Barış Doster
Barış Doster

Seçmenin verdiği büyük ders ne?

featured

Barış Doster yazdı…

Yerel seçimler, büyük sürprizle noktalandı. CHP; 1977 seçimlerinden beri, yani 47 yıl sonra, ilk kez sandıktan birinci parti olarak çıktı. Bu gelenek, SHP adıyla, son seçim başarısını 1989 yerel seçimlerinde yakalamış, sandıktan zaferle çıkmış, sonrasında bu başarıyı kalıcı kılamamıştı. Bir yandan HEP ile yapılan ittifak, diğer yandan İSKİ yolsuzluğu başta olmak üzere, yerel yönetimlerdeki başarısızlık sonrası, 1991 genel seçimlerinde üçüncü parti olmuştu. 1994 yerel seçimlerinde büyük hezimet yaşamıştı. 1995 genel seçimlerinde yüzde 10 barajını kılpayı geçerek Meclise girmişti. 1999’da birlikte yapılan genel ve yerel seçimde ise hüsrana uğramıştı. Genel seçimde yüzde 10 barajını geçemeyerek Meclis dışında kalırken, pek çok belediyeyi de kaybetmişti.

CHP’nin mevcut yönetiminin, partilerinin yakın tarihinden ders alıp almadıklarını, önümüzdeki günler gösterecek. Hem parti genel merkezinin politikaları hem de yerel yöneticilerin karnesi, ya 1994 hezimetini yaşatacak ya da 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde elini güçlendirecek. Bekleyip göreceğiz…

Şimdi gelelim 31 Mart’ta sandığın verdiği mesaja…

1. Seçimlerin sonuçlarını ekonomi belirledi. Yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı, enflasyon en çok öne çıkan gündem maddeleriydi. 16 milyon emeklinin, 16 milyon ücretlinin yaşadığı, bu ücretlilerin 7 milyon kadarının asgari ücretli olduğu ülkemizde, ekonomi belirleyici oldu.

2. AKP; bu kez emeklilerden beklediği desteği göremedi. Emekli yurttaşların parti tercihlerinde ilk sırada yer alan AKP; umduğunu bulamadı.

3. İktidar partisi, bu seçimde 2. parti oldu, 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden bu yana halkın önüne 18. kez konulan sandıktan (genel seçimler, yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimleri, referandumlar) ilk kez ilk sırada çıkamadı. Fakat çarşambanın gelişi perşembeden belliydi. Pek dikkat çekmese, dillendirilmese bile, aslında iktidar; son yıllarda oy erimesi yaşıyordu. Girdiği ilk genel seçimde yüzde 35 oy alan, sonrasında yüzde 42, yüzde 47, hatta yüzde 50 oy bandına ulaşan AKP, 2023 Mayıs ayındaki genel seçimlerde, 2002 yılındaki oy bandına inmişti. Fakat Cumhur İttifakı parlamento çoğunluğunu kazandığından, oy kaybı üzerinde pek durulmamıştı. Dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kaybediyordu. Bu da dikkatlerden kaçmıştı. Oysa Ekmeleddin İhsanoğlu’nu, Muharrem İnce’yi tek başına ve ilk turda yenerken, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sağına soluna DSP’den Hüda-Par’a, Yeniden Refah Partisi’nden BBP’ye dek çok sayıda irili ufaklı partiyi alarak ve ikinci turda seçimi kazanabilmişti. İktidar, oy kaybını ve seçmenin mesajını almadı 2023’te.

4. Millet İttifakı dağıldığı, bu ittifakın öncüsü iki parti, CHP ve İYİ Parti kendi içlerinde çok sert tartışmalar yaşadığı, CHP genel başkan değiştirdiği, yönetimini yenilediği, İYİ Parti ciddi kopuşlar yaşadığı, İYİ Parti’den CHP’ye zehir zemberek eleştiriler yapıldığı halde, seçmen bunları umursamadı. Tabanda birleşti.

