Avatar
Hüseyin Vodinalı

Kore küresel oyun değiştirici olur mu? (Uzak Asya’ya ilişkin tarihi ve güncel analiz)

featured

Hüseyin Vodinalı yazdı…

Dünyanın siklet merkezi bir süredir Asya’ya kaydı.

Asya’nın her tarafı şu an jeopolitik depremlerle sarsılmakta. 

Giderek yükselen Çin – Amerikan gerilimi neredeyse 3. Dünya savaşının kapılarını açacak.

Son haftada Tayvan üzerinden yaşanan restleşme her iki ülkede de sinir uçlarını oynattı.

Çin, 50’den fazla savaş uçağını Tayvan’ın üzerinde dolaştırırken, ABD ve İngiltere uçak gemileri de yine bölgede fink attı.

Çin’in resmi yayın organı Global Times gazetesi, Tayvan ile Pekin arasında gerilimin yükselmesinin ardından “Üçüncü Dünya Savaşı”nın her an tetiklenebileceği uyarısını yaptı.  

Liderlerin güvenilir dış politika temsilcileri Jake Sullivan ile Jang Jiechi Zürih’te masaya oturmak durumunda kaldı. 

Çin, Asya’da başta Rusya ve Kuzey Kore olmak üzere müttefikleriyle tahkimat yaparken, ABD de Japonya, Avustralya, İngiltere ve Hindistan ile Pekin’i kuşatmayı deniyor.

Gözler bu noktada Güney Kore’yi ararken ilginç bir gelişme oldu.

K-Pop ve Squid game gibi ‘şeyleriyle’ son dönemde dünya pop kültürüne yaptığı katkılarla 1980’lerdeki Japon fenomeninin yerini alan Güney Kore, bugün Amerika’nın tetikçisi konumundaki Japonya’nın rolünü oynamayacağını söyledi.

Nasıl mı?

Öncelikle Biden’ın Çin’i çevreleme oluşumları olan QUAD ve AUKUS’a girmedi.

Sonra da, Cumhurbaşkanı Moon Jae-in, 21 Eylül’de BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada uluslararası kamuoyunu Kore Yarımadası’ndaki savaşın sonu için seferber olmaya çağırdı.

Şakası yok işin.

Komünist Kuzey Kore nükleer bir güç ve ABD’ye açıkça meydan okumasıyla ünlü.

Şimdi Rusya ve Çin’in ardından Kuzey Kore de hipersonik füze geliştirdi.

Pyongyang yönetimi, nükleer başlıkla uyumlu Hwasong-8 isimli hipersonik füzesini bir hafta önce test için fırlattı.

Moon, BM konuşmasında, Kuzey ve Güney Kore arasındaki diyaloğun yanı sıra Kuzey Kore-Amerika Birleşik Devletleri (ABD) diyaloğunun hızla yeniden başlatılması çağrısı da yaptı.

Moon,  “Kuzey ve Güney Kore taraflarıyla ABD ve Çin’in bir araya gelerek savaşın bittiğini ilan etmesini istiyorum” dedi.

Moon’a Kuzey Kore’den olumlu yanıtlar gelmekte gecikmedi.  

Kim Jong-un’un kız kardeşi Kim Yo-jong, Güney Kore cumhurbaşkanının yaptığı çağrıyı takdire şayan bir hareket olarak adlandırdı.

Ardından Kuzey Kore ile Güney Kore arasında kapatılan iletişim hattı 4 Ekim pazartesi günü açıldı.

Peki nasıl oluyordu da Güney Kore gibi bir ABD yarı sömürgesi ülke bu şekilde tavır alabiliyordu.

Bizimle aynı zamanda ABD güdümüne giren Güney Kore’yi biz 1950’lerdeki savaştan tanıyoruz.

Türkiye ve Güney Kore, soğuk savaş döneminde Batı kampında ileri karakol görevi yapan iki ülke iken, Türkiye böylesine geri kaldı ama Güney Kore, kendi gemisini, arabasını, cep telefonlarını yapıp dünya markası haline geldi.

Şimdi ise Türkiye yediği tüm kazıklara rağmen, hala NATO mato diye yanıp tutuşurken, Güney Kore nasıl oldu da ABD’ye bu mesafeyi koyabildi?

Bunun için biraz sizi geçmişe götüreceğim.

Kore’yi sadece K-Pop ve dizileriyle değil, siyasi tarihiyle tanıyın.

Bu noktada uzman bir isimden, Quebec Üniversitesi’nden Ekonomi Profesörü Dr. Joseph H. Chung’dan (*) yardım alacağım.

