Bir halka sunulan gündemler var, bir de halkın başına çorap örecek geleceği hazırlayan derin gündemler.
Biz derinlere inelim.
Şimdi size Orkid reklamı, Ekrem İmamoğlu, Koç Holding, Taraf ve Zaman gazetesi, Necati Özkan ve YouTuber Barış Özcan’ın bağlantılarını yazacağım… “Yahu Orkid, Zaman, Taraf, Necati Özkan, Barış Özcan bağlantısı da nereden çıktı” demeyin.
Gitmeyin…
Sabırla okuyun…
Dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
***
Ortalığı karıştıran Orkid reklamı ile başlayalım.
Orkid haberimiz ve konu ile ilgili Veryansın Tv’ye müthiş bir yazı gönderen Ayşe Deniz Temiz’in yazısından sonra Orkid’in reklam ajansı “Artı İletişim Yönetimi” bize ulaştı.
İlgili yazı: Su sızdırmayan dokunun petekler arası hücreye hapsolmuş sırları
“Size açıklama göndermek istiyoruz, sorularınız var mı?” diye.
“Var” dedim.
Ben sordum, onlar not aldı.
“Çok kısa süre sonra döneceğiz” dediler. 4 gün sonra döndüler.
Bir yanıt geldi…
Sorularımızın yanıtı var mı, yok!
***
Tanıtım filmini kısaca hatırlatalım…
Orkid kadın şiddetine yönelik bir tanıtım filmi hazırlattı. Bir de bunu sadece Türkçe değil, İngilizce sundu. Fakat garip olan filmin Türkçesi ile İngilizcesinin içeriği yani filmde geçen metin birbirinden farklıydı.
Sözde yurtdışında yarışmaya girmesi için İngilizcesi hazırlandığını söyledi Orkid yetkilileri ama “neden Türkçesini birebir çevirmediniz” sorusuna cevap bile veremedi.
İngilizcesi açık açık Türkiye’yi eleştirmenin ötesinde küçük düşürüyordu.
Formül basitti, Türkiye’ye küfret, değerlerine hakaret et, iki kötü söz söyle, ödülü kap!
Elif Şafak’lar, Orhan Pamuk’lar, Haluk Bilginer’ler öyle almadı mı ödülleri?
Aynı taktik işte!
Neyse bir gün Orkid’in cevaplarını ayrıca konuşuruz.
Şimdi gelelim asıl meseleye, yani ilişkiler ağına…
***
Araştırdık…
Bu filmi Koç Holding’in birçok firmasına da ajanslık yapan Artı İletişim Yönetim, 4129Grey adında çok ünlü bir ajansa yaptırmış.
4129Grey, WPP Group adlı şirketin bünyesine aldığı bir firma. Bu grup aslında, bir zamanlar meşhur Rupert Murdoch’ın imiş. Şimdi ise ekşisözlük’te lobisi en güçlü ajans… WPP’nin 2018 yılı açıklanan resmi geliri 15,6 milyar pound…
Koca bir dev.
Bunun Türkiye’deki kolu ise GREY/Turkey.
4129Grey reklam ajansının başındaki isim ise Alemşah Öztürk.
Bu arada Alemşah Öztürk’ün manevi ablası da meşhur bir YouTuber’ın eşi! Daha önce Zaman gazetesinin etkinliklerinde boy gösteren, birkaç videosunda “FETÖ mesajları verdi” iddiaları nedeniyle hakkında haber yapılan ve Amerika’da yaşayan ve ne hikmetse Türkiye’ye gelmeyen başarılı bir isim:
Barış Özcan.
Alemşah Öztürk’ün “kardeşim” dediği ablası yani Barış Özcan’ın eşi de Devletşah Özcan. Devletşah Özcan’ın da 15 Temmuz’a ilişkin darbe girişimi anında darbeyi destekleyen açıklamaları var. Alemşah da, Devletşah’ı 15 Temmuz sonrası sosyal medyasındaki hesaplarında takipten çıkarıyor.
***
Reklam ajansından devam edelim…
4129Grey…
Başka kimlerin reklamlarını yapmış?
Fenerbahçe Spor Kulübü…
Yapı Kredi A.Ş.
Yani Koç grubu…
Tohum Otizm Vakfı… Koç, Sabancı, Özyeğin gibi zenginlerin kurduğu vakıf.
Ne tesadüf ki, 4129Grey, tüm bu firmalara yaptığı reklamlardan ötürü Felis 2019 ödüllerinin sahibi oluyor.