5. CHP’deki parti içi muhalefet, hüsran yaşadı. Deniz Baykal döneminde muhalifler, Baykal’dan kurtulmak için, partinin baraj altında kalması gerektiğini, sonra kendilerinin yönetime gelerek partiyi büyüteceklerini savunur, bunu şöyle formülleştirirlerdi: “Önce 9, sonra 30”. Bu formül elbette cehalet ürünüydü. Bu kez de Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın çok sayıda ismin, işin içine kimlik siyaseti ve mezhepçiliği de katarak, partiyi çok sert eleştirdiklerine tanık oldu Türkiye. İşe yaramadı. Hatta ters tepti. CHP adaylarının aleyhine çalışanlar, kızıp bağımsız aday olanlar, küsüp İYİ Parti’nin adayı olanlar, düne kadar genel sekreteri, milletvekili, belediye başkanı oldukları partiyi TV ekranlarında yerden yere vuranlar, umduklarını bulamadılar. Bu siyaset esnafını, “ben yoksam, parti de yok” diyenleri, “parti bana koltuk, mevki, makam verdiği müddetçe var” diye konuşanları, güç zehirlenmesi yaşayan belediye başkanlarını, profesyonel politikacıları dinlemedi seçmen.

6. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kendi cumhurbaşkanlığı adaylığını kabul ettirmek ve kendi sağcı düşüncelerini onaylatmak için bol keseden milletvekilliği bahşettiği partilerin (Deva, Gelecek, Demokrat, Saadet) toplam yüzde 2 bile oy alamaması, siyasal ve toplumsal karşılıklarının olmadığını bir kez daha gösterdi. Aynı durum Memleket Partisi için de, Cumhur İttifakı ortağı DSP için de geçerli.

7. Hem oyunu hem kazandığı belediye sayısını artıran CHP yönetimi, belediye başkanlarını saptarken daha titiz, daha özenli davransa, örgütün ve kamuoyunun sesine daha çok kulak verse, muhtemelen oyu biraz daha yüksek olabilirdi.

8. CHP’nin başarısı, Özgür Özel’in elini güçlendirdi. Ekrem İmamoğlu’nun sayesinde seçildiği, onun gölgesinde kaldığı, lider olamadığı, emanetçi olduğu yönündeki haklılık da içeren eleştirileri ortadan kaldırdı. Özel; sadece iktidara karşı değil, partide de hem Kılıçdaroğlu ekibine hem de İmamoğlu ekibine karşı artık daha güçlü. Öyle ki, 2028 öncesinde kendisi cumhurbaşkanlığı adaylığını dillendirirse, şaşırmamalı.

9. CHP, aldığı oyların önemli bölümünü İYİ Parti ve DEM Parti tabanından, daha büyük bölümünü ise merkezdeki, merkez sağdaki, milliyetçi sağdaki, muhafazakâr sağdaki seçmenden aldı. CHP’nin, sağcı seçmenlerin yoğun olduğu illerde yakaladığı başarı da bunu gösteriyor. İYİ Parti, önceki seçime oranla neredeyse yarı yarıya küçüldü, seçmeni CHP’ye yöneldi. DEM Parti seçmeni, önemli ölçüde CHP’yi tercih etti.

10. Yıllardır vurguladığımız üzere, CHP’nin önceki ve şimdiki iki genel başkanı, partileri için büyük oy havuzunun DEM Parti olduğunu düşünerek yanılıyorlar. Asıl büyük seçmen havuzu, ezici çoğunluğu kendisini milliyetçi, Atatürkçü, ulusalcı, merkez, merkez sağ olarak tanımlayan yerde bulunuyor. Onlara ulaşmanın ve onları kalıcı CHP seçmeni yapmanın yolu, CHP’nin kuruluş değerlerine, fabrika ayarlarına dönmesinden geçiyor. Aksi halde, 1989 – 1991 dönemi yaşanır. Ankara, Afyonkarahisar, Manisa, Bolu, Kütahya, Bursa, Denizli ve daha pek çok ildeki seçim sonuçları, bu tezimizi doğruluyor. Bu nedenle, Ekrem İmamoğlu’nun, Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal’a bir özür borcu olduğunu anımsatmakta yarar var, Köksal’ın DEM Parti çıkışı sonrasında, Köksal’a “kendisine yeni bir iş veya yeni bir parti arasın” dediği için.

11. Pazar gününe kadar, CHP içinde, hatta muhalefet genelinde Ekrem İmamoğlu, 2028 için tek aday olarak görünüyordu. Pazar akşamı, 2028 için Mansur Yavaş’ın da, (Yavaş’ın kendi isteğinden bağımsız) aldığı oy, attığı büyük fark nedeniyle, potansiyel aday olarak adı listeye yazıldı.

