Salı Günü Erdem Atay ile yayın öncesi, sabah her zamanki gibi telefonlaştık. Erdem, sabaha karşı başlayan yangında ’10 can kaybımız olduğundan’ bahsedince, önceden haber aldığım için ‘Ne 10’u Erdem sayı 100’e yaklaşabilirmiş, bir arkadaşımın yakınının oğlu ortaokul çocuğu, benden yardım istediler, şimdi ona bakıyorum’ dedim.
Tabii şaşkınız ve maalesef kurtulanlar listesinde, 10 yaşındaki Eren Bağcı’nın olmadığını kahrolarak öğrendim. Derken; elime geçen listeyi incelerken bu kez de ‘Tokcan’ soyadına takıldım, ortaokul ve lise arkadaşım Bahar evlenince soyadı Tokcan olmuştu. Hemen ortak bir arkadaşımızı telefon ile arayıp, eşi ve oğlunun ismini sordum.
İsimler maalesef uyuşuyordu, ne yazık ki, arkadaşımızın eşi Atıl Tokcan, oğlu Atlas’ı, ağabeyi Can Tokcan oğlu Kemal’i alarak, karne tatiline götürmüşlerdi. Zaman durmuştu…
Derken, sosyal medyada diş hekimi dostum Burak Hasar’ın, çok sevdiği çalışma arkadaşı Yasemen Boncuk Tüzgira’yı, eşi ve iki çocuğunun fotoğrafı ile duygusal bir yazı ile paylaştığını gördüm. Hemen telefona sarıldım, ‘Maalesef onlar da kurtulamamışlar!’ Güler yüzü ile ailecek, bizlere her daim yardımcı olan Dr. Yasemen ve ailesi de artık yoktu.
İşte o anda acım katlandı ve ODTÜ mezuniyet töreninde açılan o pankart gözümün önüne düşüverdi.
Evet, ‘Biz hep tanımadıklarımızın öleceğini sanıyorduk’ ama yanılmıştık. Depremlerden, sellerden, pandemilerden, yenidoğan çetelerinden, trafik kazalarından, terörden, yangınlardan, kalitesiz ve sağlıksız gıdalardan, çevre kirliliklerinden, iş kazalarından, darbelerden, maganda kurşunlarından, mafya çatışmalarından, kısacası her türlü beladan ders çıkartmayan, gelecek için tedbirler almayı başaramayan, sorumluların adalet önünde hesap veremediği bir ülke haline dönüşmüştük.
Yıl 2025 olmuştu ama, büyük ihmaller zincirinden, 78 vatandaşımız (Sayı sürekli değişiyor) dünya kadar para ödedikleri, lüks bir otelin içinde, yangın merdiveni yetersizliği, söndürme springlerinin ve duman dedektörlerinin çalışmaması ve en önemlisi de yangın alarmının bozuk olması nedeniyle, uykularında, sinsi alevlere yakalanmışlardı. Düşünün, dünyanın en büyük yangınlarından biri olan, ABD Los Angelas’ta binlerce yapı yok olurken, 28 kişi öldü, Bolu’da ise bir binada 78 can!
Maalesef aynı korku filminin, farklı mekan ve oyuncularla yeni bir çekimini izledik. Senarist aynı!
Peki niçin, senaryoyu değiştiremiyoruz? Yetkililer her zaman yaptıkları gibi, ateş topunu birbirlerine atmak suretiyle, konuyu soğutuyorlar. Koca koca bakanlar ‘Biz masumuz, sorumlu CHP’li Bolu belediyesi, itfaiye onlarda’ diye kıvırırken, belediye yetkilileri de ateş topunu geri atmak suretiyle, ‘Hayır orası turizm alanı, biz masumuz’ diye ekranlarda utanmadan boy gösteriyorlar.
Otel sahibine hiç değinmiyorum bile! Zaten bu saatten sonra yatacak yeri olmamalı!
Dün akşamüzeri, olayı sorgularken, aklıma dünyanın gökdelenleri ile ünlü Manhattan adasındaki Türk Evi ve Newyork Belediye Başkanı Eric Adams’ın itfaiye departmanına baskı yaparak, gökdelenin açılışının hızlandırılması için rüşvet aldığı iddiaları geldi ve tweet attım:
Çok değil, yaklaşık üç ay önce, ABD basınında, başkan Adams’ın 2021 Eylül ayında New York’ta BM Genel Kurulu öncesi, gökdelenin açılışını Erdoğan’ın yapabilmesi için, yangın güvenlik sistemlerindeki eksikliklere rağmen, Adams’ın itfaiye yetkililerine baskı uyguladığı iddia edilmiş ve ABD’nin önemli gazeteleri FBI’ın açtığı soruşturmayı haberleştirmişti.