***
Şimdi gelelim Felis’e…
Bu yıl 14’üncüsü yapılan ödül töreninin sahibi kim?
Kapital Medya Şirketleri A.Ş. adlı bir şirket.
Peki, bu şirket kimin?
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasını yürüten Necati Özkan ve ailesinin.
Bildiğiniz gibi İmamoğlu ile Koç Holding’in ilişkisi artık ayyuka çıkmış durumda. Ayrıntıları anlatmaya bile gerek duymuyoruz.
Ve Felis 2019 ödülleri, yani Necati Özkan’ın ödülleri hangi filmlere gidiyor dersiniz?
Koç’ların reklamına…
Reklamlarını yapan firmalardan biri de 4129Grey, yani Orkid’in reklamını yapanlar…
Felis ödüllerinin iletişim sponsoru hangi firma peki?
Bize “Orkid filmi ile ilgili sorularınız var mı” diye soran Artı İletişim Yönetimi… Yani ödülü alan 4129Grey’in iş ortakları.
Felis 2019 Jüri Başkanları arasında kim var dersiniz?
Alemşah Öztürk. 4129Grey’in CEO’su.
***
Kafanız karışmış olabilir, ancak daha yeni başladık.
Soru cevap yaparak devam edelim…
***
Felis’in sahibi Necati Özkan’ın Kapital A.Ş.’ye bağlı diğer şirketin ismi ise MediaCat.
MediaCat, İmamoğlu’nu anlatan “Kahraman’ın Yolculuğu” kitabını basan yayınevi.
Kitabın yazarı kim?
Necati Özkan.
Kitap çalıntı çıktı deniyor. Hadi burayı geçelim.
Kitabın reklamını kime yaptırıyor Özkan?
Yine kendi firmasına…
Kitabı yazan da, basan da, reklamını yapan da, parayı alan da Necati Özkan’ın ta kendisi…
Kapital A.Ş.’nin bünyesindeki diğer oluşum Brand Week İstanbul.
4-8 Kasım arasında yaptığı etkinlikte konuşmacı olarak kimler yoktu ki… Ben size üç kişi sayayım yeter:
Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Alemşah Öztürk. Koç grubundakileri saymıyorum.
Özkan aynı zamanda Kapital’in Avrupa ayağını da açtı. Hem de Londra’da. İmamoğlu’na da ödül verdiler geçende Londra’da.
Ödülü veren Avrupa Siyasi Danışmanlar Derneği. Derneğin Yönetim Kurulunda kim var?
E tabii ki Necati Özkan.
İmamoğlu’nun Koç Holding’in de kurumsal ortak olduğu Chatham House’a gitmesinin tesadüf olmadığını artık herkes biliyor. Onu söylemeye gerek yok. Onun da merkezi Londra….
***
Yani öyle bir sistem kurulmuş ki…
Organizasyonu düzenleyen de, kendi kendine ödül veren de, jürideki de, sponsoru da, kendi kitabını yayınlayan da, kitabını dergisinde reklam tanıtımını yapan da aynı isim.
***
Şimdi Felis Ödüllerine bir kez daha gelelim…
Üretimde Ustalık Bölümü kapsamında verilen 2019 Sektöre Katkı Ödülü’nü Bülent Erkmen aldı.
Peki, “kim bu” diyeceksiniz!
Hemen yanıtlayalım: Taraf gazetesinin tasarımcısı…
Sadece Taraf mı? Zaman gazetesinin de mizanpajcısı…
Bir ara Hasan Cemal’li Cumhuriyet gazetesinde de görev yapan Bülent Erkmen’in şöyle bir sözünün olduğunu söylesek:
“Taraf gazetesi Türkiye’nin siyasal düşüncesinde bir devrim yaratmıştır”.
Evet..
Yani Koç’a ve 4129Grey’e ödül verenler Bülent Erkmen’i es geçmemişler.
***
Ne güzel dünya değil mi değerli okuyucular?
Derine indikçe daha fazla ilişkiler ağıyla karşılaşıyoruz. Kimin eli kimin cebinde, kim kimlerle ne için iş tutuyor, çözmek mümkün olmayabilir.
Ama bir yerlerde bir şeyler hazırlanıyor ve sanırım tıkırında gidiyor.
***
Ağları, bağları, ilişkileri, iltisakları yazmaya ve anlatmaya devam edeceğiz.
Veryansın Tv bunun için var, Türkiye için var.
bır yourmcuya gore fetonun sızmadıgı tek yer sn bahcelının mhp sı(!)
