Avatar
Nihat Genç

Devleti yöneten üç hıyar

featured

Pazar gününüz için size gerçek bir hikâyeden alınmış çok güzel bir film tavsiyesinde bulunup görev aşkı-ülke sevgisi etrafında gözü kör milliyetçilik üzerine birkaç laf edeceğim.

Filmin adı: Richard Jewell.

Yönetmen, şu çocukluğumuzun kavruk yakışıklı kovboyu Clint Eastwood.

Film, 1996 Olimpiyat Oyunları’nda bir bomba patlar ve çantadan kuşkulanıp önlemler alıp yüzlerce insanın ölümünü engelleyen ‘kahraman’ bir polisin gerçek hikayesi.

Richard Jewell düz sıradan bir işi olan annesiyle yaşar, çocukluğundan beri polisliği çok sevmekte ve polis olmak istemektedir. Ve çok saf ve temiz bir adamdır. Ancak meslek aşkında abartılı şekilde ‘kurallara’ çok bağlıdır. Öyle ki biraz bizim meşhur Orhan Kemal’in Murtaza’sına da benzemektedir. Amirlerine çok bağlıdır devletini çok sevmektedir. Devletine ve polisliğe karşı kötü tek laf edilmesinden hiç hoşlanmaz.

Yönetmelik ve kurallara fazla bağlılığı zamanla arkadaşları gözünde alaya alınmasına sebep olur. Arkadaşları ve çalıştığı amirleri ona hep görevini fazla ciddiye aldığını ve etraftan fazla kuşkulandığını söyler. Öyle ki mesleğine titizlikle düşkünlüğü müsamaha göstermeyişi ihmal etmeyişi Richard Jewell’i çevresinde yarı deli biraz kafayı sıyırmış algılanmasına yol açar.

Etrafında ‘tatlı deli’ bir imtina bırakır, işte bu polis, 96 olimpiyatlarında kuşkulu bir çantayı fark edip arkadaşlarına haber verir ve etraftaki kalabalığı uzaklaştırarak yüzlerce kişinin ölümünü önler ve bir gecede ülkenin kahramanı haline gelir.

Richard Jewell’in bir günde ‘kahraman’ haline gelmesi annesini de gururlandırıp mutlu eder. Hatta arkadaşları Richard Jewell’e ‘ulan senin manyak kuşkularınla bir daha asla dalga geçmeyeceğim’ der.

Gazeteler, TV’ler Richard Jewell’in kahramanlığını döne döne anlatır hatta bir yayınevi Richard Jewell’e bir kitap yazmasını ister.

Innn ınnn derken kahramanlığı bir günü doldurmaz çünkü FBI bir ihbar alır ve bombalı çantayı oraya koyanın Richard Jewell olduğuna inanıp soruşturma başlatır.

Richard Jewell ve annesi şok geçirir, filmin sonrasını anlatmayalım, toplum gözünde Richard Jewell artık bir teröristtir, hayatı mahvolmuştur, kapısında yüzlerce kamera beklemekte her gün manşetlerdedir.

Film biraz da bizim hikayemiz, 15 Temmuz gecesinde bir gecede ‘kahraman’ ilan edilen FETÖ konusunda çok titiz biz gazeteci yazar arkadaşlarımızın akıbetine tıpa tıp benzemektedir.

Çünkü on yıllarca FETÖ tarafından bizlere de iftiralar suçlar atılmış ancak 15 Temmuz gecesi halkımız bizi helal olsun kahramanlar haklı çıktılar diye bizi yere göğe koyamamıştı, ancak, çok geçmedi, kahraman arkadaşlarımız bir gecede ‘casus, hain, terörist’ oluverdi.

Kahramanlıktan casusluğa bir gecede nasıl geçiverdik?

Richard Jewell bu kadar ağır bir suçlama karşısında dahi amirlerine devletine federallere çok iyi davranır onlara asla incitici tek laf etmez onlar ‘görevlerini yapan polisler’ der.

