Hüseyin Vodinalı yazdı…
ABD’yi yöneten müesses nizamın bugünlerdeki en büyük korkusu, doların küresel tahtını kaybetmesidir.
Bu, Rusya’nın Ukrayna’yı yenmesinden de, Afrika’da sömürgecilerin kovulmasından da, Ortadoğu’daki petrolü, doğalgazı kaybetmekten de büyük bir korkudur.
ABD’nin en büyük silahı topu tüfeği değil dolarıdır çünkü.
İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Bretton Woods anlaşması ile küresel rezerv para haline gelmesi, doları dünyanın kralı yaptı.
Dolar, senyoraj tekeliyle küresel kapitalist finans sisteminin efendisi haline gelen ABD’yi yeni hegemon olarak atadı.
Bir zamanlar üzerinde güneş batmayan İngiltere ise imparatorluktan ABD yancılığı konumuna indi.
İkinci Dünya Savaşı sonrası yıkıma uğramış Avrupa’yı da kanatları altına alan ABD, neredeyse 80 yıldır dünyanın haracını yiyor.
Ama 08.08.08 tarihi onun için sonun başlangıcı oldu.
ABD yönetimindeki Tiflis yönetimi Rusya’ya (G.Osetya ve Abhazya) saldırdı ve dayağı yedi.
NATO’nun Karadeniz ve Kafkas genişlemesi 2008’de durdu.
2008’de bir de devasa bir ekonomik kriz yaşandı.
Merkezi ABD idi ve şişe şişe bir hal olan dolar cinsinden türev kağıtların (dolayısıyla doların da) karşılıksız olduğu ilk kez resmen kabul edildi.
2008’den sonra önemli gelişmeler oldu.
Hemen ertesi yıl 2009’da BRIC oluşumu başladı.
Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’i kapsıyordu.
2010’da ilk resmi zirvesini yaptı. Yine aynı yıl Güney Afrika’yı (SA) aldılar ve adı BRICS oldu.
G7’ye karşı bir jeopolitik cevaptı bu.
ABD merkezli küresel finans ve ticaret sistemine karşı çok kutuplu alternatif çabasıydı.
Rusya ve Çin, daha önce (1996’da kurulan) Şanghay İşbirliği Örgütü’nde gerçekleştirdikleri işbirliğini önemli bir aşamaya getirmişti.
Rusya ve Çin’in temel özelliği, her ikisinin de 1990’ların ortasından başlayarak ABD’nin siyasi ve ekonomik kontrolünden çıkmış olmalarıydı.
BRICS, dünya ekonomisinin önemli bir kısmını kapsıyordu.
Dünya topraklarının yüzde 26’sı, nüfusunun yüzde 41 buçuğu, küresel üretimin yüzde 26,6’sı BRICS üyelerine ait. Toplam GSYİH olarak dünyanın yüzde 31.6’sına sahip, ABD ise yüzde 24 ve gittikçe azalıyor.
2014’te altyapı yatırımları için BRICS Kalkınma Bankası da kuruldu, şimdiki adı Yeni Kalkınma Bankası.
1970’te Brezilya’daki darbe yönetiminde işkence gören Dilma Roussef bankanın başında.
Solcu Roussef daha önce Brezilya Cumhurbaşkanı olarak da görev yapmıştı.
BRICS’TEN BRICS+’YA
Ağustos 22-24 tarihleri arasında Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenecek 15. BRICS Zirvesi, 2010’daki son genişlemesinden beri ilk kez büyük stratejik bir genişlemeye sahne olacak.
Güney Afrika Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Naledi Pandor’un bildirdiğine göre halihazırda 23 ülke BRICS’e katılmak için resmen başvuruda bulundu:
Cezayir, Arjantin, Bangladeş, Bahreyn, Beyaz Rusya, Bolivya, Küba, Mısır, Etiyopya, Honduras, Endonezya, İran, Kazakistan, Kuveyt, Fas, Nijerya, Filistin, Suudi Arabistan, Senegal, Tayland, Birleşik Arap Emirlikleri, Venezuela ve Vietnam.
Listede Türkiye ve Meksika yok. Türkiye NATO üyesi olduğu için, Meksika da ABD’nin dibinde bulunduğu için çekindi.
Arjantin için de ABD baskıları karşısında adaylıktan çekildiği iddiaları vardı ama Pandor’un resmi listesinde yerini aldı.
Liste bir ara 40 ülkeye kadar çıkmıştı.
ABD’li Dışişleri Yetkilileri, tüm bu ülkelere birebir baskı ve tehditler yöneltti.
Yine de 20’den fazla ülke Ağustos’ta BRICS+’ya girmek için kuyrukta.
Cezayir, Mısır, Endonezya, Nijerya, Suudi Arabistan, İran, Kazakistan ve Venezuela büyük ölçekli ekonomiler olarak önemli bir fark yaratacak.
