Erdem Atay yazdı…
Gazetecilik için en verimli dönemdeyiz.
Her taraf haber kaynıyor.
Ama ülkemizde gerçek gazeteci sayısında kıtlık, yandaş ve parayla iş yapan gazeteci sayısında da çokluk olunca, gerçeğe ulaşmak çok zor oluyor.
Gazetecilik yapmak isteyenlerin gücü olmuyor, gazetecilik yerine ‘adamcılık’ yapanlara iş düşünce de yalan bilgiler dünyayı milyonlarca kez dolanıyor.
Ülke temizleniyor mu, daha mı kirleniyor bilmiyorum fakat gördüğüm artık lağımın patladığıdır.
Bunları ayrı bir yazıda yazarız.
Bütün bu süreçte elimde her gün yazı yazacak malzeme bulunsa da Veryansın Tv ve Pankuş Yayınlarının yaşaması ve büyümesi için başka idari işlerle ilgilenmek zorunda kaldığımdan yazmaya zaman bulamadım. Haberciliği geri plana atmak zorunda kaldım. Ömrümüz boyunca onurumuzla haber yapabilmek için kendimize bir SBK bulmak yerine sağlıklı ve bağımsızlığımızı koruyacak kaynak üretmenin çabasına girdim.
Yakın zamanda yeni yazılarla bu boşluğu telafi edeceğim.
***
Şimdi gelelim konumuza…
170 bin metre küp sıvı doğalgaz depolama kapasitesine sahip olan Türkiye’nin en büyük gemisi çalışmaya başladı. Dün açılış yapıldı, kurdelalar kesildi.
***
Takip edenler hatırlar, 9 Mayıs’ta ‘Türksüz Mavi Vatan Olur mu?’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Faaliyete başlayan Ertuğrul Gazi gemisi ile ilgili bazı gerçekleri anlatmıştım.
https://www.veryansintv.com/turksuz-mavi-vatan-olur-mu
Yazı etkili olmuş olacak ki, birçok kişiden telefon ve tebrik geldi. Telefon gelen yerlerden biri de BOTAŞ’tı.
Beni BOTAŞ’a davet ettiler ve bu yazıyla ilgili ayrıntılı bir sunum yapmak istediklerini belirttiler.
Gittim.
BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı Sayın Muhammed Talha Pamukçu ile yaklaşık 1 buçuk saatlik bir görüşmemiz oldu.
Nezaket içerisinde bir görüşme oldu ve gerçekten de beni iyi ağırladılar. Kendilerine teşekkür ederim.
***
Görüşmede yazımla ilgili bazı yanlış bilgilerin olduğunu ve bunları düzeltmek istediklerini söylediler.
Yazıyı muhakkak okuyun ama özetlemem gerekirse gemiyi inşa eden de, çalıştıran firma da işleten de, içinde çalışan personellerin de yabancı olduğunu yazmıştım. Tüm bunlara rağmen bizlere bu geminin yerli ve milli olduğunu iddia ettiklerini belirtmiştim.
Hatta daha önemlisi geminin yabancı bayrakla yani Bahama bayrağıyla sefere başladığını ve seferi tamamladığını, Türk bayrağının Hatay Dörtyol limanına geldiğinde çekildiğini, Kabotaj Kanunu’na bunun aykırı olduğunu, bu kanunun delindiğini ve buna rağmen Sayın Bakan Fatih Dönmez’in geminin Türkiye’ye Türk bayrağıyla geldiğini söylediğini bunun da doğru olmadığını yazmıştım.
Sayın Pamukçu yazıda yer alan birçok konuya değindi.
***
1) Evet, gemide yabancıların çalıştığını doğruladılar. Ancak BOTAŞ yetkililerin gemide çalışacak eğitimli personeli yetiştirmeye karar verdiklerini ve bunun için çalışma içerisinde olduklarını söylediler. Gemide çalışacakların tamamının Türk olacağının bilgisini verdiler.
Halihazırda gemide anlaşma gereği sadece iki Türk’ün çalıştığını ve görevlerinin de kritik olduğunu belirttiler.
Bu Ertuğrul Gazi gemisi için çok önemli bir hamle. Umarım başaracaklardır.
2) Geminin neden 6 ay geç teslim edildiğini sormuştum yazımda. Bir arıza mı vardı? ‘Hayır’ dediler ve geminin gecikmesinin nedeninin pandemi koşulları olduğunu, tersanenin kapanmak zorunda olduğunu söylediler.
Bu konu ile ilgili bilgi sahibi olan bazı isimlerle görüştüm. Kendileri tersanenin kapanmadığını, geminin tam zamanında teslim edildiğini belirttiler. Ki öyle…
Gecikmenin gerekçesini ise geminin test aşamasından başarıyla geçememesine bağladılar.
3) Gemi inşa sürecinde işletmenin neden Japon MOL şirketine verildiğini, işletmeyi yapan firmanın neden Türk olmadığını ve aralarında neden Türklerin olmadığını ifade etmiştim. BOTAŞ yetkilileri şirkette bir Türk yetkilinin olduğunu ifade ettiler.