Ancak avukatı Richard Jewell’in bu fazla hiç isyan etmeyen sessiz iyimserliğini eleştirir. Avukatı Richard Jewell’in soruşturma polislerinin annesinin turşu kavanozunu ya da çocukken izlediği çizgi filmleri dahi izleyip delil aramasını (ne kadar FETÖ’ye benziyor?) koruyan tavrına sonunda isyan eder. Richard Jewell’i karşısına alır: ‘Onlar devlet değil, onlar devleti yöneten üç hıyar’.

Richard Jewell avukatını dinlemez ağır ithamlar saçma sapan sorular karşısında dahi amirlerini incitici tek laf etmez.

Uzun süren soruşturma sürecinin sonunda Richard Jewell’in kendisini sorgulayan amirlerine söylediği tek ağır laf şunlardır: ‘Şimdi siz zamanınızı beni soruşturmayla harcıyorsunuz, oysa şimdi bombacının hazırladığı ikinci bombalı çantayı bulmak için gayret etmelisiniz?’.

Ve canına tak eder, amirlerine, tek bir kanıtınız yokken bu kadar ağır suçlamayı neden yaptınız’ der.

Richard Jewell’in sorduğu soruyu biz de bu sütundan defalarca sorduk!

Tek bir kanıtınız yokken bizi bu kadar ağır iftira ve suçlamanın altına niye sokuyorsunuz?

Ve niye vaktinizi enerjinizi FETÖ’yle değil FETÖ’ye karşı kahramanca mücadele etmiş yazar ve gazetecilerin hayat ve onurlarına saldırmakla geçiriyorsunuz?

Çünkü asıl suçlu gerçekten kendine milliyetçi diyen biziz!

Bu soruyu sorarken, arkadaşlarımın hepsi için demeyeceğim ama ‘milliyetçi’ geçinen arkadaşların birçoğu için konuşacağım.

Casus suçlaması karşısında kendisine ‘milliyetçi’ diyen bir çok kesim kalkıp ‘hayır bu yazar gazeteci arkadaşlar asla casus olamaz’ diye bir savunmaya geçmediler.

Tam tersine, yahu devlet diyorsa altında bir şey vardır dediler ve geniş milliyetçi kesimin ilk refleksi gazeteci ve yazarları değil ‘devleti’ korumak oldu. Ve an itibariyle Sabah Gazetesi, Habertürk, A Haber, CNN, nicesi, ‘sessizliğini’ koruyor ve ama hepsi ‘milliyetçi’ hepsi ‘gazeteci?’.

1980 yılından beri bu milliyetçi kesimleri iyi tanırım, bu arkadaşların ‘milliyetçiliği’ körü körüne hep devleti korumak devleti sahiplenmek olmuştur, bu arkadaşlardan Kenan Evren milliyetçisi olanlar dahi çıkmıştır, ama en çok Özal milliyetçisi çıkmıştır, Demirel milliyetçilerinden de ortalık geçilmez, şimdi de AKP’yi koruyup kollayan milliyetçiler mahşer yeri gibi kalabalık milliyetçi kalabalıktan göz gözü görmüyor.

Devletle kişi-yurttaş karşı karşıya geldiğinde ilk tepkileri ‘devletin yanında’ olmayı ‘milliyetçilik’ sanmak bu ülkenin felaketi olmuştur, görülen o ki milliyetçilik kalkanıyla bu ülke daha çok kökünden dinamitlenip daha kaç sefer hukuk havaya uçurulacak?

Oysa devlete ve hukuka en güzel sahip çıkmanın yolu devlet ve hukukun yanlış eksik gediklerini çok iyi eleştirmekten geçer.

Siz bürokrasinin hakimlerin kararlarını eleştirdikçe, devletin asli unsurları Danıştay, Sayıştay, Yargıtay ve Meclis ve Denetleme Kurumları ve savcılar devreye girer ve kendi yanlışlarını soruşturmaya başlar, eksik gedik böyle giderilir, adam kayırmanın eşitsizliğin önüne ancak böyle geçilir.

Siz, diyelim siyasileri ve hakimleri eleştirmedikçe, eline biraz güç geçirmişleri ‘canavarlaştırırsınız’. Biz Evren canavarı yazarlar hakimlerle büyüdük, biz Özal canavarı hakimler gazetelerle büyüdük, biz Demirel, Çiller vb. canavarı haline gelmiş medya ve hakimlerle büyüdük. Ve sonunda eline güç geçirip canavarlaşan bu uygun siyasi ortamda ‘FETÖ’ oluverdi.

