Naim Babüroğlu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Pakistanlaşma süreci…

Pakistanlaşma süreci…

featured

Naim Babüroğlu yazdı…

PAKİSTAN’IN AFGANİSTAN SERÜVENİ

ABD Başkanı Obama, 13 Ocak 2016’da yaptığı “Birliğin Durumu” konuşmasında, dünyanın birçok yerinde istikrarsızlığın on yıllarca süreceğini ve bu durumdan yararlanmak isteyen yeni terör örgütlerinin oluşacağını söyledi. Obama; Ortadoğu, Afganistan ve Pakistan’ı istikrarsızlığın süreceği bölgeler statüsünde saydı.(1) 

1980’lere kadar İngiliz geleneklerinin etkili olduğu Pakistan, istikrarsızlığın sürdüğü tehlikeli bir ülke konumuna nasıl geldi? 1979’da Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinin ardından, Pakistan üç milyona yakın Afgan sığınmacıyı kabul etti. Afganistan’la 2.430 kilometre sınırı bulunan Pakistan, bölgede lider olma ihtirasıyla Afganistan’ı nüfuzu altına almak istedi. Pakistan medreseleri, kutsal cihada adam bulma işine girişti ve sığınmacılar, mücahit yetiştirme kaynağına dönüştü. ABD patron, Pakistan taşerondu. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), Pakistan üzerinden yaklaşık üç milyar dolarlık “eğit-donat” programıyla mücahitleri Sovyet işgaline karşı yetiştirdi. Cihatçıları, Pakistan ordusu ve İstihbarat Teşkilatı (ISI) eğitti. Pakistan, hem radikal cihatçılar için bir eğitim ve lojistik destek üssü oldu, hem de sınırı kolaylıkla geçen binlerce radikal cihatçının yuvalandığı komşu ülke durumuna geldi. Silah ve para kaynağı, ABD, Suudi Arabistan ve bazı Arap ülkeleriydi. 

1989 yılında Sovyetler Afganistan’dan çekilince, Pakistan’ın desteklediği savaşçılardan, tüm dünyanın başına bela olan El Kaide ve ardından Taliban doğdu. Eğitip donatarak komşusu Afganistan’a gönderdiği cihatçı gruplar, kendisini de vuran bir canavara dönüşmüş; beslediği akrep, artık kendisini acımasızca sokmaya başlamıştı. Bu akrep, Pakistan’ın desteklediği “Özgürlük Savaşçıları” idi. 

Afganistan’da savaşmak üzere eğittiği bu cihatçılar; Pakistan’ı, etnik ve mezhep çatışmalarının süreklilik kazandığı, toplumda derin bölünmelerin yaşandığı bir ülke konumuna getirdi. Canlı bombalar, bombalı araçlar, şiddet eylemleri arttı. Pakistan toplumu ve medyası radikalleşti. Pakistan yabancıların gitmekten korktuğu, kendi vatandaşlarının ülkeyi terk etmek istediği bir ülke durumuna geldi. 

Siyasi İslamcılık, Pakistan ordusunda ve diğer devlet kurumlarında yaygınlaştı. Silahlı kuvvetlerin yaşamında ve kurumlarda dini hükümler etkili olmaya başladı. Dini hükümlerin daha da etkin kılınarak, Pakistan’ın büyüyebileceği yönündeki düşünceler ağırlık kazandı. 1980’lerde Hindistan’la yarışan ve nükleer güç sahibi Pakistan, bir daha istikrar yüzü göremedi.

KÜÇÜK AFGANİSTAN, İDLİB

Etnik ve mezhepsel ayrışma ile dini kuralların iç ve dış politikaya etkin kılınması, Pakistanlaşma kavramının temelini oluşturur. El Kaide, IŞİD, El Nusra türü radikal terör örgütlerinin kendilerine eleman devşirebileceği bir coğrafyada yuvalanması, Pakistanlaşma sürecine önemli bir katkı sağlar.

İdlib, Suriye yüzölçümünün yüzde 5’i kadar. Türkiye (Hatay) ile 130 kilometrelik sınırı var. İdlib, teröristlerin, radikal unsurların ve Suriye yönetimine muhalif olanların toplandığı tehdit üreten bir coğrafya. BM’in 15 Temmuz 2019 tarihli raporunda, “Yabancı terörist savaşçıların en yoğun toplandıkları iki bölgenin İdlib ve Afganistan olduğu” belirtiliyor. Ayrıca, “Yabancı terörist savaşçıları açısından dünyanın en büyük çöplüğü haline geldiği” kaydediliyor. BM Raporu, aslında şu gerçeğin altını çiziyor: Türkiye’yle 130 kilometre sınırı bulunan İdlib, ABD tarafından Küçük bir Afganistan’a dönüştürülmüş durumda…(2)

