Hüseyin Vodinalı yazdı…
30 yıldır döne döne yazıyorum; Batı hegemonluğundaki dünya sona yaklaşıyor, Avrasya yükseliyor.
Trump’ın Amerika’da ikinci görevine başlamasıyla artık bu tespit, tartışılmayacak şekilde kesinleşti.
36 trilyon dolar iç ve dış borcu olan ABD ayrı çöküyor, sanayisi, nüfusu ve elbette nüfuzu giderek azalan AB apayrı çöküyor.
NATO ve AB karşıtı Trump ve yönetimi ile birlikte artık Atlantik ittifakı orta yerinden çatlıyor.
ABD vasallığıyla tatlı bir hayat yaşayan Avrupa yeniden fabrika ayarlarına dönüyor ve önce Rusya’ya sonra birbirine girmeye hazırlanıyor.
AB ve NATO’nun sonuna gelinirken Rusya ve Çin arasındaki “Anti Biden İttifakı” da sanki çatırdamaya başladı.
Trump, Putin ile anlaşmaya doğru giderken Çin de ABD’nin kilise avlusuna bıraktığı AB’yi sahiplenmeye çalışıyor.
Rusya ve İran’ın Suriye’yi satışı ve ayrıca Rusya’nın İran’a soğuklaşması sonrası Çin de şimdi hem toprağı saydığı Tayvan hem de enerji ve ticaret ortağı İran üzerinden yeni bir Asya politikası kurgulamak durumunda.
Dünyada Soğuk Savaş sonrası ilk kez farklı bir hizalanma ortaya çıkıyor.
Hizalanma dedim özellikle, çünkü bu katı bir ittifak veya askeri bloklaşma olayı değil.
Rusya, ABD ile ilişkilerini geliştirse de Çin ile bir anda düşman konumuna gelmez.
ABD de Avrupa’yı terk etse bile Avrupa ile derin ticari ekonomik ilişkilerini bir günde bitirmez.
Trump’ın asıl düşmanı kendi ülkesindeki ve Batı dünyasındaki küreselci ekip. Bunlar Davos’ta, Bilderberg’de toplanan büyük sermaye sahipleri ve Avrupa’da tüm liderlerin atamalarını yapabiliyorlar. Biden döneminde Demokratlarla ortaktılar. Trump ekibi ile Neocon ve Siyonist kesişimleri de mevcut.
Bu küreselci ekip ABD’yi yitirdikten sonra şimdi İngiltere üzerinden kısıtlı bir hareket alanına sıkışmış durumda.
İngiltere’nin Ukrayna’da ABD’nin yerini alma çabalarını izliyoruz. Zelensky’nin Londra ile yaptığı 100 yıllık maden anlaşması, Beyaz Saray’da fena halde haşlanmasına yol açmıştı.
Rusya’nın soğuk savaştan beri askeri stratejik ortağı olan Hindistan da önemli.
Dünyanın en büyük ikinci nüfusu ve ekonomisi sayılan Hindistan, Çin’in düşmanı, SSCB’nin dostu idi.
Soğuk Savaş yıllarında Çin ve SSCB de düşman sayılabilirdi. Birkaç kez sınır yüzünden savaştılar bile.
O yüzden ABD yıllardır uğraşmasına rağmen Hindistan’ı bir Japonya veya Avustralya gibi kanatlarının altına alamadı.
Ama şimdi Trump’ın Avrupa ve Ukrayna’yı Putin’e terk etmesi sonrası Hindistan yeni bir hizalanmaya girebilir.
Bu da ABD-Rusya-Hindistan olarak özetlenebilir.
Diğer hizalanma ise Çin-AB ve İngiltere olarak söylenebilir.
Soykırımcı İsrail ise derin ekonomik ve istihbari gücüyle yeni dünya tablosunda tam bir Kara Kuğu’dur (*). Ne yapacağı pek çok şeyi belirleyecektir.
İran’ın bu iki grup arasındaki geleceği de pek net değil.
ABD’nin yanına çekemese de en azından Çin’e karşı nötr bir planda tutmayı hedeflediği Rusya, İran adına ABD nezdinde görüşmeler için arabuluculuk yapıyor.
Aynı Rusya İsrail ile de hiçbir zaman kötü olmadı.
Siyo-nazilikte Trump’ın Netanyahu’dan eksik kalır bir tarafı olmadığını biliyoruz.
Burada asıl mesele, Türkiye’nin bu yeni hizalanmada nerede yer alacağıdır?
Biliyoruz ki Türkiye, kurtarıcı ve kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra girdiği, Batı’nın Doğu’ya uzanan ileri karakolu olma misyonunda çok şeyini kaybetti.
En başta devrimlerini ve şimdi de Cumhuriyetini.
İslamcı görünüp Batı çıkarları için yapmayacağı şey olmayan AKP iktidarı İsrail çıkarları için Suriye’de yapmadığını bırakmadı.
Şimdi ise bu yeni konjonktürde NATO sonrası, bize resmen düşman bir AB’ye asker yazılmak için hevesli görünüyor.
İki komşumuz olan, İran’a saldırıda ve Rusya’ya düşmanlıkta Ankara’nın menfaati yoktur.
Türkiye’nin bu iki yeni hizalanma arasında kendi milli çıkarlarını savunmak için aslında eli rahatlamıştır.
NATO cenderesinden kurtularak Atatürk’ün öngördüğü bölge merkezli dış politikaya dönmesi için her fırsat mevcut. Bu sayede terör ve kukla devlet sorunu kısa sürede ortadan kalkar.
