Şevket Apuhan yazdı:
1.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu akşam yaptığı açıklamada “Hepimizin aynı gemide olduğumuza, ülkenin kazancından hep beraber faydalandığımıza göre yükü birlikte omuzlayacağız” dedi.
Ülkenin kazancından kim ne kadar faydalandıysa yükü de o oranda sırtlanması gerekmez mi?
Ancak biliyoruz ki öyle olmayacak. Paylaşımdan nasibini hiç almayan kesimler, yükü sırtlamaya gelince yerden kalkamayacak kadar ağırlık altında ezilecekler. Kazanırken kendi aralarında bölüşenler, sıra bedel ödemeye gelince onu da vatandaşa ödetiyorlar.
Ne kadar adil bir sistem!
Aynı gemide olduğumuz ise elbette doğrudur; ancak farklı katlarda olduğumuz da açık ve net ortada.
2.
Son günlerde elektrik faturalarıyla yatıyor, elektrik faturaları ile kalkıyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu “Ben fatura ödemeyeceğim” diyerek kendi çözümünü(!) ortaya koydu.
Dağıtım şirketlerinin aslında o kadar da büyük kârlar etmediklerini yazıp çizen bir kesim var. İster küçük olsun, ister büyük. İster çok olsun ister az. Sonuç itibariyle elektrik insani bir ihtiyaçtır ve şirketler eliyle dağıtılamaz. Tek çözüm devletleştirmedir. Devlet yapamaz mı? Isparta’ya günlerce elektrik veremeyen şirketten çok daha iyi yapar. Neoliberal arkadaşlar merak etmesinler.
Fatura demişken; Erdoğan bu akşam faturalara da değindi ve enerjiye en ucuza ulaşan ülke olduğumuzu belirtti. Maalesef burada da önemli bir hata var. Mesele kimin ne kadara hizmete ulaştığı değil; kimin gelirinin yüzde kaçıyla bu hizmeti aldığı olmalıdır.
Cumhurbaşkanımız güzel edebiyat yapıyor, amenna. Ancak anlattıkları gerçeklerin değil maalesef edebiyatın ilgi alanına giriyor.
Özellikle Doğalgaz’da devletin, faturaların yüzde 80’ini üstlendiği bizzat bakan seviyesinde açıklandı. Halbuki kimse “Devlet bizim faturamızın bir kısmını ödesin” demiyor. Siz, devlet olarak vatandaşın gelirini arttırmakla yükümlüsünüz. Siz geliri arttırın, herkes kendi faturasını zorlanmadan ödesin. Böylesi daha iyi olmaz mı?
3.
Canan Kaftancıoğlu Alman Basınına konuştu ve HDP’nin de verdikleri özgürlük ve demokrasi savaşının içinde olduğunu açıkladı. Demokrasiye ve özgürlüklere cepheden karşı bir yapıyla nasıl demokrasi mücadelesi verebilirsiniz? Elinde silah olan örgütün siyasi uzantısı ile örgütün insan kaynaklarına dönüşmüş bir yapı ile şerefli mücadeleler verilmez.
CHP bu mücadeleyi HDP ile vermekte kararlıysa parti yöneticileri bilmemeliler ki HDP’nin içinde yer aldığı her mücadeleye peşinen kan bulaşmıştır.
Bugün yolsuzluk çukurunda yaşam savaşı veren aziz milletimiz elbette bu düzen değişsin istemektedir; ancak HDP’den demokrasi adına kimsenin bir beklentisi olduğunu sanmıyorum.
Hatta ülkemiz bugün öyle kötü durumdadır ki AKP’nin elinde CHP’nin HDP ile yaptığı işbirliğinden başka hiçbir şey kalmamıştır.
CHP, şehitlerin ruhunu incitmek ve AKP’yi iktidarda tutmak istiyorsa böyle devam etsin; ancak biz ne olursa olsun HDP’li yani PKK’lı bir çözümün karşısında duracağız. Gücümüz yettiğince…
Üyelik test.. Çok iyi de oldu çok güzel iyi oldu…
Bu kadar net, yorumunuza aynen katilmaktayim, varolunuz.