Murat Bölükbaşı yazdı…
Türk milliyetçiliğinin fikir babası Ziya Gökalp 1920’li yıllarda Diyarbakır gençliğinin gelişimini sağlamak adına arkadaşlarıyla birlikte Gençlik İdman Yurdu kulübünü kurar. Diyarbakır’ın futbol ile tanışması böyle başlar.
Gökalp’in 1923 yılında milletvekili seçilmesi ve iki yıl sonra vefat etmesi sonrasında kulübün adı Dicle İdman Yurdu olarak değişir. 1930 yılında bu kulüpten ayrılan sporcular Ayspor ve Yıldızspor adı altında iki kulüp kurar ve 1950’ye kadar mücadele bu iki takımın rekabetinde geçer.
1950’den sonra ise futbol rekabeti Dicle Gençlikspor ve Yıldız Gençlikspor arasında geçer. Sonrasında bu iki kulüp 24 Haziran 1968 yılında birleşerek Diyarbakırspor kurulur. Renklerini Diclespor’un yeşili ve Yıldızspor’un kırmızısından alır.
Diyarbekir, ismini Anadoluya yapılan Arap akınları sırasında bu bölgeye yerleşen Bekr aşiretinden alır. Ancak 1937 yılında yapılan Türk Dil Kurumu (TDK) çalışmasından sonra Diyarbakır olarak değişir. Diyarbakırspor, 90 lı yılların sonuna doğru bölücü terör örgütü PKK ile verilen mücadelede Diyarbakır halkıyla kurulan sıcak ve samimi ilişkinin önemli bir saç ayağı olur.
Bu mühendislikte dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın büyük bir emeği ve çabası vardır. Okkan, göreve geldikten sonra ihtiyaç sahibi ailelere ve öğrencilere destek verir. Kadın polisler ilk kez onun emriyle sokağa çıkarak trafiği yönetir. Mavi beyaz renklere boyattığı iki polis otosuyla kaybolan çocukları toplayıp ailesine teslim eder. Yürümekte zorlanan yaşlı insanları polis otosuyla taşıtır. Geceleri tebdili kıyafet sokağa çıkıp esnaf ziyareti yapar. Yolda gördüğü yaşlıları makam aracıyla evlerine bırakır. Sokakta çalıştırılan çocukların sorunlarıyla ilgilenip ailelerine destek vererek onları eğitime kazandırır. Gençleri uyuşturucu şebekeleri ve terör örgütlerinden uzak tutmak için spora yönlendirip amatör spor kulüplerine yardım eder.
Bu dönemde Gaffar Okkan, sadece Diyarbakırspor’un değil, tüm Diyarbakır halkının sevgilisi, koruyucusu ve yareni olur. Ancak Diyarbakır halkının devletiyle bütünleşmesinden rahatsız olan şer odakları Hizbullah tetikçiliğinde Ali Gaffar Okkan ve 5 koruma polisini kahpece şehit eder. Diyarbakır halkı bu suikasti duyunca adeta yıkılır.
O dönem birçok insan doğan çocuklarına Ali Gaffar ismini koyar. Esnaf onunla çekilmiş resimlerini dükkanının baş köşesine koyar. O Diyarbakır halkının ve ve Diyarbakırspor taraftarının ‘’Gaffar Babasıdır.’’
Sonrasında AKP iktidara gelir. 1. açılım süreci devreye girer. Devletin Diyarbakır halkıyla spor üzerinden buluşmasını sağlayan Diyarbakırspor artık gözden düşmüştür. 2012 yılından beri amatör kümede mücadele eden ve adeta buruşturulup bir kenar atılan, kuruluş tohumu Ziya Gökalp’in Türkçülük ruhu ve şuuru olan, devletin vatandaşına sevgisi şefkati koruyucu ve kollayıcı yüzü Gaffar Okkan’da hayat bulan Diyarbakırspor’un tahtında şimdi açılımın yeni takımı Amedspor oturmakta.
