Ali Rıza Özdemir
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Ahmed Yesevi’yle bağlantılı Alevi-Bektaşi erenleri

Ahmed Yesevi’yle bağlantılı Alevi-Bektaşi erenleri

featured

Ali Rıza Özdemir yazdı

Giriş

Tarihte bir şekilde iz bırakarak Alevi-Bektaşi toplumunun belleğinde bugüne kadar varlığını sürdüren erenlerin Ahmed Yesevi ile bağı, kolektif hafızada yer almıştır. Bu bağlardan bir kısmı soy, bir kısmı ise tarikat bağıdır. Hacı Bektaş Veli, Tapduk Emre, Yunus Emre gibi isimler hakkında daha önce bilgi verdiğimiz için bu şahsiyetler üzerinde durmayacağız. Ahmed Yesevi ile bağı kurulan diğer Alevi-Bektaşi erenleri arasında Hubyar Sultan, Şeyh Hasan Onar, Teslim Abdal, Hamza Baba, Haydar Sultan, Baba Mansur, Hacı Murad-ı Veli ve oğlu Hasan Dede, Seyyid Baba[i] Keçeci Baba[ii] Abdal Musa, Şeyh Çakır Sultan, Hayrani gibi isimler yer alır. Elbette, bu bölümde verilen bilgilerin bir kısmını tarihi kayıtlardan doğrulamak imkânına sahip değiliz. Alevi-Bektaşi topluluklarında Ahmed Yesevi ile ilgili bütün aktarımların kritiğini yapmak da bu çalışmanın hacmini aşmaktadır. Ancak Alevi-Bektaşi toplulukların yarı gerçek-yarı menkıbevi şekilde Ahmed Yesevi’yi sahiplenmesi ve kendileriyle onun arasında bağ kurması son derede dikkate değerdir.

1. Abdal Musa

Gaziyan-ı Rum erenlerinden ve Bektaşiliğin önemli figürlerinden olan Abdal Musa, Şakayık Tercümesi’ne göre, “Yesevî fukarası”ndandır.[iii] Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde ise Abdal Musa için şu kayıt düşülmüştür: “Bundan sonra velilerin müctehidi, azizlerin seçkini Şeyh Hazret-i Abdal Musa: Bu da Hoca Ahmed Yesevi fukarası idi. Horasan’dan Hacı Bektaş ile Anadolu’ya geldi. Nice yüzlerce kerametleri görülmüştü.”[iv]

2. Baba Mansur

Doğruluğunu teyit edemediğimiz birtakım menkıbevi bilgilere göre Baba Mansur, Ahmed Yesevi’nin mürşidi Arslan Baba’nın oğludur. Baba Mansur’un babasının adı “Veli Arslan Baba” olarak sözlü kültürde yer almıştır.[v] Sözlü ve geleneksel aktarımlarda Baba Mansur, On İki İmam’ın beşincisi İmam Muhammed Bakır’ın evlatlarındandır ve Ahmed Yesevi’nin talebesidir. Anadolu’ya göçmüş ve M. 1170 yılında yerleştiği Tunceli’nin Şöbek köyünde M. 1197 yılında vefat etmiştir.[vi]

3. Hacı Murad-ı Veli ve Hasan Dede

Ahmed Yesevi ile bağlantılı Alevi erenlerinden biri de Çankırı’nın Eldivan ilçesine bağlı Seydi köyünde türbesi bulunan Hacı Murad-ı Veli’dir. Hacı Murad-ı Veli’nin Ahmed Yesevi halifelerinden olduğu kabul edilir. Bursa’nın İnegöl ilçesindeki Şehitler köyündeki türbede metfun bulunan Hasan Dede, Hacı Murad-ı Veli’nin oğludur.[vii]

4. Hamza Baba

İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde türbesi bulunan Hamza Baba, Ahmed Yesevi’ye bağlı erenlerdendir. Aktarımlara göre Muhammed Hanefi soyundan gelen Hamza Baba, Yesi kasabasında doğmuş ve eğitimini Ahmed Yesevi dergâhında almıştır. Büyük Türkmen göçleriyle Anadolu’ya gelmiş, Hacı Bektaş Veli’ye intisap etmiş ve tekkesinin bulunduğu Kemalpaşa’da vefat etmiştir. Zamanla adı etrafında bir Alevi ocağı kurulmuştur.[viii]