İlker bey, öncelikle vakit ayırdığınız ve nazik yanıtınız için teşekkür ederim.
Ben önceki yorumunuzda, hepimizin “kan kusup kızılcık şerbeti içtik” dediğimiz konularda, bir içini dökme, bir resmi ideolojinin dışına çıkma sezdiğim için, bu konulardaki düşüncelerimi paylaşmıştım.
Tabii içinde bulunduğumuz dönemin siyasi dinamiklerine dair son yorumunuzda söz ettiğiniz hususlarda ve siyasi güç dengelerinin böyle olduğu bir Türkiye’de “Sn. Erdoğan’ın” arkasında durmaktan başka çaremizin olmadığı “acı gerçeğinin” farkındayım. Gerçi beni bağışlarsanız, ben kendisinin ismini yazmak zorunda kaldığımda önüne “Sn.” ibâresini koyamıyorum. Eh.. içinde bulunduğumuz “ileri demokrasi” ortamında, baş harfi küçük olmak üzere “tayyip” demek de benim ifade özgürlüğüm olsun.
Ayrıca bu konuda sizin fikriniz nedir bilmiyorum ama, şahsen ben bir Türk vatandaşı olarak, kendisinin o “farklı karakteristiklere sahip önceki dönemlerinin de” hesabını sorma hakkımı, son nefesime kadar saklı tutuyorum.
15 Temmuzu TSK’daki Atatürkçüler mi engelledi konusuna gelince, benim bu konudaki tereddütüm, TSK’daki Atatürkçülerin sayısal büyüklüğüne ilişkindi. Tabii ben soruyu yanlış sorunca siz de haklı olarak, alçak FETÖ darbesini püskürten “kahramanlardan” söz etmişsiniz. Bu yönüyle kesinlikle tespitiniz çok doğru. Ancak, “kahramanlar” bir orduya muharebe kazandırır belki ama, savaş kazandırmaz maalesef.
Keşke şu anda ordumuzun ne kadarının Atatürkçü olduğunu bilebilseydik. Tabii Atatürkçülüğü de eğip bükmeden, “mirasçılarının reddettiği” Altı ok’ta vücut bulduğu haliyle. Eskiden askeri liselerde, harp okullarında ve sivil eğitim kurumlarında öğretildiği şekliyle.
Ve kavramlara korsan tanımlar getirmeden, örneğin; Lâikliğe “din ve vicdan hürriyeti” demeden. Atatürkçülüğü sadece antiemperyalistliğe indirgemeden.
Örneğin; “devrim kanunlarına” bağlılığı da gözeterek.
Keşke bilebilseydik…
Saygılar.
Sn Cyrano De Bergerac,
Sn Erdoğan hakkındaki söylemi referans vererek cevaplamaya çalışayım, İlker Başbuğ Paşanın da dediği gibi, FETÖ ile tek başına mücadele etti, yalnız bırakıldı. Tabi Erdoğan’ın farklı karakteristiği olan dönemleri var, son dönemi kastediyorum. Son dönemde millileşti, hatalarını fark etti, Ergenekon, Balyoz, İzmir davalarından dolayı açık açık özür diledi. FETÖ’ye ve BOP’ a savaş açtı. Malum kişiler de, ki bunlar devşirme dediklerimiz, bunun üzerine uzaklaştı kendisinden, şu an alternatif parti arayışındalar, maksat AKP oylarını bölmek. Erdoğan’ın her dönemi farklı ifade edilmeli, kendisi isimli davalar dönemi için beni kandırdılar diyor, bilemiyoruz tabi. Askeri vesayetten kurtulmanın formülü müydü de bile bile mi yaptı, yoksa gerçekten darbe yapılacağı yönündeki telkinlere mi kandı, belki de her ikisinden de biraz biraz.
TSK eskiden milli miydi, sonradan mı millileşti uzun konular, ama artık herkesin üzerinde görüş birliğine de vardığı konular. Hitlerle olan irtibatlardan başlayıp, Marshal yardımından girip, darbeler dönemi, 74 Kıbrıs Hrk., 80 ihtilali yeşil kuşak günümüz siyasi yapısının temelleri, nihayetinde PKK mücadelesiyle millileşme ve ABD’nin BOP’unun milli çıkarlarımızla ters düşmesi hikayesi, hala da sıcak vaziyette devam ediyor, NATO temelinden sarsılıyor. Ana çatı, model bozuk çünkü, hiçbir alt tedbir bunu düzeltemez. Girmeyelim uzar.
