Avatar
Nihat Genç

Ahmet Suat Özyazıcı

featured

Nihat Genç yazdı…

Deprem günlerinde kişilikleri karakterleri sanatlarıyla iz bırakmış nice değerli insan aramızdan ayrıldı!

Ve milletçe depreme odaklandığımız için arkalarından iki cümle edecek vakit bulamıyoruz!

Önce, gençliğimizin efsanesi ressam Turan Erol, öyle böyle değil, Turan Erol Bedri Rahmi’nin yanında yetişmiş ve bizlerde hayranlıkla iz bırakmış muhteşem bir ressamdır!

Turan Erol henüz apartmana ve şehre dönüşmemiş eski sokakları evleri eski köprüleri kavak ve söğütleri ve gecekondularıyla yüzlerce eser bıraktı!

Başta Türk edebiyatının çok büyük isimleri etkilemediği yazar çizer yoktur!

Birden ölüm haberini duyunca, yahu biz bu hayata kimlerle nasıl başladık, şimdi neredeyiz neler konuşuyoruz, diyor insan, çünkü Turan Erol ismi unutulacak es geçilecek bir isim hiç değil!

İçimizde kahır üstüne hayıf biniyor, yazıklar olsun bize, nasıl bir dünyaya düştük ki ülkenin en değme usta sanatçıları gözümüzden kaçıyor!

Yedi-sekiz sene önce, mesela ünlü ressam Adnan Turani ölmüştü, cenazesini kaldıracak dört kişi bulunamamıştı, oysa resmi sanatı felsefesini hayranlıkla öğrendiğimiz insanlardı!

Bir de Vural Savaş öldü, Refah Partisi kapatma davasında adı öne çıkmış bir savcımız. Çok temiz çok güzel çok sade bir adamdı. Vural Savaş’la ağbi kardeş dostluğumuz eskidir ve on yıllar boyunca Vural Savaş’la hep kitap fuarlarında karşılaşırdık!

Yazdığı kitaplar ve derdi şuydu, demokrasiyi nasıl koruyacağız ve demokrasi kendini düşmanlarına karşı nasıl koruyacak! Hala milletçe aynı yerde ve aynı dertteyiz!

Çok eleştireler aldı ve hatta şeytanlaştırıldı on yıllar ekranlarda süren laik-şeriat tartışmasında en çok hücum edilen isimlerden oldu…

Hayatı boyunca Vural Savaş’a karşı gelmiş ve aleyhinde çok galiz laflar etmiş ve sonra CHP’ye intikal etmiş bir ‘vekille’ bir kitap fuarında ayak üstü konuşuyorken…

Laf, Vural Savaş’ın on yıllarca hiç çıkartmadığı eski ceketi ve gösterişsiz sade mütevazi hayatına geldi! Beyimiz çok şaşırmış! –Yahu herifin giyecek ceketi bile yok mu, dedi…

Cumhuriyet’in bu idealist dava adamları, böyle yaşar, sadece, emekli maaşlarıyla, o maaş da çoluk çocuk gailesine!

Cumhuriyet’e bağlılığını inadı iddiasını kitaplarıyla sürdürdü!

Allah rahmet etsin!

Ve, Sosyalist Cumhuriyet Partisi genel başkanı Mehmet Bedri Gültekin’in vefatı!

Hayatı mücadele içinde geçti! Tertemiz bir Anadolu çocuğu! Anlatmamızı bekleyen o kadar çok anısı var ki hepsi yaşadığı ölümcül kahr’a dair!

Son günümüzde birlikteydik, saatlerce o kadar çok şey tartıştık ve konuştuk ki!

Kooperatif, sendika, örgüt, mücadele, Cumhuriyet ve eski günler ve eski arkadaşlıklar! Ve bir insan evladının kaldırması mümkün olmayan uğradığı ihanet!

Şimdi derinleri deşip yazsak yoksul Anadolu çocuklarının hapislerde geçen hayatı ve hayal kırıklıkları ve son gününe kadar bir gün ara vermediği iddiası hepimizi hüngür hüngür ağlatır!

