İnsanlığa ve topluma adanmış ‘toplumcu’ fikirler olmadan ‘mutluluk’ olamaz!
Kapitalizmin ‘herkes kendini kurtaracak’ ideolojisi ‘herkes’i ve kamuyu ve insan’ı bitirdi!
Toplum yoktur ‘birey’ vardır deyip herkesi atomize edip kendi girdabınızda sizi baş başa bırakan neo-liberal politikaların sonuna geldik!
Sonunda ‘mutluluk’ toplumun refahıyla değil kişisel testosteron ve adrenal sayısıyla ya da kişisel zenginlik servetlerle ölçülür oluverdi!
Neo-liberalizm 80’li yıllardan beri dünyada ‘motive’ ‘enerji’ ‘pozitif’ kelimelerini moda yapıverdi ve bu kelimelerle yüzbinlerce kişilik gelişim kitapları yazıldı ve geleneksel psikiyatri’nin yanında bir de yaşam koçluğu devreye sokuldu!
Neden çünkü 80’lerde tüm dünyada başlayan özelleştirmelerle milyonlar sokağa atıldı ve işsizleri iş ve tazminat ve sigortayla değil yeni icad ettikleri kişisel gelişimle canlandırıp holding ekonomisine katmayı düşündüler!
Batının en baba üniversiteler bile motive, enerji, pozitif kelimelerinin büyüsüyle fakülteler açtı!
Agresiflik ve öfke şeytan ilan edildi!
İşsiz ve bunalımdaki kitlelere şöyle denildi, sabah kalktığınızda dünyaya pozitif bakın, güleryüzlü olun, olaylara iyi tarafından bakın, evet, tam isabet ‘mutlu yaşamın’ sırrını öğrendiniz!
Biraz da yürüyüş yapın, sabah şu vitamin karışımlarını için, karamsar bedbin haberleri okumayın, bakın işte dünya çapında büyük bilim adamlarına inanın, artık bilim adamlarını ‘guru’ ilan edin ve mucize oluverdi, iki cihanda edebi mutluluğu buldunuz!
Öyle ki piyasa ‘mutluluk ürünleriyle’ ‘mutluluk merkezleriyle’ doldu hatta Coca cola Hindistan’da dahi ‘mutluluk enstitüleri’ açtı ve hatta batıda mutluluk pozitif enerji başlıklarıyla fakülteler açıldı ve hatta Dubai’de bile mutluluk bakanlığı açıldı ve hatta üstelik girişi paralı bu başlıkta onbinlerce konferans verildi ve istisnasız bütün gazeteler enerji ve olumlu ve motive ve güler yüzlü (?!) bu yeni psikolojinin ideolojisine tam sayfa ayırmaya başladı ve tüm dünyada hemen her TV pozitif olalım ve enerji dolalım başlıklı sabah programları yapmaya başladı!
Şu sahneleri bolca yaşamış görmüşsünüzdür, patron, sabah işbaşı yapan işçileri fabrika önünde topluyor ve onlara spor yaptırıyor, sonra mutluyuz, azimliyiz, çalışacağız, başaracağız, biz aslanız, biz kaplanız, biz falan markayız, vb. gibi üstelik marşlar yazdırıp bağırtıyor ve iddia şu, daha çok verim alınıyormuş!
Ve ortalığa hayatın sırrını mucizelerini herşeyi bilen anlayan yaşam koçları saldılar ve bir de bu mutluluk endüstrisinin yaşam koçları konferans ücretleri ürünleri akıl vermeleri, hepsi para!
Yani iş yok, güven yok, sigorta yok, insanlık ve topluma dair bir umut yok, ama neo-liberalizmin leş haline getirdiği bu bedenlere ‘çakraları aç’ talimatları insanlığa bir mucize büyük bir kurtuluş programı gibi düzenlendi!