Onun 14 Eylül 2021’de kaleme aldığı “3 Balina ve Karides’in Öyküsü” başlıklı yazısını alıntılayacağım:  

(Dikkat yazı bir hayli uzundur, ama sonuna kadar okuyabilen şanslı kişiler! Doğu ve Güney Asya’da hem tarihsel, hem de güncel olarak neler olup bittiği hakkında oldukça sağlam fikir sahibi olacaktır. Çünkü artık dünya tarihi oralarda yazılmaya başlandı bile. HV) 

TARİHİ BİR ANALİZ: ÇİN – ABD SOĞUK SAVAŞI VE KORE’NİN KADERİ

Bir zamanlar, sevimli küçük bir karides vardı ve üç güçlü şişman balina vardı.

Üç balina kendi aralarında savaştı ve biri diğer ikisini öldürdü ve ardından muzaffer balina sevimli küçük karidesi yedi.

Bu, 19. yüzyılın ikinci yarısında Kore’nin hikayesidir.

Çin, Japonya ve Rusya geldi ve Kore’yi yutmak için savaştılar.

Kore onlar için önemliydi. Rusya’nın buzsuz limanlar için Kore’ye ihtiyacı vardı; Çin, Kore’yi bir vasal ülke ve Japonya ile Çin arasında bir tampon bölge olarak tutmak istedi; Japonya, fethetmek için Çin’e giden bir otoyol olarak Kore’ye şiddetle ihtiyaç duyuyordu.

Savaştılar ve Japonya, Çin-Japon savaşını (1894-1895), Rus-Japon savaşını (1904-1905) kazandı ve 1910’da Kore’yi ilhak etti.

Üçlü balina savaşlarından bir asırdan fazla bir süre sonra 2021 yılındayız.

Kore’nin bir kısmı artık karides değil; akıllı bir yunus olarak yetiştirildi, ancak çok daha büyük bir balina (ABD) ve ona ek olarak aynı eski balinalarla (Çin, Japonya ve Rusya) çevrili.

Bir asır önce Kore yok edildi, çünkü büyük güçlerin Kore’de farklı çıkarları vardı.

Ama şimdi Kore yok edilebilir, çünkü tüm büyük güçler Kore’de aynı çıkara sahiptir, yani tansiyonun korunması ve Korelerin yeniden birleşmesinin önlenmesi.

Bu yazıda aşağıdakileri yapacağım.

İlk olarak, Kore’nin bir asır önce Çin, Japonya ve Rusya arasındaki üçlü mücadeleyle nasıl yok edildiğini anlatacağım. Japonya’nın, bir yanda Çin ve Rusya’ya karşı kazandığı çifte savaş zaferi, diğer yanda da Japonya’nın Tokyo yanlısı hainlerin sayesinde Kore’yi nasıl yasadışı bir şekilde ilhak ettiğini göstereceğim.

Ayrıca, Japonya’nın Amerika’nın Filipinler’i sömürgeleştirmesini kabul etmesi karşılığında ABD’nin Japonya’nın Kore’yi yok etmesine nasıl izin verdiğini tartışacağım.

İkinci olarak, Japonya, Çin ve ABD’nin şu anda Kore yarımadasındaki gerilimi neden sürdürmek istediğini tartışacağım.

Rusya’nın neden Kore yarımadasında barıştan yana olduğunu açıklayacağım.

Üçüncüsü, Kore’nin Çin-Amerikan hegemonik savaşında nasıl hayatta kalabileceğini tartışacağım.

19. Yüzyılın Son Yarısında Karides ve Balinaların Öyküsü

19. yüzyılın ikinci yarısında Kuzeydoğu Asya’daki jeopolitik durum, Kore’nin Çin, Japonya ve Rusya’nın açgözlülüğüne kurban edildiği bir üçlü mücadele arenası sağladı.

1860 yılında Kore’de devrimci bir hareket gerçekleşti. Bu hareket siyasi ve dini bir hareketti; Doğu Çalışmaları anlamına gelen “Dong-Hak” olarak adlandırıldı.

Köylülerin kendilerini “Yangban” grubunun (Kore aristokratları) gücünü kötüye kullanmasından korumayı öğreten “Dong-Hak”, Roma Katolikliği dahil çeşitli düşünce sistemlerini kucakladı.

1892’de 69.000 köylü ayaklandı ve hükümetten yozlaşmış bürokratları cezalandırmasını, yabancıları kovalamasını ve bürokratları daha fazla disipline sokmasını istedi.

Ancak hükümet reddetti, köylüler savaştı ve Güney Kore’nin Güneybatı bölgesinde bulunan Jun-joo şehrini işgal etti.

Paniğe kapılan hükümet, Çin’den köylülerle savaşmak için asker göndermesini istedi ve Çin önemli sayıda asker gönderdi. Ancak bu kez Japonya da birliklerini gönderdi.

