Mekan ve isimler değiştirildi, hikayenin gerisi yüzde yüz gerçektir!
Daha yeni başımıza geldi.
Ulan yazmaya yazmaya kelimelerin yerini de unuttuk.
Y Harfi: -Senin canın sağolsun ağbi, biliyorum dayanamaz bir gün yazarsın..
-Sağol Y kardeş, bunca yılın dostluğu var, sağol…
Y Harfi: -Ağbi başına bir şey geleceğini biliyordum, uzun zamandır, benim (Y) yerime (…) nokta nokta yazmandan anlamıştım…
-Sus lan .arrak, daha bismillah yeni başladık, daraltma beni…
Y Harfi: -Ağbi, s harfiyle a harfi de çekmiş gitmiş, bu pis çakalın ağzından bıktık, diyorlar…
-.iktirsin gitsinler, .mına koduklarım… Koskoca klavye yapmışlar, dünyada alfabenin en soylu harfleriyiz diye caka satarlar, Nihat Genç yazmaya gelince, yok efendim, niye yerimize nokta koyuyormuş. Sizle de uğraşacağım, isterse alfabenin hepsi gitsin, ulan saman çöpleriyle yine yazarım, elime kiremit alır yine yazarım, itoğluitler…
Y Harfi: -Ağbi yine başladın, başımıza bir iş getirme de…
-Hadi lan geç yerine… Cezayı alan benim tazminatı ödeyen benim, .iktiğimin s’sine ne oluyor!
Y Harfi: -Güzel ağbim, bak, manolya kelimesine ne güzel yakışıyorum, ağbi, bahar geldi, gülü çiçeği balı kaymağı varken bizi gelip kullandığın yerlere bak. .tin köpeğin .ötüne .okuyorsun…
-Tamam lan, puştlar, size göre bir şey yok, adınızı vermeyeceğim, dava açılırsa bana açılsın, sizlik bir şey yok… Bu sefer P’den gideceğiz..
Y Hafi: Puşt, Pezevenk?
-Yok oğlum, Pastırmanın P’si…
Y Harfi: -Gözünü seveyim ağbi, sen pastırmayı nereden bilirsin, bunca yıl yazıyorsun, bir gün Pastırma aldığını afiyetle yediğini görmedik duymadık…. Bu yüzden gerginsin ağbi, bu yüzden pastırma diyemeyince puşt pezevenk deyip hırsını bizden alıyorsun…
-Ulan (P) piçe bak… Her boku da bilir.. Söyle bakayım, dilim dilim olunca pastırma diyoruz, ama, bütün halinde dilimlenmemişe ne diyoruz, mesela, kangal sucuk diyoruz, pastırmanın bütün parçasına…
Y Harfi: Galot… Yok yok, ‘kütük’….
-.iktir git cahil herif, ‘blok’ diyorlar oğlum blok, mandıraya gidince ‘ağbi blok alacağım bir tartsana’ diyorsun…
Y Harfi: Vay .mına koyum, ne şanslı adamsın, şimdi sen ağbi, bir blok pastırma mı aldın!
-Dinle oğlum, bi dinle! Geçen, Kazdağları’nda altın madeni arayan firma… sülfürik asit havuzu yapmış… Buharını da havaya püskürtüyor… Firmanın yancısı da oranın ünlü bir mandıra şirketi… Ulan, memleketin ekmeğini yiyorsunuz ama maden şirketi memleketi zehirliyor çıkıp tek laf etmiyorsunuz. Protesto eden hep garibanlar oluyor, jandarma gariban köylüleri dövüyor, ceza veriyor, hapis yatıyorlar… deyince.. Valla firmanın ismini de verdim…
Y Harfi: -Ağbi bunların arkasında İktidar var Amerika var, Binalı Yıldırım var, AKP var, vallahi .ikerler seni…
-Derken, pat, telefon geldi… İnanmayacaksın, mandıranın büyük patronu arıyor, tanıyorum bunları, yüzlerce dükkanı var… Ne derse beğenirsin… ‘Nihat bey, biz ailecek seni okuruz dinleriz, çok severiz, bir yanlışlık oldu galiba, koca şehirde bir firma biz miyiz!
‘Dedim ki, bir açıklama yapın yayınlarız, bir hukuksuzluk varsa, düzeltiriz.. Dedi ki, ‘Nihat bey, sizi tanımayı çok isterim, işte Allah vesile oldu, bir gün buluşalım, çay kahve… Nezaketi elden bırakmadım, ‘inşallah bir gün olur’ dedim… Telefonla görüşürken bizim Youtube kanalında benimle program yapan Serkan da yanımda, bizim kameraman Barış da yanımda…
Y Harfi: Ağbi P’ye gel, P’ye… P’ye ne oldu..