Eline güç geçirip canavarlaşan FETÖ’nün geçtim yüzlerce general yazar çizeri, o yılları hatırlayın, soruşturmayı alakasız uçsuz bucaksız saçma sapan yerlere hatta sanatçı Nurseli İdiz’in donuna kadar sürüklediler.

Bir gecede amiralleri hayvan pornosuyla suçlayıp soylu generalleri bir gecede içeri hangi güçle attılar, pek tabii kör milliyetçilik gazıyla.

Kör milliyetçilik 60’lı yıllardan beri bu topraklarda taltif edilip eğitilir devlete partilere doluşturulur.

Bugün devletin kör karanlıkta ışıksız kalmasının sebebi kör milliyetçi kalkanı yarıp içerden hukuku savunabilecek tek kişi kalmamasıdır.

Hemen hepsi maaşla makamla ödüllendirilen bu kör milliyetçilik bulaşıcı bir hastalık!

Alayına bakın, bu kadar aleni iftiralara karşı bir yazar yok.

Ama hepsi ‘milliyetçi’. Meclis’te bunu seslendiren bir hükümet temsilcisi yok, ama hepsi ‘milliyetçi’.

‘Bu kadar da’ değil diye ayağa kalkıp konuşan tek bir bürokrat bulmak mümkün değil, ama hepsi ‘milliyetçi’.

İftira ve hukuksuzluk zulmün kalesini kurarken bu kör milliyetçiler, korkuyor çekiniyor, sessizliğe gömülüyorlar, eminim içten içe ‘Allah’ım ne olur hakimler casusluğuna bir delil bulup gönderseler de biz de nihayet yayına başlayabilsek!’ diyorlar.

Bekleşin, bekleşin, çok beklersiniz!

Peki neden masum olduğuna dair haber yapamıyorsunuz?

Ortada fol yok yumurta yok daha peşinen bu casus suçlamasını neden kabulleniyor sineye çekiyorsunuz, siz de yazar-gazeteci değil misiniz, yoksa sizi susturan ‘kanıtlar’ başka kanıtlar mı, makam gibi maaş gibi? Bir de insan olacak insan içine çıkacaksınız, bir de ekrana çıkıp hiç utanmadan demokrasi hukuk insan hakları nutuklarına başlayacaksınız!

Casuslukla itham edilenler dürüst soylu gazeteciler hangi korkuya saldılar içinize, ne ettiler size?

Sizlerin yapamadığını yaptılar, sizlerin milyon dolarlık kameralarınız ekranlarınız, onların ise sadece en ucuzundan tükenmez kalemleri vardı!

Ama şimdi ekrana çıkıp ‘milliyetçiliği de’ kimseye bırakmazsınız!

Milliyetçilik devlete bu kadar yapışıp kalınca sonuçta, kumpaslar kazanıyor, katiller kazanıyor, iftiracılar kazanıyor, makamını hırsı ve kendi ikbali için kullananlar kazanıyor, devletin içine sızmış canavarlar kazanıyor, şaibeli kişiler kazanıyor.

Oysa acımasız bir diktatörlük ve bir padişahlık rejimi yoksa yazarı, gazetecisi, hakimi, yargısı, siyasetçisi ayağa kalkmalı, ‘hop bir saniye, bu cadde çıkmaz sokak’ diyebilmeli.

Ve bu susanların alayı ekranları partileri bir de dini bütün Müslüman ve çok keskin affetmez milliyetçiler!

Devlet de hukuk da huzur da siyasi ortam da kurumlar da işte bu ‘sessizlik’le batıyor.

Oysa gerçek şu, bir vatansever yalnız adamdır, arkasında hukuk, hakim, devlet, güç, medya vs. olmadan tek başına itiraz edebilen, karşı koyandır. Öyle bir gün gelir ki bir millet, bir devlet, bir hukuk sistemi o tek vatanseverin itirazıyla susmayışıyla ayakta kalır.

Devlet ve hukuk ve demokratik kurumların yaşayabilmesi için hiçbir menfaat ve karşılık beklemeden eleştirebilen yazar ve siyasilere ihtiyacımız vardır, söyleyelim hadi, sayıları kaçtır? Söyleyeyim üçtür beştir ve yarısı da an itibariyle kodese tıkılmıştır.

