Naci Beştepe yazdı…
Bugün (22 Kasım 2024) Ankara Anıttepe’deki Anıtpark’taydık.
KK Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) sevk edilen teğmenlere destek için toplandık.
Organizasyonu kimin yönettiği açıkça belli değildi ama sosyal medyadan bilgi edinen yüzlerce asker-sivil vatandaş parka koşmuştu.
Her zamanki gibi olayı, ”Aman ben orada görülmeyeyim… Haydi aslanım sen git, biz arkandayız” diye evinden izleyenler elbette azımsanamaz.
Merak etmesinler kimse onları aramadı, sormadı.
CHP Milletvekili E. Tüma. Yankı Bağcıoğlu yükü almıştı.
Önce o, ardından E. Kora Atilla Kezek ve ADD Başkanı E. Tbp. Alb. Hüsnü Bozkurt konuştular.
ORTAK VURGU; MUSTAFA KEMAL
Üç konuşmanın da ortak vurgusu, olayın disiplinle ilgisi olmadığı yönündeydi.
Bütün dert “Mustafa Kemal” di.
Onun adının yüksek sesle söylenilmesi, onun sevilmesi, sayılması, izinden gidilmesi idi dert.
Onu unutturmak, onun gönüllerdeki yerine başkasını yerleştirmekti dert.
Ama bunu hiç kimse mertçe söylemeye cesaret edemezdi.
Mustafa Kemal hiç yenilmemişti ve hiç yenilemeyecekti.
Buydu dert.
YDK üyelerine çağrı yapıldı; vicdanlarının sesini dinlemeleri, adil olmaları, bu genç subayların ve onlara gözlerinin bebeği gibi bakan ailelerinin umutlarını, hayallerini yıkmamaları istendi.
BENCE ATARLAR
Anıtkabir’e birlikte yürüdüğümüz bir yakın arkadaşım ve eşine fikrimi söyledim.
YDK bu subaylara ihraç kararı verecektir.
Onlar tersini düşünüyorlardı.
Umarım ve dilerim onlar haklı çıkar.
Ancak, son yıllardaki gelişmelere, TSK Komuta kademesini işgal edenlerin izledikleri çizgiye bakınca hiç umutlanamıyorum.
Olayı en iyi analiz edecek olanların başında YDK başkanı KKK Org. Selçuk Bayraktaroğlu gelir.
Kendisi 2012 yılında Afyon’da 25 askerimizin şehit olduğu mühimmat deposu faciasında KK Loj. K. lığı Mühimmat Komutanı idi.
Yani o olayın bir numaralı sorumlusu.
Olaydan sonra hiçbir şey olmamış gibi bugünkü makam ve rütbeye gelmişse kuruldan çıkacak karar da bellidir.
Elbette minnet borcunu ödeyecektir.
Diğer üyeler hakkında bilgim yok. Ama onların önemli olduğunu zannetmiyorum.
İçlerinden bir-iki cesur yürek çıkarsa YAŞ’ta halledilir.
Ne acıdır ki; Teğmen Ebru’ya sinkaflı hakaret eden ahlaksız gericiye bir cumhuriyet savcısı siper olurken, generallerin tertemiz Atatürk gençlerine sahip çıkamayacağını, astlarını, çocuklarını koruyamayacağını düşünüyorum.
HANGİ DİSİPLİNSİZLİK? SEBEP KİM?
MSB Güler, önemli olanın slogan veya yemin metni değil disiplinsizlik olduğunu açıkladı.
Kutlarım.
En iyi kamuflaj böyle yapılabilirdi.
Disiplin denince TSK’da akan sular durur.
Biz de inandık!
İnandık da benim aklıma şu soru geldi;
Teğmenler ant içmek için izin istemişse kim, neden izin vermemiş?
Ant metini mi rahatsız etmiş izin vermeyeni yoksa yıllarca resmen kullanılan andın MSB rektörü tarafından sorgusuz sualsiz kaldırılışı mı?
Yoksa sıkıntısı daha mı büyükmüş?
Örneğin öğrenci alımlarında tarikat ve cemaatler etkili iken bu kadar Kemalist nasıl girmiş, nasıl atılmadan okulu bitirmişler konusu sorulur diye mi korkmuştur acaba?
Ya da iyi niyetli olup, andı duyan Tarikat-Cemaat-Siyaset üçgeninin kendisinin ve teğmenlerin başına bela olacağını mı öngörmüştür.
O izni vermeyenin sözde disiplinsizliğe sebep olduğu YDK’da gündeme gelebilir mi? Sanmam.
Bahçeli işaret fişeğini çakmış, yandaş basın körüklemiş, RTE emri vermiştir.
Karar bellidir.
Tek olumlu gelişme, yemine katılanların tamamı yerine olaya öncülük eden cesur yürekli beş teğmeni ihraç ederek büyük tepkilere set çekilmesinin düşünmesidir.
Tutarsa.
BİZİ DE YARGILAYIN! NETİCE?
ADD Başkanı’nın kürsüden haykırdığı gibi biz de Mustafa Kemal’in Askeriyiz.
Anıtpark’ta yüksek sesle dile getirdik.
Oradaki herkesi de yargılayın.
Yetmez. Anket yapın, teğmenlere destek veren herkesi yargılayın.
Ne yaparsanız yapın;
Atatürk’ün fikirlerini anlayan, onun ilke ve devrimlerinin izinde yürüyen ve savunuculuğunu yapan Mustafa Kemal’in askerlerini ve Mustafa Kemal’i yenemezsiniz, bitiremezsiniz.
Ne mutlu bana ki Türküm.
Ne mutlu ki önderim, başöğretmenim, başkomutanım Atatürk’üm…