Sonuç, ülkemizde, uyuşturucu kullanımı dehşet düzeyinde ve sonuç ülkemizde AIDS hastalığı akıl almaz boyutlara ulaştı, korkudan devletin hatta sivil kurumların istatistikleri bile susuverdi!
Üniversitelerimizdeki uyuşturucunun yaygınlığı Arap sığınmacı felaketinden de ileri düzeyde! Sanki İslamcı hükümet İngilizler’in sömürgeleştirmek için Çin’i bedava afyona müptela etmesi gibi üniversitelerimizdeki uyuşturucu kabusuna kasıtla sessiz kalıyor!
Kişisel mutluluğun felaket sonuçları bunlar!
Herkesin tek başına yırtacağı, tek başına köşeyi döneceği, tek başına kendini kurtaracağı, ideolojisinin iflasıdır, bu sonuçlar! Ve tabii bu arada uluslararası şirketler ülkeleri madenleri servetleri limanları dağları suları tohumları çoktan kişisel servetlerine geçirip ‘diktatörlüklerini’ kurmuş oldular!
İflastır çünkü mutluluk tek başına yaşanamaz, gezdim tozdum yedim içtim seviştimle mutluluk olmaz, birazcık ertelemiş, gerçek acı ve travmaları ve insani sorumlulukları halının altına (bilinçaltına) süpürmüş olursun ve doktorların ve yaşam koçların ömür boyu sövüşlediği gelir kaynakları olursun!
İnsanların, herkes ve hepimiz için sorumluluk ve fedakarlık isteyen toplumcu fikirleri olmadan ‘mutluluk’ istemesi ‘akıl vebasıdır’!
Düşünün, Erzincan’da Amerikan şirketi milyonlarca ton siyanürü havuzlayıp bir şehri ve insanları altın uğruna felaketlere sürüklüyor! Ne mi yapalım? Sabah kalktığımızda ‘pozitif’ olalım! Birbirimize gülen yüz mesajları atalım! Birazcık spor yapalım! Hayata hep olumsuz negatif karamsar bakmayalım!
Senin güleryüzlü olman Altın maden şirketinin suyu ve havayı ve toprağı yok etmesini önleyebilecek mi yoksa bu kendini kurtar akılları seni köleleştirmek sessizleştirmek ve saf dışı bırakmak için bilim adamları ve holdingler ve devlet adamları el ele programladığı bir kumpas mı?
Ya da şöyle düşünün, Kılıçdaroğlu ağır bir yenilgi aldı, eşekten düşmüş karpuza döndü ve şu anda CHP genel merkezinde hüsranları oynuyor, şöyle yapalım, Kılıçdaroğlu’na Tayland’dan iki masajcı kız getirelim ve sabah havuza sokalım ve sabah kalktığında Kılıçdaroğlu’na pozitif enerjik olmasını temrin (idman) ettirelim?
Yanlış hayat doğru yaşanır mı?
Bu ağır travmayı hayata pozitif bakarak içinden içimizden atmak mümkün mü?
Acı ve travmaların ancak birbirimize sarılarak ortak fikir ve ortak bir ideal etrafında harekete geçerek yani bölüşerek üstesinden gelebiliriz!
İnsanlık değerlerine ve topluma adanmış idealist bir hayatımız yoksa bu kişisel pozitif mutluluk motive güleryüzlü mutluluk ideolojilerin girdabında insanlığını kaybedecek Amatem merkezlerinin ve psikiyatrinin zavallı kurbanları haline geleceksiniz!
Ve tek tek çözülmüş çöküntüye uğramış milyonlarca genç klavye başında, benim hatamdı, benim eksiğimdi, benim günahımdı, ben yanlış yaptım, diye, hep kendini suçlayıp, depresyon girdabına ve haplara ve uyuşturucuya bağımlı hale gelmekten başka yol bulamaz!