Ve ne güzel bir duygudur Cumhuriyet’e bağlı Tunceli doğumlu kara yüzlü Anadolu’nun ahlak abidesi bu eyvallahsız çocuklarıyla tanışıp dertleşip arkadaşları olmak!

Geride bıraktığı dava arkadaşlarına söyleyeceğim tek şey, Gültekin ağbi, davasını iddiasını yuvasız ve bayraksız bırakmadı, onurunu vahşilere yedirtmedi gururun parçalanmasına bir gram izin vermedi!

Ve dolu dolu kavgada geçen elli yıl hayatın tadını çıkartacak tek gün bulamadı!

Bu yoksul Anadolu evladının soylu kavgası önünde saygıyla eğiliyorum!

Dün akşam, Trabzonspor’un efsanesi Ahmet Suat Özyazıcı’nın ölüm haberi geldi.

Ahmet Suat Özyazıcı, komşumuzdu!

Hayatım boyunca hiç unutamadığım anısı, ki, karakterimi şekillemiştir, 1965’te ünlü İdmanocağı-Beşiktaş maçına dairdir!

Sekiz dokuz yaşındayım, o maçta açık türbinde su sattım, ve, maç öncesi, takımla Ahmet Suat Özyazıcı stada giriyordu stad kapısında birkaç metre mesafedeydim.

Her zamanki sakin haliyle topçulara ‘yeneriz biz bunları!’ dedi.

O çocuk halimle içimden kimi yeniyorsun? Dedim.

Hala da diyorum, kimi yeniyorsun hoca!

Maça çıktığın takım Türkiye 1. Lig şampiyonu Beşiktaş!

Sen, kim, Trabzon amatör küme şampiyonu İdmanocağı!

Doğru çıktı, İdmanocağı Beşiktaş’ı 1965’te kupadan eledi ve bir amatör takımın lig şampiyonunu devre dışı bıraktığına Türkiye ilk defa şahit oluyordu!

Çok sonra defalarca lig şampiyonluğu kupaları kazanmış olsa da Ahmet Suat Özyazıcı’nın en değerli zaferi henüz yolun başında 1965 yılında Beşiktaş’ı elemesidir!

O maçtaki futbol topunu da hatıra olarak on yıllarca evinde sakladı ve yeğeni Yusuf’la evlerinde o topla oynamışlığım vardır!

Ahmet Suat Özyazıcı şimdi futbolda örneği olmayan kaptan antrenördü, yani, hem takımın kaptanı hem antrenörü!

Çok mütevazi ve mütedeyyin bir adamdı!

Özkan Sümer ne kadar dışa dönük sosyal bir adamsa Ahmet Suat Özyazıcı o kadar kendi halindeydi.

Trabzon’un birbirine paralel yukardan aşağı Uzun Sokak, Maraş Caddesi ve Kunduracılar Sokağı ve daha altında bakırcılarıyla meşhur Kemeraltı Çarşısı vardır, Ahmet Suat Özyazıcı’nın Kemeraltı Çarşısı’nda tırmık kazma halat, katran, vs. satan nalburiye dükkanı çok meşhurdur!

Köylülerin inip alışveriş yaptığı Kemeraltı semtinde tam da Ahmet Suat Özyazıcı’nın dükkanı karşısında Çarşı Camiisi vardı!

Ressam Turan Erol’un tabloları gibi.

O eski Kemeraltı sokağı çağlar değişse de o eski zaman renklerini hiç kaybetmedi!

Bu ‘eski zaman’ vurgusunu yapmamın çok nedeni var!

Trabzonspor’un ilk şampiyonluklarında şehrin o şenlikleri o sevinçleri o kutlamaları içindeydim, gelin görün ki, şampiyonluğu aldığımız gün dahi, Ahmet Suat Özyazıcı ortalıkta hiç görünmez, hemen dükkanına o sokağa iner ve sanki o dükkanda saklanırdı!

Ahmet Suat Özyazıcı o eski sokaktan hiç çıkmadı!

O eski sokak ahlakı kültürü kişiliğine yapışmıştı!

O sokakta futbolla hiç ilişkisi olmayan futbol hiç konuşmayan insanlarla arkadaşlığı mesaisi dostluğu futboldan daha fazlaydı!

