Kendini Türkiye’nin denizcileşmesine ve Mavi Vatan’a adayan Cem Gürdeniz (Emekli Tümamiral), denizci bir ailede doğmuş, deniz kıyısında bir hayata gözlerini açmıştır. 8 yaşında sandalı, 15 yaşında yelkenlisi olmuştur. Henüz ilkokulda gemi maketleri yapmaya başlamıştır.
Gürdeniz’in deniz kokan yazıları bugün tüm Türkiye’ye yayılıyor ve ciddi bir farkındalık yaratıyor. Yazma motivasyonunu ise şu şekilde açıklıyor:
“Emperyalizm, içimizdeki maşaları üzerinden üniformamı almış olabilirdi. Ancak Mustafa Kemal ve Mavi Vatan’a adanmış ruhum ve aklımı teslim alamazdı. Hayatını denizlere ve Türkiye’nin denizcileşmesine vakfeden bir yurtsever olarak yazmalıydım.”
***
Mavi Vatan Yazıları[1], Türkiye’nin denizcileşmesi yolunda atılmış büyük bir adımdır, içeriğinde Cem Gürdeniz’in 24 Mart 2013 ile 27 Kasım 2017 tarihleri arasında yayımlanmış olan 240 yazısından seçilen 164 yazı bulunuyor.
Kitap 528 sayfayla hacim olarak çok geniş gözüküyor fakat birbirini takip eden kısa yazılar akıcı bir şekilde ilerliyor. Bu yazılarda tarihi bilgiler, güncel veriler ve ciddi öngörüler bulunuyor.
Kitap, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937 tarihli konuşmasından bir alıntıyla başlıyor:
“Denizcilik sadece ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler inşa edilecek, deniz sporları kulüpleri kurulacak ve korunup geliştirilecektir. Çünkü: Toprakların üç bir yanı deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer.”
Kitaptaki temel fikirlerin özeti şu şekildedir:
- 21. yüzyıl deniz ve okyanuslarla anılacak.
- 21. yüzyılda hegemonya okyanuslar üzerinden el değiştirecek.
- 21. yüzyılda Türkiye hiç olmadığı kadar çevrelendiği denizlere bağımlı olacak.
***
Bir kitabın sağlam bir özetini çıkarmak, en çarpıcı yerlerini sunmak, birtakım ayrıntılara dikkat çekmek ve bunları yorumlamak büyük bir emek ister, zordur. Fakat hemen belirteyim ki “Mavi Vatan Yazıları” için bu iş çok daha zor, çünkü bu 164 yazıda kocaman bir bilgi seli var, ciddi öngörüler/değerlendirmeler var, o nedenle burada kitabın çok az bir kısmına değinebildiğimi belirtmeliyim.
Kitaptan çıkardığım bazı notlar şu şekildedir:
- Deniz konularında düzenli yazan fikir adamlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konu siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla ele alınmalıdır.
- Mavi Vatan’ın büyüklüğü kara ülkemizin yarısına eşittir, asla küçümsenemez ya da göz ardı edilemez.
- Geçmişte topraklarımızı kaybetme süreci, denizleri kaybetme ile başlamıştır. Donanmasızlık işgali beraberinde getirmektedir. Bu nedenle güçlü bir donanmaya sahip olmak bir mecburiyettir aksi halde bağımsız yaşamak mümkün değildir.
- İç ticarette deniz ulaştırması karadan yedi kat ucuzken, yüklerin sadece yüzde 4’ü deniz yoluyla taşınmaktadır. Ana ulaştırma “kara yolu” ile sağlanmaktadır. Bu durum petrol fiyatlarını arttırmaktadır. (Deniz ulaştırması demiryolundan 3 kat, hava yolundan ise 21 kat ucuzdur.)
- Merhum Deniz Kurmay Albay Mert Bayat’ın anlatıldığı bölümde sadece “tek bir öğretmenin” ne kadar önemli olabileceğini çarpıcı bir şekilde öğreniyoruz. Kendisi Deniz Harp Okulu’ndan 1946 yılında mezun olmuş ve emekli olduğu 1971 yılından vefat ettiği 2005 yılına kadar toplam 34 yıl Deniz Kuvvetleri’nin tüm kurmay subaylarına deniz gücü teorisini öğretmiştir. Yetiştirdiği subaylar onun verdiği ışıkla Deniz Kuvvetleri’ni yönetmektedir.
- FETÖ ihaneti ile milletçe büyük bir şoka uğradık fakat bu ihanetin ne ilk ne de son olduğu söylenemez. Örneğin Kurtuluş Savaşı sırasında muvazzaf olan kabaca 1500 deniz subayı varken, sadece 233 denizci Osmanlı Donanması’nı terk ederek “namus cephesine” katılmıştır. Diğerlerinin çoğu Haliç’e bağlı gemilerini ve İstanbul’daki sıcak yuvalarını terk edememiştir. Bunun üzerine bir de İngiliz Donanması emrinde Kuvay-ı Milliye’yi yok etmeye giden gemilere yardımcı olma “şerefsizliğini” taşıyanlar da olmuştur. Ne olursa olsun, sonuçta 233 vatansever denizcimiz savaşın kaderini değiştirmiştir.
***
Kitaptan bir söz: “Her kesim milli düşünmeli ve gayri milli emperyal cepheye tavır almalıdır.”
[1] Cem Gürdeniz, Mavi Vatan Yazıları, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2017.