Bence son döneme yoğunlaşılmalı zira FETÖ tehlikesi olduğu gibi devam ediyor. Sn Erdoğan kaybettiği an FETÖ işimizi bitirecek, bundan bahsediyorum. Bu salt gerçek halihazırda, aması öncesi alternatifi yok. Evet komple orduyu temizleyecek eskilerden, kendinden olmayanlardan 5 sene içinde. Ama bu birşeyi değiştirmiyor, devam etmeli paradoks burda. FETÖ’ den kurtulmak için bir nesil kadar süre geçmesi gerekiyor zira. Bu 20 yıl filan. Bunları kazanamazsınız, ikna edemezsiniz, bunlarla orta yol bulamazsınız. Hele ki arkalarında ABD varken. Heryerdeler, her suretteler, kollektifler, kanser gibi. Herkes küçümsüyor, 15 Temmuzdan sonra bile devam ediyorlar sızmaya inatla. 15 Temmuz olmuş, bir dünya tedbir alınmış, bir yıl sonrası 100 kişilik bir kitle, o kadar süreçten geçmiş, araştırılmış, hala 30’u FETÖ’cü olabilir mi? İstatistik bilimine aykırı, yoldan geçen 100 kişiyi rastgele toplasak %3-5 i FETÖ iltisaklı çıkar, %30 çıkar mı, vazgeçmiyorlar, hala sızıyorlar. Nereye temizlenmiş, 2010 sonrasının %80 i FETÖ.
15 Temmuzu TSK’ daki Atatürkçü kesim engelledi. Bunu ifade etmek için bir şeyler okuyup araştırıp analiz yorum yapmıyoruz, direk biliyoruz. İsim isim kim ne yaptı biliyoruz Edirne’den Cizre’ye Silopi’ye kadar. Kesmedi derseniz bi dünya isim, olay, zaman sıralamam gerekir, ki bunu da burada yapmak, hatta bu şekilde yorumlar üzerinden/arası etkileşmek de istemem, kusura bakmazsanız, başkaca cevap vermeyeceğim.
Tek bir tane örnek vereyim o zaman, Çakırsöğüt Tugay konvoyla Cizre’ye gelir, 4 taburlu, hepsi Uzm.Erb.., hepsinin operasyon tecrübesi var, daha yeni Hendek operasyonlarından çıkmışlar, uçaklar hazır bekliyor Ankara’ya gelecekler. Cizre Tnk Tb.K. Y. Yb., Emn. Md. ile yollarını keser Tb. K. ‘na Bl.K.larına bas bas bağırır, bütün tankları tepeye nevzilendirdim, bir işaretimi bekliyorlar, bütün konvoyu vururum, kan dökerim hemen geri dönün diye. Bl.K. ları da Komutanım bize niye bağırıyorsun arkada Tug.K var ona söylesene derler. Y Yb. Tug. K. larının da konvoyda olduğunu öğrenince arkalara yürür 10 cu araçta oturur vaziyette bulur. Şerefsiz adama bağırır hakaret eder, tehdit eder, araca vurur aç kapıyı diye, adam kapıyı içerden kilitler cevap vermez. Nihayetinde telsizden arabadan çıkmadan konvoya geri dönün emri verir ve dönerler. Velhasıl bir kişi koca tugaya engel olur. 2 gün sonra Y.Yb. ‘ı MİT Müşteşarı bizzat arar, teşekkür eder. Y Yb. tanıyoruz, 15 Temmuz öncesi de FETÖ ile belalıydı sıkı Atatürkçüdür,.
15 Temmuz gecesi Kara Havacılığı çatışa çatışa ele geçiren JÖH Tb.K. İ. Yb.’ı da, bütun baskılara rağmen Lüleburgaz’ da Tug. K. emrini reddedip Tb. unu çıkarmayan U. Yb.’ı da, trakyadan İstanbul’a gelen birliklerle çatışmak için taburunu İstanbul batısına mevzilendiren K. Yb.’ı da, daha onlarcası gibi biliyoruz. Önemli değil kimsenin bilmemesi, bilen biliyor, memleket meselesi neticede. Akil Tepesinde olanları kaç kişi biliyor ki sanki. Onun yanında bu ne ki.
Saygılar
Özlediğimiz habercilik. Ellerinize sağlık. Bu küresel delilik düzeninin, tek panzehiri gerçeklerdir.
YUNUS kod adlı yorumcu sıkı bir koc taraftarı galıba .zaten bu hallere onlar ve taraftarları (prdon tıpışları) sayesınde dusmedık mı.
