Avatar
Murat Bölükbaşı

Eski Türkiye

featured

Murat Bölükbaşı yazdı…

Tayyip Erdoğan gençlerden oy alamıyor. Çünkü sadece onun dönemini bilen, bir başka siyasal iklim görmeyen ve AKP’nin imtiyazlı çocuklarından olmayan milyonlarca genç AKP’ye oy vermiyor.

Velhasıl Erdoğan da özellikle kendisine oy desteği veren yaşlı kesime hitaben; ‘Gençlere eski Türkiye’yi anlatın’ diyor.

E madem çok istiyorsunuz, dilimiz döndüğünce anlatalım Sayın Cumhurbaşkanı!

Eski Türkiye’de zenginle fakir aynı mahallede, aynı sokakta oturur birbirine komşu olurdu. Evinde yemek pişiren, ‘kokmuştur, komşumun nefsi körelsin’ diye, ‘kızım al şu tabağı Hatice teyzenlere götürüver’ derdi. O tabak hemen geri verilmez, daha sonra yine aynı şekilde mukabele ederek iade edilirdi. Tek katlı, bilemedin iki katlı kagir evlerde pencereden pencereye kurulan sohbet mesafesinde komşuluk ilişkileri ikindi çayı ve komşu günleriyle taçlandırılır, en çok da sokakta oynayan biz çocuklara hazırlanan pasta börek ikramıyla bayram edilirdi.

Sonra o dışından baktığınızda içindeki insanı sınıflandırıp ayıramadığınız Anadolu kokan, emek kokan, yaşamı soluyan, insanların omuz omuza el ele verdiği evler bir bir gitti. Yerine ruh ve estetiği olmayan, insanların üst üste bindiği ama rantın cebe indiği dev ve ucube binalar yapılmasına yol verdiniz Sayın Cumhurbaşkanı!

Karşı komşunun kim olduğunu bile bilmediğin, yeni taşınana bir tepsi yemek götürüp, ‘Hoş geldiniz. Bir ihtiyacınız olursa zili çalmaktan çekinmeyin’ diyerek komşuluk ilişkisi kurmak yerine çöpü almaya gelen kat görevlisine kim bunlar diye sormak veya hiç umursamamak da mananın maddeye yenilerek betona gömüldüğü YENİ TÜRKİYE de sizin eseriniz Sayın Cumhurbaşkanı..! 

Hani bir konuşmanızda, ’15 sene önce fırın yoktu buzdolabı yoktu bu ülkede’ demiştiniz ya! Yıl olarak sizin İstanbul Belediye Başkanı olduğunuz dönemde anneme doğum günü hediyesi olarak bir buzdolabı almak istemiştim.

Çünkü evlendiği 1968 yılında alınan buzdolabı çok eskimiş, metal aksamı çürümüş, artık soğutma görevini yapamıyor ve arızalanıyordu. Babama telefon edip eve buzdolabı aldığımı söylediğimde, ‘sen kim oluyorsun da benim evime buzdolabı alıyorsun’ diye bunu asla kabullenmeyen, kullanılabilir bir buzdolabı olduğu için değil, babalık onuru ve gururu müsaade etmediği için o dolabı evladına aldırmayan eski Türkiye’nin dağ gibi babaları vardı.

Ekonomi dehanız sayesinde bugün 7bin 500 TL ‘’emekli yardımıyla’’ geçinemediği için evlatlarının eline bakan, onların desteğiyle ayakta kalmaya çalışan, onuru ve gururu yerle yeksan olmuş acınası halde babalar var; YENİ TÜRKİYE’de, sizin sayenizde Sayın Cumhurbaşkanı..! 

Babam salı ve cumartesi günleri kadim dostlarıyla meyhaneye giderdi. Eve geç saatte gelmediği için uyanık olur, her seferinde getireceğinden emin olduğum pastaneden aldığı taze ekleri büyük bir keyifle yer ve o eski adamlar gibi sevgisini belli edemeyen adam çakırkeyif haliyle bizim eklerin çikolatasını elimize yüzümüze bulaştırarak sevinçle yememizden büyük bir keyif alır ve neşelenirdi.

Kayınbabam baş başa sohbetlerimizde aynı meyhanede içtiklerini ve selamlaştıklarını söylemişti. Bir karayolları işçisiyle bir tüccar iş adamının bütçesi aynı meyhanede içmeye yetiyordu eski Türkiye’de..!

Değil ‘masanın hesabını bana getir’ deyip arkadaşının elinden kapmak, şimdi üç arkadaşın bir araya gelip kıyı bir meyhanede ağır sohbet eşliğinde Alman usulü hafifçe demlenmesi ne mümkün. Her türlü yaşamsal riski göze alıp evinde yaptığı rakıyla meyhaneye gidemediği arkadaşlarıyla fotoğraf çekerek kadeh kaldırmak, YENİ TÜRKİYE’de sizin sayenizde Sayın Cumhurbaşkanı!.. 