Dong-hak ordusu Kore hükümetinin birleşik kuvvetlerine, Japon birliklerine ve Çin birliklerine karşı savaştan kaçınmaya karar verdi ve Jun-Joo Antlaşması imzalandı, Dong-hak ordusu dağıtıldı.

Bununla birlikte, Dong-hak hareketi, Yangban sınıf sistemini ve köleliği ortadan kaldırmayı başardı.

Hatta köylüler lehine bir toprak reformu dahi yapılabildi.

Dong-hak isyanının birkaç yorumu var, ama benim ilgilendiğim kadarıyla, Kore tarzı Fransız Devrimiydi.

Kral Gojong, Çin’den ordusunu Kore’den çekmesini istedi, Çin de bunu yaptı. Ancak Japonya, Japon vatandaşlarını korumak bahanesiyle birliklerini çekmedi.

Japon ordusunun iki taburu daha Kore’ye geldi.

O andan itibaren Japonya’nın hukuksuz ve barbarca davranışı başladı ve kimse onu durduramadı.

Haziran 1892’de, Japon silahlı birimi sarayı işgal etti ve Çin yanlısı olan hükümeti devirdi ve Dae-won-gun liderliğinde Japonya yanlısı bir kabine oluşturdu.

Japonya, kazanacağına inandığı bir savaş için Çin’i kışkırttı.

Dong-hak ordusu Japonlarla savaşmak için yeniden ayağa kalktı.

1894 yılının Ekim ayında, 100.000 Dong-hak askeri Jun-joo’da toplandı ve Seul’e doğru yürüdü.

Yolda, Kore ordusu ve Japon ordusunun birleşik kuvvetleriyle karşılaştılar ve Jun-joo’dan çok uzak olmayan Kwang-joo şehrinde 7 gün boyunca savaştılar.

Dong-hak ordusu yenildi. Japonlar modern silahlarla çok iyi silahlanmışlardı ve Dong-hak birlikleri tam anlamıyla topluca katledildi.

Aralık 1894’te Dong-hak lideri Chun Bong-joo idam edildi ve Dong-hak’ın büyük devrimi sona erdi.

Bu sıralarda Japonya yanlısı Koreli politikacılar, iktidarı ele geçirmek için Japonya ile işbirliği yapmaya başladı.

21 Mayıs 1894 şafağında Japon yanlısı grup, iki Japon taburuyla komplo kurdu ve Kral Gojong’u  iktidarı babası Dae-Won-goon’a devretmeye zorlamak için saraya saldırdı.

Darbe, Kore’deki Çin etkisini ortadan kaldırmak için yapılmıştı.

Japonya, Nam-Yang Körfezi’ndeki Çin donanmasına savaş ilan etmeden saldırdı ve büyük ölçekli Pyongyang savaşı da dahil olmak üzere karada ve denizde neredeyse tüm savaşları kazandı.

Böylece 25 Temmuz 1894’te kısa süren Çin-Japonya Savaşı başladı ve Çin, aşağılanarak yenildi.

Savaş, 17 Nisan 1895’te Simonoseki Antlaşması ile sona erdi.

Çin, Tayvan’ı, Liaodong Yarımadası’nı ve diğer birkaç küçük bölgeyi kaybetti.

Bu arada Rusya güçlendi ve Kore’de nüfuz sahibi olma hırsını gizlemedi.

Ve Kore’de Rusya yanlısı bir grup daha kuruldu.

Park Jeong-yang yönetimindeki Rus yanlılarıyla bir kabine kurulmasına yardım eden Kraliçe Min ile Rusya arasında müzakereler başladı.

Bu arada eski Japon kuklası Dae-won-goon’un Çin yanlısı olduğundan şüphelenildi ve iktidardan uzaklaştırıldı.

Japonya, Kore’deki kontrolünü kaybetmekten endişeliydi ve yeni Japon Büyükelçisi Miura Goro, Japonya’nın gücünü artırmak için geldi.

8 Ekim 1895’te, Samuray savaşçıları ve Japon askerleri, Kraliçe Min’in sarayını işgal etti.

Kraliçe Min’i ele geçiren Japonlar onu bir Katana kılıcıyla idam etti.

11 Şubat 1896’da Rus Büyükelçisi, 100 Rus donanma denizcisiyle birlikte Kral Gojong’u kelimenin tam anlamıyla kaçırdı ve onu Rus Elçiliğinin bodrum katında rehin tuttu.

Bu sayede adalet bakanı Lee Byung-jin başkanlığında Rusya yanlısı bir kabine kuruldu.

Rusya, madenlerin ve demiryollarının yönetim haklarını elde etti.

