Avatar
Hüseyin Vodinalı
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. Bir komplo teorisi

Bir komplo teorisi

featured

Hüseyin Vodinalı yazdı…

11 Eylül saldırılarının Washington’daki bir grup Neocon ve Straussien darbeci tarafından değil de, Torabora dağlarında mağarada yaşayan bir kaç El Kaideci tarafından yapıldığına inanıyorsanız bu yazıyı okumayın.

Ama başlıktan da anlaşılacağı üzere bu yazı bir komplo teorisidir.

Ancak yazıda söz konusu komplonun teori olmaktan çıkıp pratiğe döküldüğü belirtilecektir.

7 Ekim Hamas’ın “El Aksa Tufanı” baskını ile İsrail tarihindeki en büyük zafiyete uğradı.

Sınırları delindi, demir kubbesi delindi, o ünlü güvenlik devletinin şanı şöhreti delindi.

Askerleri öldürüldü, generalleri kaçırıldı, sivilleri rehin alındı.

İsrail’in Birleşmiş Milletler büyükelçisi Pazar günü Güvenlik Konseyi çıkışında: “Bu İsrail’in 11 Eylül’üdür. Bu İsrail’in 11 Eylül’üdür.”

İsrail’in ABD büyükelçisi de tekrarlıyordu: “Bu bizim 11 Eylül’ümüzdür.”

Evet muhtemelen öyleydi.

Ama büyük bir işe girişmek için kullanılan bir komplo olarak.

Önce kendilerini kurbanlaştıracak, ardından cehennemin kapılarını açacaklardı.

Tıpkı ikiz kulelerin üç bin kişiyle birlikte yıkılması sonrası, Irak ve Afganistan’da olduğu gibi.

NORTHWOODS OPERASYONU

Peki, 11 Eylül kumpası nereden esinlenilmişti biliyor musunuz?

ABD ordusunun 1962 tarihli “Northwoods Operasyonu”ndan.

Bugün artık gizliliği kaldırılmış olan 13 Mart 1962 tarihli belgenin başlığında aynen şöyle yazıyor: “Küba’ya ABD Askeri Müdahalesinin Haklı Çıkarılması.”

Northwoods Operasyonu, CIA desteğiyle Pentagon tarafından hazırlandı.

Bu ‘sahte bayrak’ planının mantığı (resmi belgede yazılan haliyle) şuydu:

“Küba’ya karşı bir savaşa halk desteği yaratmak amacıyla ABD şehirlerinde masum insanları öldürmek ve terör eylemleri gerçekleştirmek.”

Belgede aynen şöyle yazıyordu: “Kayıp Listeleri Yararlı Bir Öfke Dalgasına Neden Olur.”

Söz konusu kapitalist oligarşinin çıkarları olunca önemsiz bir kaç bin insanın hayatı harcanabilecek şeylerdi tabii.

Ancak Başkan John F. Kennedy, “Northwoods Operasyonu”nu gerçekleştirmeyi reddetti ve Kasım 1963’te Dallas’taki suikast sonucu can verdi.

İşin ilginci bu belge de aslında çok orijinal sayılmaz.

Küba’nın ilk işgaline bahane olacak olan Amerikan “Maine” gemisinin 1898’de Havana limanında infilak etmesi ve Küba’nın suçlanması bizzat Northwoods belgesinde de örnek olarak veriliyor.

Northwoods Operasyonu, Kübalı göçmenlere suikast, açık denizde Kübalı mültecilerle dolu tekneleri batırmak, uçakları kaçırmak, bir ABD gemisini (Maine gibi) havaya uçurmak ve hatta ABD şehirlerinde şiddetli terör eylemlerini içeriyordu.

Planlar, Amerikan kamuoyunu ve uluslararası toplumu, Küba’nın o zamanki yeni lideri komünist Fidel Castro’yu devirmeye yönelik bir savaşı desteklemeleri için ikna etmenin bir yolu olarak geliştirilmişti.

