Avatar
Hüseyin Vodinalı

Bugüne değil yarına bak

featured

Hüseyin Vodinalı yazdı…

Evet, mrna, crispr, tesla, yahoo, facebook, windows, apple, twitter, instagram, amazon, netflix ve daha pek çok ileri teknoloji ağı Amerikalıların.

ABD hala küresel büyük bir güç.

Bugünün fotoğrafını çekecek olursak, trilyonlarca dolarlık iç ve dış borcuna, iç siyasetteki bölünmüşlüğüne, sağlık hizmetlerindeki zavallılığına ve çöküşte olan alt yapısına rağmen Sam Amca hala kuyruğu dik tutuyor ve Çin ile Rusya’yı birlikte kuşatmaya kalkışıyor.

Avrupa’daki vassalları, Suudi Arabistan, Türkiye, Güney Kore, Katar gibi uydularına hala kral seçmeye cüret edebiliyor.

Neyse mevzu bu değil.

Yani bugünü anlatmaya gerek yok.

Hala petrol ve kömür çağındayız.

Küresel iklim değişikliği, Grand solar minimum gibi ciddi doğal felaketlerin eşiğindeyiz.

Küresel ekonomi batıklarda.

Dünya genelinde ciddi bir kriz var. Tedarik zincirleri bozuk, üretim süreçleri ağır hasarlı.

Sahte dolar devrini tamamlarken, kripto paralara kuşkuyla bakıyoruz.

Yani bugün boka batmış durumdayız.

Ama ya yarın?

Yani yarınlarda bizi ne bekliyor?

TİP 1 UYGARLIĞA DOĞRU

Kardaşev’in uygarlık ölçekleri skalasındaki Tip 0 (sıfır) uygarlıktan Tip 1 uygarlığa ne zaman ve nasıl, kimlerin sayesinde geçebileceğiz?

Kardaşev ölçeği, uygarlıkların gelişmişlik seviyelerinin ölçülebilmesini mümkün kılar. 1964’te Rus Astrofizikçi Nikolai Kardaşev tarafından ortaya atılmıştır. Ölçeğe göre bir uygarlığın gelişmişlik düzeyi iki ana maddeye göre belirlenir: Enerji ve teknoloji. Burada enerjinin nasıl kullanıldığından çok, nasıl elde edildiğiyle ilgileniliyor. Kardaşev ölçeği 3 aşamadan oluşuyor. İnsan ırkı olarak Tip 0(sıfır) seviyesinde bulunduğumuz ölçeğe yakından bakalım: Tip 0; Enerjiyi kendi gezegeninden elde eden uygarlık tipi. Ağırlıklı olarak fosil ve karbon kökenli yakıtlar kullanılır. Fakat tam potansiyeli kullanamazlar. Şu an yaklaşık olarak 0.73 seviyesindeyiz. Önümüzdeki 100 yıl içinde 1. seviyeye geçmemiz bekleniyor. Tabii teknolojinin nasıl bir hızla ilerleyeceğini tam olarak kestiremediğimiz için tahminden öteye gidemiyoruz. Ünlü Japon teorik fizikçi ve gelecek bilimci Michio Kaku, önümüzdeki 100 yıl içinde insanoğlu kendi kaderini belirleyeceğini söylüyor. Kaku’ya göre ya yok olacağız ya da gelişeceğiz.

Tip 1 (Gezegen Uygarlığı): Kendi gezegenini enerji elde etmek için tam potansiyeli ile kullanan uygarlık tipi. Gezegen uygarlığı olarak da adlandırılan Tip I uygarlık, kendi gezegeninde mevcut olan tüm enerjiyi kullanabilir ve depolayabilir. Enerji maliyeti sıfırlanmıştır. Birinci seviyedeki bir uygarlık, gezegenini tamamıyla kontrol edebileceğinden pek çok doğal koşulu kontrol edebilir. Bu uygarlığa kendi gezegeni eninde sonunda yetmeyecektir ve çevre gezegenlerde koloni oluşturmaya başlayacaktır. Tip 1 uygarlık seviyesinde bugün anladığımız şekliyle kapitalist sistem de sona erecektir. Çünkü enerji maliyetleri gibi temel belirleyici ortadan kalkacaktır. Bir tür yeni komünizm veya sosyalizm dünyaya hakim olacaktır.