Kyung-in ve Kyung-ui Demiryolunu ve Gangwon Eyaletindeki altın madenini yönetme hakkını elde etti.

Yöneticilerden bazıları Rus olmayan Avrupalılardı.

Japonya yanlısı bakanların çoğu bir sarayın önünde Rusya yanlıları tarafından öldürüldü.

Kalan Japon yanlısı politikacılar, daha sonra Kore’ye geri dönmek, kişisel açgözlülük ve hırsları için Kore’yi satmak üzere Japonya’ya kaçtılar.

Çar II. Nikola, Rusya’nın doğu bölgelerini geliştirmeye başladı ve gün geçtikçe güçlendi.

Rusya’nın güneye yönelik politikası Japonya’yı endişelendirmeye başladı, çünkü Rusya, Japonya’yı Kore’den kovabilirdi.

Sonra inanılmaz bir şey oldu!

Japonya, Rusya’ya Kore yarımadasını 39. paralel boyunca ikiye bölmeyi, güney kesiminin Japonya’nın, kuzeyinin ise Rusya’nın işgali altında olmasını önerdi.

Bu, 1945’te Kore yarımadasının Sovyetler Birliği-ABD anlaşmasına uygun olarak 38. paralel boyunca bölünmesine benziyordu.

 Rusya, Japonya’nın teklifini, muhtemelen tüm Kore’ye sahip olmak istediği için reddetti.

Rus-Japon Savaşı kaçınılmazdı.

Japonya, 6 Şubat 1904’te ultimatom gönderdi ve iki gün sonra Japonya, Inchon yakınlarında Rus donanmasına saldırdı.

General Nogi Maresuke, Port Arthur’u ele geçirerek kesin zaferi kazandı ve Amiral Togo Heihachiro, Tsushima Adası yakınlarındaki tüm Rus Baltık Filosunu yok etti.

Japonya’nın bu ikiz zaferi, Rusya’yı Japonya ile savaşa devam konusunda tereddüte sevk etti.

Gerçek şu ki, Rusya’nın savaşa devam etmesine izin verecek bazı kaynakları varken, Japonya’nın artık hiçbir kaynağı yoktu.

Savaşın sona ermesine aracılık eden ABD Başkanı Theodore Roosevelt’ti.

ABD’nin de bölgede çıkarları vardı.

Washington, Rusya’nın güneye doğru genişlemesinden hoşlanmadı ve bu bakımdan Japonya’nın kazanması önemliydi, çünkü Japonya yararlı bir müttefik olabilirdi.

Aslında Washington, Kore trajedisinin bir komplocusuydu.

Temmuz 1905’te Japonya Başbakanı Katsura Taro ve ABD Savaş Bakanı William Howard Taft bir araya geldi ve Japonya’nın Kore’yi himayesi altına alması konusunda anlaştılar.

Japonya ise karşılığında Washington’un Filipinler’i sömürgeleştirme hakkını tanıyordu.

ABD, Japonya’nın Kore’yi yok etmesine izin veren başka bir büyük balinaydı.

Böylece 10 Şubat 1904’te başlayan Rus-Japon savaşı, 10 Ağustos 1905’te Japonya’nın Kore’yi koruması, denetlemesi ve sömürgeleştirmesine izin veren Portsmouth Antlaşması ile sona erdi.

Rusya’nın yenilgisinden kısa bir süre sonra, Japonya yanlısı bir kabine iktidara geldi.

Bu, Kore’nin aşağılanma ve acımasız Japon baskısından muzdarip, yarım asırlık kabusunun başlangıcıydı.

17 Kasım 1905’te Japonya Kore’yi sömürgeleştiren Eulsa Antlaşması’nı dayattı. Bunu Japonya yanlısı kabinenin birçok bakanı protesto etti; hatta bazıları protesto için intihar etti.

Ancak Antlaşma, başta Lee Wan -yong olmak üzere 5 hain bakan tarafından imzalandı.

Lee, Japonya’nın Kore’nin dış politikasını kontrol etmesini sağlayan 1907 Kore-Japonya Antlaşması’nı da destekleyen kilit isimdi.

1910’da Lee, kukla Japon yanlısı hükümetin başbakanıydı, yasadışı ve aşağılayıcı Kore İlhak Antlaşması’nı imzaladı.

Lee ihanetinden dolayı 1921’de Japon imparatoru tarafından şövalye ilan edildi.

Marki de yapılan hain Lee, verilen araziler ve diğer varlıklarla Kore’nin en zengin adamlarından biri haline geldi.

Bu hikaye, Kore’nin, Çin, Rusya ve Japonya yanlısı gruplara bölündüğünde nasıl yok edilebildiğini  dile getiriyor.

