CIA neyin peşinde?

Hüseyin Vodinalı yazdı…

Görünen o ki, ABD liderliğindeki kolektif Batı Ukrayna’daki yenilgisini kabul etmemekte direniyor.

İş, düzenli ordulardan CIA gibi “resmi” terör örgütlerinin sahasına kayıyor.

CIA Şefi William J. Burns, ABD Senatosu özel istihbarat komitesindeki duruşmada Ukrayna’nın desteklenmesi gerektiğini belirtti.

Burns şunları söyledi: “Washington’dan gelecek yeni yardım, Kiev’e 2024’ün sonunda bir “saldırı” başlatma fırsatı verecek ve müzakere olasılığını açacak.”

Burns saldırıların hedefini de Kırım olarak belirledi: “ABD’nin Kongre onayıyla Kiev’e yönelik yeni yardım paketi, Ukrayna’ya ‘Kırım’a nüfuz eden saldırılara’ imkan sağlayacak.”

CIA Şefi gerçeklikten epeydir kopmuş durumda anlaşılan.

Kışkırttığı şeyin neticede nükleer savaşa evrileceğini bilmiyormuş gibi konuşuyor.

Amerikan elitlerinin kibri delilikle eşdeğer.

Kendilerini her türlü cezalandırma karşısında ulaşılmaz görüyorlar.

Ancak bu kez karşılarında nükleer bir güç var.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus medya grubu Rossiya Segodnya’nın Genel Müdürü Dmitriy Kiselyov ile yaptığı son röportajda Batı’nın savaş kışkırtma gündemine yanıt verdi.

Röportajın önemli bir kısmını Rusya’nın nükleer gücüne ve üstün hava silahlarına ayırdı.

Putin özetle şunları söyledi: “Nükleer bir savaşa hazırız. Nükleer silah ve füze (Avangard ve Sarmat) teknolojisinde Amerika’dan üstünüz ve varlığımız tehlikeye girerse bunları kullanmaktan çekinmeyiz!”

Burns’un açıklamalarının ardından ABD istihbarat topluluğu, Amerikan güvenliğine yönelik ana tehditler hakkında bir rapor yayınladı.

Raporda geleneksel olarak Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore sıralanıyor.

Ancak Rusya ile ilgili şu ifadeler önemli:

“ABD, Putin’in Ukrayna’da hızlı ve kesin zaferler elde edememesi ve buna Silahlı Kuvvetlerin Rusya içindeki saldırıları nedeniyle nükleer silah kullanabileceğinden endişe ediyor.

Rusya Federasyonu’nun genel stratejisi nükleer kuvvetlere doğru kayıyor: Moskova nükleer ve uzay silahlarına daha fazla güvenecek. Rusya, nükleer silah potansiyelini modernize etmeye ve en büyük ve en çeşitli nükleer silah rezervlerini korumaya devam edecek.”

ABD, kendi kışkırttığı yüksek gerilimde suçu Rusya’ya atıp sorumluluktan kurtulmaya çalışıyor.

Yeni üyeleri İsveç ve Finlandiya’ya Baltık’ta sorumluluk yüklüyor.

Almanya’yı sahaya sürmeye çalışıyor, Fransa’nın karikatürize tehditlerine yol veriyor.

Dediğimiz gibi kibirde ve riyakarlıkta bunların üzerine yok.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; CIA, MI6, BND ve DGSE, Ukrayna’nın SBU’suyla birlikte ürkütücü provokasyonlar peşinde.

Bunlar her türlü şey olabilir.

Nükleer santrallere sabotaj, Kırım köprüsüne saldırı, Moskova veya diğer Rus şehirlerine terör saldırıları, havadan tahrikler, aklınıza ne gelirse!

Batı, liyakatsiz Davos kuklalarının elinde, cinsiyet tartışmaları, uyuşturucu batağı, ekonomik çöküş, politik fahişelik (doğruculuk) gibi kavramlarla sarhoş vaziyette yalpalıyor.

Bunu yaparken de uzun kolonyal geçmişinin öz güveni ile başına hiç bir şeyin gelmeyeceğini varsayıyor.

Oysa dünya artık farklı.

Bakın Putin bunu nasıl dile getiriyor:

“Yüzyıllardır karınlarını insan etiyle, ceplerini parayla doldurmaya alışmışlar. Ancak vampir balosunun sona erdiğinin farkına varmaları gerekir.”