Tip 2 (Yıldız Uygarlığı) olarak da adlandırılan Tip II medeniyet, kendi güneşinden ve güneş sistemi içinde bulunan gezegenlerden tam potansiyeli ile yararlanabilen uygarlıktır. Kendi güneş sistemini kontrol altına almış bu uygarlığı Star Trek filmindeki gezegenler federasyonuna benzetebiliriz. Güneş sistemi ve ötesinden hammadde sağlayabilen insanlık fiziksel meseleleri aşıp daha felsefi bir noktaya ilerleyecek. Devasa yapılara ve yüksek teknolojiye sahip bu uygarlık tipinin insanoğlunun şimdiki halinden birkaç bin yıl ileride olduğu tahmin ediliyor.

Tip 3 (Galaktik uygarlık) olarak da adlandırılan Tip III uygarlık, tüm ev sahibi galaksinin ölçeğinde enerjiyi kontrol edebilir.

“Manifest Destiny” yani Avrupa kökenli beyazların üstünlüğüne dayalı kaçınılmaz kader inancıyla kurulan Batı kapitalizmi, tıkanan sistemi Savaş, Pandemi ve Great Reset gibi umutsuz çabalarla açıp, yoluna eskisi gibi sömürüyle devam etmeyi denerken, Asya’da başka şeyler oluyor.

Jeopolitik ve enerji kaynaklarının dış politik önceliklerde iç içe geçtiği günümüz dünyasında insanlığın ve gezegenin sorunlarına çözüm bulmak için farklı bir şeye ihtiyacımız var.

Tip 1 uygarlığa geçmek için yeni bir enerji türüne gereksinim duyuyoruz.

Yaklaşık bir ay önce Çin’de yeni bir deney yapıldı.

Fizik ve bilime merak duyanlar dışında pek fazla insanın ilgisini çekmedi bu.

Haber şuydu:

“Çin’in 1 trilyon dolarlık ‘yapay güneş’ füzyon reaktörü güneşten beş kat daha fazla sıcaklığa ulaştı”

Deneysel füzyon reaktörü, neredeyse sınırsız temiz enerjiye ulaşmamızı sağlayabilir.

Çin’in “yapay güneşi”, bir plazma döngüsünü güneşten beş kat daha yüksek sıcaklıkta 17 dakikadan fazla tutarak yeni bir dünya rekoru kırdı.

Xinhua Haber Ajansı’na göre, EAST (Deneysel Gelişmiş Süper İletken Tokamak) nükleer füzyon reaktörü, 1.056 saniye boyunca 70 milyon santigrat derece sıcaklığı korudu. Bu başarı, bilim insanlarını neredeyse sınırsız bir temiz enerji kaynağı yaratmaya küçük ama önemli bir adım daha yaklaştırıyor.

Çin’in deneysel nükleer füzyon reaktörü, 2003 yılında Fransız Tore Supra tokamak tarafından kırılan ve bir sarma döngüsündeki plazmanın 390 saniye boyunca benzer sıcaklıklarda kaldığı önceki rekoru kırdı. EAST, daha önce benzeri görülmemiş bir 120 milyon santigrat derecede 101 saniye kalarak Mayıs 2021’de başka bir rekor kırmıştı. Gerçek güneş çekirdeği, yaklaşık 15 milyon C sıcaklığa ulaşır.

Çin Bilimler Akademisi Plazma Fiziği Enstitüsü’nden deney lideri Gong Xianzu yaptığı açıklamada, “Son operasyon, bir füzyon reaktörünün çalıştırılmasına yönelik sağlam bir bilimsel ve deneysel temel oluşturuyor” dedi.