Vahşi kapitalizmin gücü burada, tüm dünyada yaşanan olumsuzlukların suçunu bu çocuğun üstüne atıyor ve bu ‘mutsuzluğun’ sebebi olarak çocuğu gösteriyor ve o bir de o yalnız tek başına gence kendisini suçlayıp kendisini aşağılattırıp bunu itiraf ettiriyor! Bu size ‘boyun eğdirme’ sizi ‘teslim alma’ sizi insan olmaktan çıkartıp çaresiz ve kilitlenmiş kendine muhtaç ve bağımlı kılmadır!
Oysa büyük gerçek yaşadığımız acı kahır yoksulluk işsizlik ve travmalar hiç birimizin kişisel beceriksizliği ve hatası değil!
Yani yaşadığımız eksiklikler ulaşamama işsizlik dışlanma bir işe yaramama, hiç birimize özel değil! Bu soygunu bu yağmayı bu talanı bu işgali ve bu insan ve ahlak tanımayan düzeni oturup biz planlamadık!
Kapitalizm aynı dehşeti aynı yalnızlığı aynı çıkışsızlığı aynı çözümsüzlüğü tek tek hepimize yaşatarak ve büyük suçu da üstümüze atarak, bizi işte böyle teslim alıyor!
Şüphesiz içimizden birkaç kişi iyi (?) bir işe girebiliyor, yırtabiliyor, köşeyi dönebiliyor ve kendine seyahat ve sefahat için boş zaman ayırabiliyor, ama bu çok cüzi bir sayıda, mutlu bir azınlık!
Psişik girdabında kendini suçlayan bu genç bir de boşuna zihnimi nasıl kontrol edebilirim diye tonlarca para döküyor! Stres ve kaygıyı azaltabilir nasıl yok ederim diye bir yığın çareye başvuruyor! Ve yok çakralarımı açacağım, yok içindeki enerjiyi çıkartacağım, yok hayata umutlu bakacağım diye hepsi yalan bir boş döngüde ruhu ve canını ya teslim ediyor! Ve ben bir işe yaramıyorum deyip ya uyuşturucu ve çok tepkisel kabul edilemez formların içine düşüyor ya da bir insan olarak sessizleşip hayattan düşüyor ve holdingler ve tarikatlar devleti işte bu ‘posaları’ yiyerek ele geçiriyor!
Mutluluğu insan psikolojisinde aramak kapitalizmin en büyük bilimsel kisveli hilesi ve şarlatanlığıdır! İşte ortalık guru ve tarikatlarla dolu!
Yaşam koçluğu diye bir endüstri kuruldu, şu şarlatanlara bakın, iş yok, çalışma yok, sigorta yok, gelecek için bir umut yok ve size hayata pozitif bakmayı öğreteceklermiş!
Kendinize gelin!
Feodalizmin iktidarını yıkan Cumhuriyet’i tanıyın, hangi ırk, din, cins, olursa olsun, devlet herkese eşittir, fırsatlar ve vergiler eşittir, eğitim ve sağlık parasız ve eşittir!
İnsanlık ve memleketiniz adına milli bir davanız, programınız, kadronuz, sivil örgütleriniz, milli bir dayanışmanız kolektif ve kooperatif çalışmalarınız olmadan güne istediğiniz kadar pozitif bakın kendinizi aşağılayacak ezilecek ve posanızla uluslararası holdingler ülkenizi ve sizi soymaya devam edecektir!
Türk Milleti Cumhuriyet’le kendini yeniden doğurmuştur, yüzüncü yılında Türk Milleti gençliğini arkasına alıp Cumhuriyet’i bir daha doğurmak zorundadır!
Kamucu programları herkese öğretmek zorundadır, herkesi pençesine alan eşitsizliklere yolsuzluklara ve narko siyasete ve tarikatlara ve imtiyazlılara karşı isyan ve öfkesini kişisel mızmızlıktan çıkartıp kitlesel olarak örgütlemek zorundadır!
Kendini büyük bir toplumun davanın organizasyonun parçası hissetmeyen her insan neo-liberalizmin girdabında çöpe posaya böceğe dönüştü, dönüşecektir!