Sadece ekonomik olarak değil jeopolitik olarak da depremler yolda.
ABD’nin sömürgesi gibi olan Suudi Arabistan ve BAE mesela.
Tamamına baktığımızda ise bu olası üyeler, OPEC, Arap Ticaret Bölgesi, Mercosur, Körfez İşbirliği Konseyi, Afrika Kıta Serbest Ticaret Bölgesi, ASEAN gibi diğer siyasi ve ekonomik oluşumların da üyeleri.
Bu üyelikler, BRICS’in ekonomik varlığını ve küresel sisteme penetrasyonunu artıracak.
Brezilya, Rusya ve Güney Afrika gibi ülkelerin Hindistan ve Çin kadar büyümediği açık.
Gruba “taze kan” enjeksiyonu bloğun yeniden canlanması için önemli.
Çin, BRICS’in genişlemesini küresel ekonomik ve politik etkisini (BRI’a ek güç) artırmanın tek stratejisi olarak görüyor.
Elbette BRICS veya BRICS + içinde pek çok anlaşmazlık, sorun ve fikir ayrılığı da var.
Hindistan mesela ABD ile Rusya arasında gidip geliyor ve Çin’in en büyük bölgesel rakibi konumunda.
Veya ECOWAS üyesi Nijerya şimdi Rus destekli kuzey komşusu Nijer’e karşı Batı adına savaşmanın eşiğinde.
Vietnam ve Endonezya da kısmen ABD müttefiki olarak Çin’e karşı konumlanıyor.
Zirvenin ev sahibi Güney Afrika Cumhuriyeti, Rusya Devlet Başkanı Putin’in uluslararası ceza mahkemesinde suçlanmasına binaen, ona zirveye gelmeme çağrısı yaptı.
Bu da bir skandal olarak kayıtlara geçti.
Kolay değil, bir sürü bir birinden farklı jeopolitik gündemleri olan ülkeler var.
Ancak nihayetinde çökmekte olan ABD’nin sömürücü dolar sistemine karşı ortak bir paydada buluşuyorlar.
Dünya 2023’te yeni bir soğuk ve sıcak savaş dönemine girerken, 500 yıldır dünyayı silah ve ticaretle yöneten Batılı “altın milyar” büyük bir meydan okumayla karşı karşıya.
ABD’NİN ASIL KABUSU DOLARIN TASFİYESİ
15. BRICS zirvesini tarihi öneme taşıyan belki de en önemli kilit nokta, genişlemesinden de öncelikli olarak yeni bir para birimi önerisinin masaya gelecek olması.
ABD’nin en büyük korkusu da bu zaten.
Rusya, Çin ve Brezilya’nın ikili yerel para birimi anlaşmalarını sistematik olarak ilerleterek sınır ötesi işlemlerde dolar dışı para birimlerini giderek daha fazla kullanmasıyla dolarsızlaştırma ivmesi artıyor.
Rusya’nın Ukrayna harekatı ve müteakip Batı yaptırımları bu çabaları daha da motive etti.
BRICS ülkeleri ayrıca, para birimlerinin işlerliğini ve ekonomik entegrasyonunu daha da artırmak için bir kripto para birimi ve Merkez Bankası dijital para birimlerinin stratejik uyumu olasılığını araştırıyor.
Yeni bir para birimi kolay değil.
Rusya’nın altına dayalı yeni para birimi önerisi bu zirvede hayata geçmese de 5R sistemi kısmen de olsa başlayacak gibi görünüyor.
5R, yani 5 BRICS üyesinin paralarının baş harfleri: Rupi, Real, Ruble, Renminbi, Rant.
Yeni sistemde ülkeler kendi para birimleri ile kurumsal ticarete başlayacak.
Bu sistem, Bretton Woods 2.0’ın başlangıcı aslında.
Yen ipara birimi ortak bir arzudan çok daha fazlasını gerektiriyor.
Finansal mimari bileşenlerinin yeniden formüle edilmesi ve genişletilmesi, döviz kurları, ödeme sistemleri ve finansal piyasanın yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
5R sistemi, yeni bir para birimini piyasaya sürmeden önce sınır ötesi işlemler için verimli bir entegre ödeme sisteminin geliştirilmesine dayanıyor.
Bunun halihazırda uygulamaları var ama, 5+23 üyeli yeni BRICS + yapısını uyumlulaştırmak için daha fazlası lazım.
Amerika Birleşik Devletleri, karmaşık uluslararası işlemleri yürütebilen bankalar, yatırım firmaları, ödeme sistemleri, tahvil piyasaları, kredi derecelendirme kuruluşları ve finansal kurumları içeren geniş ve sofistike bir finansal sisteme sahip.
Dünyanın dört bir yanındaki yatırımcılar, güvenlikleri ve likiditeleri için dolar cinsinden menkul kıymetler, tahviller veya para birimi satın almayı tercih ediyor.