Amerika’nın üst düzey askeri yetkilileri, ABD askeri kayıplarına yol açmayı bile düşündüler ve şunu yazdılar: “Guantanamo Körfezi’nde bir ABD gemisini havaya uçurabilir ve Küba’yı suçlayabiliriz” ve “ABD gazetelerindeki kayıp listeleri yararlı bir ulusal öfke dalgasına neden olabilir.”

NETANYAHU VE FAŞİST KABİNESİ

23 Temmuz 2023 günü New York Times gazetesinde önemli Neocon bir isim olarak bilinen ünlü gazeteci Thomas L. Friedman’ın bir yazısı yayımlandı.

Önemli olduğu için büyük bir kısmını buraya alacağım yazı, ABD Başkanı Joe Biden’a açık bir mektup niteliğindeydi:

“Sayın Başkan Biden, İsrail’i artık sadece siz kurtarabilirsiniz:

Ekim 1973’te Mısır ve Suriye orduları İsrail’e sürpriz bir kıskaç saldırısı başlattı.

İsrail Ordusu’nun cephanesi azaldığında, selefiniz Richard Nixon, tek Yahudi demokrasisinin dışarıdan yok edilmesini önlemeye yardımcı olacak devasa bir hava nakliyesi emrini verdi.

Elli yıl sonra Sayın Başkan, bu Yahudi demokrasisinin içeriden yok edilmekten kurtarılması için acilen başka bir hava nakil aracına ihtiyacı var.

Acı gerçeklerin acilen tedarik edilmesi gerekiyor; bunu yalnızca siz sağlayabilirsiniz.

Peki nedir bu gerçekler?

Başbakan Binyamin Netanyahu, İsrail Yüksek Mahkemesi’nin en önemli yasal yetkisini (İsrail’in siyasi kademesinin aşırı atamalarını veya kararlarını kontrol etme) elinden alacak ve bunu ulusal bir fikir birliğine varmadan yapacak bir yasa tasarısını geçirmeye devam ederse İsrail ordusunu parçalayacak ve yalnızca ABD ile İsrail arasındaki ortak değerleri değil, aynı zamanda ABD’nin hayati çıkarlarını da baltalayacak.

Sayın Başkan, geçen Salı günü görüştüğümüzde ve siz bana Netanyahu’nun bu yasayı “mümkün olan en geniş fikir birliği” olmadan çıkarmak için “acele etmemeye” çağıran son derece ölçülü beyanınızı verdiğinizde – ki açıkça Netanyahu bunu önemsemiyor – bu, tüm İsrail kamuoyuna bir elektrik şoku gibi geldi ve birkaç gün boyunca gündem oldu.

Bu çok şaşırtıcıydı çünkü İsraillilerin büyük çoğunluğu sizin gerçek bir arkadaş olduğunuza ve tavsiyenizin yürekten geldiğine -haklı olarak- inanıyor.

Ancak korkarım ki bu İsrail hükümetinin sizin sadece kalbinizden değil aynı zamanda ABD’nin stratejik çıkarlarının kalbinden de gelen sert sevginize bir doz daha ihtiyacı var.

Çünkü Netanyahu sizin ısrarlarınıza rağmen yoluna devam ediyor.

1100’den fazla İsrail Hava Kuvvetleri pilotu ve teknisyeninin diktatörlük için uçmayacaklarına dair uyarılarına rağmen.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Mossad, Shin Bet ve polisin eski başkanları da dahil olmak üzere düzinelerce eski üst düzey güvenlik yetkilisinin imzaladığı ve başbakana durması için yalvaran açık mektuba rağmen.

İsrail’in önde gelen iş forumunun “İsrail ekonomisi üzerinde geri dönüşü olmayan ve yıkıcı sonuçlar doğuracağı” uyarısına rağmen.

Bunun sonunda İsrail Ordusu’nun tabanındaki bütünlüğü bozabileceği korkusuna rağmen.

Ve daha önce hiç yaşanmamış olan, sıradan İsraillilerin Tel Aviv’den Kudüs’e kadar olağanüstü, büyük ölçüde spontane beş günlük yürüyüşüne rağmen.

