Avatar
Hüseyin Vodinalı

Seçim ABD ile Rusya arasında mı?

featured

55 yaşındayım ve ilk kez bir seçimin bu kadar uluslararası boyut kazandığını görüyorum.

Genel kanaate göre, iktidar Cumhur ittifakı Rusya, muhalefet Millet ittifakı ise ABD’ye yakın.

Özellikle Millet ittifakına yakın yandaş gazeteci ve yazarlar Putin-Erdoğan ilişkilerini hedef alıyor.

Erdoğan’ın rahatsızlanması bile Kremlin’de alarma yol açabiliyor onlara göre!

Türkiye’nin Rusya ile yaptığı her projeyi yerin dibine batırıyorlar.

Bu ister S-400’ler olsun, ister Türk Akımı, ister Akkuyu Nükleer santrali veya Ukrayna konusundaki tavır olsun değişmiyor.

Hatta Türkiye’nin doğalgazda “Hub” yani merkez ülke olması projesi bile tu kaka!

Halk TV başta olmak üzere muhalefete yakın kanallar da tam bir Amerikancı çizgide yürüyor.

Bu ana akım medya haber komuta odalarındaki tipleri çok iyi bilirim.

NATO talimnamesinden bir adım dışarı çıkamazlar.

Her türlü dış gelişme önce Reuters ve AP’den okunur.

Hem AB’nin, hem NATO’nun merkezi Brüksel onlar için kutsal karargahtır.

Tüm vahiylerin geldiği Washington DC ise adeta bir Kabe’dir onlara.

Dünyaya batılı gözlüklerle bakarlar.

Bunların sağcısı da solcusu da aynıdır.

Natotürkçüler ile Natollahçılar.

NATO zemininde, büyük patronun izin verdiği kadar hareket edebilirler ancak.

Öte taraftan 2002’de Irak’ın işgali için ABD-İsrail tarafından kurulan AKP, şimdi sözüm ona Rusçu!

Yerseniz.

Onların Rusçuluğu, sadece 2013 Suriye fiyaskosu sonrası ABD’nin İhvan’ı kullanma süresinin dolması ve rejim değişikliği dayatması sonucu bir refleks olarak gelişti.

Ama her kritik dönemeçte NATO ve ABD’yi hatırlarlar.

Mutlaka birileri (mesela son olarak İbrahim Kalın) Washington’a gider ve önemli görüşmeler yapar.

Buna da önce “değerli yalnızlık” sonra “denge politikası” dediler.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimali onları korkutuyor.

Hele de Kılıçdaroğlu ve 6’lı masa ittifakının bol bol verdiği “Batı’ya tabi olma görüntüsü” güçlü bir argüman veriyor AKP’ye.

Mesela Kılıçdaroğlu’nun Atatürk Hava Limanı’nı ABD’li bir şirkete vereceğiz sözleri onlara çok yardımcı oldu. (bu arada Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği Sierra Nevada Co. Firması’nın ortaklarından Özmen ailesinin Ahmet Davutoğlu ile AKP döneminde milli uçak projesini yürüttüğü ve “Milli Uçağımız Göklerde” afişindeki uçakla ünlü olduğunu hatırlatalım)

Ama tabii AKP her zaman ki gibi vur deyince öldürdü.

Seçimden önce çoktan istifa etmiş olması gereken Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, seçim gecesi için, şampanya ve secde kutuplaştırması yaparken, yine seçimden önce çoktan müstafi olması gereken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, el yükseltip seçimi “batı darbesi” diye niteledi.

Evet Batı’nın, daha doğrusu ABD’nin Millet ittifakını desteklemesi bir vakıa, sabit bir gerçek.

Kılıçdaroğlu’nun “300 milyar doları bulduk” sözleri de akıllara ABD ile ne gibi bir pazarlık yapıldığı sorusunu getiriyor.

Bunun cevaplarını ise kısmen, CHP Genel Başkanı’nın Dış Politika Başdanışmanı Ünal Çeviköz’ün, Amerikan Newsweek dergisine verdiği röportajdan okuyoruz.

Çeviköz’ün “Rusya’ya, Türkiye’nin NATO üyesi olduğunu hatırlatacağız” sözleri aslında her şeyi anlatıyor.

Diplomatik kariyerinde 10 yıl kadar NATO’da memur olarak çalışmış olan Çeviköz, Türkiye’yi yeniden ABD yörüngesinde Batı’nın ileri karakolu yapma vaadinde bulunuyor.

Bu vaat, bugün –Soğuk Savaş ve 90 sonrası nispeten çatışmasız geçen – geçmiş dönemden çok daha tehlikeli çağrışımlar içeriyor.

Bunun içinde Rusya’ya yaptırımlara katılarak zaten kötü olan ekonomiyi tam bir felakete sürüklemek ve hatta Ukrayna’nın NATO üyeliğine “evet” diyerek Karadeniz’i bir savaş denizine çevirerek başımıza bela almak da var.

Tüm bunlar da Cumhur İttifakı’nın söylemlerine güç katıyor.