Bilim adamları, 70 yıldan fazla bir süredir nükleer füzyonun (yıldızların yanma süreci) gücünden yararlanmaya çalışıyor. Hidrojen atomlarını aşırı yüksek basınç ve sıcaklıklar altında helyum yapmak için birleştirerek ve maddeyi ışık ve ısıya dönüştürerek, sera gazı veya uzun süreli radyoaktif atık üretmeden muazzam miktarda enerji üretilebilir.

Plazmayı güneşten daha fazla ısıtmak işin kolay kısmı, ancak füzyon sürecinin reaktör duvarlarını yakmamasının yolunu bulmak zor.

Sovyet fizikçi Natan Yavlinsky, 1958’de ilk tokamak’ı tasarladı, ancak şimdiye kadar hiç kimse, aldığından daha fazla enerji yayan deneysel bir reaktör yaratmayı başaramadı.

Ama şimdiye kadar!

Müthiş bir şey değil mi?

EAST’in, deney bu yılın Haziran ayında sona erdiğinde Çin’e 1 trilyon dolardan fazlaya mal olması bekleniyor ve şu anda Marsilya Fransa’da inşa edilmekte olan daha büyük bir füzyon projesi olan Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör (ITER) için teknolojileri test etmekte kullanılıyor.

Dünyanın en büyük nükleer reaktörü ITER, bugünkü ayrışmanın ötesinde ilginç bir küresel birlikteliği de simgeliyor.

Avrupa Birliği, ABD, İngiltere, Çin, Rusya, Japonya, Hindistan ve G.Kore (1960’larda bizden geri olan Güney Kore’ye bakın da ağlayın, HV) dahil 35 ülke işbirliğinin ürünü olan ITER, dünyanın en güçlü mıknatısını içeriyor. Bu da onu dünya’nın etrafındaki alandan 280 bin kat daha güçlü manyetik alan üretme yeteneğine sahip bir reaktör yapıyor.

ITER füzyon reaktörünün 2025’te devreye girmesi bekleniyor ve bu, bilim insanlarına Dünya’daki yıldız gücünü kullanma konusunda daha fazla bilgi sağlayacak.

Çin ayrıca nükleer füzyon gücü geliştirmek için kendi programlarından daha fazlasını takip ediyor – atalet hapsi füzyon deneyleri yürütüyor ve 2030’ların başında yeni bir tokamak tamamlamayı planlıyor.

İlk uygulanabilir füzyon reaktörü 2025 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde tamamlanabilir ve bir İngiliz şirketi de 2030 yılına kadar füzyondan ticari olarak elektrik üretmeyi umuyor.

Hedef, bedava ve sonsuz enerjiye ulaşmak.

Petrol ve doğalgaz savaşları bitecek ve dünya ferah bir nefes alacak umarım.

 width=

AY ÜSSÜ ASYA

Tip 1 uygarlığa giderken uzayı da unutmayalım.

Çin ve Rusya dünyanın uydusu ayda bir uzay üssü kurmak için harekete geçti bile.

Apollo 11’in 1969’da Ay’a inmesi insanlık tarihinin en önemli anlarından biriydi. Bunun muazzam jeopolitik sonuçları oldu. 1950’lerden başlayarak ABD ile SSCB, teknolojik ve ideolojik bir uzay yarışına girmişti.

Amerika aya insan indirmişti ama Sovyetler de uzaya ilk uyduyu, hayvanı, erkeği ve kadını çıkarmıştı.

Neil Armstrong’un “insanlık için o dev adım”ı, uzay yarışında ABD’ye büyük bir üstünlük sağladı.

53 yıl sonra Ay, büyük güçlerin gözünde yeniden parlıyor.

Ancak bu kez ABD ile SSCB değil, Atlantik ile Asya arasında bir rekabet söz konusu.

Yeni soğuk savaş döneminde Amerika’ya karşı Çin ve Rus birlikteliği var.

Bu eskisi gibi saf ideolojik değil, jeopolitik ağırlıklı bir yarış.

Moskova ve Pekin, Ay’a sadece ulaşmak için değil, aynı zamanda üzerinde üs inşa etmek için bir araya geliyor.