Bir öneride bulunmam gerekirse, Sayın Başkan, ihtiyacınız olan şey, dışişleri bakanınızın, savunma bakanınızın, Hazine bakanınızın, ticaret bakanınızın, tarım bakanınızın, ABD ticaret temsilcinizin, başsavcınızın, CIA’nızın Direktörü ve Genelkurmay Başkanlarınız bugün İsrailli mevkidaşlarını arayıp, Netanyahu’nun fikir birliği olmadan, İsrail toplumunu ve ordusunu parçalayarak ilerlemesi halinde, bunun yalnızca iki ülke arasındaki ortak değerleri baltalamakla kalmayıp, aynı zamanda ülkemizin Ortadoğu’da kendi stratejik çıkarlarına da ciddi zarar vereceğini bildirmeleridir.”

Friedman adeta yalvararak Telaviv’deki fanatiklerin tehlikeli bir şey yapacağını söylüyordu.

Kendisi de Yahudi olan yazar, ırkçı Netanyahu ile köktendinci fanatik arkadaşlarının bölgeyi ve tüm dünyayı tehlikeli bir maceraya atacak bir planı olduğunu ima ediyordu.

Bu plan, hem tüm Filistin’in işgali ve Arapların sürülmesini hem de daha da önemlisi İran’ı ABD ile savaştıracak bir “oldu bitti”, bir tür Pearl Harbour planıydı.

Hamas’ın 7 Ekim saldırısı, 2 yıldır planlanıyordu ve dünyanın en iyisi olarak bilinen efsane İsrail istihbaratının bundan haberi olmayacaktı öyle mi?!

Saldırılar sonrası İsrailli pek çok eski istihbaratçı ve asker bunun bir sahte bayrak operasyonu olduğunu, en azından saldırılara yol verildiğini iddia etti.

Mısır ise saldırılardan 3 gün önce İsrail’i uyardığını ama kimsenin aldırış etmediğini açıkladı.

Netanyahu bunu yalanlasa da ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Başkanı Michael McCaul, Mısır’ın saldırılar konusunda İsrail’i uyardığını doğruladı.

HAMAS’I İRAN YÖNETMİYOR

Bu arada ana akım medya Hamas’ın İran tarafından yönetildiğini söylüyor, ekranlara çıkan sözde dış politika uzmanları da bunu tekrarlıyor.

Oysa bu doğru değil.

Gazze şeridini elinde tutan Hamas, Sünni ve İhvancı (Müslüman Kardeşler) bir örgüt.

İhvan’ın palto cebinden çıkan IŞİD ve El Kaide gibi o da ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kurulan bir örgüt.

İslam’ı bir maneviyat olarak değil, bir fetih silahı olarak gören kişiler tarafından yönetiliyorlar.

El Fetih ve Hamas hep karşı karşıya geldi.

Hamas liderleri, halklarının sefil yaşam koşullarının tam tersine, Türkiye ve Katar’da mafya benzeri bir lüks içinde yaşıyor.

Hamas kurulduğunda Birleşik Krallık tarafından finanse ediliyordu.

Yaser Arafat’ın El Fetih’ini zayıflatmak için İsrail gizli servisleri tarafından desteklendi.

İsrail daha sonra onunla savaştı ve dini lideri Şeyh Ahmed Yasin’e suikast düzenledi.

Ardından İsrail, Marksist Filistin Direnişinin liderlerini ortadan kaldırmak için bir kez daha Hamas’ı kullandı.

Mossad ajanları ve El Kaide cihatçılarının eşlik ettiği Hamas savaşçıları, Suriye’ye karşı savaşın başlangıcında Filistin Yermük kampına saldırdı.

Hamas yanlıları IŞİD ve benzeri örgütler Suriye’de İran yanlısı Hizbullah ile savaştı.

İsrail ise tıpkı ABD gibi IŞİD’i açıkça destekledi, yaralı savaşçıları tedavi etti, liderlerini misafir etti.

Hamas İran tarafından yönetilmiyor.