5. Haydar Sultan

Türbesi Ankara yakınlarında olan Haydar Sultan’ı Ahmed Yesevi’ye bağlanan bazı menkıbeler vardır. Haydari Sultan ile Ahmed Yesevi bağını ilk defa kayda geçiren kişi İngiliz antropolog J. W. Crowfoot’tur. 1900 yılında Anadolu’da yaptığı alan çalışmalarının sonuçlarını yayımlayan Crowfoot, köyde topladığı bilgilere göre Hoca Ahmed olarak da çağrılan Haydar Sultan, Yesi kasabasından gelmiştir.[ix] Haydar Sultan, muhtemelen Horasan’dan Anadolu’ya gelen Türkmen dervişlerinden biridir. Haydar Sultan’ın Haydariliğin kurucusu Kutbeddin Haydar ile karşılaştıran bazı çalışmalar varsa da, buna itibar etmek mümkün değildir.

6. Hayranî

19. yüzyılda yaşadığı bilinen bir Bektaşi şairi olan Hayrani, Erzurum’daki köyünde Şeyh Ahmed Yesevi’nin evlatlarından olmakla ün kazanmıştır.[x]

7. Hubyar Sultan

İç Anadolu’da talipleri olan büyük Alevi ocaklarından biridir. Talipleri, “Sıraç” olarak da adlandırılmaktadır. Tokat ve çevresindeki en nüfuzlu Alevi ocağıdır. Bu ocağın ocakzadelerinin ve taliplerinin nesilden nesile aktardığına göre Hubyar Sultan, Ahmed Yesevi’nin soyundan gelmektedir.[xi]

Yapılan bir çalışmaya göre, iki Hubyar vardır: Hubyar Sultan ve Hubyar Abdal. Birincisi 13. yüzyılda Pir Ahmed Yesevi Dergâhında Lokman Parende’den eğitim almıştır. Bu zatın Hacı Bektaş Veli ile birlikte ve Oğuz-Beğdili oymakları içinde Anadolu’ya geldiği aktarılmaktadır. İkincisi ise, Osmanlı belgelerinde Hubyar Abdal adıyla geçen kişidir. 16. yüzyılda yaşadığı bilinen Hubyar Abdal, Hubyar Sultan’ın evlatlarındandır. Türbesi Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Hubyar köyündedir.[xii] Hubyar Sultan ile Ahmed Yesevi hakkında anlatılan menkıbelerin benzerliği ayrıca dikkati çekmektedir.[xiii]

8. Keçeci Baba

Tokat’ta türbesi bulunan ve adıyla bir dede ocağı olan Keçeci Baba da Ahmed Yesevi ile bağlantılı erenler arasında sayılmaktadır. Asıl adı Seyyid Mahmud Veli olan ve Ergani Mahmud adıyla da anılan Keçeci Baba’nın tarikat silsilesi, Lokman Parende üzerinden Ahmed Yesevî’ye ulaşmaktadır.[xiv]

9. Seyyid Baba

Sivas’ın Divriği ilçesine bağlı Akmeşe (Ziniski) köyünde türbesi bulunan Seyyid Baba’nın ulu atası Ahmed Yesevi’nin halifelerindendir.[xv]

10. Şeyh Çakır Sultan

Kütahya’nın Hisarcık ilçesine bağlı Şeyh Çakır köyünde yaşayan Şeyh Çakır Ocağına bağlı ocakzade dedelerin bildirdiğine göre Şeyh Çakır, ya Ahmed Yesevi’nin halifelerinden biridir yahut Ahmed Yesevi’nin halifesi Lokman Parende’den eğitim almıştır.[xvi]

11. Şeyh Hasan Onar, Şeyh Ahmed ve Teslim Abdal

Tunceli ve çevre bölgelerde yaygın olarak talipleri bulunan Şeyh Hasan Ocağının asıl merkezi, Malatya’nın Arapgir ilçesine bağlı Onar Köyü’dür. Şeyh Hasan Onar’ın türbesi de bu köydedir. Şeyh Hasan Ocağına mensup ocakzade ve taliplerin aktarımlarına göre, Şeyh Hasan Onar Dede, Bayat Boyu’nun On-er kolundandır ve Ahmed Yesevi’nin akrabasıdır. Ahmed Yesevi’den eğitim almış ve boyuyla birlikte 12. veya 13. yüzyılda Anadolu’ya gelmiş, bugünkü Onar köyüne yerleşmiştir.[xvii]

