Halkların ve sınıfların, Dünyanın küresel bir köy olmadığını anlaması için (ki küreselciler yıllardır ballandırarak bu efsaneyle halkları nasıl da büyülemişti) bir kıvılcım yeterli oldu. Bu kıvılcım salgınla birlikte çakıldı ve Rusya-Ukrayna arasındaki savaşla dünya adeta ateşe verildi. Şimdilerde emekçi sınıflar, yanan tarlaların arasında birkaç parça mal kurtarmaya çalışıyorlar. Ancak yangını söndürmek için ne suyu ne de alet edevatları mevcut. Anlaşılıyor ki bu yangın hayli uzun sürecek ve fakir halk açlıkla da imtihan edilecek. Fakir ülkelerin ekonomilerini yönetenlerin aşıya saçtıkları para kadar ekmeğe para ayırıp ayırmadıklarını da göreceğiz.
Enerji, ulaşım ve gıda tedariki ile ilgili maliyetler arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu anlamak için bu süreç adeta pratik bir ders formuna dönüştü. Rusya ile Ukrayna arasında bir savaşın kışkırtılması, dünyadaki işçilerin ve ezilen halkların ekonomik durumunu daha da kötüleştirdi. Yakıt, gıda, ulaşım, konut ve kamu hizmetleri fiyatları hızla artıyor. COVID-19 pandemisinde ekonominin yanlış yönetilmesinden kaynaklanan açığa, artan enerji maliyetleri adeta tüy dikti. Son derece karmaşık ve ince ayarlı bir süreçten geçtiğimiz belli ve tüm kanıtlar salgının da savaş kışkırtıcılığının da kasıtlı olduğunu gösteriyor. Acıyla “Davos’un Great Reset, öjeni gündemine hoş geldiniz” diyebiliriz.
İnsanların gelirlerinin %50’sini veya daha fazlasını gıdaya harcadığı, kalanını ulaşıma ve barınmaya yetiremediği yoksul ülkelerin bu yıkıcı süreçten sağ çıkamayacağı malum. Emek tarafından üretilen artı değerin her yıl daha büyük miktarlarına el koyan askeri-endüstriyel-kompleksin yanı sıra şirket karları yükselirken, emekçiler ve ezilenler sürekli düşen yaşam standartlarına zorlanıyorlar. Savaş nedeniyle özellikle buğday ve ayçiçek yağı fiyatları yükseliyor. Birçok Ukrayna limanı kapatıldı ve diğerleri kesintilerle karşı karşıya. Önde gelen ayçiçek yağı ihracatçısı ve en büyük tahıl tedarikçisi olan Ukrayna’daki bazı çiftçiler ekin ekemediğinden, sorunlar kesinlikle gelecek yılları da bağlayacak.
Gelecek yılları kurtarmak üzere halihazırda barış için etkin bir girişim yok. Aksine Rusya’ya yönelik yaptırımlar, Kiev’deki NATO yanlısı rejime sürekli silah sevkiyatı, Moskova’yı istikrarsızlaştırmaya yönelik ekonomik savaşı yoğunlaştırma, tam olarak büyük DAVOS planına hizmet ediyor. Dünya çapında yüz milyonlarca Afrikalının ve diğerlerinin açlıktan ölmesi için gerekli koşullar etkin bir şekilde yaratılıyor. Gemisini kurtaranın kaptan olduğu bir dönem yaşıyoruz.
Şirketler ve kapitalist hükümetler gözlerimize bakmadan Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşı kendilerinin provoke etmediğini söyleseler de gerçek hiç de böyle değil. Rus hükümetinin yıllardır NATO’nun Doğu Avrupa’daki askeri eylemleri konusunda uyarılarının neticesinin bu olacağını tahmin etmemeleri mümkün değil. İşe Karadeniz’i çevreleyen devletlerden birisini daha dâhil etmenin en büyük istekleri olduğuna da yemin edebilirim. Karadeniz’in mayın tarlasına dönüştürülmesi işte tam da bu yüzden.
NATO devlet başkanları ve ana akım medya gıdayı kontrol edersen insanları kontrol edersin şiarını eyleme döküyorlar. Yüksek enerji fiyatlarını ve sonucu olan gıda kıtlığını Putin’in Şubat ayının sonundan bu yana Ukrayna’daki eylemlerine bağlayarak adeta minareyi çalan kılıfını hazırlar atasözümüze de atıfta bulunuyorlar.
Tüm bu kaosun arkasındaki sürecin çıktılarını almakta heyecanlı olduklarını, küresel çetelerin ellerini ovuşturduklarına eminim. Senaryoyu sıkı kurguladıkları da belli.
Bu oyunda mağdurun emekçi sınıfı olacağı kesin. Her oyunda olduğu gibi sonucu tahmin etmemiz için henüz çok erken ve oyunun bir sonu olmaması da muhtemel. Oyunu kafa göz dağıtarak bitirecek güçlerden birisi olan Rusya’nın bu senaryoyu gördüğüne eminim de denklemin bilinmeyenlerini hayli fazla.
Dünya sahnesinde kurguyu bozacak spontane gelişmeler olacağı da mutlak. Mağdur edilen sınıfların birleşmesi ve küresel çetelere dünya halklarının cevap vermesi tek dileğimiz.
Gelelim iç cephemize. İç cephe derken acı acı güldüğümü bilmenizi isterim. Tek cephemiz emperyalizme karşı birleşmek olduğunu söyleyen sözde aydınlarımız dahi, salgınların emperyalist bir saldırının kıvılcımı olduğunu anlamayarak kötü bir sınav verdi. Yükselen emperyalizm karşıtlığı ise henüz açlıkla test edilmedi. Olumsuzlukların bizleri umutsuzluğa sürükleme lüksü olmadığı bir dönemden geçerken yeniden ve yeniden Davos planlarını anlatmak gerek diyorum. Salgına karşı birleşmeyi başaramadıysak açlığa karşı sınıfları sıklaştıralım diyorum. Bilmem eksik mi diyorum…
kesinlikle çok güzel bir yazı,düşüncelerimin dili olmuşsunuz teşekürler ancak saptamalar,analizlerin yanında çözüm önerileri konusunda bir şeyler de yazmak lazım diye düşünüyorum.
Yazınız için teşekkürler Gülümser hn. Yazınızı ilgiyle okudum. Saygılar.