Barış Doster
Barış Doster

Moskova’daki IŞİD terörü, ABD ve Türkiye

featured

Barış Doster yazdı… 

Rusya’da, geçtiğimiz cuma akşamı yaşanan terör eylemini, IŞİD terör örgütü üstlendi. IŞİD’in arkasındaki güç olan ABD’nin, haftalar önce yaptığı açıklamada, Moskova’daki ABD yurttaşlarını konser salonlarından uzak durmaları yönünde uyardığı düşünüldüğünde, ABD’nin Rusya’yı karıştırmak, istikrarsızlaştırmak, zor duruma düşürmek için, her türlü yola başvurduğu ve başvuracağı bir kez daha görülüyor. Belirtelim ki, ABD’nin PKK–PYD–YPG ve FETÖ terör örgütleri gibi, IŞİD terör örgütüne verdiği destek de biliniyor. Üstelik bunu bizzat ABD’nin önceki başkanı Trump söylemişti, IŞİD’in ABD’nin eski başkanı Obama tarafından kurulduğunu vurgulayarak. 

Öncelikle şunu saptayalım: Ukrayna’da işlerin ABD ve Avrupa’nın istediği yönde gitmemesi, önümüzdeki günlerde Atlantik kaynaklı saldırıları, tertipleri, terör eylemlerini sıklaştıracaktır. Çünkü ABD; devlet şeklinde örgütlenmiş bir haydut olduğu gibi, ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO da, yaşadığımız bölgede her türlü örgütlü kötülüğü yapmaktadır. Bunların amacı Ukrayna’da cephede son asker ölene dek savaşı uzatmaktır. 

O nedenle, Türkiye; uyanık olmalıdır. Kimilerinin bahar havası estirmek için elinden geleni yaptığı Türkiye–ABD ilişkileri konusunda teyakkuz halinde olunmalıdır. 

Türkiye–ABD ilişkilerine bakınca şu görülür: İki devletin arasındaki ölçek farkı büyüktür. İki devletin çok farklı kültürleri, tarihleri, siyasal, toplumsal yapıları vardır. İki devlet, çok uzak coğrafyalarda bulunmaktadır. ABD’nin, kendisine, bölgesine, dünyaya, müttefiklerine ve hasımlarına bakışını, bu ülkenin emperyalist karakteri belirler. 

Bu nedenle Türkiye ve ABD arasında, hedef, öncelik, menfaat, beklenti farkı büyüktür. Tehdit tanımları, tehdit algıları, ittifaklara bakışları ve ittifak ilişkileri arasında adeta uçurum vardır. Bu farkların kapatılması da olanaksızdır. Yani, ikili ilişkiler yapısal olarak sorunludur. 

Özellikle, Türkiye’nin NATO üyesi olmasıyla birlikte, ilişkilerin iki eşit devlet arasındaki ilişki düzleminde değil, ABD’nin önceliklerine göre kurgulandığı açıktır. Öyle açıktır ki, Türkiye ABD’den açıktan düşmanlık gördüğü halde, ABD nam ve hesabına, Soğuk Savaş boyunca büyük riskler aldığı halde, çok nadir olarak itiraz etmiş, sesini yükseltmiştir. Kore Savaşı’ndan itibaren Türkiye; ABD’nin gözüne girebilmek, ABD’nin yakın dostu olabilmek için elinden geleni yapmasına karşın, ABD’den beklediği samimiyeti, muhabbeti, vefayı, sadakati görememiştir. 1960’lardan günümüze dek sıkça yaşanan bunalımlarda, gerilimlerde, genelde düş kırıklığı yaşayan, aldatılan, kazık yiyen taraf Türkiye olmuştur.

ABD; Türkiye’ye hep ikiyüzlü davranmıştır. Eskilerin deyimiyle dışı dostane, içi hasmanedir. Darbelere, darbe girişimlerine, terör örgütlerine, sözde soykırım iddialarına, Yunanistan’ın tezlerine, ayrılıkçı hareketlere verdiği, vermekte olduğu destek açıktır. Bu konuda yüzlerce örnek sıralanabilir. 