Moskova ve Pekin, 2021’de bu konuda bir mutabakat zaptı imzaladı ve bu yıl kapsamlı bir plan hazırlamaları bekleniyor. Üssün inşasıyla birlikte Çin, Rusya’ya Mars için de insanlı görevler önerdi.

Çin Ulusal Uzay İdaresi (ÇUUİ), 2035’te tamamlanacak ve Uluslararası Ay Araştırma İstasyonu (ILRS) olarak adlandırılan üssün, bir yörünge aracı, ay yüzeyinde bir üs ve birden fazla keşif aracından oluşacağını açıkladı.

Amerika da boş durmuyor elbette.

Ama en iyi bildikleri şey üzerinden yarışa devam ediyorlar; uzayın savaş alanına dönüştürülmesi.

Donald Trump birkaç yıl önce “Uzay Kuvvetleri”ni (Space Force) kurduğunda, bu oluşum Star Trek’ten ilham alan logosu nedeniyle alay konusu oldu. Ancak bir uzay kuvvetinin yaratılması bir “Trump” olayı değil, Pentagon’un stratejik bir hamlesiydi. Beşgen binada ABD’nin sadece hava, kara ve denizde değil, uzayda da Çin ve Rusya üzerinde askeri üstünlük kazanması zorunluluk olarak görülüyordu.

Space Force ile 2017 yılında NASA’nın Artemis programı başladı. Programın amacı, kısa vadede insanları Ay’a geri döndürmek ve uzun vadede Ay yüzeyinin kullanımını stratejik bir kaynağa dönüştürmek ve sonunda kalıcı bir insan varlığı oluşturmak.

Bu bir ana kampın, telekomünikasyon ağlarının kurulmasına yönelik bir misyondu. Ay’dan ekonomik kaynak elde etmenin de yollarını bulacak.

Artık yarış aya ayak basmak değil, Ay’ı kullanmak üzerine yürüyor.

Amerika’nın yıldızlararası hırsları, Çin’i de harekete geçirdi. Washington’un 2011’de NASA ile işbirliğini yasaklayarak Çin’in uzay macerasını kısıtlama girişimine rağmen, Pekin kısa bir süre içinde bir dizi uzay başarısı ile Washington’a ayak uydurdu ve benzer şekilde Ay’ı hedef aldı.

Tarihte ilk kez 2019’da Chang’e-4 sondası Ay’ın uzak tarafına indi. 2020’de Chang’e-5 Ay’dan malzeme getirdi ve ardından 2021’de Çin kendi Tiangong Uzay İstasyonunu fırlattı ve Mars’a indi.

Ancak Çin, NASA’yı yakalamayı değil, onu aşmayı planlıyor. 2035 yılına kadar kendi Ay üssü olan ‘Uluslararası Ay Araştırma İstasyonu’nun kurulması için Moskova ile birlikte çalışıyor. Pekin yönetimi Washington’un Artemis’ini “uzay temelli bir NATO” olmaya çalışmakla suçluyor.

Çin’in Rusya ile giderek artan yakın ilişkisi, ABD’nin düşmanca siyaseti sayesinde gelişti ve iki Asya devi bilim, teknoloji ve silah alanlarında artan stratejik işbirliğini pekiştirdi. Bunların içinde teknoloji mucizesi Rus hipersonik füze ailesi, lazer silahı takılacak olan J-20 savaş uçakları, Kuşak ve Yol Girişimi, ŞİÖ, Polar İpek Yolu, ortak finans sistemleri vs.

Çin ve Rusya, “Buz Üzerinde İpek Yolu’nun inşasını teşvik etmek” için 2019’da Arktik bilim araştırma merkezleri inşa etmeyi kararlaştırdı. Yamal’da Snezhinka (diğer adıyla “Kar Tanesi”) adlı yeni bir uluslararası bilimsel araştırma üssü için yeni tasarımlar hazır. Bu yıl içinde üs açılacak. Her iki durumda da, Astro-klimatoloji (Kuzey Kutbu, iklim değişikliğinde itici bir rol oynayan yıldızlararası kozmik radyasyon için en yoğun giriş noktasıdır), türlerin evrimi ve kimyası üzerine saf bilimsel araştırmalar bu tür yeni merkezlerde yapılacaktır. Bu ortak araştırma alanları Ay veya Mars’ta insan yaşamını sürdürmek için gerekli olan yeni yapay ekosistem tasarımlarının test edilmesini sağlayacak.