Adams’ın THY’nin ABD yetkilisi olan bir isimle arkadaş olduğu ve uçuş biletlerinin, business’a çevrildiği gibi birçok iddia hala soruşturma aşamasında.
Konu hala ABD basınında yazılıp çiziliyor. Mesela The New York Times gazetesi iki hafta kadar önce 8 Ocak 2025’te, binanın yangın güvenliği planının açılışından üç yıl sonrasına kadar onaylanmamış olduğunu ve yangın güvenliğiyle ilgili bazı yönetmeliklere uyulmadığını yazmıştı.
CHP‘nin şimdiki genel başkanı Özgür Özel de, seyahatinde gökdelene gitmiş ve övgüyle bahsetmişti.
Haberi özetlersem;
Şehrin baş denetçisinin Çarşamba günü yayımladığı bir soruşturmaya göre, Belediye Başkanı Eric Adams’a yönelik federal suçlamaların merkezindeki Türk Konsolosluğu, gerekli yangın güvenliği sertifikası olmadan açılmasına izin verilen, boyutundaki tek bina oldu.
Soruşturma, Manhattan’daki 300 milyon dolarlık, 35 katlı binanın, üç yıl içinde 12 geçici onay aldığını ortaya koydu.
Soruşturmada, Manhattan’daki 300 milyon dolarlık, 35 katlı binanın üç yıl boyunca bir düzine geçici onay aldığını ve kullanım sertifikası olmadan faaliyet gösterdiğini belirtiliyor
Eric Adams’a yönelik iddianame, binanın yangın güvenlik sistemindeki kusurlara rağmen 2021 yılında Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı açılış törenine zamanında yetişmesi için İtfaiye Departmanına binanın açılmasına izin vermesi yönünde baskı yapmakla suçluyor.
Savcılar, Adams’ın konsoloslukla ilgili yardımları karşılığında 100.000 dolardan fazla değerde lüks seyahat ve yasadışı seçim kampanyası bağışları kabul ettiğini, bunun Demokratik Parti ön seçimlerini kazandıktan sonra ancak belediye başkanı seçilmeden önce gerçekleştiğini belirtti.
Bu olaya, Türk uyanıklığı diyenler de çıkacaktır, maalesef bu tür uyanıklıkların acı sonuçları oluyor. 17 Ağustos 1999 ve 6 Şubat 2023 gibi dünyanın en büyük iki depremini yaşadık. İMAR aflarının çıktığı, müteahhitlerin zenginliklerine zenginlik kattıkları, Kaz Dağları’nı, Akbelen’leri, İliç’leri rahatlıkla talan ettiği bir ülkeyiz.
22 yıldır bizi yöneten, AKP iktidarının Kartalkaya’daki yangında VEBALİ çok büyük. Ama 22 yıldır, Türk milletini oyalayan sarı muhalefetin de vebali çok büyük. Görevini hakkıyla yapmayan, denetlemelere gerekli özeni göstermeyen, bakanlık ve belediye bürokratları, otelden milyonlar kazanıp, zorunlu yatırımları yapmayan, tedbirleri uygulamayan otel sahibi de bu cinayetin azmettiricisi konumunda.
Yarın 24 Ocak; Atatürkçü, büyük gazeteci Uğur Mumcu’nun 32. ve Diyarbakır Emniyet Müdürü, namuslu bürokrat Gaffar Okkan’ın ise 22. ölüm yıl dönümü…
Üzülerek görüyoruz ki aydınlarına sahip çıkamayan milletlerin, bitmek bilmeyen felaketlerini yaşıyoruz!
Yangın alarmı nasıl çalışmaz, yani bu adama otel sahibine ceza büyük olmalı
ağlayarak okudum ne biçim ülke olduk ne zaman olduk
En çok da canımı sıkan geliyorlar cenazeye bakanlar ve sonrasında da şeyh saitçi normalleşmeci mesirci Özgür Özel en önde namaza duruyorlar. Ailelerin çok ciddi onlardan tiksindiğini düşünüyorum
İşler iyice şirazesinden çıktı yav.
Namussuzlugu , ahlaksizligi her yere götürüyoruz !
Hem müslüman hem laikiz !
Ne o ne o !
Her ikiside Natocu , MANDACI !!!
Doğu bloğunun da batı bloğundan farkı yok, Çin MSS görevlileri önüme Atatürk resmi koyup terörist dediler. Bizim tek çözümümüz Atatürk Cumhuriyeti tek merkezimizin Ankara olması gerekiyor.
Şüphe etmeye başladım kasıtlı yakıldığına dair. Soğuk havada “ağzınıza sağlık” tır getirilmiş. Soğuk havada yemek firmasından tır ne diye istenilir? Otellerde çalışanlar olur uyanık. Nasıl yangını fark edememişler?