Manşetlerden inmeyen bir büyük şampiyonlukta dahi sadece yüzünde bir tebessüm, bu kadar!

Şampiyon olmuşsun, insan bağırır çağırır yerinden fırlar marş söyler, taraftarlarla kucaklaşır, öne çıkar, heyecanla gözyaşıyla konuşur, hayır, Trabzonspor şampiyon olur ve herkesin gözleri Ahmet Suat Özyazıcı’yı arar, ki, o Kemeraltı çarşısındaki dükkanına çoktan gitmiş!

Hamamizade kültür merkezinde bir konferansım sonrası ayaküstü görüşmüştük -ağlattın bizi, dedi.. –(Dile kolay dört şampiyonluk) asıl, sen bizi ne çok ağlattın hocam, dedim.

Bir Anadolu takımına dört şampiyonluk şimdi hayal etseniz rüya görseniz inanmazsınız!

Bir daha olur mu buna da kimse inanmaz!

Ahmet Suat Özyazıcı’nın sadeliği içime işlemiştir, ve insan büyüdükçe, sonra şunu anladım, Ahmet Suat Özyazıcı’yı doyuran tatmin eden şampiyonluklar değil, başka şeydi…

O eski sokak, o eski adamlar, o müşterisi köylülerle kurduğu dünya, o dükkanın hemen karşısındaki Çarşı Camii, o sokağı dolduran kalabalığın neşesi, ne bileyim, Ahmet Suat Özyazıcı’nın hayatını dolduran başka bir neşe başka bir dünya vardı!

Ahmet Suat Özayazıcı ve Özkan Sümer’in yüzlerce antremanını seyrettim. Mesela Özkan Sümer bağırır çağırır laf geçirir sinirlenir futbolcuyu kovar atar ve Özkan Sümer topçuya laf anlatamadığı için çıldırır kendinden geçer!

Ancak Ahmet Suat Özyazıcı’yı zahmet ve zorlanma içinde hiç göremezsiniz, herşeyi basitlikle kolay ve rahat yapabilen bir tarafı vardı ve halk ağzında yerleşmiş zengin deyimler ve hoş fıkralarla, futbolcuları böyle dizginlerdi!

Acaba? Heyecansız telaşsız bu sade dili bulmak ‘kolay mı’?

Bu aşırı heyecanlı ve huzursuz şehirde Ahmet Suat Özyazıcı huzuru içinde yaşayan bir adamdı!

Sabırla metanetle dinginlikle tevazuyla açıklanacak bir şey değil!

Nasıl anlatılır bilmem, şampiyonluklar yaşamadan önce de Ahmet Suat Özyazıcı o şehirde etrafa güven verici halinden memnun biriydi!

Türk sanatı ve futbolu ve siyaseti, çok fiyakalı çok şaşaalı çok cerbezeli adamlar gördü!

Bizim kuşak, hararetten uzak kimseye eğilmeyen hiçbir gücün lobinin adamı olmayan bu sessiz gurura ve güce Ahmet Suat Özyazıcı’da şahit oldu!

Kahramanlığını ve mucizevi sanatını bas bas bağırmayan dünya ayağa kalksa kendini öne çıkartmayan yükseklerde başı dönmeyen başka tür bir adam!

Kibir ve böbürlenme ve gösteriş hiç ama hiç bilmeyen tertemiz ve çok sade ve çok düşünülmüş yumuşacık sözleri ve simalarıyla bu adamlar türünün son örnekleri!

Başın sağolsun Türk futbolu ve Trabzon şehri!

İnsan’ın en yalın haliydi Ahmet Suat!

Bir gün yine nice şampiyonluklar daha yaşarsın ama Ahmet Suatlar’ı bulamazsın, çünkü dünyamızda yağmur, iklim, rüzgar, insan, ‘takvim’ değişti!

Ölçülü, temkinli, özenli, temiz ve sade insan yetiştiren o eski sokaklar çoktan yıkıldı!

Kendini kimseye kabul ettirme derdinde olmayan o sağlam ve dingin hayat üslubu çoktan yıkıldı!

Gösteriş ve baş ağrısı migren çağımıza birlikte geldi!

Fiyaka ve mide fesatı çağımıza birlikte geldi!