Elazığ’ın Baskil ilçesine bağlı Şeyh Hasan Köyü’nde bulunan Şeyh Ahmed Ocağı, Ahmed Yesevi Ocağı olarak da bilinir. Bu köyde bulunan ve Şeyh Ahmed Ocağından olan ocakzadeler, Ahmed Yesevi’nin soyundan geldiklerini bilir ve söylerler. Geleneksel aktarımlara göre, Şeyh Hasan ile kardeşi Şeyh Ahmed, Fırat kıyısında bir köye yerleşirler; burada kurdukları dergâha amcazadeleri Ahmed Yesevi’nin adını verirler. Köyün adı da Şeyh Hasan olarak kalır.[xviii]

Şeyh Ahmed’in türbesinin giriş kapısının üzerinde bulunan ve yakın dönemlerde yazıldığı tahmin edilen dikdörtgen şeklindeki mermerde, “Pir-i Piran, Serçeşmey-i Mürşidan Hoca Ahmed Yesevi D.1103-Ö.1163” ve “Hz. Ali oğlu Celal Abbas neslinden Hoca Ahmed Yesevi, D.1103-Ö.1166” yazıları bulunmaktadır.[xix]

Erzincan eski valilerinden Ali Kemali, sahadan topladığı bilgilere göre Şeyh Ahmed dede hakkında şu bilgileri vermektedir: “Şeyh Ahmed Yesevî evlâdındandır, bütün seyyit ve ocakların serçeşmesidir. Biri Şeyh Hasan, diğeri Seyyit namında iki oğlu varmış; aşağıda izah edeceğimiz bazı aşiretler, bu iki babadan türemişlerdir; fakat o aşiretler beyninde Seyyit namı zikredilmez, her ikisinin zürriyetine birden (Şeyh Hasanlı) namı verilir.”[xx] Etnik ayrılıkçı fikirleriyle tanınan ve geçtiğimiz yüzyılın başında etnik ayrılıkçı birçok hareket içinde yer alan Nuri Dersimi (Baytar Nuri) de, Şeyh Hasan ve Seydan aşiretleri arasındaki aktarımlara göre Şeyh Hasan’ın “Şeyh Ahmedi Yusevi evlatlarından” olduğunu yazmaktadır.[xxi]

Şeyh Ahmed köyünde kabri bulunan Teslim Abdal, Hoca Ahmed Yesevi ile bağları olan bir diğer Alevi erenidir.[xxii] Şeyh Ahmed Yesevi Ocağı olarak da bilinen Şeyh Ahmed Dede Ocağı’nın soyundan gelen Teslim Abdal’ın adı etrafında yeni bir ocak kurulmuştur.[xxiii]

YESEVİLİK VE ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK BAĞINDAKİ SÜREKLİLİK

Alevi-Bektaşi geleneğinde Ahmed Yesevi’nin etkisini başka sahalarda da görmek mümkündür. Ahmed Yesevi’nin hocası Arslan Baba’nın taşıdığı “baba” sanı, halifelerinde de görülmektedir. Mesela Yesevi halifelerinden biri Baba Maçin’dir.[xxiv] Süleyman Hâkim Ata’nın hayatını ve kerametlerini anlatan Tezkire-i Hâkim Ata’da geçen Yesevi halifelerinden biri Zengi Baba olarak kaydedilmiştir. Önce Hâkim Ata’nın eşi daha sonra Zengi Baba’nın eşi olan kişi ise Anber Ana’dır.[xxv] Bugün de Alevi-Bektaşi din adamlarının bir kısmı baba, eşleri ise ana unvanı taşımaktadır.

Abdallar zümresi, Yesevilik ile Alevi-Bektaşilik arasındaki benzerliklerden dikkat çeken bir diğer unsurdur. Menakıb-ı Ahmed-i Yesevi adlı eserde, Ahmed Yesevi’nin Şeyhülislam Şeyh Şihabeddin Sühreverdi’den avam halkın irşat yöntemini öğrendiği ve onun abdallar zümresine dâhil olduğu bildirilmiştir.[xxvi] Hatta onun sohbetinde sekiz bin abdal yer almıştır.[xxvii] Tezkire-i Hâkim Ata’da da abdallar zümresinden bahsetmektedir. Aktarıma göre Süleyman Hâkim Ata, ölmeden önce yakında öleceğini, kırk aşında (yemeğinde) aralarında Kara Abdal’ın da bulunduğu kırk abdalın doğu tarafından geleceğini söylemiştir.[xxviii] Velayetname’de bildirildiğine göre Hacı Bektaş Veli’nin de abdalları vardı.[xxix] Hatta halifelerinden biri de Kara Abdal adını taşıyordu.[xxx] Saru Saltuk, yanında kırk abdalıyla geziyordu.[xxxi]

