Şahin Filiz
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. Çağdaş eğitim ve uygarlık

Çağdaş eğitim ve uygarlık

featured

Şahin Filiz yazdı…

Toplumsal yapılardan, teknolojik ilerlemelerden, kültürel ifadelerden ve etik çerçevelerden örülmüş karmaşık bir edinimler ve değerler sistemi olan uygarlık, durağan bir varlık değildir. Çok sayıda faktör tarafından yönlendirilerek evrimleşir, uyum sağlar ve ilerler. Bunlar arasında modern ve çağdaş eğitim, uygarlık gelişimini şekillendirmede ve ilerletmede vazgeçilmez bir rol oynayan temel taş olarak durmaktadır. Etkisi bireyi aşarak ekonomik, sosyal, politik ve teknolojik alanlarda toplumsal ilerlemeyi etkiler. Bu analiz, modern eğitim yaklaşımlarının daha adil, eşitlikçi ve müreffeh bir dünyaya nasıl katkıda bulunduğunu inceleyerek bu önemli ilişkiyi araştıracaktır.

Eğitim-öğretim, modern ve çağdaş bir insanlaşma sürecinin adıdır. İnsanlaşma, öncelikle “ahlaksal değerleri” öğrenip özümsemekle başlar. İnsanlaşma, yaşam boyu devam eder. Ahlaksal değerleri erdem kavramıyla bir araya toplayabiliriz. Erdem, kişide özgürlük ve sorumluluk duygusunun bulunmasına bağlıdır. Özgür, sorumlu ve özgüven sahibi birey, ahlakın alanına giren her davranış ve eyleminden sorumlu olacaktır. Özgürlük ve sorumluluk, herhangi bir inancı yadsımaz ama doğru ya da yanlış, herhangi bir dogmanın dikte edilmesine izin vermez. Başka türlü dersek, bir şeye inanmaya programlanmış birey, yalnız inancının sınırlarına giren olgu ve olaylarla ilgilenir; diğer dünyaya ve yaşama kapalıdır. Eğitilebilir olmaya hazır bulunmak, bireyleşmeye hazır bulunmakla eşdeğerdir. Bir grubun, cemaatin ya da tarikatın ateşli savunucusu veya mensubu olmak, bireyleşmenin önündeki en büyük engeldir. Sürüleşmektir. Bireycilikten farklı olarak bireyleşmek, insanlaşmanın ilk ve en büyük adımıdır. Davranışlarını kendi içsel tepileriyle güdüleyebilmeyi öğrenmek, eğitilmek için en önemli aşamayı oluşturur. Bir şeye inanmak, güdü ve itkiler için kendi dışındaki bir kaynağa bağımlı olmayı gerektiriyorsa, o inanç kişinin bireyleşmesini önler; öğrenmeye olan gereksinimini köreltir, eğitilemez bir canlıya dönüştürür. Çünkü eğitim-öğretim, doğuştan veya insanüstü bir kaynaktan gelen “verilmiş”ler ile sürdürülebilir bir faaliyet olamaz. Bu nedenle medreseler kurum olarak kendini aşamamıştır. Daha kötüsü, medrese kafasıyla modern ve çağdaş eğitime meydan okunabileceğine olan kör sanı Türk halkının geleceğini tehdit etmektedir. Medrese, 1069’dan beri hala aynı kurumsal, içeriksel ve işlevsel rolünü yinelemektedir. Hiçbir medresemiz, ne Bologna, ne Cambridge, ne Sorbonne ne de Harvard olabilmiştir, olacağı da yoktur. Bu haliyle medresenin moderni, çağdaşı olmaz. Medrese zihniyeti “verilmiş” olana dayanır; kaynağı, kişinin öz çaba ve eyleminden değil, insanüstü dogmatizmle şekillenir. Bu dogmatizm, doğrudan doğruya dinin değil, ama din çevresinde yüzyıllardır oluşturulmuş teolojik yorum ve fetvalarca kemikleşerek yaşatılır.