Müstakbel ILRS Çin-Rus Ortak Ay Üssü, Rusya’nın kıdemli uzay uzmanlığı ve deneyimini, Çin’in teknolojik ve ekonomik gücüyle birleştiriyor.

Çin Global Times, Ay’da kurulacak üssü, “Dünyadan Ay’a uçuş sistemi, ay yüzeyinde yardımcı uzun vadeli bir operasyon sistemi, ay yüzeyinde seyahat ve operasyon sistemi ile bilimsel araçlara sahip otomatik tesisler” olarak tanımlıyor.

Spacewatch Global sitesinin haberine göre, proje hala diğer ülkelerin katılımına açık. ILRS, çok disiplinli ve çok amaçlı bir araştırma tesisi olacak. Gelecek beş yıl içinde Çin Ay’a 3 misyon başlatmayı planlıyor.

Birincisi, Ay’ın kutup bölgelerinden örnekler toplayan Ay sondası Chang’e-6 olacak. İkincisi Chang’e-7, kutup bölgelerindeki gölgeli alanların atlamalı tespitini gerçekleştirmek için başka bir sonda yerleştirecek. Üçüncüsü, Chang’e-8, Ay üssünün inşasının başlangıcını işaret edecek.

Önümüzdeki on yıl insanlık için çok ilginç bir dönem olacak.

1950 ve 60’larda ilk uzay yarışını görmemiş olan bizler için çok heyecanlı zamanlar.

Tip 1 uygarlığa geçebilirsek eğer tabii.

Ünlü Japon teorik fizikçi ve gelecek bilimci Michio Kaku’nun dediği gibi, önümüzdeki dönemde insanoğlu kendi kaderini belirleyecek.

Ya bu aptalca açgözlü Amerikan kapitalist savaş ve sömürü kültürüne teslim olup yok olacağız ya da Asya’nın paylaşımcı, kamucu, toplumcu ve barışçı kültürüyle bilimi esas alıp gelişeceğiz.

Post truth havalı ismiyle giderek bir hurafe çağına dönüşen bugüne mi, yoksa aklın ve gönülün hüküm süreceği yarına mı bakacağız?

Seçim bizim.

 

KAYNAKLAR:

https://en.wikipedia.org/wiki/Kardashev_scale

https://www.livescience.com/chinas-1-trillion-artificial-sun-fusion-reactor-just-got-five-times-hotter-than-the-sun?utm_content=livescience&utm_campaign=socialflow&utm_source=facebook.com&utm_medium=social

https://www.iter.org/proj/Countries

http://infobrics.org/post/35015/

https://nationalinterest.org/blog/buzz/could-china-eventually-mount-laser-weapons-j-20-fighters-200048

 

 

 

 

Bugüne değil yarına bak

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. 9 Şubat 2022, 23:18

    Akla ne işle uğraşacağını Gönül öğrenir,Gönül gelişmezse Akıl kötülüklerle uğraşır.
    Onun için düsturumuz Bizim+Gönül’ dür.
    Prof.dr. OKTAY SİNANOĞLU..

  2. Tesla nın 0 enerjısı ne gune duruyor. yıllardır saklanıyor. gunese aya gerek bıle yok. lakın para babaları hukumetler malum orgutler ne yapacak o zaman elındekılerını hepsı hurdaya cıkacak.

  3. 2 Şubat 2022, 23:44

    Diyalektik materyalizm ile vulgar materyalizmin farkı, medeniyeti tanımlarken de görülüyor. Teknoloji, enerji, doğayı kontrol etmek, vs vs; medeniyetin ölçüleri bunlardan ibaret değil heralde! Biraz daha holistik bakabilsek çok daha güzel olacak. Gerçek manada özgür insan olmak istiyorsak dört boyutlu uzay zamanda sıkışıp kalmayalım.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!