Iyi ki varsın Veryansın Tv. Sayenizde emperyal güçlerin maşalarını halk ta görebiliyor. Koç, Chatham house’un elemanı İmamoğluyan, fetöş, masonlar .. bunların hepsi aynı elin farklı maşaları. Onlar hain ama bu ülkede hainden çok vatansever var.
Para onlarda olduğu için , kanallar onların olduğu için onların sesi çıkıyor bizler azmışız gibi görünüyoruz ama değiliz. Kurtuluş savaşına Çanakkaleye baksınlar. Biz daima hazırız ve buradayız.
İlker bey,
Yazınızı okudum. Doğru anlamak için birkaç kez okudum. Umarım başarılı olmuşumdur. Bana düşündürdüklerini paylaşmak isterim;
Öncelikle tayyip için “ABD güdümünden çıkan orduyu tasfiye etti” diyorsunuz. Ben de sizin gibi düşünüyorum. Hatta ordumuzun hiç bir zaman -siyasiler kadar- ABD ve NATO güdümüne girmediğini düşünüyorum. Tabii şu anda durum nedir kestirmek imkansız. Ben açıkçası “profesyonel(?) orduyla” birlikte tümüyle tayyibin ordusu olduğunu düşünüyorum. Pekiyi bütün emâreler bana böyle düşündürttüğü halde neden “kestirmek imkansız” dedim? Çünkü olguları analiz ederek bana böyle olması gerektiğini söyleyen mantığım, diğer taraftan, en azından şu son onyedi yılda en doğru siyasetleri izlemiş ve bu uğurda AKP-FETÖ ortaklığından en büyük darbeyi yemiş inandığım insanların, “ordumuz FETÖ’cülerden temizlendi dimdik ayakta” söylemleriyle çelişiyor.
Örneğin; Sizin de ifade ettiğiniz “15 Temmuz’un ordumuz içindeki Atatürkçüler tarafından bastırılması” meselesi.. Bütün kalbimle buna inanmak isterken mantığım bunu reddediyor. Pekiyi sonuçta hangisine inanıyorum? Hiç birine…
Altmış yıla yaklaşan hayatımın hiç bir döneminde kendimi böylesine “bilgi kaynaklarına” güvensiz hissetmedim. Çünkü -siz birkaç yerde “paradoks” olarak ifade etmişsiniz-, ben de görüyor ve bir arttırıyorum; Benim açımdan son onyedi yıl, paradokstan öte bir “tekillik” durumu.
Son onyedi yılda kayıtsız şartsız doğruluğuna ve geçerliliğine inandığımız “mihenk taşlarımız” maalesef iskambil kâğıtları gibi devrildi, onlara dayanarak yaptığımız bütün hesaplar farklı sonuçlar veriyor ve hayat hâlâ devam ediyor.
Sonuç olarak; Söylediklerinize katılıyorum, evet “bizler kaybedenleriz”, ama bu düzenin kaybedenleriyiz. Belki sizin gözardı etmiş olabileceğiniz bir teselli unsuru; Hiç bir şekilde bizlerin en küçük bir etkisi olamasa da, bu düzenin -en azından iktisadi ayağının- doğal yollardan yıkılıyor olması. Evet hep birlikte altında kalacağız..
Belki en azından, önceden bunun farkında olanlar olarak, yıkılıştan sonrası için doğru hesaplar yapabiliriz.
Yine müthiş yazmış ancak herşey küresel şirketlerin matruşka yapısına bağlı değilmi zaten? Bu sır değil oyun hep aynı oyun yıllardır ancak dile getirmek gazetecilik örneği tebrikler …rahmetli babamın bir lafı vardı herşeyi para için yapıyorlar evladım para için derdi dinde imanda herşeyde para için …insan bu derdi..milyonda bir tane değişik çıkarsa çıkar oda kime rastlar bilinmez
Sancar bey size katılıyorum yurekl ister bunu soyluyebılmek ok
Erdem Kardeşim; yüreğine sağlık. Dolaylı olarak FENERBAHÇEMİ kimler ele geçirdi diye insanlara anlatmaya çalışırken dilimde tüy bitiyordu. Ne yazık ki Ali Koç’un başkanlığı için parlatma çalışmalarına Recep Ercinde alet olmuş. Gazetem AYDINLIĞI bu yönde kullanmıştır. Selam ve saygılarımla.