Direniş, Barikat, Mor Barikat gibi taraftar gurupları var. Bu isimleri duyunca benim aklıma ilk gelen Hendek Operasyonlarında şehit verdiğimiz yüzlerce asker ve polisimizdir. Ruhları şad, mekanları uçmak olsun..!
Tribünde, sözde Kürdistan bayrağı açan taraftarları var. PKK sempatizanı futbolcularının devlete düşman sosyal medya paylaşımları var. Bir kısmınız bunlara alışabilir, kanıksayabilirsiniz(!) Hatta sözümona Türk milliyetçisi bir MHP’li iş adamının Amedspor’a 3 Milyon euro bağış yapmasını da bu konjonktürde normal karşılayabilirsiniz(!) İstanbul BŞB Başkanı, ‘’Türkiye Cumhuriyetinin gelecekteki cumhurbaşkanı, halkın kahramanı ve kurtarıcısı’’ Ekrem İmamoğlu’nun boynuna Amedspor kaşkolu takıp, ‘’Amedspor şehre büyük bir heyecan katmıştır. Amedspor’u destekliyorum ve bundan sonra gücüm yettikçe de destekleyeceğim’’ diyerek, rüzgara göre yön değiştiren, ilkesi ve omurgası olmayan %51 odaklı bir siyasi mühendisliği yine siyaseten barış güvercinliği olarak da görebilirsiniz(!) Her şeye alıştık ve alıştırıldık; buna da alışırız diyebilirsiniz…
Cumartesi günü Ankaragücü 1. Lig’de tutunmak adına çok önemli bir müsabakaya çıkacak. Müsabaka öncesinde Amedspor kulübü yönetimi resmi sitesinde yayınlanan ‘’Maça doğru’’ temalı görselde Ankara Kalesinde dalgalanan Türk bayrağını sansürleyen bir paylaşım yaptı.
Tabii ki doğal bir refleksle tepkiler gelmeye başladı. Ankaragücü Yenidoğan Taraftar Gurubu kırmızı beyaz koreografi için valiliğe başvuru yaptı, ama valilik başvuruyu kabul etmedi. Amedspor yetkilileri bunun tasarımdan kaynaklanan bir durum olduğunu, bu tür paylaşımların sadece kendilerini değil, sporda barış, eşitlik ve kardeşlik gibi temel değerleri de hedef aldığını belirten, her türlü ayrımcılığa ırkçılığa ve nefret söylemine kararlılıkla karşı durduklarını ve kulübümüzü hedef alan bu tür asılsız iddialara karşı hukuki haklarını kullanacağını ifade eden ikinci bir paylaşımla, nedense tansiyonu yüksek tutmayı tercih etti.
Kulübün sosyal medya sayfasına girip tekrar baktım. Acaba kulüp, paylaşımında gerçekten samimi mi! Görseli aslına uygun şekilde düzenleyip, bunun gerçekten bir tasarım sorunu olduğu konusunda bir niyet beyanı var mı diye..? Ya da, her bir TC vatandaşı gibi Cumhuriyete, Türk bayrağına ve vatanın bölünmez bütünlüğüne yapılmış bir vurgu var mı? Diye! Ama maalesef benimkisi ütopik olmakla birlikte beyhude bir çabaydı.
Bir futbol insanı olmama rağmen, Passo Lig uygulamasını protesto ettiğim için yıllardır 1.Lig ve Süper Lig maçlarına gitmiyorum. Ancak tuttuğu takım ne olursa olsun, Passo Lig sahibi her bir Türk vatandaşının yarın eline Türk bayrağını alıp Eryaman Stadı’na koşmasını, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında büyük görevlerde bulunan İmalat-ı Harbiye takımını (MKE Ankaragücü) coşkuyla desteklemesini, maç sonunda Ankara Kalesi’nde dalgalanan şanlı bayrağımızın santra yuvarlağında dalgalandırılmasını diliyorum. Ne mutlu Türk’üm Diyene!
Emperyallere ram olanlar kahraman olamaz. Olsa olsa tetikçi ya da kiralık katil olurlar.
Harika bir paylaşım Sayın Murat Hocam Tebrikler İyi ki varsınız.
🙏🇹🇷