Savaş yoksulu Balkan göçmeni bir ailenin çocuğu olan babamın dini bilgisi yoktu. Daha sonra iki kez hacca gidip ‘’İslam’ın emrettiği şartları’’ yerine getirmek için çaba sarfetmiş, ben ve kardeşlerimin de rahle eğitimi almasını istemişti.

Otuz ve kırklı yaşların başlarında namaz kılmayan babam, Cuma namazlarını hiç kaçırmaz, personeliyle birlikte, küçücük çocuk olan beni de yanına alıp cuma namazına giderdi. Otomobil yedek parça dükkanı ve otomobil lastik kaplama atölyesi yan yana olan babam, dükkanın ve atölyenin önüne sadece sandalye koyar ve kapısı ardına kadar açık kilitlemeden diğer esnaflarında olduğu gibi camiye giderdi.

Eski Türkiye’nin raconunda ibadet ederken hiç kimse hiçbir şey çalmaz çalamazdı. YENİ TÜRKİYE’de değil dükkanın önüne sandalye koyup camiye gitmek, ayakkabılar çalınmasın diye kilitli kasa monte etmek de, caminin altına önce ticarethane, sonra üstüne ibadethane inşa etmek de, Allah ile aldatmak da YENİ TÜRKİYE’de sizin sayenizde Sayın Cumhurbaşkanı..! 

Eski Türkiye’den çok anı var belleğimizde, yazmakla bitmez. Mesela eski Türkiye’de sobamız vardı evimizde. Kimi evlerde kömür, kimi odun sobası kullanırdı. Kış gecelerinde üstünde kestane-kebap yapar, dibinde kedi gibi kıvrılır uyurduk.

Odunumuz kömürümüz bitse de, veya alacak gücümüz olmasa da; çalı, çırpı, tahta, kozalak toplar yine ‘’bakla sofa, fındık oda’’ evimizi ısıtırdık.

Sonra ülkenin her yerine doğal gaz boru hattı döşeyeceğiz, ‘odundan kömürden çok daha ucuza ısınacak, zahmetinden de kurtulacaksınız’ dediniz ve döşediniz… Eski Türkiye’de kozalakla bile olsa ısınıyorduk.

YENİ TÜRKİYE’de doğal gaz faturası korkusu yüzünden kış gecelerinde yün çorap, bere ve yorganla oturur hale gelmemiz de YENİ TÜRKİYE’de sizin sayenizde Sayın Cumhurbaşkanı..!

Allah var eski Türkiye’de gaz lambası ve mum ışığında çok oturdum ve ders çalıştım. Ya hat çalışmaları olur, ya enerji sıkıntısı olur elektriğimiz kesilirdi. Ama şunu bilin ki, faturayı ödeyemeyiz, elektriğimiz kesilir korkusuyla ışığı kapatıp karanlıkta oturuşumuz YENİ TÜRKİYE’de sizin sayenizde Sayın Cumhurbaşkanı..!

Çok yıprattınız, çok ezdiniz çok yordunuz, çok üzdünüz bizi Sayın Cumhurbaşkanı! Eğer bu ülkenin çocukları, yetişmiş beyaz yakalıları vatanı birbir terk ediyorsa, Eski Türkiyede analar evlenen çocuklarına torunumu ne zaman kucağıma vereceksin diye baskı yaparken YENİ TÜRKİYE’de ‘çocuğum aklın varsa evlenme, evleneceksen de sakın çocuk yapma’ diye öğüt veriyorsa, marketteki çocuk bezine çalınmasın diye alarm takılıyorsa, milyonlarca insanın midesine et, süt, balık, meyve, sebze girmiyorsa, bu ülkeye şanla şerefle hizmet etmiş eli öpülesi yaşlılarımız ‘para ödemeyeceksen binemezsin’ diye toplu taşıma aracından indiriliyorsa, vatanın her karış toprağı Suriyelisi, Afganı, Pakistanlısı, İranlısı, Iraklısı, Ukraynalısı ve diğerleri ile adeta işgal edilmişse, bu sahne bu dekor, bu hikaye ve Türk milletine layık görülen bu rol, YENİ TÜRKİYE’de sizin sayenizde Sayın Cumhurbaşkanı..!  

Ne diyor usta yorumcu Ercan Saatçi; 

“Ne okyanuslar kadar derin/Ne de gökyüzü kadar sakin/Fikirler alt üst oldu sayenizde/Korktum artık çarkların dönüşünden/ Of Allahım of sevgiyi tükettim sayenizde/Kendimi kaybettim sayenizde/Nay niri niri niri nom sayenizde…

Eski Türkiye

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!