Ahmet Aygün ATA
Yorumcularin yazarlari solladigi tek forum burasi galiba. Helal olsun..Hem yazara hem yorumculara..
erdem bey bakınız ali sancar bey coktan bılıyormus bunları.siz dırek konuya gırın dıyor.adına ıs adamları denılen bu zumre ezelden berı zaten TC nın genetıgı ile oynamakta. 12 eylul oncesını unutmayın.komploları unutmayın kumpasalrı unutmayın.
bir tek gezı hıkayesınde otelını actı dıye bunlardan bırını kahraman ılan etmedık mı.
herkesın ballandıra ballandıra bıtıremedı gezı olayının mımarının gene sharp ın kıtabını okumanızı tavsıye ederım .mıllet
Vallahi tebrikler, bu Çankaya Belediye başkanı Alper Taşdelen’in atanmasını sağlayan da KOÇ idi! Hatta Ankara Çankaya’daki KOÇ kuleleri ortağı sinan Aygün dür, normalde imar planına aykırı olarak bir çok kat çıkmışken, alacağı cezaları almamıştır!
Sn Yazarı ve yorumculardan Sn Metin’i okuyunca sabah sabah mutlu oldum. Zira kendimizi yalnız hissediyoruz, yalnız, azınlıkta, Cassandra kompleksiyle başbaşa, sadece yalnız olmadığımızı görmek mutle eder oldu bizi. Herşeyi zaten görmüştük, demiştik, aynen dediğimiz gibi oldu, ya yine gelecekte herşey şu an dediğimiz gibi olursa, bu bir lanet mi?
Biraz farklı şeyler ilave edeyim. Sn Erdoğan da başlangıçta bir projeydi, seviliyordu, halkın içindendi, siyasette muazzam bir tepki dalgası mevcuttu, sörf tahtasını uzattılar ve yükseldi. BOP’u sahiplendi, ABD güdümünden çıkan orduyu tasfiye etti, federasyon fikrini tahammül edilebilir kıvama getirdi, bu yolda ‘fedakarlık’ tanımıyla açılabildiği kadar açıldı. İran tipi müslümanlığın yerine konmaya çalışılan, barış diyalog görünümlü, CIA ve Gladyo tarafından geliştirilen FETÖ’nün kadrolarıyla işbirliğinden destek aldı bunları yaparken. Oyun ne zaman bozuldu? Amacın federasyon olmadığını, sürecin bölünmeye evriltildiğini fark etti, nihayetinde Milli Görüşçüydü, milliydi yani ve beraber yürüdüğü kadroların aksine devşirme değildi, şu an yalnış yapmışız tanımışız dediğimiz Erbakan’ın talebesiydi, bizi kurtaran bu oldu. Tabi buna hadi canım, birbirlerine girdiler pastayı bölüşürken diyenler de olabilir, 17-25 Aralık pasta bölüşme hadisesi değildi. Ve Sn Erdoğan uyandı birden. Aynen Sn Metin’in dediği gibi oyun tamamen D.Akdeniz ve ortadoğu enerji kaynaklarına çökülmesi, emniyetle aktarımı ve bunun için İsrail ile birlikte muadili Kürdistan kurarak garantiye almak, bölgeyi milli çıkarlarına göre hareket edecek bütün liderlerden ve siyasi modellerden arındırmak,zira yarattıkları tüm diktatörler bir süre sonra şahsında devlet olunca millileştiler. Bu politikalarına uyumlu olduktan sonra Türkiye’nin hangi idare şekliyle yönetildiğinin zerre önemi yok onlar için.
Paradoks şu; bazılarımız defakto olarak çoktan algıladı bazıları hala kabullenemese de, olanların faili olan Sn Erdoğan, aynı zamanda olayın kahramanı oldu, bir düşünün ya 15 Temmuzu başarabilselerdi, halimiz nice olurdu. E FETÖ’nün siyasi ayağı nolacak, yahu iç içeydiler ne yapmalarını bekliyoruz, e bize yapılanlar??, yüzümüze bakmaya cesaretleri yok, o yüzden bizi yok sayıyorlar. 15 Temmuzu tek başına halk mı engeledi, asıl faktör halk mıydı, yoksa TSK içindeki Atatürkçü kesim mi? Cevabı bilmiyorlar mı? Biliyorlar, flulaştırıyorlar, ön plana çıkmasına müsaade etmiyorlar, geçiştiriyorlar, ne yani Tayyib’i Atatürkçüler mi kurtardı yani, di mi ama.