Yoksa, on uzun yıl kıllanıp titizce FETÖ işgalini her şeyi göze alıp yazıp çizdik tutuklanmayı kovulmayı dışlanmayı göze aldık ancak 15 Temmuz gecesi haklı olduğumuz ortaya çıktı ve bir günde ‘kahraman’ ilan edildik? Kahramanlığımızdan sokakta yürüyemez hale geldik, beş dakika sokakta kalabalık bizimle yüz fotoğraf çektirmeye başladı, ve, ama, bir gün sonra, evet bir gün geçmeden ne oldu neler oldu da anında ‘casus’ oluverdik?

Casus olmamızın tek sebebi, devlet içinde ya da medyada hakları hukuku savunabilecek vatansever insan türü kalmayışıdır.

Milliyetçilerin ve milliyetçi duyguların devleti yönetenler tarafından tümüyle satın alınmış olmasıdır.

Kendine milliyetçi diyenlerin üç tane hıyarı korumakla ‘devlet’i korumayı hala kasıtla karıştırmasıdır.

Oysa o üç hıyarın adını vererek yanlışlarını, hatalarını, ihanetlerini, şaibelerini yazmayan çizmeyen söylemeyen herkes hukukun ve devletin ‘gerçek düşmanlarıdır’.

Devlet içindeki ‘bombalı çanta’, devleti infilak ettirip havaya uçurtan o üç hıyarı sorgusuz sualsiz peşine körü körüne korumalarıdır.

Bu yüzden suçlu olan ‘milliyetçi duygularımızdır’?

Hangi milliyetçilik?

Onun bunun adamı olmakla köpeklikle karıştırdığımız hangi milliyetçilik, dün Evren’i, sırasıyla Özal’ı Demirel’i Tansu’yu ve onların parti ve medyalarını dolduran bu kör milliyetçilik değil mi Türk Silahlı Kuvvetleri içine doksan bin haini yerleştirilmesine sessiz kalanlar!

‘Aman üç hıyarın başına bir şey gelmesin’ diye zulme sessiz kalanlar mı, üç hıyar makamlarında mutlu olsun diye bir milletin kaderiyle oynayanları perdeleyip gizlemek mi, üç hıyar hep bakan olsun hep seçim kazansın diyen bu hangi milliyetçilik?

Bu kör milliyetçilik’ten tiksiniyorum.

Bu kör milliyetçilik devletin zırhı kabuğu olmuş.

Babalarının malı gibi hukuku ele geçirmiş.

Bu kör milliyetçilik her masum yazarın insanın hayatıyla oynamaktan hiç çekinmedi hala çekinmiyor!

Şunlara bak, sabah yataktan ters kalkacak keyfince bize casus diyecek.

Şuna bak, .ki kalkan, .ötü kalkan, bize casus diyecek.

Şunlara bak, daha dün FETÖ’cü Adem Yavuz, devletin gizli belgelerini ele geçirmiş tüm dünyaya aleni yayın yapıyor, bu katillerle uğraşacağına, zamanını enerjini teröristlere karşı kullanacağına, kalkmışsın bana ‘casus’ diyorsun, ve hala gizli belgelerin FETÖ’cülerin ellerine nasıl kimler tarafından geçebiliyor, sormuyorsun!

Üç-beş yıl önceye dönün, ne yapmıştı FETÖ ve medyası, binlerce subay albay generali ‘vatan hainliğiyle’ suçlamış Türk Ordusunu iftiralarla tasfiye etmişti!

Çok geçmeden binlerce subayın tertemiz sicilleri olduğunu anlıyoruz ama iş işten geçiyor, Türk Silahlı Kuvvetleri CIA’nın yetiştirdiği FETÖ’nün eline geçiveriyor.

Utanmaz herifler, bütün bu iftiraları ve Türk Ordusunu tasfiyeyi, hepsini, milliyetçilikle dini bütün müslümanlık söylemleriyle lafı gargaraya getirip şimdi bir şey diyemeyiz mahkemeler devam ediyor, saflığıyla yaptılar.