Modern ve çağdaş eğitim, “kazanılmış” olandan kaynaklanır. Ahlaksal erdemler, görmezden gelinmez ama bu erdemlerin kazanılması kişi özgürlüğü ve sorumluluğuyla doğru orantılı olarak ortaya çıkar. Tepeden verilmiş bir erdem kişiyi ne kadar erdemli insan yapabilecektir? Hiçbir çaba harcamadan insan, erdemi salt emir ve yasakla nasıl tecrübe edebilecektir? Ahlaksal ilkelerin en ulu kaynaktan dikte edilmiş olması, kişinin erdemli olacağını garanti edebilir mi? Ya da dindar olmak, “verilmiş” olanı dayatmakla gerçekleşebilir mi? Bir spor dalında herhangi bir hareketi alışkanlık haline getirebilecek ölçüde öğrenmek  günler aylar gerektirirken zihinsel ve ruhsal bir davranışı, alışkanlığa dönüştürüp norm haline getirmek için sadece inanmak yeterli mi? İnanan insana sürekli telkinde bulunmak, onun bu inancı deneyimlemesine olanak tanımamaktır. İşte medrese, “verilmiş”in aktarımı ve tekrarı olduğu için eğitim-öğretim tarihinde hep yenilgiler yaşamıştır. 

Dindarlık, yalnız dini tecrübe ile kazanılamaz. Din ve onun teolojik yorumları, hayatın çok az bir kısmına karşılık gelir. Yaşamdan yalıtılmış bir dini tecrübe, kişiyi ancak dogmalarla kuşatılmış dar bir alana sıkıştırır. Bu dar alan genellikle akıp giden karmaşık yaşamın dışında kalır, ona yabancı ve hatta düşman kesilir. Oysa dindarlık bu karmaşık yaşam içinde, yaşamın bütün renkleriyle bütünleşik bir tecrübe sayesinde gerçekçi olabilir. İnsan, biyolojik bir canlı olmak bakımından diğer canlılardan farksızdır. Dahası, diğer canlılara göre insan, doğanın koşullarına uyum sağlayabilme ve içgüdüsel davranabilme açısından daha zayıf donanıma sahiptir. Bu açığı kapatacak tek bir şey vardır: O da insan tekinin toplumun bir üyesi olarak toplum içinde yaşamasıdır. Tabii ki diğer canlıların birçoğu sürü halinde yaşar ama onların yaşam tecrübeleri gelişme göstermez; biyolojik canlı olmaktan öteye geçemezler. Oysa insan, toplum içinde toplumsal kültürden beslenerek insanlaşır. Buna kısaca kültür deriz. Kültür basite indirgenecek bir kavram olarak görülemez. Kültürün en sistemli ve örgütlü biçimi, modern ve çağdaş eğitimle ortaya çıkar. Modern ve çağdaş demek, dinselliğin ötesinde çok geniş bir yaşam alanına işaret eder. Hiçbir müdahale ile durdurmanın olanaklı olmadığı bu akış halindeki yaşamı yakalayabilmek, değişmez dogmalardan oluşan setleri önüne çekmekle mümkün olmaz. Bunun yolu çağdaş ve modern eğitimdir. Bu eğitim laik, özgür, demokratik, hukuksal normlarla uyumlu, genel insanlık ilkeleriyle barışık olmalıdır. Bu ise, Cumhuriyetçilik ilkesinde ifadesini bulur. 

Modern eğitim, birey ve toplum için vazgeçilemez bir insanlaşma sürecidir. Biyolojik varlık olmanın ötesine geçmek, her bireyin insan olarak var olmasının temel koşuludur. Modern eğitim, canlı varlıktan kültür varlığına geçiş için bir seçenek değil, bir zorunluluktur. 

Modern eğitimin en önemli katkılarından biri, ekonomik kalkınmadaki rolüdür. Tarihsel olarak, ekonomik büyüme büyük ölçüde vasıfsız emeğe ve sınırlı teknolojik yeniliğe dayanıyordu. Ancak modern eğitim, küreselleşmiş ve teknolojik olarak gelişmiş bir ekonominin karmaşıklıklarında gezinmek için hayati önem taşıyan eleştirel düşünme, problem çözme ve uyum sağlama becerilerini vurgular. Bilgi tabanlı ekonomilerin yükselişi, inovasyon, teknolojik adaptasyon ve girişimlerde bulunabilen, daha yüksek düzeyde bilişsel yeteneklerle donatılmış bir iş gücünü gerekli kılar. Eğitim, bireyleri bu ekonomilere anlamlı bir şekilde katılmak, ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve yoksulluğu azaltmak için gerekli araçlarla- bilimsel okuryazarlık, teknolojik yeterlilik ve finansal anlayış- donatır. Bu, STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) alanlarıyla sınırlı değildir; tasarım düşüncesi, iletişim becerileri ve kültürel anlayış gerektiren yaratıcı endüstriler de kapsamlı bir eğitim temelinden önemli ölçüde yararlanır. Dahası, eğitim, inisiyatif, risk değerlendirmesi ve kaynak yönetimi becerilerini geliştirerek girişimciliği teşvik eder, yeni işletmelerin ve işlerin yaratılmasına yol açar ve böylece ekonomik ilerlemeyi daha da teşvik eder.