Ahmed Yesevi ile Alevi-Bektaşi geleneğini birbirine bağlayan bir diğer husus, kadınlı erkekli zikirdir. Ahmed Yesevi’nin kadınlı erkekli sema ve zikir yapması tepki toplamış, o da keramet göstererek bu tepkileri boşa çıkarmıştır.[xxxii] Bilindiği üzere geçmişte olduğu gibi bugün de Alevi-Bektaşi cemleri (semah-zikir) cinsiyet ayrımı yapılmaksızın icra edilmektedir.

Bir diğer benzerlik, hem Ahmed Yesevi’nin hem de Hacı Bektaş Veli’nin şeriata karşı kayıtsız olduklarına dair iftiraya uğramalarıdır.[xxxiii] Oysa Ahmed Yesevi’ye nispet edilen ve ondan bahseden bütün eserlerde, şeriata karşı büyük bir saygı vardır. Mesela Ahmed Yesevi’ye nispet edilen Fakrname’de, “Dervişlik iddiasında bulunan bir kimse, önce Hak emrine itaat edip şeriat emri ile yola girmeli ve bâtıl işlerden ve bid’atlerden vazgeçmelidir. Gece kalkıp namaz kılmayınca, gündüz hizmet etmeyince, şeyhlik iddiasında bulunsa, işi bâtıl olur. Bir kimse şeriat emrinden çıksa, dinden (de) çıkmış olur. Eğer tevbe etmeden dünyadan göçse, Hak Taâlâ (onu) cehennemde türlü azaba uğratır”[xxxiv] demektedir. Hacı Bektaş Veli ise Makalat’ta “şeriat askeri” olarak anılmaktadır.[xxxv] Yine aynı eserde Hacı Bektaş Veli’den “…helal haram, temiz ve murdar hepsi şeriat ile bilinir. Zira şeriat kapısı yüce kapıdır”[xxxvi] sözleri nakledilmektedir. Zaten hem Ahmed Yesevi’nin hem de Hacı Bektaş Veli’nin eserlerinde merkezi yerde bulunan Dört Kapı’dan ilki şeriat kapısıdır.

Yesevilik ile Alevi-Bektaşi yolu arasındaki bir diğer benzerlik Kırklar kavramı etrafında kendini göstermektedir. Yesevilikte aralarında dinleyicilerinde bulunduğu ve daire şeklinde oturan kırk kadın, Ahmed Yesevi’nin hikmetlerini ezberden okurlar. Kırk kadın, Kırkları temsil eder. Meclisin ortasında bir şamdanda mum yakılır.[xxxvii] Bilindiği üzere Alevi-Bektaşi yolunda Kırkların büyük bir önemi vardır. Ayrıca cemlerde halka şeklinde oturulur, çerağ uyarılır ve bu hizmeti çerağcı yerine getirir.

Sonuç

Bu çalışmanın konusu, sadece Alevi-Bektaşi geleneği üzerinde Ahmed Yesevi’nin etkisiyle sınırlandırılmıştır. Erken dönem Yesevi kaynaklarının Alevi-Bektaşi kaynaklarıyla karşılaştırılması sonucunda elde ettiğimiz veriler, Alevi-Bektaşi geleneğinde güçlü bir Ahmed Yesevi etkisi olduğunu göstermektedir. Ahmed Yesevi ve birinci kuşak halifelerinin inançları üzerinde geniş değerlendirmeler yapılmamıştır. Özellikle Nakşibendiliğin teşekkülünden ve Yesevilik üzerindeki etkisinden önceki dönemde üretilen eserler dikkatle incelenerek bu konu ayrıntılı şekilde ele alınmalıdır.