İşte bir dizi ilginç soru.
Çin’in halen sermaye hareketlerine uyguladığı kontroller, Renminbi’nin (Yuan’ın) konvertibilitesini azaltıyor ve yatırım aracı olarak çekiciliğini azaltıyor.
SWIFT’e göre, Çin para birimi uluslararası ödemelerde en çok kullanılan dördüncü para birimi.
Yuan’ın hem uluslararası ticarette hem de finansta kullanımı sınırlı.
Finans alanında, yaklaşık 70 merkez bankasının rezervlerinde olsa da, miktar çok küçük, diğer para birimlerinin yüzde birinden az.
ABD’nin kontrolündeki küresel para değişim sistemi olan SWIFT hala etkili.
Örneğin 2022’de SWIFT ödeme talimatlarında ABD dolarının payı %42’ye yakınken, Avro %35 ve Çin Renminbisi payı yalnızca %2,1’di.
SWIFT’in baskın rolüne rağmen Rusya, Çin, Hindistan ve İran da dahil olmak üzere 12 ülkeden 52 uluslararası finans kuruluşu, 23 yabancı banka tarafından kullanılan alternatif bir “Finansal Mesaj Transfer Sistemi (SPFS)” oluşturdu.
Çin ayrıca “Sınır Ötesi Bankalararası Ödeme Sistemi” (CIPS) olarak kendi takas odasını oluşturdu.
Çin Merkez Bankası Dijital Para Birimi (CDBC) 2021’de tanıtıldı.
2022’de işlemler 13,7 milyar ABD dolarına yaklaştı.
BRICS mali yapılarını genişletiyor, yaygın ödeme sistemi Visa ve Mastercard’a alternatif MIR (Rusça dünya ve barış demek) ödeme sistemi güçleniyor.
2022’nin ortalarına kadar, 160’tan fazla bankada 145 milyondan fazla MIR kartı verildi.
Rusya dışında bugüne kadar Türkiye, Vietnam, Güney Kore, Ermenistan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Güney Osetya ve Abhazya’da Mir kartları kullanılabiliyor.
Çin’in UnionPay ödeme sistemi de bir hayli yaygın.
UnionPay, 2022’de Çin dışında 20 milyondan fazla çevrimiçi mağazayla Visa’yı geçerek en büyük banka kartı ödeme pazar payını (%40,03) ele geçirmişti.
Yeni bir para sistemi öncesi yerel para birimleri ile ticaretin koşulları Ağustos ayındaki Güney Afrika Zirvesi’nde masaya yatırılacak ve çok kutuplu yeni bir dünya düzeni arayışında nihai olmasa da önemli bir aşama kaydedilmiş olacak.
Brics+’nın bir önemli özelliği de jeopolitik yönü.
Şanghay İşbirliği Örgütü, Avrasya Ekonomik Topluluğu, Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) gibi Batı harici Afro-Avrasya oluşumları ile bağlantılı.
Dünya bir günde kurulmadı, Batı merkezli küresel düzen de bir günde yıkılmayacak.
Ama şu kesin bir gerçek ki, çöküş dönemi (2008’de) başladı ve (2022 itibarıyla) hızlanıyor.
Bunu BRICS üyesi olmak için sıraya giren Küresel Güney ülkelerinden anlıyoruz.
YARARLANILAN KAYNAKLAR:
https://eltabanoeconomista.wordpress.com/2023/08/06/brics-desafios-mitos-y-realidades/
Slmlar Çin dolardan vazgeçemez.
Çünki yuanın güçlenmesini istemiyor.
Çin ihracat odaklı bir ülke eğer dolar çöker yuan güçlenirse yeterince ihracat yapamaz çok zarar eder kendi zarar görür
Tüm bu gelişmeler olurken neden bizim yöneticilerimiz bunları görmeyip keskin bir U dönüşü ile yeniden Atlantık ve Nato’ya dönüş yaptı?
Evet cok korkuyor, o kadar korkuyor ki Biden tir tir titriyor. Ne diyorsunuz yahu? Her yazinizda Rusya cok onemli bir sey yapiyormus gibi yaziyorsunuz. Cin bile Rusya ile iliskilerini azaltti.
evet. Amerika kolay kolay pes demeyecek. ama nasılki Roma imparatorluğunun sonu geldiyse, -bölündü gitti- ABD de bölünecek yok olacak.
yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de orada yerini bulur…umarım.
Bizim yöneticilerde yine yüzünü Batı’ya döndü kafalar 80 lerde kalmış çünkü.Hala denge politikası yapabileceklerini zannediyorlar. Ama önümüzdeki süreç artık Türkiye’yi bir karara zorlayacak ya BRICS ya NATO. Hüseyin Vodinalı’nın ayakları yere basan dış politika yazılarını beğeniyorum.
Her yazınız ayrı güzel. Emeğinize, gözünüze, bilginize, elinize sağlık.