Oysa Biden’ın henüz seçilmeden önce New york Times editörleriyle olan gizli toplantısında (19 Ocak 2020)  söylediklerindeki bir detay gözden kaçıyor.

Biden’ın o ifadeleri aynen şöyle:

“Yapmamız gerektiğini düşündüğüm şey şu ki, şu an ona [Cumhurbaşkanı Erdoğan] çok farklı bir yaklaşım benimseyerek muhalefet liderliğini desteklediğimizi açıkça ortaya koymak… Onlarla, benim daha evvel yaptığım gibi, daha doğrudan bir etkileşimde bulunursak, Türk liderliğinin hâlâ mevcut olan unsurlarını destekleyebileceğimiz ve onlardan daha fazla yararlanabileceğimiz ve Erdoğan’a kafa tutmak ve onu alt etmek için onları cesaretlendirebileceğimiz görüşündeyim hâlâ. Bir darbeyle değil, bir darbeyle değil; seçim süreciyle.” (https://hvodinali.wordpress.com/2020/08/17/biden-geliyor/)

Biden burada sadece muhalefetten değil, iktidar içindeki dostlarından da yararlanacaklarını söylüyor.

Tabii, bu 3 yıl önce söylenmiş sözlerden Biden’ın Deva ve Gelecek Partileri’ni kastettiği de çıkarılabilir.

Yani bu noktada, seçim sürecinde kimsenin kimseyi Amerikancı-Rusçu diye suçlaması pek geçerli değil.

Seçimi kazanmak için herkes her türlü manevrayı yapıyor.

Erdoğan, Putin’i getiremedi mesela Akkuyu Nükleer Santrali törenine.

Gerçi rahatsızlandığı için kendisi de gidemedi ama hesabı Putin ile birlikte güçlü bir görüntü vermekti.

Kılıçdaroğlu da ABD gezisinde beklediğini bulamamıştı.

Rusya seçim sürecinde dikkatli davranıyor.

Erdoğan’ın geçmişteki Amerikancılığından sonra nasıl bir dönüşle yaklaştığını iyi biliyor Putin.

O yüzden kim seçilirse seçilsin, Ankara’yı kaybetmemek için hassas davranıyor.

ABD ise Rusya ve Çin’e karşı, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan  ve Kazakistan üzerinden bir “direniş çemberi” veya “Asya Kaması” oluşturmak için harıl harıl çalışıyor.

ABD’nin Dışişleri Bakanı da dahil tüm üst düzey yetkilileri son bir kaç aydır bu ülkelerde resmen fink atıyor.

İsrail’in de Azerbaycan ve Türkmenistan ile işbirliğinde İran hesabı var.

Erdoğan kadar ABD ve İsrail’e de yakın bir isim olan Eski Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından Afganistan için Özel Değerlendirme Misyonu Koordinatörü olarak atanması da bu kapsamda olabilir.

Neticede diyeceğim o ki, bu seçimde Rusçu veya Amerikancı diye bir ayrım yok.

Bu her zamanki gibi bir NATO onaylı seçim.

Daha geçen günlerde Finlandiya’nın NATO üyeliğinde hatırlayın TBMM’de -Erkan Baş dahil – bir Allah’ın kulu bile hayır oyu veremedi.

Ama dünya artık başka bir yere doğru gidiyor.

Tek kutuplu Amerikan dönemi bitti bitiyor.com.

Artık Asya’nın pek çok alanda Batı’yı geçerek merkezde olduğu çok kutuplu bir yeni dünya düzeni var.

Bunu ben değil CIA Başkan Nicholas Burns söyledi.

Burns 11 Nisan’da dedi ki: “Bugün ABD artık jeopolitik bloktaki tek büyük çocuk değil”.

Benim düşünceme göre bu seçim, Batılı oligarşi ve NATO’nun kontrolündeki son Türk seçimi olacak.

Kemalistler ve (gerçek) sosyalistler önümüzdeki dönem realiteyi konuşacaklar.

Seçim ABD ile Rusya arasında mı?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Millet ittifakının topyekün Abd ve Avrupa tarafında olduğu gibi görüşler bence gerçeği yansıtmıyor. Bugün Cumhuriyet gazetesinde Mehmet Ali Güller de bu konuya ilişkin, yani
    CHP’nin Rusya’ya gönderdiği mektup ve Türkiye’deki seçimler sonrası Rusya ile ilişkilerin nasıl olacağına değinen bir yazı yazmış. Bu mektupta CHP, Rusya’ya ilişkin fikirlerini gâyet açık şekilde ifade etmiş. Doğrusu da bu zaten. Sadece Ülkemizin menfaatleri ve itibarı doğrultusunda hareket etmek ve hiçbir “blok” a biat etmemek.

  2. Seçim, haramiler arasında, yeni haramiler ile mevcut haramilerin kapışması, olan millete oluyor, ama millet de zaten küçük harami olduğu için, esasen ortada hiç bir sorun da yok

  3. Seçim Çin ile ABD arasında.

  4. Seçim abd ile türkiye arasında

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!