21. Yüzyılın Yunus ve Balinalarının Hikayesi

Şu anda 2021’deyiz ve 1905 Eulsa Antlaşması’nın üzerinden bir asırdan fazla zaman geçti.

Ancak Kore hala büyük güçlerle çevrili.

Bugün Kore’de, Japon yanlısı Güney Koreli Muhafazakarlar grubu (PJSKC), Kore yanlısı Liberaller (PKSKL) ve Kuzey Kore (Kore İşçi Partisi ve/veya Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti), yani üç ayrı Kore var.

PJSKC’nin Öyküsü

PJSKC grubuyla başlayalım.

1900’lerde kişisel şan, para ve güç için Kore’yi Japonya’ya satan “chin-il-pa” yani Japonya yanlısı gruptan oluşuyor.

Kore’nin talihsizliği, bu kişilerin Japonya ile yaptıkları işbirliklerinden dolayı cezalandırılmamaları ve tam tersine 1948’den bu yana 73 yılın 58’inde Güney Kore’yi yönetmeleriydi.

General Park Chung-hee ve General Baek Sun-yup gibi kendilerini Kore’den çok Japonya ile özdeşleştiren ve Güney Korelileri Japonlardan daha aşağı hissettirmek için ellerinden gelenin en iyisini yapan eski Japon subayları tarafından yönetilen muhafazakar partiyi kurdular.

Güney Koreli muhafazakarlar için Kuzey Kore, Kore yeniden birleşirse ve ne zaman olursa olsun, “chin-il-pa”yı kesinlikle cezalandıracak tehlikeli bir düşmandır.

PJSKC’nin Kore yarımadasında barış istememesinin ilk nedeni budur.

Chin-il-pa’nın Kuzey-Güney gerilimini sürdürmek ve Kore yarımadasında barışa engel olmak için üç nedeni daha var.

Birincisi, Kuzey-Güney gerilimi, korkmuş halkın, Kuzey Kore tehditleriyle daha iyi başa çıkacaklarını düşündükleri militarist muhafazakarları tercih etmesine yol açıyor.

Cho-Joong-Dong (Chosun Ilbo, Joongang Ilbo ve Dongah Ilbo) liderliğindeki muhafazakar medya da bunların yancısı.

İkinci nedenleri Kore Savaşı’nı sona erdirmek istemeyen ABD.

PJSKC’in destekçisi Washington’un en önde gelen askeri üssü olan Güney Kore, Washington’un emrinden çıkmamalı.

Üçüncüsü, Kuzey-Güney gerilimi, başta ABD olmak üzere Kore’de veya yurtdışında üretilen silahların satın alınmasına ayrılan PJSKC bütçelerini haklı çıkarıyor. Bu alımların komisyonları çoğunlukla PJSKC grubunun liderlerinin cebine gidiyor.

PKSKL-Kuzey Kore’nin Öyküsü

Kore yarımadasında barış isteyen iki unsur varsa bunlar, PKSKL ve Kuzey Kore’dir.

Barışı getirmek ve Kore’nin yeniden birleşmesine hazırlanmak için dürüst çabalar, Başkanlar Kim Dae-jung ve Rho Moo-hyun’un (1998-2008) “Parlayan Güneş” politikasıyla başladı.

Bu iki başkan, Ortak Anlaşmalar (2000 ve 2007) aracılığıyla barış için umut verici bir temel oluşturdu.

Ancak Lee Myung-bak ve Park Geun-hye’nin muhafazakar partisi, böyle bir temeli yok etmek için ellerinden geleni yaptı. Bu arada, bu iki eski cumhurbaşkanı, görevi kötüye kullanma ve yolsuzluk nedeniyle hapis cezalarını çekiyor.

PKSKL grubunun Başkanı Moon Jae-in, 2017’de iktidarı devraldığından beri, 2018 ve 2019’da Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jung-un ile üç zirve yaptı.

Moon ve Kim, savaşı sona erdirmeyi, Kuzey-Güney ekonomik işbirliğini ve Korelerin yeniden birleşmesi için çalışmayı kabul etti.

Ne yazık ki, Washington’un olumsuz rolü ve ABD liderliğinde bitmeyen BM yaptırımları, Koreler arası barış diyaloğunu ve işbirliğini imkansız hale getirdi.

Başkan Moon, Koreler arası gerilimi kaldırmayı başaramadı.

Ama denemekten de vaz geçmiyor.

Japonya’nın Öyküsü

Japonya Örneği karmaşıktır.

Japonya’nın genel olarak Kore’yi ve özel olarak Kuzey Kore’yi algılamasını anlamak için, Japonya’nın liderlerinin olağandışı özelliklerini anlamamız gerekiyor.