12. Seçmenler, sağcı, milliyetçi, muhafazakâr seçmenler dahil, gerek AKP ve MHP’nin, gerek İYİ Parti’nin CHP’ye yönelik, haklılık payı da olan DEM Parti, demlenmek eleştirilerini umursamadılar. Kimi açık, kimi örtülü CHP – DEM Parti işbirliklerine kulak asmadılar ve CHP’ye oy verdiler. Bunu hem CHP’nin hem AKP, MHP ve İYİ Parti’nin hem de seçmenlerini çantada keklik olarak gören, seçeneksiz olduklarını düşünen DEM Parti’nin ayrıntılı şekilde tahlil etmeleri gerekiyor.

13. Sosyalist ve komünist partiler, bu ağır ekonomik şartlarda bile toplamda yüzde 1 oy alamamalarının nedenleri üzerinde düşünmeliler. Birkaçı hariç, fazlasıyla liberalleşmiş olan, fazlasıyla kimlik siyaseti yapan, etnikçiliğe, mezhepçiliğe savrulan, Cumhuriyet’i yok sayan, küçümseyen, DEM Parti gibi sağcı, emperyalizm destekçisi, kimlik siyasetçisi bir partinin sırtından geçinen ve onun verdiği birkaç milletvekilliğine razı olan bu partilerin, hiçbir siyasal, toplumsal, sınıfsal karşılığının olmadığı bir kez daha görüldü.

14. İktidar partisinin “devlet partisi” görüntüsü vermesi, cumhurbaşkanının, bakanların AKP adayları için sahada oy istemesi, seçmende ters tepti. Sadece 10 ay önce hem genel seçimleri hem cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan bir ittifakın, 10 ayda bu kadar kayıp yaşaması üzerinde durmak şart.

15. Türkiye gibi seçimlere katılım oranının yüzde 88’e ulaştığı bir ülkede, 31 Mart yerel seçimlerinde katılım oranı yüzde 78 oldu. Bu tablo hem iller bazında değerlendirildiğinde hem de YRP’nin yüzde 6’yı geçerek 3. parti olduğu dikkate alındığında, sandığa gitmeyen kabaca yüzde 10’luk seçmenin büyük bölümünün AKP seçmeni olduğu söylenebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sadakati, muhabbeti, hürmeti devam eden, fakat AKP’den soğuyan, ona ders vermek isteyen, ama eli de değil CHP’ye, YRP’ye bile gitmeyen AKP seçmeni, sandığa gitmeyerek tepkisini gösterdi. Seçmen sayısı arttığı halde, seçime katılım oranı düştü.

Sözün özü; Türk Milleti, Pazar günü sandıkta, belki CHP yönetiminin bile beklemediği ölçüde destek verirken CHP’ye, bir yönüyle de AKP’ye ders verdi. CHP’yi, sadece kendi dinamikleri, söylemi, adayları, vaatleri değil, AKP’ye duyulan öfke de büyüttü.

CHP; kendisine verilen bu desteğin nedenlerini, ödünç oyların tahlilini doğru yapar, onları kalıcı kılmaya çalışırsa, önü açılır. Yok, eğer partide hem tavanda hem de örgütte güçlü zemini olan kimlik siyasetinin, etnikçiliğin, mezhepçiliğin, hemşericiliğin, imar lobisinin, açılım projelerinin, Birikim dergisi çevresinin, Taraf gazetesi artıklarının, etkisi azalmış olan sağcı, batıcı, liberal 10 Aralık Hareketi’nin tezlerini öne çıkarırsa, 1991’de, 1994’te, 1995’te ve nihayet 1999’da yaşadıklarını, yeniden yaşar.

Seçmenin verdiği büyük ders ne?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Düşüncem Akp’nin bu seçimi vererek 2028 seçimini kazandığıdır. Muhalefet birkaç tane başkan adayı arasındaki çatışmalarda bölünecek ve tekrar iktidar yolunu akp’ ye açacaktır.

  2. Seçmen giderek liberalleşiyor. Çatışmadan bıktı. İmamoğlu bunu üstlendi ve güçleniyor… CHP ye bile ihtiyacı kalmayabilir yakında …

  3. 3 Nisan 2024, 20:26

    MUKEMMEL ANALIZ. HER ZAMANKI GIBI. SAYGILARIMLA.

  4. Daha büyük ders: Bizi Chp & Akp sarmalindan kurtarın. Diyor

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!