Bir ay sonra sıkça tartışacağımız ve emperyalistlerin bir yalanı olan sözde soykırım iddialarına verilen ABD desteği, hiç akıldan çıkarılmamalıdır. Bu konuda Türkiye’deki özürdiliyoruz.com ekibinin, yetmez ama evet güruhunun, KKTC’deki yes be annem takımının, numaracı cumhuriyetçilerin, Turgut Özal hayranı sivil toplumcu liberal demokratların ve sosyal demokratların dillendirdiği şu tez çok sakattır: “ABD Başkanı Biden, Osmanlı dönemini kastetti. O nedenle Türkiye Cumhuriyeti’ni bağlamaz”. 

Bu yaklaşım yanlıştır. 

Birincisi, olmamış bir olaydan, işlenmemiş bir suçtan dolayı, suçlu diye hüküm verilmektedir, hem de siyasetçiler tarafından. 

İkincisi, işlenmemiş bu suçu, baskılar sonucu Türklerin kabul etmesi istenmektedir. 

Üçüncüsü, ABD bize “Sen katil olmasan bile senin deden katil demekte”, bunu da kabul etmemizi beklemektedir. 

Dördüncüsü, ABD’de, Ermeni lobilerinin eline, Türkiye’ye karşı yargı dahil her alanda kullanacakları çok önemli bir koz, ABD başkanı tarafından bizzat verilmiştir.

Beşincisi, ABD Başkanı Biden; Türkiye’yi inciteceğini çok iyi bildiği halde, bu sözü söylemiştir, hem de öncesinde Türkiye’ye bu sözü edeceğini haber vererek. 

Altıncısı, bunu yapan ABD; Türkiye’ye karşı ABD’nin hasımlarıyla ekonomik yollarla mücadele yasasını da (CAATSA yaptırımları) devreye sokmuştur. 

Yedincisi, ABD’nin bu küstahlığına karşı gerekli tepkiyi vermemiştir. ABD’nin Irak ve Suriye’de PKK terör örgütü ve türevlerine verdiği açık destek artarak sürmektedir. 

Şu söylenebilir: Türkiye’nin ABD nezdinde, Türkiye’nin istediği, arzuladığı kadar büyük etkisi yoktur. Ağırlığı, itibarı, caydırıcılığı, değeri yoktur. ABD; Türkiye’yi kaybetmekten çekinmemekte, çünkü kaybetmeyeceğini çok iyi bilmektedir. Ne kadar aleyhimize iş yaparsa yapsın, ne kadar kalbimizi kırarsa kırsın, Türkiye’deki ABD nüfuzu nedeniyle, Türkiye’nin hep alttan alacağının bilincindedir. Türkiye’deki yapısal ABD bağımlılığının, Soğuk Savaş ezberlerinin, farkındadır. 

ABD; şöyle düşünmektedir: Türkiye’nin bölgesinde komşularıyla çok fazla sorun yaşaması, bu sorunları çözmekte zorlanması, Türkiye’nin ABD’nin gözündeki önemini artırmıyor, tersine azaltıyor. Buna karşılık Türk siyasetçilerin ABD’ye olan ihtiyaçlarını artırıyor. Türk ekonomisinin içinde bulunduğu durum da, Türkiye’nin, dönüp dolaşıp ABD’den yardım almak için, ödün vermesine sebep oluyor.

Sonuçta, “NATO üyeliği, Türkiye’yi ABD’nin ve NATO’nun şerrinden koruyor” şeklindeki yaklaşım, tam tersi sonuç veriyor. Türkiye’yi ne ABD’nin ne de NATO’nun şerrinden koruyor. 

Moskova’daki IŞİD terörü, ABD ve Türkiye

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!