Kishi Nobusuke 1957’de iktidara geldiğinden beri, Liberal Demokrat Parti (LDP) Japonya’yı 64 yılın 58’inde yönetti.

Kishi Nobusuke, 2010’larda Japonya’yı 10 yıl boyunca yöneten Shinzo Abe’nin anne tarafından dedesiydi.

Şunu unutmayalım, Kishi, A sınıfı savaş suçlusuydu ve 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı, ancak Amerikalılar Japonya’yı terk ettikten sonra serbest bırakıldı.

Kishi, (Kore Yarımadası) Mançurya’da insan haklarını en şiddetli şekilde ihlal edenlerden biriydi.

En kötü ırkçılardandı, Çinlileri, kokuşmuş Yangtze Nehri’ne benzetirdi.

1941’de Pearl Harbor’a savaş ilan etmeden saldıran ve Japon halkını Pasifik Savaşı’nın cehennemine sokan Tojo Hideki’nin adamıydı.

Yıllar geçtikçe LDP, benim “Neo-Meiji Restorasyon Grubu” veya 1945 öncesi Meiji Dönemi Japonyası’nın (1868-1912) ihtişamına ve gücüne sıkı bir bağlılığı olan NMRG olarak nitelendirdiğim aşırı sağcı bir siyasi grubun merkezi haline geldi.

NMRG aşağıdaki özelliklere sahiptir:

Tokyo Savaş Suçları Davasını tanımaz.

Japonya’nın asla teslim olmadığını savunur; Japonya’nın sadece ateşkes imzaladığını bu nedenle, Japonya’nın hala ABD ve müttefikleriyle savaş halinde olduğuna inanır.

Dini, imparatorun tanrı olduğu Şintoizm’dir; Japonlar İmparatorun yüce halkıdır, dolayısıyla 200.000 Koreli kıza cinsel işkence, Nanking Tecavüzleri ve Korelilerin işçi köleliği gibi insanlık dışı suçlar onların doğal hakları olarak suç değildir.

Hala Hakko-Ichi-U’ya inanıyor, yani Japonya’nın tüm dünyayı yönetmeye mahkum olduğuna.

Halen Japonya’nın Kore’yi, ardından Çin, Güneydoğu Asya ve ABD’yi fethetmesiyle başlayacak dünya fethinin yol haritasını gösteren 1927 Tanaka Anıtı projesine sahip çıkarlar.

Kısacası, Kore ve Çin’i fethetme hırsı hala orada.

Ancak, Kore ve Çin’in nihai işgaline hazır olmak için, LDP’nin ebediyen iktidarda kalması gerekir, böylece Japonya, Japonya’nın savaş yapmasını yasaklayan Japon Anayasası’nın 9. Maddesini ortadan kaldırabilir veya değiştirebilir.

İşte Japon anayasasının ünlü 9. maddesi.

“Adalet ve düzene dayalı bir uluslararası düzeni içtenlikle arzulayan Japon halkı, ulusun egemen bir hakkı olarak savaşı ve uluslararası anlaşmazlığı çözme aracı olarak tehdit veya güç kullanımını sonsuza dek reddeder.” (1947 Japon Yeni Anayasası’nın 9. Maddesinin bir parçası)

Bununla birlikte, ABD ile özel bir anlaşma sayesinde, Japonya, ABD savaştaysa Amerikan güçlerine katılabilir. Aslında, Japonya’nın Kuzey Kore’ye saldıran ABD güçlerine katılmayı umduğundan şüpheleniliyor. Bu, NMRG’nin Kore ve Çin’i yeniden fethetme hayalini kısmen yerine getirmesini sağlayacaktır.

Her halükarda Japonya, Kore yarımadasında barış istemiyor; Japonya, Kuzey-Güney geriliminin devam etmesini istiyor çünkü aşağıdaki faydaları sağlıyor.

Birincisi, Japonya’nın, güçlü LDP lehine seçmenleri birleştirme fırsatı sağladığı için Japonya’ya bir tehdit olarak Kuzey Kore’ye ihtiyacı var. Dolayısıyla tehditkar bir Kuzey Kore, LDP’nin iyi bir seçim dostudur.

İkincisi, Kuzey Kore’nin varsayılan tehdidi, gelecekteki Kore ve Çin işgali için gerekli olan güçlü silahlı kuvvetlerin oluşturulmasına yardımcı olan ek askeri harcamaları haklı çıkarıyor.

Üçüncüsü, Washington Kore yarımadasında “gerginliği” sürdürmek istiyor. ABD’nin müttefiki olan Japonya, Washington’un arzusuna uymak zorunda.