Bir işi, çalışma alanı, sigortası, umudu, geleceği olmayan kimse kendini güvende hissedemez!
Kendinize gelin, sosyal dayanışma olmadan tek tek her birey güvensizlikten atomize olmaktan ve tek başına çürümekten kurtulamaz!
Kendinize gelin, güvensizlik toplumun kanser hücresidir, parası olanlar hep iyi okullarda okuyacak ve sen hep kendini suçlayacaksın, parası olanlar hep dayı, yakın, tarikat, torpil bulacak ve sen hep suçu kendine atacaksın, kendinize gelin! İçiniz daralıp canınız sıkıldıkça kozmetik ve tekstil ve moda satın alarak kurtulmak mümkün değildir!
Kendinize gelin satın alınan bu mutluluklar mutluluk değildir çünkü mutluluk satın alınamaz!
Arkadaşlık satın alınamaz, kardeşlik satın alınamaz, öfke ve isyan satın alınamaz, memleket satın alınamaz, itibar ve onur satın alınamaz!
Hayır, insanlığa ve memleketimize dair bir davamız olmalı!
Bizim gibi öfkeli ve isyankar ve kendini kurtardığı halde kendiyle asla tatmin olmayan soylu insanları buluyoruz, bulacağız!
Sorun kişisel tatmin ise İŞİD’ciler de adam kesip kendini tatmin ediyor, işte tarikatçılar da başka kimseyi düşünmeden her Perşembe kafa sallayıp kendilerini tatmin ediyor! Ve zeytinlikleriniz ve Murat Dağınız ve Erzincan’ınız ve nicesi, ve sahilleriniz ve ormanlarınız ve servetleriniz ele geçirilirken işgal edilip soyulurken kozmetik ve tekstil alışverişiyle ya da bir guru bir şeyh bulup kendinizi kandıramazsınız!
İnsanlar, holdinglere ve işbirlikçi iktidarlara ve anti demokratik eylemlerine ve soyguncu ve yağmacı siyasetlerine karşı bir dernek bir hareket bir dava etrafında milli bir duvar milli bir cephe oluşturmadan bu kişisel kaygı ve travmalarla tek tek baş etmek mümkün değildir!
Hindistan’da iktidar partisi dahi yoksulluğu aşmak için yoga yapın hayata pozitif bakın diye öğütler veriyor! Ve fuhuş ve ahlaksızlık ve uyuşturucu ve yoksuzluk ve eşitsizlik tüm tarihin en zirvesindeyken tarikatlarımızı dolduran milyonlar neden çok mutlu? Millet açlıktan işsizlikten kırılırken hep bana rabbana deyip başkasını hiç düşünmeyen bir ulema dini icad oldu devlet hazinesini hortumlayıp kendi kesesine dolduran!
Neo-liberalizmin başarısı merkeze ben’i kişiyi bireyi koyar ve ülke mi bölünmüş, holdingler soyguna mı başlamış, memleket toprağı mı satılmış sen hiç tasalanma, sen, keyfine bak, aç bilgisayarı film seyret akşama da maç var!
Holdingler ve tarikatlar yasaları satın alıyor, dokunulmazlık ilan ediyorlar, takma kafanı, sen kur çilingir sofranı, çağır Beşiktaş’tan eski sevgilini! Bak ne güzel Masterchef programları bak ne ‘gurme’ler var memlekette, izle youtube programlarını için açılsın, ağzının suları aksın, bir gün sen de olur ya milli piyango gibi yırtar köşeyi dönersin!
Kendinize gelin, çıkın bu kölelerin ve köpeklerin ve esirlerin ve aşağılanmaya ve ezilmeye doymayan kişiliksiz ve onursuz ve teslim olmuş zavallıların dünyasından!
Kendinize gelin, bir insanlık idealimiz var, toprağımız suyumuz memleketimiz ve hepsini bölüşen bir davamız var, kendinize gelin, onur, erdem ve gurur olmadan insan olunamaz!