Ekonomik refahın ötesinde, eğitim toplumsal ilerleme ve eşitlik için çok önemlidir. Modern eğitim, çeşitliliği kutlayan ve toplumsal eşitsizliklere meydan okuyan kapsayıcı öğrenme ortamları yaratmaya çalışır. Irkçılık, cinsiyetçilik ve homofobi gibi toplumsal adalet sorunlarına ilişkin eleştirel farkındalığı teşvik etmek, ayrımcı yapıları ortadan kaldırmak ve daha eşitlikçi bir toplum geliştirmek için çok önemlidir. Eğitim, bilgiye ve kaynaklara erişim sağlayarak mağduriyet yaşayan toplulukları güçlendirir, baskıcı sistemlere meydan okumalarını ve haklarını savunmalarını sağlar. Bireylere bilgiyi eleştirel bir şekilde değerlendirme, yapıcı diyaloğa girme ve toplumsal hayata katılma becerileri kazandırarak eğitim, sosyal uyumu teşvik eder ve toplumsal bölünmeleri azaltır. Kapsayıcı müfredatlar aracılığıyla empati ve anlayışın geliştirilmesi, hoşgörü ve saygıyı teşvik ederek daha güçlü, daha uyumlu topluluklara yol açar. Dahası, eğitim bireyleri sağlıkları, aile planlaması ve çevre yönetimi konusunda bilinçli seçimler yapmaları için güçlendirir, iyileştirilmiş halk sağlığı sonuçlarına ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunur.

Eğitimin siyasi gelişmedeki rolü de aynı derecede önemlidir. İyi eğitimli bir halk, demokratik süreçlere anlamlı bir şekilde katılmak için daha donanımlıdır. Eğitim yoluyla geliştirilen eleştirel düşünme becerileri, vatandaşların bilgileri nesnel olarak analiz etmelerine, önyargıları belirlemelerine ve bilgili siyasi söylemlere katılmalarına olanak tanır. Siyasi sistemleri, hakları ve sorumlulukları anlamak, sorumlu vatandaşlık için çok önemlidir. Eğitim, bireylerin hükümetlerini sorumlu tutmalarını, politika değişikliklerini savunmalarını ve toplumlarının geleceğini şekillendirmede yapıcı bir şekilde yer almalarını sağlar. Dahası, eğitim, toplumsal sorumluluk duygusunu geliştirerek ve toplumsal girişimlere toplumsal katılımı teşvik eder. Bu, daha canlı ve katılımcı bir demokrasiyi teşvik ederek yönetişimi güçlendirir ve toplumsal istikrarı destekler. Bu nedenle, eğitimin yaygınlaşması doğrudan demokratik sistemlerin istikrarı ve refahıyla bağlantılıdır ve bu da onu siyasi gelişimin temel bir bileşeni haline getirir.

Son olarak, modern ve çağdaş eğitim, teknolojik ilerleme için vazgeçilmezdir. Teknolojik değişimin hızlı temposu, uyum sağlama ve yenilik yapma yeteneğine sahip bir iş gücünü gerektirir. Eğitim, bilimsel okuryazarlığı, teknolojik yeterliliği ve yaşam boyu öğrenme kapasitesini teşvik etmede kritik bir rol oynar. Özellikle yapay zekâ, biyoteknoloji ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda STEM eğitimine yatırım yapmak, teknolojik yeniliği teşvik etmek ve iklim değişikliği ve hastalık gibi küresel zorlukları ele almak için çok önemlidir. Ayrıca eğitim, karmaşık teknolojilerin geliştirilmesinde önemli bir unsur olan işbirlikçi problem çözmeyi teşvik eder. Farklı çalışma alanları arasında iş birliğini teşvik eden disiplinler arası eğitim yaklaşımları, çığır açan yeniliklere yol açabilir. Teknolojik ilerlemelerin etik etkilerini eleştirel bir şekilde değerlendirme yeteneği de teknolojik ilerlemenin insanlığın en iyi çıkarlarına hizmet etmesini sağlamak için önemlidir. Teknolojik okuryazarlığı ve etik farkındalığı teşvik eden bir eğitime bağlılık olmadan, teknolojik ilerlemelerin faydaları zayıflatılabilir ve istenmeyen sonuçlara yol açabilir.