4) Geminin çalıştırılmasından sonra da işletmenin Norveç Wilhemsen şirketine neden verildiğini, Türk yerine Ankara’nın neden yabancı bir firmayı seçtiğini sormuştum. Bu konuda da Norveç firmasıyla 2 buçuk yıllık bir anlaşma yaptıklarını, 2022 yılının sonunda anlaşmanın biteceğini, daha sonra geminin işletmesini kendilerinin alacağını ve nihayetinde bu gemiyi Türklerin işleteceğini söylediler.
5) Peki neden bir Türk firmasına vermediklerini sordum. Yanıt olarak BOTAŞ’ın gemiyi işletecek yetkinlikte bir şirketi bulamadığını, Türklerin bu konuda bir araya gelip ekip kuramadıklarını ve eğitimli kişilerin yeteri kadar olmadığını ayrıca buna talip olan şirket yetkililerin de fazla ücret talep ettiklerini belirttiler.
Daha önce gemiyle ilgili bir sitede yazı yazan ve bu konuya eğilen Kaptan Sayın Levent Akson’u aradım.
Kendisi geminin işletmesini almak için o dönemde ortağıyla birlikte BOTAŞ’a gittiğini anlattı.
Akson şunları söyledi:
“İSGEM adlı şirkette iki ortağız. Ortağımla birlikte BOTAŞ’a iki kere gittik. Tüm hazırlıkları ve planlamaları yaptık ve belgeler halinde yetkililere sunduk. Bir Türk şirketi olarak bu gemiyi işletmek istediğimizi, bu konuda da yeterli donanıma sahip olduğumuzu aktardık. Dosyaları vermiştik ama ses çıkmadı, bunun üzerine BOTAŞ yetkililerine birçok kez mesaj gönderdik. Muhatap bile almadılar bizi. Yetkin ve eğitimli personel kesinlikle bulabilecektik ama bize dönüş bile yapmadılar. Para konusunu konuşmadık bile!”
BOTAŞ’a bu gemiyi işletmek isteyen Türk şirketlerden sadece biri buydu. Verdikleri yanıtı sizlerin takdirine bırakıyorum.
6) Geminin Türk bayrağı değil de Bahama bayrağıyla Türkiye’ye geldiğini yazmıştım. Mevzuat gereği gemiye klaslama (class) yapılamadığını, o nedenle Bahama bayrağıyla gelindiğini vurguladılar.
Klaslamanın ne olduğunu bu görüşmede duymuştum. Görüşme sonrası araştırdım, bu konu hakkında bilgi sahibi olan kişilere sordum.
Denizcilik sektöründe denetim ve gözetim yapan bağımsız kuruluşlar var ve bu kuruluşlara Klas kuruluşları deniliyor. Bu müessesenin sertifikası olmadan gemiyi uluslararası sularda çalıştıramıyorsunuz.
Dünyanın en büyük klaslama şirketlerinden birinin bir yetkilisine bir arkadaşım aracılığıyla ulaştım. Durumu aktardık ve BOTAŞ’ın bana verdiği yanıtı kendilerine ilettim.
Cevapları şu oldu:
“Bize söyleselerdi Türk personeli ile bu gemiyi hemen klaslayabilirdik, bunu memnuniyetle yapardık. Ayrıca size mevzuat gereği bunu yapamadıklarını söylemişler, ortada öyle bir mevzuat yok!”
7) Kabotaj Kanunu’na göre Türk bayrağı olan bir geminin çalışanlarının da Türk olması lazımdı. Bunu sormuştum. Burada bakanlığın inisiyatif kullandığını ifade ettiler. Ve geminin Türk karasularında klaslandıktan sonra Türk bayrağının çekildiğini, Kabotaj Kanunu’na uygun olmadığı gerekçesiyle sadece bir seferliğine inisiyatif kullanıldığını belirttiler. Ancak işin ilginç tarafı şu ki, bu inisiyatif 2022’nin sonuna kadar kullanılacak.
Yani Kabotaj Kanunu’na göre, Türk bayrağı çekilmiş bir gemide Türklerin çalışması gerekiyor ama bu gemi için bu 2022’ye kadar mümkün değil.
***
İlk yazıyı yazdığımda ve BOTAŞ beni ilk aradığında ‘acaba bir yanlışlık var mı’ düşüncesiyle birçok denizciyle görüştüm. İşin garip tarafı, hepsi yazdığım yazının son derece doğru olduğunu belirtti.
Ama ülkemizin önemli bir kurumu olan BOTAŞ yetkililerin de bu konuya ilişkin görüşlerini aktarmak bizlerin görevi. Onların da ne dediklerini yazmış oldum.
Söyleyecek çok söz var ama bu konuyu sizlerin takdirine bırakıyorum.
Ben söyleyeceğimi söyledim, yazacağımı yazdım.
ilk yazida buda harika kaleminize sağlık
SBK(sağlıklı ve bağımsızlığımızı koruyacak kaynak)
güzel gonderme olmus
Cok dogru bur tesbit. Umarim geri kalan herkeste bunu farkeder ve gemi batmadan onlem alinir.