Cumhuriyet ve kazanımlarını ve insanlık değerlerini ve memleketimizi parçalayan sövüşleyen holding ve tarikatlara karşı topluca yan yana gelmeden ayağa kalkmadan bir harekete bir davaya aidiyet hissetmeden hiç kimse kendi kaygı ve acı ve travmalarıyla klavyesi başında çürümekten ve yok olmaktan ve aşağılanmaktan kurtulamaz, modern zamanların işgali budur!
Kendinize gelin, sahipsiz ve yalnız değiliz, bu anayasa bizim milli egemenlikle kazandığımız istiklalimizin emanetidir! Kendinize gelin, bu yaylalar bu ormanlar bu dağlar herkesindir, Türk Milleti’nindir, kendinize gelin, bu yüksek yargı bu meclis bu devlet, istiklal savaşımızla bizlerin istikbali için kuruldu, ayağa kalkın bu şarlatanlara yedirmeyin!
Bu zengin topraklar kimsenin kişisel serveti değildir kimsenin kişisel keyfine hizmet edilmez, edilmeyecek, Türk Milleti’nin çocukları, kendinize gelin!
Her aileyi her bireyi içinden ruhundan çürüten tek tek her insanı yiyip bitiren bu öfkeyi milli bir havuzda milli bir dava etrafında toplamak zorundayız!
Harika bir yazı. Nihat Abi’nin sadece bir edebiyatçı olmadığının kanıtı için şu yazı yeterli.Şu an Bodrum Torba’dayım , sahil otellerin restoranları, şezlongları ile işgal edilmiş, sahilden yürümek için otellerin içinden geçiyoruz. Halikarnas Balıkçısı Musa Cevat Şakir! Bize emanetin olan denizine, tuzuna, arşipeline, mavi sürgününe, sabırlık çiçeğine sahip çıkamadık ve tarlakuşunun iki gözünü de biz çıkardık, sırf para için dolar için euro için daha güzel ötsün diye.Affet bizi…
Çok güzel ve derin anlamlarla dolu bir mücaeleye davet yazısı. Belirttiğiniz gibi bir araya gelerek hayatımızın nasıl olacağına kendimiz karar verebiliriz. Hani demiştiniz ya insanın travması olacak, isyanı olacak. Su molekülleri bir araya gelerek önce damla olur sonra büyür de büyür ve sel olur. Hiçbir bent onu durduramaz. Gerekirse o bent doldurulur ve taşarak hedefe devam edilir.
Bunu anlatan dörtlüğüm aşağıdadır.
Su akar vuslata coşa coşa,
Yol bulamazsa akar taşa taşa,
Ben kendimi vuruyorum taştan taşa,
Anlatamıyorum halimi bu zalim dünyaya
Bir araya gelerek güçlü bir toplum olmak için bu davetinizi yineliyorum. Haydi bir olalım, beraber olalım. Hayatımız anlamlı olsun.
Sevgilerimle,
Devlet hazinesini halkın parasını hortumlayıp kendi keselerini doldururken, Atatürk, cumhuriyet, kadın ve çocuklar için başörtüsü ,ikili öğretim olmaz, vb…saçma sapan laflar söylüyorlar.
Sözde vatanseverlere lak lak yapmaları için…
Kaygıları sevinçleri hüzünleri kazançları kayıpları paylaşabilecek bir toplum özlemiyle kaleminize sağlık
Mevcut siyasi partilerin tamamı bitmiştir.Tamamı bırakın Atatürk ilkelerini kendi ilkelerini bile yok saymakta,kişisel çıkarlar ülke çıkarlarının üstünde tutulmaktadır.Kendimize gelmemiz için Nihat GENÇ’in tek bir makalesi bile yeter.YANINDAYIZ Nihat GENÇ UMUDUMUZSUN.
İşte bu 👏 manifesto