Soralım, milliyetçilik duyguları katil ve ajanların çok kolayca sığınabileceği bir yer haline kimler getiriyor?

Çünkü milliyetçilik’in bu alçak türünü kullanıp bu ülkede ‘vatanseverlerin’ kökünü kazıyorlar!

Vatansever, dayısı arkası kimsesi olmadan devletine ve hukukuna her şeyi göze alıp eyvallahsız eleştirebilmeyi göze almaktır.

Her dönem her siyasetin çok kolayca kullanıp her dönem ülkeyi felaketlerin peşine sürüklediği bu ‘kör milliyetçilik’ ise sağcı muhafazakarlığın en değerli hazinesidir, ye ye bitmez, kullan kullan yıpranmaz, kandırmaya aldanmaya doymaz, ihanetlere sessiz kalmakta üstüne yoktur, üç hıyarın bekası için, anayasa tanımaz, ülke tanımaz, tarih tanımaz, hukuk tanımaz, gelenek tanımaz, millet tanımaz, din Allah hiç tanımaz.

Richard Jewell bombanın yerini bulan polisti ama devlet onu bombayı oraya koyan terörist ilan etti ve sonra aklandı ama kalbi dayanmadı 44 yaşında öldü.

Film bize, Richard Jewell’in ne tür bir vatan ve devlet sevgisi sorgulattırıyor!

Aptalca ve körü körüne onun bunun hesabı ve adamı olarak mı?

Yoksa devlet ve hukuk’un yıpranmaması için devleti üç hıyardan ayırıp bu üç hıyarı eleştirebilmek mi?

Suçlu sonunda aklanıp temize çıksa da devletle üç hıyarı ayırt edemeyen, içimizde yaşayan hikayemizin kahramanı Richard Jewell’dir.

Devleti yöneten üç hıyar

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

19 Yorum

  1. Nihat Hocam (sizi bir hocam olarak gördüğüm için) sizin cesaretinize ve açık sözlülüğünüze sonuna kadar inanan güvenen bir genç olarak bu yazıda bir noktada eksiklik görüyorum. Bu fetöye destek veren devlete yerleştiren bir çok siyasi saydınız yukarıda ancak bu isimlere neden şuanda hükümet eden şahsiyetleri eklemediğinizi görünce buna bir anlam veremedim.

  2. Burada cevap yazanların çoğunluğu maalesef Müyesser Yıldız’ın yazılarını okumamış, takip etmemiş ve dolayısıyla anlamamış anlaşılan. Üzgünüm

  3. Bem bütün tarihçesini bilmiyorum ama lemana halktv’ye, ulusal tv’ye, odatv’ye falan filana rest çekti mi? Çekti. Herkesin cüzzamlı gibi kaçtığı zaman Cumhuriyet’in, Sözcü’nün yazar çizerini savundu mu? Savundu. Tu kaka zamanında Tayyip Bey, deyip ağzı toplu konuştu, herkesin secde ettiği bir zamanda selam bile vermeden dönüp uzaklaştı mı? Uzaklaştı. İmamoğlu’nun ballı zamanında onu ve ona secde edenleri eşşeğin kulağına sokup çıkardı mı? Amenna. Bu adamı kim, hangi siyasi, sosyolojik takım kendi hanesine yazabilir ki! Hiçbiri. Bizim maallenin çocuğu saymayacak var mı peki? Yok. Maallenin çocuğu oldumuydu ucu sana da bana da dokunacak lafları olur. Bayılırız bazı laflarına, bazıları yüzümüzü kızartır. Neyse uzatmak gereksiz. Kendisi milletin sinesidir. Şu da var tabi. Yüzümüzü kızartacak kusurları söylediğinde, ehe ehe diye gülecek değiliz. Abimiz kızmasın ama yani biz de alınırız, kafamız da bozulur. Severiz yine de. Konuşacak tabi.