El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) İdlib’te en güçlü radikal terör örgütü. HTŞ, El Kaide ve El Nusra gibi BM’in, ABD’nin ve Rusya’nın terör örgütleri listesinde yer alıyor. Türkiye, HTŞ’yi 31 Ağustos 2018’de terör örgütleri listesine aldı.(3)

Tarih tekerrür ediyor. 1980’de Afganistan ve Pakistan Peşaver; 2021’de Suriye İdlib… İdlib’te, sayıları bazı kaynaklara göre 30, kimi kaynaklara göre 40 bin savaşçısı bulunan radikal terör örgütleri (El Kaide, El Nusra, DEAŞ/IŞİD gibi), Türkiye için kayda değer bir tehdit potansiyeli oluşturuyor. Yani Türkiye sınırında Küçük Afganistan… İdlib, taktik büyüklükte ama sonuçları stratejik… 

ABD, İdlib’teki terör örgütlerinden bazılarını terör örgütü listesinden çıkarıyor. Çin’e karşı Türkistan İslam Partisi’ni Kasım 2020’de terör örgütü listesinden çıkardı.(4) Türkistan İslam Partisi, Uygur Türkleri tarafından Uygur Özerk Bölgesi’nin bağımsızlığı için Çin’e karşı kurulmuştu. Suriye İdlib’te, diğer radikal terör örgütleriyle birlikte Suriye yönetimine karşı faaliyetini sürdürüyor. ABD’nin, bu örgütün bir bölümünü Afganistan’a taşıdığı ve Çin sınırına yerleştirdiğine ilişkin haberler yansıdı. Amaç, Afganistan-Çin sınırının istikrarsızlaştırılması ve Çin’in yükselişinin önlenmesi.

TÜRKİYE’NİN STRATEJİK SORUNLARI

Türkiye, dünyanın en fazla göçmen kabul eden ülkesi durumunda. Pakistan’dan oldukça fazla. Dört milyondan fazla Suriyeli sığınmacı gerçeği. Sınırda, Küçük Afganistan’a dönüştürülen İdlib’te ABD’nin radikal gruplara desteği. Suriye’de PKK/PYD terör örgütünün, ABD’nin desteğiyle gün geçtikçe güçlenmesi. Türkiye güneyinin, Suriye-Irak sınırının terör üreten bir coğrafya durumuna getirilmesi. Bu stratejik sorunlar, Türkiye’yi hassas bir konuma taşıyor.

 Hiçbir ülke, Afganistan ya da Küçük Afganistan’la komşu olmak istemez. Hiçbir ülke, dünyanın en fazla göçmene ev sahipliği yapan konuma gelmek istemez. Hiçbir ülke, 1.300 kilometrelik sınırda terör üreten coğrafyayla komşu olmak istemez.

Türkiye, üç stratejik sorununu çözmek zorundadır: Birincisi, göçmenlerin kontrolü ve ülkelerine gönderilmesi; ikincisi, Küçük Afganistan’a dönüştürülen İdlib’teki radikal grupların etkisiz duruma getirilmesi; üçüncüsü, PYD/PKK terör örgütünün tehdit olmaktan çıkarılması. 

Bu üç stratejik sorunun çözümü, ABD’ye ve AB’ye rağmen gerçekleşeceğinden, Türkiye’nin, Rusya ve Suriye ile iş birliği yapma zorunluluğu ortaya çıkıyor.

Pakistan’ın geldiği aşama bir örnektir ve Türkiye bu tuzağa düşmemelidir. 

“Terörizm birkaç kızgın adamın işi değil, tersine, ‘büyük’ devletlerin organize suçudur. IŞİD, bir cihat örgütü değil, emperyalizmin beşinci koludur.”(5) 

(1) Hürriyet.com, Tolga Tanış, 13 Ocak 2016, 08.00.

(2) Sedat Ergin, Hürriyet Gazetesi, 12 Şubat 2010 yazısı.

(3) www.hurriyet.com, Uğur Ergan’ın haberi (1 Eylül 2018).

(4) https://tr.euronews.com/2020/11/07/abd-dogu-turkistan-islami-hareketi-ni-teror-orgutleri-listesinden-c-kard-cin-den-tepki-gec%20  (12 Eylül 2021).

(5) Jürgen Elsasser, Batılı Gizli Servislerden IŞİD’e Giden Yol, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 14 Eylül 2021, 11:58

    Bazı yazarlarınızı okurken akademideymişim gibi hissettiriyor.

    Lütfen ısrarla eğitimimize yazılarınızla katkıda bulunmaya devam ediniz.

    Cevapla
  2. Keske Pakistan olabilsek. Adamlar nukleer bombayi uretip, gelisitirdiler. Silah sanayileri cok ustun, uzaya bile uydu gonderebiliyorlar.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!