Şu konuda hemfikir miyiz, eğer Erdoğan giderse meydan devşirmelerin idare ettiği AKP’ ye, küreselcilerin yeni piyonu İmamoğluna, eski ABD ci gladyo tabanından güç almaya çalışan İYİ Partiye, ümitle bekleyen HDP’ye ve en kötüsü hepsine sızmış FETÖ’ye kalacak. Ve bizim millilik adına, ulus devlet adına, parçalanmama adına, yerine diğer sayılanlar gelmesin diye desteklememiz gereken kişi bizi istemiyor, sevmiyor aslında. Paradoks bu işte.
Sadece Veryansın edebiliyoruz, ne dış destek var ne de yukarıda sayılanlardan bir iç destek. Yalnızız. Hatta biz bile yok. Bizler tek başına münferit, ailesinden okullardan öğrendiği kadarıyla Atatürkçü olan, bunu normal sanan, ya da normalini bu sanan, FETÖ saldırınca kendisinin farkına varan, yaşadığı döneme küfreden, talihsizliğine yanan bireyleriz. 17-25 Aralık öncesi gibi olmasa da yavaş yavaş doğal süreçle ayıklanacak olanlarız.
Perinçekçiler kavramı FETÖ’cülerin – ki biz kendi aramızda onlara kısaca OÇ ları deriz, projesi. Bazı AKP li görünenler – ki yine bakıldığında hep FETÖ’ nün eski irtibat noktaları, tetikçileri bunlar, Perinçekçi kavramını dillendiriyorlar, operasyon alt yapısı hazırlıyorlar. Herkesçe malum olduğu halde ben de Perinçekçi görmedim hiç, ya var üçbeş tırsıp saklanıyorlar ya da yoklar, ki yok yani, külliyen yalan. Becebilirlerse, Perinçekci yaftasıyla kalan Atatürkçü tayfayı yavaş yavaş değil de, bu çırpıda da tırpanlayabilirler, Perinçekçi söylemini kullanan AKPli görünümlülere dikkat edin hepsi hala FETÖ’yle irtibatlı. Çok basit aslında, ortaya atılan şey tamamen bir yalansa ve bunu anlayabilecek donanımda, pozisyondaysanız, FETÖ’ yü buldunuz, genel yapıları yalan saptırma üzerine gelişmiş, o kadar çok yapmışlar ki bunu, psiko motor davranış olmuş.
Yine madem aynı telden çalanlardanız, farklı şeyler ifade edeyim. Veryansın etmek, bakın gördünüz mü demek bir yere kadar, maksat ne, amaç ne. Küresel sermayenin bir parçası olarak yerli sermaye çıkarları doğrultusunda hareket edecek, bunun için siyasetçi, STK, basın, figür destekleyecek tabi, sistem bu, adamın doğası o, sen sadece fark edebilmekle mi kalacaksın, oyuna dahil olacak mısın, durum bu, bu şu işlerle bu çevrelerle hamle hazırlıyor, şu şununla boğuşuyor, öbürü hala mevcut kadrolarla fırsat kolluyor, herkes hamle peşinde, sen, yancı, izleyici, bir bilen. Gördünüz mücü..
Biz diye birşey yok. Kandırmayın kendinizi. Emekli maaşı, whatsapp grupları, akşam iki tweet bi telefon muhabbeti. Kitap yazma muhabbeti. Eski günlerden nostalji. Biz kaybettik. Atatürk kelim
Koç işbirlikçi burjuvazidir! Cemal Ali Sancar, senin için yazdım bunu. Teşekkür ederiz Erdem Atay! Yazıda arada geçen Ekşisözlük ve Murdoch bağlantısı konusunda da bir yazı yazılabilir. Gençler üzerine etkisi çok fazla olan Ekşisözlük’ün de deşifre edilme zamanı geldi. Emeğinize sağlık tekrardan.
Veryansintv kuruluşundan bugüne ilk defa ve en derin yerlerinden birinden “bazı düzenbaz Beyaz Türkler’in” inine girdi.
sadece bu yoldaki izleri takip etmek inanılmaz yerlere kapı açaçak ve büyük olaylar olacak.
Cemal Ali Sancar ağzına sağlık, hangi akla hizmet ettiklerini de bir ortaya koysalar da tam olarak insanlar da bilse. İnsan konuşamıyor tabi onların rahatlığında söylenecek çok şey varda, istemsiz de olsa acı bir gülümseme yerleşiyor kendilerinin parlatmak istediklerine karşı. Allah akıl fikir versin ne diyelim. Sığ ve tek taraflı bir yazıya aynı sığlıkta ve tarafgirli yorumlar. Bir siz mesutsunuz sanırım.