-Dedi ki büyük patron, ‘Nihat Bey, siz her gün bizim dükkanın önünden geçiyorsunuz, bir dükkanımıza uğrayın, canınız ne çekmişse, .ucuk… astırma, ramazan ayı iftarlık olur…
‘İçimden, ulan, herif bayağı bize sus rüşveti veriyor…. Beklemiyordum, korktum, birden telefonu kapattım… Yanımda Serkan, ne dedi ağbi, dedi…
‘Şerefsizim Serkan, susmamız için .ucuk, .astırma teklif etti…
‘Serkan: ‘ağbi, küfretseydin, biz onurumuzla yaşayan insanlarız deseydin….’
‘Bak, Serkan, bunlar bizi .uşt .ezevenk çakal yerine koyuyor, bir .ucukla kandıracaklarını sanıyorlar.
-Serkan, dedim…
-Buyur ağbi…
-Oğlum, bunlar önüne gelene milyon dolar dağıtan adamlar, bize gelince, bir kaç dilim pastırmayla bizi savuşturacaklarını sanıyorlar… Vallahi çok ağrıma gitti. Adam yerine koyulmuyoruz. Serkan, bu piyasayı bu kadar kim düşürttü!
Serkan: Vallahi ağbi, geçen okudum, bir şişe sodaya satanlar dahi var..
-Serkan, şu piyasanın haline bak, şimdi başka bir gazeteci yazsaydı, milyon dolardan teklif açarlardı, bize gelince… .ucuk .astırma…
Serkan: -Ağbi, bu lafın altında kalamayız, aç telefonu ve ağzına geleni söyle… Herife bak, bizi satın alacak…
-Bence de… Ama, .astırma rüşvetini youtube programında söyleyelim… Şöyle söyleyeyim, bak kardeşim, bizi çok seven izleyicilerimiz Anadolu’dan bize zeytinyağı kaysı .ucuk gibi hediyeler gönderir ve inanın onları yedikçe sesimiz daha sertleşir kendimize daha çok güç gelir. Ancak senin gibi bir patronun .astırmasını yersek sesimiz kısılır, sülfürid asitten beter zehirleniriz… Aynen, bunları söyleyeyim… Kameraman Barış devreye girdi…
Kameraman Barış: -Ağbi, bence, önce bir mizansen yapalım… Bu güzel bir hikaye süsleyelim…
-Yani?
Kameraman Barış: -Ben, kamerayı alayım, Serkan ağbi, mikrofonu tutsun, dükkana girelim, patronun adını verip, bir ‘blok’ .astırma alıp ipe bağlayalım. Sen bir blok .astırma elinde dükkandan çık, biz çekelim, yolda havalı havalı .astırmayla yürü, biz çekelim… Serkan ağbi de şakadan sana ‘nereden aldın bu .astırmayı, nereye götürüyorsun, desin.. Geyik olur ağbi, yayınlarız.. Daha çok izlenir..
-İyi de oğlum bal gibi rüşvet alıyoruz, rezil oluruz…
Kameraman Barış: -Öyle değil ağbi, emanet alırız, film çekip geri getireceğiz, deriz… Zaten patron da seni tanıyor….
-İyi fikir… Bak hoşuma gitti.. Zaten hanım bunca zamandır yazarsın eve bir şey getirdiğin yok, diyor, bana iki de bir çulsuz diyor… .astırmayı hanıma gösterirken çekersin, ben de, bak hanım, bana beş parasız diyorsun, al sana….