Bu dedikodu, Müslüman Kardeşler’in kurucusu Hasan El-Benna ile İran İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu Humeyni arasındaki anlaşmaya dayalıdır.

İki grup, İslam dünyasını aralarında paylaşmış ve birbirlerinin diğerinin etki alanına müdahale etmesini yasaklamıştır.

Tahran, Filistinlilere desteğini yüksek sesle dile getirmekten asla vazgeçmiyor ancak Filistin’deki somut eylemi İslami Cihat ile sınırlı.

Hamas ve İsrail, El Kaide/IŞİD ile ABD gibidir.

Faydalı düşmandır.

1998’de Başbakan Mesut Yılmaz’ın, İsrail’deki görüşmesinde o dönem de başbakan olan Netanyahu ona “Yardımlarınızı Arafat’a değil Hamas’a gönderin” demişti.

Bunu görüşmenin bizzat tanığı ANAP eski milletvekili Feyzi İşbaşaran bunu açıkladı.

Netanyahu, Mart 2019’da Knesset’teki Likud partisi grup toplantısında açıkça Hamas’ın desteklenmesi gerektiğini söylemişti:

“Filistin devletinin kurulmasını engellemek isteyen herkes, Hamas’ın desteklenmesini ve Hamas’a para aktarılmasını desteklemek zorundadır. Bu, Gazze’deki Filistinlileri Batı Şeria’daki Filistinlilerden tecrit etme stratejimizin bir parçası.”

Bu, sadece tecritin bir parçası değildi.

Uzun yıllar İsrail’in başında olan faşist ve hırsız Netanyahu’nun daha büyük planları vardı.

2001’den kalma bir videoda o dönem yine İsrail Başbakanı olan Binyamin Netanyahu, Filistin’i yok etme niyetini tartışırken ağzından kaçırıyor, “Dünyayı ve özellikle Amerika’yı kolaylıkla istediğimiz gibi yönlendirebiliyoruz. Amerikalıların yüzde 80’i bizi destekliyor. Bu çok çılgınca.”

Thomas Friedman’ın yazısını hatırlayın.

ABD’nin İsrail’deki mevcut yönetimden memnun olmadığı açıkça belli.

Blinken koşa koşa geldi çünkü Netanyahu ve kankisi faşist Siyonistler maceracı hamlelerle ABD’nin Ortadoğu’daki varlığını tehlikeye atıyor.

ABD’nin olaylardan İran’ın sorumlu olmadığı yolundaki açıklamasını böyle okuyun.

11 Eylül 2001’de ABD’yi dünya savaşına sokan darbeci ekiple Netanyahu aynı kandan ve kökten.

Fakat artık çok geç, Siyonist ekip şimdi bölgeyi ateşe attı bile.

Bundan sonra kimse Hamas’ın kökünü, İsrail’dekilerin rengini tartışmayacak.

Savaş patladı ve gittikçe yayılacak.

Korkarım epey de kanlı olacak.

Ama sonunda kaybeden İran değil, tüm Arap ve İslam camiasıyla birlikte Rusya ve Çin’i de karşısına alan ABD ve İsrail olacak.

Türkiye ise tıpkı Ukrayna örneğinde olduğu gibi tarafsızlığını ve soğukkanlılığını korumalı, Filistin’in yanında insani olarak dururken kendisine ait olmayan bu savaşa karışmamalı.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 12 Ekim 2023, 23:48

    ABD, hacıyatmaz gibi, devrilmez yıkılmaz.

  2. 12 Ekim 2023, 18:25

    vodinalı hocam, sizce türkiye’nin gerçekten çıkmaz yola saplanıp savaşa gireceği nokta ne zaman ya da hangi olaylar neticesinde olacaktır? pearl harbor benzetmesi benim de aklıma geldi. esenlikler dilerim.

  3. Bravo Hüseyin hocam, tam olarak aslında ne olduğunu açıklamışsınız. Yeni bir haçlı seferine çıkılıyor. İnşallah 3. Dünya Savaşı çıkmaz. Çünkü bizde o savaştaki cephe hatlarından biriyiz.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!