Ancak, eğitimin katkısı zorluklardan uzak değildir. Kaliteli eğitime eşitsiz erişim, medeniyet ilerlemesinin önünde önemli bir engel olmaya devam etmektedir. Sosyoekonomik statüye, coğrafi konuma, cinsiyete ve sınıfsal kökene dayalı eşitsizlikler, eğitimin tam potansiyelinin gerçekleştirilmesini engellemeye devam etmektedir. Bu eşitsizliklerin ele alınması, tüm bireylerin geçmişlerine bakılmaksızın yüksek kaliteli eğitime erişebilmesini sağlamak için ortak çabalar gerektirir. Bu, altyapıya, öğretmen eğitimine ve müfredat geliştirmeye yatırım yapmanın yanı sıra eğitim eşitsizliklerini sürdüren sistemsel önyargıları ele almayı da içerir. Dahası, teknolojik değişimin hızlı temposu, müfredatlarına bağlı kalmasını ve bireyleri sürekli gelişen bir dünyada başarılı olmak için gereken becerilerle donatmasını sağlayarak eğitim yaklaşımlarında sürekli adaptasyon gerektirir. Bu, araştırma ve geliştirmeye sürekli yatırım yapmanın yanı sıra yaşam boyu öğrenmeye bağlılık gerektirir.

Sonuç olarak, modern ve çağdaş eğitim yalnızca bireysel güçlendirmenin bir aracı değildir; medeniyet gelişiminin temel bir itici gücüdür. Etkisi ekonomik, sosyal, politik ve teknolojik alanlarda yankılanır, toplumları şekillendirir ve onları daha fazla refah, eşitlik ve istikrara doğru iter. Özellikle kaliteli eğitime eşit erişimi sağlamada zorluklar devam ederken, eğitimin insan ilerlemesine yadsınamaz katkısı sürekli yatırım ve reform gerektirmektedir. Medeniyetin geleceği, 21. yüzyılın ve ötesinin karmaşıklıklarında yol almak için gerekli beceri ve bilgiyle donatılmış, iyi eğitimli bir halk yetiştirme taahhüdümüze dayanmaktadır. Ancak böyle bir taahhütle herkes için daha adil, sürdürülebilir ve müreffeh bir dünya inşa edebiliriz.

Cumhuriyetimiz, kuruluş felsefesinde modern ve çağdaş eğitimin geleceğimizi nasıl şekillendireceğine dair bahsi geçen öngörüler içerir. Cumhuriyet’le cebelleşen, Atatürk’e her fırsatta saldırmayı marifet bilen bir takım karanlık çevreler, laik, çağdaş eğitimi yerine köhnemiş medrese dogmatizmini Türk halkına dayatırken, kendi çocukları için bu gerçeğin içten içe farkında oldukları için, onlara en modern eğitim-öğretim olanaklarına kavuşturmak için yurtdışında okumalarını sağlarlar. “Kürt Sorunu” yalanı ile fakir-fukara Kürt yurttaşlarımızın sırtından bir günde 42 oğlak kesebilenler ve benzerleri de yoksul halk için doğuda yoğunlaşan gerici medreseleşmemeyi teşvik ederken kendi çocuklarını Avrupa’nın en gözde okullarına gönderirler. Eşitliği bozarlar, Türk halkını kafatasına göre bölerler, yoksulların sırtından feodal faşist düzenlerini tahkim ederler, semirirler, azgınlaşırlar. Sonra da bütün bu melanetlerini Cumhuriyet’e ve Atatürk’e fatura ederler. İç politikada şeriatı övüp dışarıda biyolojik canlı gibi kuralsız yaşarlar.

Cumhuriyet, Türk halkının ahlaksal erdemlerine bağlı, modern ve çağdaş bir eğitim öğretim felsefesini kimsesizlerin kimsesi olarak eşitlik ilkesiyle tüm halka layık görmenin rejimidir. 

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 21 Kasım 2024, 08:56

    Türkiye’ye sizin gibi bir MEB gerekiyor.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!