İhtiras ve yorgunluk çağımıza birlikte geldi!

Büyük ölçekte başarılı karakterlerin hastalıkları da büyük dozda geldi!

Ve kimsenin upuzun bir senfoninin yumuşacık notalarını dinleyecek sabrı kalmadı!

Kendini inkar etmeden şeytanla işbirliği yapmadan hiçbir alanda başarı gelmez oldu!

Güç, gurur ve onuru herkes magazinde manşetlerde övülerek reklam edilerek arar oldu!

Başarının gücü ve basıncı bütün karakterleri çıldırttı insanlıktan çıkarttı!

O eski camii ve çarşının o ruh ritminin neşesi?

Kalabalıklar içinde iç neşesini hiç kaybetmeden ve altta kalmadan ve yenilmeden yalnız yaşayan o soylu insanlar!

Kaybolmuş dünyamızdan bir tad alabilmek için artık bir mum ışığı gibi kısık ve ama sürekli ve mum ışığı gibi ısısını basıncını fıtratı ve inancı gereği kontrol altında tutan, çayı kahveyi içimizde en güzel içen, o eski adamlar, çoktan gidiverdi!

Ölen sadece Ahmet Suat olsa.

Ahmet Suat Özyazıcı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

10 Yorum

  1. 21 Şubat 2023, 12:03

    Bedri Gültekini bir ara yaz.Ağlamaya ihtiyacımız var.

  2. 20 Şubat 2023, 14:55

    “Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.”

  3. TS Antremanlarindan bahsettin 1980 lı yıllarda Trabzonda okurken maç icerde ise son antrenman cuma gunleri olurdu okuldan sonra mümkün olduğunca taa bahcecikte kaldığım pansiyondan Avni asker in yanındaki yavuz Selim gelirdim.o zamanlar ve ahmet Suat hoca bir başka idi..trabzon denilince futbol futbol denilince de Suat hoca ilk akla gelenler

  4. Öncelikle değer ve kıymetlerinden örnekler verdiğiniz Turan Erol, Mehmet Bedri Gültekin, Vural Savaş, Ahmet Suat Özyazıcı merhumlarına Allah’tan rahmet diliyorum. Burada Ahmet Suat Hoca’nın İstanbul takımlarının tekelindeki şampiyonluklarına çomak sokan başarısına hayret etmemek elde değildi elbet lakin benim esas hayretim; Ahmet Hoca’nın o kendine has kasketiyle, sufi veya mistik duruşuyla bunu nasıl başarmış olduğunaydı.

  5. Nihat Genç’in, Deniz Baykal’la ilgili mutlaka söyleyecek sözleri vardır.

  6. Yaşadığımız bu çağa anlam ve değer katan büyüklerimizden ayrı kalmak hüzün verici… Sonsuz saygı, sonsuz sevgi ve sonsuz rahmet olsun her birine..

  7. 19 Şubat 2023, 17:02

    Böylesi naif insanları anlatabilmek için bir o kadar olmak lazım. Biz bulamıyoruz artık o insanları yada çok azlar. Sistematik olarak kotulestirilen bir toplumda böyle seyler her iyi ve ulvi degerleri bulmak gittikçe zorlaşıyor.

  8. 19 Şubat 2023, 14:53

    Ve bizim gibiler bu dünyaya alışmayıp hiç de sevemeyecekler.

  9. 19 Şubat 2023, 14:23

    Bir dönem Çanakkale Dardanelspor oyuncusuyken beni Trabzonspor’un transfer listesine aldığını biliyorum. Maalesef ki sezonun son 5 haftasında çapraz bağlarım koptuğu için bu teklifin gerçekleşmesi hayal oldu. “Trabzonspor efsanesi ve büyük futbol emekçisi…” Merhum Sayın Mehmet Bedri Gültekin’in biyografisini kaleminizden ve Pankuş yayınlarından okumayı çok isterim. Yazıda ismi geçen tüm memleket değerlerimizin yolu uçmak olsun. Kaleminize sağlık Nihat Hocam🙏

  10. 19 Şubat 2023, 13:59

    Cumhuriyet ve onun yetiştirdiği nesile selam olsun!

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!