Hakkında yapılan sayısız çalışmaya rağmen Ahmed Yesevi konusu, açıklığa kavuşmuş bir mesele değildir. Onun hayatı, gerçek kişiliği, inancı ve icraatları halen karanlıktadır. Onun hakkında çok sayıda soru işareti halen zihinleri kurcalamaktadır. Bu soru işaretlerinin kalkması bütün kaynakların dikkatli şekilde tetkik edilmesi ve yeni kaynakların bulunmasıyla mümkündür. Öncelikle Nakşibendiliğin teşekkülünden sonra Ahmed Yesevi ve Yesevilik hakkında karartma yapıldığı, kaynakların tahrif edildiği daha kesin şekilde ispatlanmalıdır. Köprülü’nün ifade ettiği Ahmed Yesevi’nin Şii teşekküllerle irtibatı, ayrıca tetkik edilmelidir. Hikmetler’de Arslan Baba’nın adının çok kere anılması ama Yusuf Hamedani’den bahsedilmemesi son derece önemlidir. Bu bağlamda Ahmed Yesevi’nin Yusuf Hamedani’den ders alıp almadığı üzerinde yeniden durulmalıdır. Aynı dönemde yaşadığı Şeyh Şihabeddin Sühreverdi ile kaynaklara yansıyan ilişkisi dönemin kaynakları ışığında ele alınmalıdır.

Bugüne kadar yapılan çalışmalarda onun mezhebi yönüne ağırlık verilmiş, her kesim onun mezhebini kendi penceresinden yorumlamıştır. Elbette diğerleri gibi bu konu da konuşulmalı ve açığa kavuşturulmalıdır. Ancak bütün enerjinin burada yoğunlaştırılması doğru değildir. Ahmed Yesevi, bütün Türk milleti için büyük bir değerdir. Bugünkü Türk kimliğinin inşasında önemli rol oynamış, kutlu bir şahsiyettir. Hem Türk Aleviliğini hem de Türk Sünniliğini derinden etkilemiştir. Bu nedenle onun hakkında yapılan mezhep motivasyonlu çalışmaların dışında, bugünkü Türk milletinin inşasında oynadığı rol üzerinde yoğunlaşmak daha yararlı olacaktır.

 

[i] Yaman, “Az Bilinen Alevi-Bektaşi Erenleri”, 145-159; Detaylı bilgi için ayrıca bk.: Yaman, Pir Ahmed Yesevi, birçok yerde.

[ii] Üçer, “Yesevîliğin Alevî Nitelemeli Gelenek ya da Gruplar Üzerindeki Etkisi”, 166-190.

[iii] Sadeddin Nüzhet Ergun, Bektaşî Edebiyatı Antolojisi Bektaşî Şairleri ve Nefesleri 1. Cilt (İstanbul: İstanbul Maarif Kitaphanesi, 1955), 1/20

[iv] Evliya Çelebi, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi, nşr. Yücel Dağlı- Seyit Ali Kahraman, (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008), 2/59.

[v] Melisa Öztürk, Anadolu Aleviliğinde Ocaklar ve Baba Mansur Ocağı’nın İnançsal Müzik Pratikleri: Sivas-Zara Örneği, Yüksek Lisans Tezi. (İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2018), 25, 27.

[vi] Yaman, “Literatürde Az Bilinen Alevi-Bektaşi Erenleri”, 145-159

[vii] Yaman, “Literatürde Az Bilinen Alevi-Bektaşi Erenleri”, 145-159; Abdulselam Arvas, “Bir Yesevî Dervişi Hacı Murad-ı Veli ve Onun Etrafında Gelişen Folklorik Unsurlar”, VI. Uluslararası Şeyh Şa’ban-ı Velî Sempozyumu -Yesevîlik 23-25 Kasım 2018, (2018): 114-120

[viii] Detaylı bilgi için ayrıca bk.: İsmail Onarlı, “Saruhanoğulları Beyliğinin Ulu Evliyası: Hamza Baba”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi VIII/21, (2002): 163-196; Satı Kumartaşlıoğlu, – Ali Duymaz. “Hamza Baba Ocağı’na Bağlı Bir Sağaltma Ocağı: Bektaş Dede”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 63, (2012): 311-320; Yaman, “Literatürde Az Bilinen Alevi-Bektaşi Erenleri”, 145-159; Gül Aynur Çotulay, “Hamza Baba Türbesi Etrafında Uygulanan Ritüeller ve Bektaşilik Geleneği”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi 94, (2020): 149-160.

[ix] Aktaran: Yaman, “Literatürde Az Bilinen Alevi-Bektaşi Erenleri”, 145-159.

[x] Özmen, Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, 4/343.