Üç kuruşluk adamın kaynağıda bunlar mı acaba.
Erdem kardes vallahi olayi detektif gibi cozmussunuz. Gazeteci olarak tabiki goreviniz ve ispatlar getiriyorsunuz. Ben detektiflige girmeden bilinen bazi bariz konulara deginmek istiyorum. Bunlardan ilki, Turkiye’de Koc Holding Avrupa oligarsisi ile el ele kolkola oldugudur. Bu bilinmedik yada sasilacak bir sey degil. Koc ailesi heryil duzenlenen Bilderberg toplantilarinda daimi koltuga sahiptirler. Servetleri ve ticaretleri Avrupa oligarsisine baglidir. Ellerindeki bankalar, bu oligarsinin bankalarina baglidir yada ortaktir. Saadet carki boyle devam eder. Koc bu oligarsinin sozunden cikamaz, ciktigi anda butun isini, imtiyazini kaybeder. Bu butun bati sistemine bagli ulkeler icin aynidir. Isvec’te, Almanya’da, Fransa’da vesaire hep zengin elit bir zumre o ulkede buyuk ticareti, bankaciligi bu oligarsiye bagli olarak yurutur. Turkiye’de bu konuda farkli degil. Bati’daki sistem oligarsi uzerine kurulmustur. Artik kabak gibi ortada gorundugu uzere, Imamoglu bu oligarsi ve ona bagli kurumlar tarafindan Erdogan’a karsi parlatilan bir kukladir. Bu cok acik. Erdogan uzerindeki kontrolu coktandir kaybettiler. Su anda Turkiye’nin Suriye’de, Akdeniz’de, Kibris’ta bagimsiz hareket etmesi bu oligarsiyi sonderece rahatsiz ediyor. Gecenlerde Bloomberg dergisi alelacele Imamoglunu dunyadaki ilk 50 kisilik arasina soktu. Bu tesaduf degil, sadece parlatma operasyonunun parcasi. Benzer sekilde 27 Avrupa elcisinin siradan bir belediye baskanini ziyaretide normal degil. Yine Imamoglu’nun bir Belediye baskani olarak, Merkel ve Makron gibi devlet baskanlarini ziyaretide normal degil. Chatham House merkezli City of London (Avrupa oligarsisi) Turkiye’de zaman gecirmeden kendi kuklasini gormek istiyor. Gezi parki ile renkli bir devrim denendi basarisiz oldu, askeri darbe denendi basarisiz oldu. Bunlardan biri basarili olsa, bugun Dogu Akdeniz yada Kibris yada Suriye’de ve Rusya’ya karsi Turkiye kesinlikle farkli davraniyor olacakti. Son care olarak ellerinde Turkiye’nin basina bir kukla getirmek kaldi (Venezuela, Brezilya ve son olarak Bolivya basarili orneklerinde oldugu gibi). Bu degisimin biran once, Dogu Akdeniz, Kibris, Turk akimi, Rusya ile yakinlasma ve S400 leri onunu almak icin yapildigini anlamamak icin saf olmak lazim. Turkiye’nin elden cikarilmamasi bunlarin onceligi. Eger ki Imamoglu ve ekibi Turkiye’nin basina gelirse buyuk bir olasilikla, Dogu Akdeniz ve Kibris’ta haklarimizin “baris ve dostluk” adi altinda Avrupa tarafindan ihlal edilmesine goz yumulacak, Turk akimi, Rusya, Cin ile iliskiler dondurulacak, S400ler depolara kaldirilacak ve bundan ote “Demokrasi” ve “Insan Haklari” perdelemesi ile meshur acilim tekrar baslatilacak ve Turkiye olasi bir Federasyon’a yonelecek. Bunlari ben soylemiyorum yada iddia etniyorum. Bugun YCHPnin soylemleride zaten yukarida sayilanlari teyid eder nitelikte. Imamoglu’nun partilisi olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’un konusmalari bunu acikca sergiliyor. Bugun savaslar artik Hibrit olarak yapiliyor. Imamoglu projeside kureselci oligarsi tarafindan Turkiye ve Turkiye’nin milli cikarlarina karsi, Ulus-devlete karsi yurutulen hibrit savasin bir parcasidir.
Varolun siz. Fakat onlar güçlüler çok maalesef.
Eğer maçanız yiyorsa delikanlı gibi Koç fetöcüdür diyin. Etrafında dolanıp durmayın.