  4. 15 Haziran 2020, 06:40

    Siz bürokrasinin hakimlerin kararlarını eleştirdikçe, devletin asli unsurları Danıştay, Sayıştay, Yargıtay ve Meclis ve Denetleme Kurumları ve savcılar devreye girer ve kendi yanlışlarını soruşturmaya başlar, eksik gedik böyle giderilir, adam kayırmanın eşitsizliğin önüne ancak böyle geçilir.(nıhat genc)
    Yukarda bahsettıgınız kurumlar ne zaman kuruldu ve devreye gırdı. engın(!) tarıh bılgınıze dayanarak soruyorum.sayn genc bir ozeleştrı beklıyoruz sızden

  5. Korle yatan sasi kalkar
    Kicini camla silen kesigine katlanir
    Esekle is tutan osuruguna katlanir……..
    Insallah muyesser hanim ozgurlugune kavusur. Temennimiz bu yonde..

  6. 14 Haziran 2020, 21:56

    Sadece Üç hıyarmı bence hıyar tarlası …
    Birde şuursuz sadece cacık içenler var…

  7. Konunun milliyetçilikle alakası yok. Obama’nın zencilerle alakası var mı? Var zanneder zenciler…
    Evrenselcilerin insanlığa ihaneti değil midir pkk destekçilikleri?
    Nihat ağabey mesleğin ve meslektaşlarınla ilgili hassasiyetin bazen rasyonelliğini kötü etkiliyor olsa gerek.

  8. 14 Haziran 2020, 16:47

    Nihat abi seni lise yıllarından beri dinlerim başlarda anlayamadık, bugünlere doğru anladığımızı sandık. Sonra osman başıbüyük ayrıldı. Tekrar anlayamaz olduk. Nihat abi seni bir anda harcayamam ama Osman komutanımda kötü adam mı! Hadi konuşsana

  9. devleti yöneten üçü hıyar sa
    şu hıyar olmayanları merak ettik nihat abi
    dış siyaset güzel
    savunma güzel
    sağlık güzel
    dış mühraplara rajon kesiyor
    orta doğuda AK DENİZDE artık tüm tehlikeleri geride bırakacak bir güce geldik iman ve piskoloji olarai
    da öle
    ben bir KÜRT OLARAK soruyorum
    ÜÇ HIYAR ÖLE Mİ
    HIYAR OLMAYANLARIN DA MUHALEFET OLDUĞUNU ANLIYORUZ,

  10. 14 Haziran 2020, 13:34

    Devlet ile hükümet kavramlarının nasıl ayırt edilmesi gerektiğini anlatabilmek adına yalnış örneği gösteren bir yazı olmuş. Devlet korunmalı herdaim ama hükümetler hukuka uyduğu ve hukukla oynamadıkları sürece korunmalıdır. Bir hükümet kendi siyasi çıkarları için kanunlar çıkarıyor ve yandaşları için ayrıcalıklar getirecek kanunlar yapma peşinde koşuyorsa. Bu kendi yarattığı kanuna uysa bile hükümet krunmamalıdır. Böyle bir durum sadece yeni bir devleti sıfırdan kuran kurucu hükümetler için cezasız kalabilir.

  11. Sayın Nihat Genç, SEN ve senin “namusludur” dediklerin hariç hiç bir gazeteci ve basın mensubuna güvenmem. Hepsinin bir fiyatı var.

  12. Kör milliyetçilik___”İşin gerçeği,Osmanlı’daki Pan Türkist ve Pan İslamist akımların hamisi Almanya’ydı.”Enver Paşa’dan Enver Altaylı’ya Stratejik Ortaklığın Hazin Öyküsü-1 Osman Başıbüyük. Haklısınız,kör milliyetçilikten başlamak gerek.

  13. Yine bir ton hakaret

  14. Bir gün herkese lazım olur denilen adalet 18 yıldır iktidar yanlılarının dışında kimsenin semtine uğramıyor Eğer aralarında paylaşım savaşı çıkmasaydı maalesef subaylarımız dahil pek çoğumuz hapislerde çürüyor olacaktık. Bilmiyorum bu kaderin bir cilvesi mi yoksa ilahi adaletin bir tezahürü mü? Kumpas yıllarında oluşmuş büyük bir muhalif cephe vardı ve kumpasın bozulmasında büyük rol oynamışlardı. Şimdi ise elini yazdığın üzere kalemine atan üç beş kişi dışında kimse yok. O nedenle de gerek Barış’lar gerek Murat Ağırel ve gerekse Müyesser için çok üzülüyorum.