[xi] Yaman, “Literatürde Az Bilinen Alevi-Bektaşi Erenleri”, 145-159; Orhan Yılmaz, Hoca Ahmet Yesevî’yi Pir Kabul Eden Tek Anadolu Alevi Kolu: Zile Sıraç (Beydilli) Türkmenleri, Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî Uluslararası Sempozyumu. 26-28 Eylül 2016 İstanbul 2. cilt, (2016): 1087-1092.

[xii] Dilek Bakan Sarıtaş, “Hûbyâr Sultan ve Hûbyâr Ocağı Üzerine”, Alevilik Araştırmaları Dergisi 11, (2016): 245-268.

[xiii] Dilek Bakan Sarıtaş, “Hûbyâr Ocağı Üzerine”, 245-268.

[xiv] Üçer, “Yesevîliğin Alevî Nitelemeli Gelenek ya da Gruplar Üzerindeki Etkisi”, 166-190.; Fahri Maden, “Keçeci Baba Ocağı”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi 71, (2014): 147-169; Melike Tepecik, Keçeci Baba Ocağı Üzerine Nitel Araştırma, Yüksek Lisans Tezi, (Ankara: Hacı Bayram Üniversitesi, 2019), 35.

[xv] Yaman, “Literatürde Az Bilinen Alevi-Bektaşi Erenleri”, 145-159.

[xvi] Mehmet Saffet Sarıkaya, “Şeyh Çakır Sultan Ocağı’ndaki Anlatılar Bağlamında Yesevilik-Bektaşilik İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme”, IV. Uluslararası Alevilik ve Bektaşilik Sempozyumu Bildiriler Kitabı 18-20 Ekim 2018 Ankara cilt 2 (2018): 403-418.

[xvii] İsmail Onarlı, “Şeyh Hasan Ocağı ve Aşireti”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi VI/12, (1999): 25-50; Yaman, “Literatürde Az Bilinen Alevi-Bektaşi Erenleri”, 145-159.

[xviii] Onarlı, “Şeyh Hasan Ocağı”, 25-50; Yaman, “Literatürde Az Bilinen Alevi-Bektaşi Erenleri”, 145-159.

[xix] Saltık, “Dede Şeyh Hasanlar ile Aşiret Şeyh Hasanlar”, 279-312.

[xx] Ali Kemali, Erzincan: Tarihî. Coğrafî. İçtimaî. Etnografî. İdarî. İktisadî Tetkikat Tecrübesi (Ankara: Resimli Ay Matbaası, 1932), 192.

[xxi] Nuri Dersimi, Dersim’e ve Kürt Milli Mücadelesine Dair Hatıratım (Ankara: Öz-Ge Yayınları, 1992), 134.

[xxii] Yaman, “Literatürde Az Bilinen Alevi-Bektaşi Erenleri”, 145-159.

[xxiii] Bülent Akın, “Gelenek ve Ritüel Sürekliliği Bağlamında Teslim Abdal”, Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi 21, (2020): 193-218.

[xxiv] Tosun, “Ahmed Yesevi’nin Menakıbı”, 80.

[xxv] Kaya, Tezkire-i Hâkim Ata, 70.

[xxvi] Tosun, “Ahmed Yesevi’nin Menakıbı”, 78.

[xxvii] Tosun, “Ahmed Yesevi’nin Menakıbı”, 73-79.

[xxviii] Kaya, Tezkire-i Hâkim Ata, 70.

[xxix] Abdulbaki Gölpınarlı, Vilâyet-nâme, 36, 44,

[xxx] Abdulbaki Gölpınarlı, Vilâyet-nâme, 70-71.

[xxxi] Abdulbaki Gölpınarlı, Vilâyet-nâme, 47.

[xxxii] Tosun, “Ahmed Yesevi’nin Menakıbı”, 73-79.

[xxxiii] Ahmed Yesevi için bk.: Hazini, Cevahirü’l-Ebrar, 95. Hacı Bektaş Veli için bk.: Ahmet Eflaki, Ariflerin Menkıbeleri, 2. cilt, nşr. Tahsin Yazıcı, (İstanbul: MEB Yayınları, 1995), 370-372.

[xxxiv] Tosun-Eraslan, Ahmed Yesevi Külliyatı, 69.

[xxxv] Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli, Makalat, 44.

[xxxvi] Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli, Makalat, 44.

[xxxvii] Hayati Bice, Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî, (Ankara: Hoca Ahmed Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Yayınları, 2016), 328-329.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!