoz kumpaslarında alınıyor.
Üstelik, Erdoğan ifadesinde olayın yaşandığı dönemde görevde yani genel müdür olmadığını belirtiyor. İyi de açtım baktım CV’sine, kendisi 2019’dan bu yana genel müdür yardımcılığı, İSZU kanalizasyon daire başkanlığı gibi hep konuyla alakalı en üst bürokratik makamlarda…
Bu işin savcısı değiliz AMA gazeteci olarak takipçisiyiz. Kimse bu cinayette kendi sorumluğunu almak istemiyor. Neredeyse yağmurda su birikintisinin içinden geçen, yaşamını yitiren iki insanımıza suçu atacaklar. Altta sizlerle bazı bilirkişi yorumlarını paylaşıyorum.
Kumpas ile izsu genel mudurunude suça ortak etmeye çalıştılar olmadı ,suclunun usulune uygun yalitim yapmayan enerji sirketi elemanlari oldugu ortada . Eki usulüne uygun yapsalardı bunlar yaşanmayacaktı derinlik sadece hatların çalışma sahalarıdır kurumlar arasi esgudum yönetmeligi ile belirlenir .
Bir git isine, kimse demiyor zaten genel mudur gitti cekti kabloyu diye. Genel mudursen sorumlulugun olacak, sirket de sorumlu olacak. Usturuplu bir tazminat odeyecekler ki bir daha ayni .. yemesinler, islerinin basinda dursunlar. Genel muduru de kablocusu da. Kumpasmis, sizden baska kimse kumpas atmaz merak etme.
emeğine, yüreğine sağlık..🙏