  15. Devlete saldirmanin hafifletilmis ve legalize edilmis bahanesi muhalefet yapiyorum ayagina CUmhurbaskani, MSB, mit mustesari ve icisleri bakanina devamli olarak saldirip yipratmaya calismak, asagilamak, tiye almak, kufur etmek ve hatta esas hainlerin fetoculerin onlar oldugunu aleni sekilde her yerde soylemek olmus….Nerede?..kendi cevrimlerindeki sosyal medyalarinda..Herkese yayalim yaydiralim nidalariyla..Neden ? Cunku onlar devlet degilmis,onlar sadece begenmedikleri, birseye benzetemedikleri, basit mi basit etten kemikten insanlarmis..Devlet degiller yani..Devletin basina onlara gore ya melek ya cin gibi ruhani varliklar gelmeli halbuki.Bunlar ne ki?..Onlara saldirinca devlete saldirilmis olmuyor, hiyarlara saldirilmis oluyor yani..Saldirin saldirabildiginiz kadar o zaman..Tas devrinde bile olmaz bu kadar, secilerek gelmis insanlara yapilan hakaret ve baskaldiri.. Bu ulkeye bu kafayla ne demokrasi gelir, ne de anarsi biter..Herkes oy vermedigini taslasin, birbirinin girtlagina coksun, hutularla tutsiler gibi olalim, sag kalan son kisi ulkeninde devletinde sahibi olsun, cumhurbaskani da o olsun o zaman. Bu mu yani?
    Son 5 yildir o begenmedikleri devletin neler basardigina deginmeye bile gerek yok..O iradeyi bu saldirip durduklari gostermis nihayetinde…Halk ta destegini koymus..Sorun nerede? .Irade olmayinca hicbir sey yapilamayacagini bilmiyorlar mi? Amac o iradeyi kirmak, bitirmek ve eski duzene geri donmek…Aslinda devlete karsi topyekun saldirilarin asil sebebi o basarilan seylerde gizli. Gerisi haticenin donuyla, fahriye ablanin taragi…
    Sevgili nihat abi, Sen neden odatv yi terkettin madem? Oranin altindan sanki kanalizasyon borusu gecirmisler gibi geliyor..Kokular cok agir.. Sana casussun diyen olmadi ki zaten. Tesbihte hata olmaz, Sen lut peygamber gibi kavmini terk edip gitmis gibisin..Ne olur arkana donup bakma………….

  16. Acaba üçüncü hıyar kim

  17. Bu yazınız bağlamında Doğu Bey’in durumunu nasıl değerlen diriyorsunuz?
    Polis Richard?
    Hıyar lardan biri?
    Hiç biri?

  18. Bende şunu anlamıyorum bağımsız yargı diyeceksiniz size dokundumu siyasal yargı diyeceksiniz. Hanginize inanacağız siyasal yargı deyip devletle mi başkaldıracağız yoksa yargılamanın sonucunu bekleyip devletin adil olup olmadığını anlayacağız. Fetö de görmediğimi en devletçi milliyetçiler bile hain çıktı, siz diyorsunuz diye bu işler böyle olmuyor. Bence masumiyet her zaman masumluğunu ispatlar. Bunun da cevaplanması gerektiğine inaniyorum .

  19. 14 Haziran 2020, 08:36

    Sayin Nihat Bey!
    Aslinda ban yalnizca okurum,yazmayi ,hele ki Cevap veya elestiriyi
    hic yapmam ve sevmem. Fakat Siz bunu hak ediyorsunuz.
    Zirveye dogru kosuyorsunuz! Insanlikta ,Milliyetcilikte ,Türklükte(
    Türküm,dogruyum,caliskanim,yasam) ,dogrulukta ve Yürekte(Kücük_
    lerimi korumak,Büyüklerimi saymak),dogrudan yana,yanlisin karsisinda
    olmak.Helal olsun Kaleminizle verdiginiz emege!
    Rabbim Sizi , Türk Milletini ve Bütün Türkiye Cumhuriyeti Vatandaslarini
    korusun,Akliselim ,Namus ,Dogruluk nasip etsin.
    Rabbim Sizi ve Ailenizi korusun.
    Kucak dolusu Selamlar.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!