Hakan Fidan’ın dediklerinin tam aksine Türkiye tarafsızlığını korumalıdır.
Eğer koruyamayacaksa da, yine İngiltere ve AB eksenli Fidan’ın tam tersine, ABD-Rusya-Hindistan tarafına meyledebilir. Ama asla derin kaybeden olan Avrupa değil.
Türk devletleri ile Batı Asya’daki işbirliklerinin yanı sıra Avrupa’da AB sonrası stratejik işbirliği yapabileceğimiz iki ülke vardır: öncelikli olarak İtalya, sonra İspanya.
İtalya ile Yunanistan’ın İsrail ve Mısır ile işbirliğine yanıt verebiliriz. Madrid ve Roma ile Akdeniz ve Atlantik’te denizci bir işbirliği yapabiliriz.
Bugün temel mesele Türkiye’nin yeniden bağımsızlığına kavuşması ve Cumhuriyet değerlerini hatırlamasıdır.
YCHP lideri Özel’in dediği gibi köhnemiş Kopenhag Kriterleri değil, Atatürk’ün ortaya koyduğu 6 ok ve devrim yasalarıdır önümüzdeki rota.
Neticede olan şudur: Atlantik ittifakının ortasından çatlamasıyla Türkiye’nin Batı vasallığından kurtulması için önünde yeni bir fırsat doğuyor.
(*) Kara Kuğu veya Siyah Kuğu: Siyah kuğu olayı, önemli bir etkiye sahip olan ve genellikle çok uzaklara uzanan sonuçları olan nadir ve beklenmedik bir olaydır. “Siyah kuğu” terimi, Nassim Nicholas Taleb tarafından 2007’de yayınlanan “Siyah Kuğu: Son Derece Olası Olmayanın Etkisi” adlı kitabında popüler hale getirildi. Kara kuğu olayı beklenmediktir ve bu nedenle hazırlık yapılması zordur ancak genellikle geriye dönüp bakıldığında kaçınılmaz olduğu düşünülerek rasyonalize edilir. 1697’de Hollandalı kaşif Willem de Vlamingh, o zamanlar Avrupalılar tarafından büyük ölçüde keşfedilmemiş bir toprak olan Avustralya’da koyu renkli tüylere sahip kuğularla karşılaştı. Böylece kara kuğu, bir şeyin olmamasının gelecekte olamayacağı anlamına gelmediği gerçeğinin bir metaforu haline geldi.
sevgili vodinalı,
hizalanma konusunda size katılmıyorum. son yüz yıldır abd ve rusya aynı hizadadır ve hala da öyle. çin ise ingiltere’nin hizasındadır. nato’nun çatırdaması söz konusu değildir. nato, abd için herşeydir. asla nato’yu bırakmaz. trump’ın istediği sadece ab ülkelerinin biraz daha parasını almaktır. şöyle ki bu ülkeler savunma bütçelerini arttırdığında , silahı abd’den edinecekler. sadece bu. bunun nato’nun parçalandığı anlamına gelmemesi gerekir. abd’nin dünya üzerindeki üslerinin çoğu nato üssüdür. bunu asla kaybetmek istemez. isveç ve finlandiya’nın da nato’ya üye olduğunu hatırlatmak isterim. abd, nato’dan vazgeçseydi bu iki ülkenin üyeliği için bu kadar çaba harcamazdı. bu iki ülke arktik demektir. rusya ile abd , arktik’in sahipleridir. yani dediğim gibi nato, abd için herşeydir, bundan asla vazgeçmez.
bakın hindistan konusunda da katılmıyorum size. trump’ın ilk başkanlığında hindistan’a ziyareti vardı. bu tıpkı yanılmıyorsam nixon olmalı, onun çin’e yaptığı ziyaretle aynı. hindistan’ın, çin yerine alternatif olması hikayesi bu. yani abd, hindistan’ın aklından ingilizleri çoktan sildi. hindistan, abd’nin şu anda. ingitere kaybetti onu. hindistan birşeylere hazırlanıyor, bu da çin’e karşı yapılacak olan ciddi bir saldırıda , hintlilere de rol verildiği anlamına geliyor.
bence kimin ne dediğine değil , ne yaptığına bakılmalı. ruslar, abd’yi tehdit ediyor görünüyor ancak abd’nin jeopolitiğine çalışıyorlar ve elbette onlar da kazanıyorlar. rusların, avrupa’ya tek başına gücü yetmez. unutulmamalı ki nato, aynı zamanda parası, savunma sanayisi, tarihi ve en önemlisi aklı olan avrupa’yı rehin almak için de icat edilmiş bir topluluktur, pakttır. çünkü nato olmazsa pesco , abd’yi kıtasına gönderir. amerikan derin devleti bunu çok iyi bildiği için ne nato’dan vazgeçer, ne de pesco’ya izin verir.
çin kuşatıldı. ingiltere bu kuşatmayı yarmak için nasıl bir karışıklık planlayacak bunu hep beraber göreceğiz.
selamlar.
Rusya-Çin ittifakının tutarsız Amerikan politikasıyla bozulmayacağını düşünüyorum. Çünkü ABD ve batı hiç bir zaman güvenilir bir ortak olmadı. Putin’in bunu bilmeden gözü kapalı Çin’i terk ederek ABD’ye kucak açmasını tutarlı bir dış politika mantığı ve öngörüsü ile bir yere oturtamayız ve Putin bunu yapacak kadar saf bir lider değil sevgili Hüseyin Vodinalı.