(Not: Prof. Chung’ın bu yazısından 2 hafta sonra, 29 Eylül 2021’de yapılan kurultayda Japonya’daki iktidar partisi LDP’nin yeni genel başkanı ve yeni Japonya Başbakanı Fumio Kishida oldu. Daha önce dışişleri bakanı olan Kishida aynı partiden olsa da eski Başbakan Shinzo Abe gibi koyu bir Amerikancı değil. Kishida parti içinde şahin değil güvercin olarak tanımlanıyor. HV)    

Çin’in Hikayesi

Çin’e gelince, Kore yarımadasında da şu nedenlerle “gerginliği” tercih ediyor:

Birincisi, Çin için, Kuzey-Güney gerilimi Çin’in Kuzey Kore’yi ticaret için Çin’e bağımlı hale getirmesine izin veriyor. Kuzey Kore’nin ticaretinin %90’ı Çin’e bağlı olduğundan Çin, Kuzey Kore üzerinde çok etkili.

İkincisi, Çin için Kuzey Kore, kendisini Güney Kore ve ABD’nin kültürel etkilerinden koruyan değerli bir tampon bölgedir. Ayrıca, Çin ile ABD arasında bir düşmanlık olursa, Kuzey Kore askeri bir tampon bölge haline gelebilir.

Üçüncüsü, Amerikan yaptırımlarının kaldırılması nedeniyle Kore yarımadasında barış sağlanırsa, Kuzey Kore potansiyel olarak ABD ile daha yakın ilişkiler kurabilir ve bu da Pyongyang’ın Pekin ile ilişkilerini değiştirebilir. Bu olursa, Kuzey Kore Çin için bir tehdit haline gelebilir.

Rusya’nın Öyküsü

Rusya’ya gelince, Kore’ye çok az jeopolitik ilgi duyuyor; daha çok jeo-ekonomik çıkarları var; Sibirya gazını satmak için pan-Kore boru hattı inşa etmek istiyor. Kore yarımadasında barışı tercih ediyor.

Ayrıca Kuzey Kore’ye teknik askeri destek de veriyor. Hwasong -8 hipersonik füze teknolojisi mesela! 

ABD’nin Öyküsü

Washington’un Kuzey Kore politikası, Tayvan politikası kadar belirsiz.

Washington’un Kuzey Kore sorununu çözmemesinin birkaç nedeni olabilir.

Ayrıca, Kuzey ve Güney Kore arasındaki gerginliğin korunmasına katkıda bulunan Kore Savaşı ateşkesini 68 yıl boyunca korudu.

Bunun nedenleri aşağıda incelenmiştir:

Birincisi, ABD, kısmen Japonya ve Güney Kore’deki PJSKC’nin lobi (rüşvet) diplomasisi nedeniyle Kore yarımadasında gerilimi sürdürüyor.

Japonya ve PJSKC’nin Kuzey Kore’yi şeytanlaştırmak için milyarlarca dolar harcadığı bilinen bir gerçektir.

Çok sayıda Amerikalı ve Güney Koreli muhafazakar politikacı, akademisyen, düşünce kuruluşu ve özellikle ana akım medya, Kuzey Kore’yi şeytanlaştırmak için Japonya ve PJSKC tarafından finanse ediliyor.

Bu fonlar, açıkça söylemek gerekirse, rüşvet parasıdır. Kimse ne kadar olduğunu bilmiyor.

Ayrıca, geçtiğimiz günlerde bir PJSKC heyeti, Washington yasa yapıcılarını Kore yarımadasında yaptırımların ve savaş durumunun sürdürülmesinin gerekliliğine ikna etmek için Washington’a gitti.

İkincisi, Washington’un Kore gerilimini sürdürme arzusunun bir başka olası nedeni de Kuzey Kore’nin varsayılan tehdididir.

Kuzey Kore gerçekten bir tehdit mi?

Üçlü ittifak olan Japonya-G.Kore-ABD’nin birleşik 2020 GSYİH’si, Kuzey Kore’nin 40 milyar ABD doları olan GSYİH’sine karşı 27 trilyon ABD dolarıdır.

Üçlü ittifakın birleşik savunma yıllık bütçesi, Kuzey Kore’deki 4 milyar ABD dolarına karşılık neredeyse 900 milyar ABD dolarıdır.

Kuzey Kore nasıl bir tehdit olabilir?

Üçüncüsü, ABD, Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılmasından önce barış diyaloğunu tolere edemeyeceğini söylüyor.

Ancak Washington, 1994, 2005 ve 2007’de Kuzey Kore’yi nükleer silahlardan arındırabilirdi.

1994’te Kuzey Kore’nin nükleer bombası yoktu; Kuzey Kore, 1994 Çerçeve Anlaşması nedeniyle nükleer projesinden vazgeçmeye hazırdı.

