Barış Doster
Barış Doster
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. Büyük Oyun, ABD ve BOP

Büyük Oyun, ABD ve BOP

featured

Barış Doster yazdı…

“Büyük Oyun”, 19. yüzyıl sonunda, İngilizler ve Ruslar arasında, özellikle Asya merkezli rekabeti anlatmak için kullanılmıştır. Kastedilen, Orta Asya’daki çetin mücadeledir. Sonucu tarihten biliyoruz.

Bu bölgedeki rekabet, Harb-i Umumi (1. Dünya Savaşı) bitince de sürmüştür, Soğuk Savaş döneminde de, sonrasında da. İngiltere’nin yerini ABD almıştır. Rusya, son 100 yılda 3 kez isim ve rejim değiştirmiştir. Çarlık Rusyası yıkılmış SSCB olmuş, o dağılmış Rusya Federasyonu kurulmuştur. İlki monarşi, ikincisi komünist rejim, üçüncüsü yarı başkanlık sistemidir. Fakat rejimin adı, karakteri, yapısı, ekonomi politik tercihleri ne olursa olsun, Rusya’nın tarihsel iddiası değişmemiştir. Günümüzdeki küresel rekabete, özellikle son çeyrek yüzyılda yeni bir oyuncu daha katılmıştır; Çin.

“Büyük Oyun” kavramı, benzetmesi, tanımı, bir devlet adamına, yüksek rütbeli bir askere, jeopolitik uzmanına, strateji dehasına, diplomata, uluslararası ilişkiler hocasına ait değildir. Ünlü edebiyatçı Rudyard Kipling kullanmıştır ilk kez, “Kim” adlı romanında.

Büyük güçler arasındaki mücadelenin Orta Asya’yı, Afganistan ve çevresini, Güneydoğu Asya’yı nasıl da acımasız bir rekabetin, savaşların sahnesi haline dönüştürdüğünü biliyoruz. Yıllardır, ABD emperyalizminin Ortadoğu’ya, Avrasya’ya yönelik çullanışlarına da tanık oluyoruz. 2. Dünya Savaşı sonrasında Kore’de, Vietnam’da neler yaptığını, Filipinler’de, Kamboçya’da kimleri desteklediğini anlatırken, tarihteki Büyük Oyun’a atıf veriyor, büyük güçler, emperyalist merkezler arasındaki rekabetin boyutlarını anlamaya çalışıyoruz.

Dahası var. Yine son çeyrek yüzyıldır sıkça konuştuğumuz ABD patentli Büyük Ortadoğu Projesi de (kısa adı BOP, sonradan GOKAP oldu, yani Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi), emperyalist bir proje. Bölgeyi ABD’nin çıkarlarına, önceliklerine uygun bir şekilde düzenlemeyi, bölge ülkelerini parçalamayı, birbirlerine karşı savaştırmayı, alt kimlikler üzerinden yeni sınırlar çizmeyi amaçlayor. Bu projenin hedeflerini de görüyoruz, yaşıyoruz millet olarak. BOP; öncelikle, stratejik önemi büyük, enerji kaynakları ve güzergâhları açısından zengin ve önemli devletler üzerinde, ABD nüfuzunu artırmayı amaçlıyor. ABD’nin rakiplerinin bu bölgelerden uzak tutulması da öncelikler arasında elbette.

Lakin ABD açısından bakıldığında, evdeki hesabın çarşıya uymadığı görülüyor. Örneğin, 2001 yılında işgal ettiği Afganistan’dan, 20 yıl sonra, ardına bakmadan kaçarak çekildi. Keza, 2003 yılında işgal ettiği Irak’ta, ülkeyi parçalama yönünde hayli yol alsa da, ülkenin yönetiminde etkili olsa da, tam olarak umduğunu bulamadı. Bu ülkede İran ve Rusya’nın artan etkisini engelleyemedi. Eğer bölge ülkeleri birlikte hareket edebilirlerse, Suriye’deki varlığını da daha uzun yıllar sürdürmesi zor. Bunun da farkında.

ABD’nin açmazı şudur; aşınan hegemonyasını durdurmak, tamir etmek için çok çabalamakta, fakat başaramamaktadır. Hangi başkan yönetirse yönetsin, Cumhuriyetçi veya Demokrat farketmez, gidişatı durduramamaktadır. Ülkenin gerileyişi sadece ekonomik, politik, diplomatik ölçekte değil, toplumsal, kültürel ölçekte de görülmektedir. Çin’in yükselişini önleyememiş, Rusya’nın yakın çevresinde artan etkisini ve ekonomik, politik direncini kıramamıştır. Finlandiya ve İsveç’i NATO’ya üye yapmış, ama Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS’in genişlemesini (hem de bir kısmı ABD’nin yakın müttefiki olan ülkeleri bünyesine katarak) durduramamıştır.

ABD; kendisinin başlattığı ticaret savaşlarında da sonuçta geri adım atmak zorunda kalmıştır. Bilimsel, teknolojik ve endüstriyel rekabette, Soğuk Savaş’la birlikte açıkça görülen ve Soğuk Savaş’ın bitimine dek süren açık ara üstünlüğü de artık söz konusu değildir. Çin başta olmak üzere, rakiplerinin nefesi ensesindedir. Covid 19 salgını, sağlık sistemindeki büyük sorunları bir kez daha göstermiştir. Bireysel silahlanma ve suç oranları yüksek, toplumsal ve kültürel fay hatları derin, uyuşturucu kullanımı yaygın, sınıfsal uçurum dayanılmaz boyutlardadır.

Kısacası, ABD; eskiden olduğu gibi ekonomisi, siyaseti, toplumsal ve kültürel değerleri, bilim kurumları, rejimi, bürokrasisi, sanat dünyası ve medyasıyla rol model olma, dünyaya tek başına liderlik etme, dünya üretiminin yarısını tek başına yapabilme kabiliyetini ve kapasitesini yitirmiştir.

Elbette halen en büyük ekonomik, politik ve askeri güçtür. Elbette emperyalist karakterlidir. Fakat günümüzdeki büyük oyunda, tek başına istediği oyunu kurabilecek bir güç değildir. Ukrayna ve Gazze’deki cepheleşme, bunun somut kanıtlarıdır.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!