Geminin omurgası konduğunda klaslama başlar ..biter klas alır..bir daha periyodik olarak klasa girer..ayrıca birçok konuda klaslama yapılabilir..ne dedikleri belli değil neyin klasını yapamamışlar anlamak çok güç mevzuatla bir ilgiside yok hangi mevzuat o!! Nasıl olsa denizciliği kimse bilmiyorya salla gitsin !! Denizcilikte ulusal ve uluslarası pekçok kurallar var! ancak bir gemiye bahama bayrağı çekip milli yerli dersen Türk gemisi dersen gülerler! Bu ciddi bir suç ciddi bir olay!
Sermayenin, ozellikle yabanci semayenin eline dusmus; kaynaklari, is gucu, cikarlari, gelecegi korumasiz durumda bir ulke.
Kimbilir bu istede ne menem yolsuzluklar olmustur. Botas yetkililerinin soyledikleri cevir kazi yanmasin olmus. Bu AKP iktidarinda cok tanik oldugumuz bir durum. Basarili gazeteciliginiz icin tebriklerimi sunarim.
sizin gerçekleri anlatmaya gösterdiğiniz çabaya çok saygı duyuyorum. Nedemişler ; “savaşı yalanlar başlatır, gerçekler de barışı” eğer bi gün barış gelicekse bu siz ve sizin gibilerin çabaları sayesindedir. Umarım hala yalanlara inanabilme potansiyeline sahip olanlarda gerçeklere karşı gereken hassasiyeti göstereceklerdir. Kolaylıklar ve başarılar dilerim.
Erdem Bey Kardeşim,
“Benim nâçizâne fikrime göre” (IMHO) gazeteciliğin birinci görevi; “Ne olduysa araştırıp ortaya çıkarmak, laf arasına yorum sokup haberi çarpıtmadan kimin gizlice ne halt yemiş olduğunu gazetenin okuyucularına bildirmek” olmalıdır.
Burada kullanmış olduğum “nâçizâne” kelimesi bir şahsın kendi kendisini övmeden, bilmişlik taslamadan, ahkâm kesmeden fikirlerini ifâde etmek istemesini ifâde eder, bende öyle yapıyorum kardeşim.
Veryansın TV gazetesini neden tercih ediyorum? El cevap: Haberlerin arasına laf sokuşturma oranının en az olduğu gazetelerimizden biri.
Yazınızın sonunda “kim yaptı” cinâyet dizisi gibi gelecek bölüme seyirci toplamak gibi “söyleyecek çok söz var ama bu konuyu sizlerin takdirine bırakıyorum. Ben söyleyeceğimi söyledim, yazacağımı yazdım.”
Tamam kardeşim, şimdi ben yazdığın yedi madde sonucunda ne düşündüğümü yazıyorum :
Senaryo 1 : İktidar hükümeti herşeyi sattığı gibi doğal gaz rezervlerimizide satıyor paraları yurt dışında şahsî banka hesaplarına yatırıyor,. “vatansever” gazetecilerimiz ise bu hırsızlığı ispat etmiş oldukları halde yazmıyorlar, yâni hırsızları ifşâ etmekten ve netîcesinde hapse girmekten korktukları için kendilerini koruyup vatanı ikinci plana atıyorlar.
Senaryo 2 : Şu anda ekonomimiz kuvvetli değil. Gemi geç kaldı çünkü parasını ödeyemedik. Bunun seksen türlü mâzereti olabilir. Trump efendi bizi nasıl tehdit etmişti? “Ekonominizi mahvederim” evet belki Biden efendi daha efendice bir efendi ama onunda elinde maalesef bizim ekonomimizi mahvetmek için her türlü imkan var. Parasını peşin ödeyemediğimiz gemiyi, yap işlet teslim et metoduyla almak zorunda kaldık; iktidar bu durumu kendisine yediremediği için açıklamak istemiyor; ama bu spekülasyon doğru ise bunu ortaya çıkaracak kalitede gazetecimizde maalesef yok. Gönül isterki iktidar hükümeti daha şeffaf olsun. Halkımız isterse oyunu “Âcil Durum Seyri” yapabilmek için imkânları arayan ve ânında kullanan bir kumandana versin; veyâ etrafımızdaki buzdağlarına bakınca ne yapacağı bilinmeyen bir gemi başına oy versin.
Yöneticiler Dansöz. Alt Kademe fırıldak.. Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık..
Artık ne olacasa olsun.. Şehitlerimiz vatan için öldü. Onlar Şehidimiz.. Peki bunlar ne? . Vatanı koruyanlar mı? Dansözler mi? Kabotajı delenler vatan evladı mı? Siz kimsiniz..Bu ülkeyi derhal ve behemahal terk edeceksiniz.
Memleketin durumuna bakıyorumda üzülmemek elde değil.
Baş sorumlusuda gene kendi halkımız.
Ahlak, vicdan, merhamet ve saygı gibi temel değerler yok olmuş.
Bütün problemler halkın aynaya yansımış halidir diyorum.