Serkan: -Ağbi, bence de iyi fikir… Mizansen yaparsak daha çok izlenir…
Y harfi: -Eee ağbi…
-Dükkana girdik, patronun adını verdik, film için emaneten bir blok .astırma verin beş dakika sonra getireceğiz, dedik… Adamlar beni tanıdı, güldüler, .astırmayı bir ipe geçirdik, elime aldım, kameraman hazır, Serkan’ın elinde mikrofon sinsi sinsi gülerek ‘hayırdır ağbi, .astırma almışsın’ diyor, ben de, kasılarak hava atarak elimde blok pastırmayı herkese göstere göstere yürüyorum…. Planımız buraya kadar güzel işledi, sıkıntı yok…
‘Derken, kaldırımda üç tane sokak köpeği saldırdı, elimde .astırmayla yere düştüm, bayağı vahşice saldırıyorlar, köpek diş geçirdi pantolonum yırtıldı, köpeğe doğru bir tekme attım, yaşlı bir kadın, bağırmaya başladı, köpeğe vuruyor köpeğe vuruyor, çaresiz .öt üstü kaldım. Üstüm başım paramparça… Yediğim korkuyu anlatamam.. Kalabalık etrafıma toplandı… Köpekler hala saldırıyor…
‘Baktım, köpekleri savuşturamayacağım, elimde blok .astırma, köpeklere dert anlatmaya başladım: Bak vallahi, bu .astırma emanet, vallahi benim değil borç aldık, birazdan geri vereceğiz. Serkan’a bağırdım, Serkan şu köpeklere bi anlat, emanet .astırma, de, emanet…. Serkan benden çok korktu, hemen ambulans ambulans diye bağırmaya başladı… Eliyle bir taksi durdurdu….
Taksi durdu, Serkan, o telaşla, elimdeki .astırma bloğunu alıp taksinin arka koltuğuna attı…
-Ne yapıyorsun Serkan, hastaneye beni taşıyacaksın, sen .astırmayı kurtarma derdindesin…
Serkan: Ağbi, gözünü seveyim panik yapma, bu köpeklerin kulağı küpeli sana bir şey olmaz, iki diş çiziği bir şey olmaz… .astırmayı geri veremezsek parasını nereden bulacağız….
‘Kameraman Barış’a döndüm, hiç oralı değil kaptırmış kendini paso çekiyor….
‘Barış, kapat şu kamerayı, bi kaldır oğlum beni oğlum…
Kameraman Barış: Ağbi, valla şahane oldu, kalabalık, köpekler, bağırma çağırma, Serkan ağbinin .astırmayı acele taksiye atması, hepsi şahane oldu…
-Kapat şu kamerayı, diye bağırdım… Üstümü başımı silkeleyip kalktım.. Serkan! Getir şu .astırmayı.. .astırmaya birşey oldu mu?
Serkan: ‘yok ağbi, .astırma sağlam…
-Tamam, tamam, hadi, dükkana dönüp, .astırmayı geri teslim edelim… Birden aklıma geldi, fena oldum… Yahu Serkan, millet gelip geçen elimde .astırmayı gördü mü, gördü… .astırmayı emanet aldığımız dükkanın hem içerde hem dışarda kameraları da var mı, var… Eee? Şimdi kalkıp Nihat Genç kasaya para ödemeden haraç aldı, derlerse, ne bok yeriz, oğlum…
Serkan: -Ağbi, o kameralar çekiyor ama ses almıyor! Dükkancıyla ne konuştuğunu bilemezler..
-İyi ya… Herşey ortada para ödemeden .astırmayı alıp dükkandan çıkmışız…
Kameraman Barış: Patronu arayalım ağbi, kamera kayıtlarını o kimseye vermesin biz de Altın madeni işine girmeyelim….
-Lan, uzlaşmacı, .bne… .ıkışınca pes ediyoruz.. Oğlum biz bu işe niye girdik?
Serkan: -Vallahi bu filme çekme işi Barış’ın fikriydi…
-Hay, .ikiyim .astırmasını, hay .mına koyum filmini…
Y harfi: -Ağbi gene başladın!
-Y’sinden Z’sine alayınızın lan .mına koyum!
“Serkan! Getir şu .astırmayı.. .astırmaya birşey oldu mu?
Serkan: ‘yok ağbi, .astırma sağlam…” Şu iki satırı okurken gecenin 02.34’ünde infilak ettim:)) Allahım aklımızı koru, memleketimizi koru.
Muhteşem bir anlatım. Aziz Nesin okurken aldığım keyfi aldım. Elinize ağzınıza sağlık.
Metaverse (Eğitimde) , Starlink-Siha ( Ukrayna savaşında) bunu sonunda da Neuralink projesi ile en önemli eşiğin aşılacağı son biyolojik nesil olan Z kuşağı yani tek dünya devleti projesi! Rusya ve Çin sayesinde bu projeden kurtulunmuş olsa da yeni dünya düzeninde ülkemizde Erzincan İliç’te altın madeninin (yerli-yabancı ortaklı) Çernobil’ den daha tehlikeli olduğu ve çıkan maddenin maddi kısmının (230 milyar $ tahmini) % 98.5 inin yurt dışına aktarılmakta olduğu söylenmektedir.