Ancak Washington, bu çözümün önünü kapatmada etkili oldu.

2005 yılında, Pyongyang, 6 Partili Müzakerelerin 2005 Ortak Bildirisi nedeniyle nükleer programlardan vazgeçmeye hazırdı.

George W.Bush bunu görmezden geldi.

2007’de Kim Jong-un, 6 Partili Müzakerelerin Eylem Planı nedeniyle Kuzey Kore’yi nükleerden arındırmaya hazırdı. ABD bir kez daha nükleer silahlardan arındırma fırsatını değerlendirmedi. Washington gerçekten nükleer silahlardan arındırma istedi mi?

Dördüncüsü, acı bir ironiyle, Kore-arası gerilim Amerikan savunma sanayisi için büyük bir pazar sağlıyor. Güney Kore, Amerikan silahları satın almak için yılda yaklaşık 7 milyar dolar harcıyor.

Ayrıca, silah işlemlerinin bürokratlar, politikacılar, iş dünyası liderleri ve yolsuzluk camiasının diğer üyeleri de dahil olmak üzere ilgililerin ceplerine giren büyük miktarda kara para ürettiği iyi bilinen bir sırdır.

Beşincisi, Washington’un Güney Kore’deki Amerikan silahlı kuvvetlerinin varlığını haklı çıkarmak için Kore arası gerginliğe ihtiyacı var.

Dolayısıyla Washington’un Kore yarımadasında barış konusunda isteksizliğinin beş nedeni var.

İkinci ve üçüncü nedenler pek inandırıcı değil. Bu, gerçek nedenler olması muhtemel üç neden bırakıyor, yani PJSKC ve Japonya’dan gelen baskı, silah pazarının cazibesi ve Çin’in çevrelenmesi ihtiyacı.

Kore Nasıl Hayatta Kalabilir?

Kore’nin geleceği, Kore’nin Güney Koreli “chin-il-pa” ve Çin-Amerikan soğuk savaşı ile nasıl başa çıktığına bağlıdır.

Kendilerini Kore’den çok Japonya ile özdeşleştiren Güney Koreli muhafazakarlarla nasıl başa çıkılmalıdır?

PJSKC’nin gücü hafife alınmamalıdır. Sayıları açısından, nüfusun belki de %20’sini temsil edebilirler. Ama asıl güçleri zenginlikleridir.

1948’den beri Güney Kore’yi 58 yıl yönettiler; müthiş bir yolsuzluk topluluğu yarattılar, Kore’de ve yurtdışında araziye, işletmelere, binalara ve diğer varlıklara yatırılan trilyonlarca ABD doları biriktirdiler.

Yolsuzluk camiası doğasının göstergelerinden biri muhafazakar başkanların kaderidir.

1948’den beri Kore’yi yöneten 6 muhafazakar cumhurbaşkanından biri öğrenciler tarafından devrildi; biri CIA tarafından öldürüldü, ikisi hapisteydi; sonraki ikisi hala hapiste.

Yetkiyi kötüye kullandılar ve yolsuzluktan mahkum edildiler.

Üzücü hikaye şu ki, asıl yolsuzluk topluluğu elit topluluktur; onlar milletvekilleri, hakimler, savcılar, büyük şirketler ve medyadır.

Suç işlerler ama hapse girmezler; hapse girmek zorunda kalırlarsa, orada uzun süre kalmazlar.

Kore’nin geleceği, Kore halkının yolsuzluk topluluğunu nasıl temizleyeceğine bağlı.

Başkan Moon Jae-in’in liderliğinde yolsuzluk camiasına karşı mücadelede önemli ilerlemeler sağlandığı doğrudur.

Ancak, yolsuzlukla mücadeleye devam etmek için PKSKL’yi temsil eden Demokrat Parti’nin uzun bir süre iktidarda kalması gerekir; gelecek yılın (2022) başlarında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi, Kore’nin bir ulus olarak hayatta kalması için hayati öneme sahip.

Liberaller, cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra iktidarı elinde tutarsa, liberal h&u

Kore küresel oyun değiştirici olur mu? (Uzak Asya’ya ilişkin tarihi ve güncel analiz)

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. Bir de şu açıdan bakın, birleşme olursa Kore ABD ve Japonya’dan da bağımsız olabilecek. Sadece Çin ve Rusya değil.

  2. 8 Ekim 2021, 10:06

    Bilgilendiren yaziniza cok tesekkurler sayin Vodinali varolunuz.

  3. Kuzey Güney Kore birleşirse Almanya’da olan olacak yani kuzey Kore sosyalizmden çıkıp kapitalist dünyaya entegre edilecek. Bunu her şeyden önce Çin ve Rusya istemez!

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!