Hüseyin Vodinalı yazdı….
Türklüğün anayasadan dahi çıkarılmak ve Türklerin kendi ülkelerinde üçüncü sınıf vatandaş yapılmak istendiği şu günler, ateşten günler.
Apo’nun Gazi Meclis’e milliyetçi! bir partinin önerisiyle getirtilmek istendiği, Saray’ın “Cumhuriyet Türk’ün olduğu kadar Kürt’ün de cumhuriyeti” lafıyla yeni bir (kanlı?) açılımın sinyalini verdiği, ana muhalefet liderinin “Kürtlere devlet (federasyon?) vadettiği bir dönemdeyiz.
Mavi Vatan çoktan unutulmuş, Ana Vatan ve Yavru Vatan, yeniden BOP masasına sürülmüş, hatta “el yükseltilmiş” vaziyettedir.
ABD liderliğindeki Kollektif Batı’nın yeniden hücuma geçtiği günleri yaşıyoruz.
Lloyd George’un “Türkleri Asya’ya sürmek” planı hala yürürlüktedir.
22 yıllık AKP iktidarında Cumhuriyet, Devlet ve Ulusal bilinç aşındırıldıkça aşındırıldı ve bugüne geldik.
Ama Türkler enteresan bir millettir.
Büyük Atatürk’ün dediği gibi “Zor harekete geçerler ama geçince de zor dururlar!”
Ha bir de vatanları için her şeyi yaparlar.
Anadolu’dan hiç bir yere gidesi de değiller!
TÜRKLERİN ANADOLU’YA GELİŞİ
Arkeolog Prof. Dr. Semih Güneri, 25-30 yıldır, Batı merkezli Hint Avrupacı akademik yapıya karşı mücadele ediyor.
O aslında bir tür “Indiana Jones”…
Yani masa başı bir bilim insanı değil. Maceraya atılıyor, buluyor, yazıyor, tartışıyor, ispatlıyor.
20 yıldır Moğolistan, Çin ve Rusya’da Türklerin eski ana vatanında kazılar yapıyor.
Bir Türk Tarih Tezi oluşturuyor.
Tüm bu arkeolojik çabaların sonucunda “Türk Altay Kuramı”nı yazdı.
2023’te Kabalcı yayınlarından çıkan son baskısı tamı tamına 1230 sayfa!
Güneri hoca, arkeolojik belgeler ışığında Kuzey Asya’da Türklerin erken kültür tarihini anlattı.
Eser aynı zamanda Atatürk’ün tarih tezinin de belgesel ve bilimsel bir doğrulaması.
Türk bir kimliktir, ulusal bir kimlik olduğu kadar kültürel bir kimliktir ve Semih Güneri bunun Anadolu’daki tarihinin 1071’den yaklaşık 13 bin sene daha önceye gittiğini ortaya koyuyor.
Son kitabı “Türklerin Prehistoryası”, Sibirya (Ötüken?) bölgesindeki Lena ve Yenisey ırmakları arasında kalan bölgede oluşan erken Türk kültürünün daha sonra Göbeklitepe’ye kadar ulaştığını anlatıyor.
Bu, Anadolu’yu “Helenize” etmek isteyen emperyalist Batılı tarihçilere tokat gibi bir cevap aynı zamanda.
Kitaptan küçük bir alıntı yapmama izin verin: (s241) “Şöyle düşünüyorum: Yenisey-Lena bölgesinde, son buzul çağı bitimini karşılayan, çevre koşullarının insan yaşamına uygun yönde değiştiği dönem içinde, MÖ 16 bin-12 bin arasında bölgenin yerli halkı ’Arkaik Yenisey-Lena Dili’ diye tanımladığımız hipotetik dili konuşuyor olduğunu var sayıyoruz. Bu kök dil, başta Sümer, Elam, Hurri, Hatti, Hiksos, Kassit, ‘Luristan Demircileri’ gibi Yakın Doğulu yerleşik kültürlerin yaratıcıları halkların konuştukları dilleri olmak üzere günümüzün Türkçesini, Moğolcasını, Tunguzcasını, Korecesini, Japoncasını kapsıyordu.
(S.242) Uzun Yürüyüş: Son buzul çağı sonrasında (MÖ 16 bin-12 bin) Güney Sibiryalı Arkaik Yenisey Lena halklarının belli bir kesiminin Yenisey-Lena bölgesinden çıktığını düşündüğümüz üç ana yönde uzun mesafe göçlerine tanık oluyoruz. Bu tarihi çıkışa “Uzun Yürüyüş” adını veriyoruz. Batı, Doğu ve Güneye yönelen göç dalgaları Arkaik Yenisey – Lena halklarının MÖ 12 binlerden önce başlayan ve aralıklarla hiç durmadan Orta Çağlara kadar devam eden uzun yürüyüşlerinin hikayesidir. Bu göç hareketinin en önemli bölümünün hedefindeki nokta Yakın Doğu (Batı Asya) coğrafyasıdır. Hazar’ın güneyinden Zagros dağları bölgesine ulaşan Sibiryalı halklar Kuzey Irak üzerinden Doğu Anadolu’ya ulaştı. Bölgede birden ortaya çıkan gelişmiş Göbeklitepe kültürü, hipoteze göre Sibiryalı göçmenlerin katkılarıyla gerçekleşmiştir. Zagros kökenli Sümer, Elam, Hatti, Hurri, Hiksos, Kassit ve Luristan Demircileri gibi Mezopotamya’nın baskın kültürleri de hipoteze göre yine Sibiryalı göçler içinden çıkmış olmalıdır.”
İşte Semih Güneri büyük iddiasını bilimsel yayın ve kanıtlarla doğrulayarak kendi büyük yürüyüşüne çıktı.
Bu yürüyüşte yalnız kalmaması için destek gerekiyor.
Kazılar, sergiler, belgeseller, yeni kitaplarla Sibirya-Göbeklitepe bağlantısını tüm dünyaya duyurmamız lazım.
Bu topraklardaki damgalarımız 12 bin yıl belki çok öncesine kadar uzanıyor çünkü.
Türkiye’deki kimlik çatışmaları bile bu devasa buluşla ortadan kalkabilir.
Çünkü, Türkü, Kürdü, Çerkezi Lazı alayımız Sibirya’dan geldik.
Semih Hoca, bu Cuma (1 Kasım) saat 17.30-20.30 arasında Ankara Gençlik Parkı içindeki N. F. Kısakürek Sahnesi’nde kitap tanıtımı ve söyleşi yapacak.
Konuyu çok daha iyi açıklayacaktır.
Halka açık bu etkinliğe tüm vatandaşlarımızı bekliyoruz.
Bakınız Kazım Mirşan… 30 tane kitap yazdı. Adam bağıra bağıra öldü. Kimse ciddiye almadı.